Ailede iletişim, aile ahlâkı ve mutluluğu üzerine dersler:

Hüseyin K. Ece

Eylul-Aralık 2011

Zaandam Ayasofya Camii

 

DÖRDÜNCÜ DERS

16.10.2011

 

  • Aile nasıl ‘dâru’s-selâm’ olabilir?

Kendi iç dünyasında İslâmla ‘selâm’a eren müslüman, kadın ve erkek, yani karı-koca veya çocuk, bunu aile hayatına taşır. Aile hayatında da ‘selâmet-mutluluk’ üzere yaşamaya gayret eder. Ailede arzu edilen edilen en önemli şeylerden biri, belki de birincisi huzur ve mutluluktur. Bunu sağlayacak olan elbette eşlerin kendisidir.

Bu mümkün mü?

Elbette mümkün. Ailede huzur ve mutluluğu sağlayacak pek çok sebep, faktör, imkan, metod, formül vardır. Ancak biz burada sekiz formülden bahsedeceğiz. Bunlar: dört S ve dört B‘dir. Bunlar nedir?

4 S: Sevgi, Saygı, Sadâkât ve Sabır

4 B:  Bağlı olmak, Babacan olmak, Bağışlayıcı olmak, Barışcı olmak.

 

  • Dört S;

1-Sevgi

Allah isminin türediği kök fiilin anlamında sevgi vardır. Esmâu’l-Hüsnâ’nın çoğu sevgi ve merhamet manaları etrafında döner.

Allah (cc) varlığı neden yarattı? Sevgiden yarattı diyebilirsiniz. Alem sevginin size görünen boyutlarıdır.

Alemin yaratılmasındaki amaç nedir? Allah’ın sevgi ve merhameti ete kemiğe bürünsün, akıl sahiplerine cisim olarak görünsün, nefret ve gaddarlık sürünsün diye.

‘Hubb’ kökünden gelen bu kelime genellikle ‘buğz’un zıddıdır. (İbni Manzur, Lisânü’l-Arab, 4/6) ‘Meveddeh ve vûdd’ gibi ‘sevgi’ anlamında kullanılmaktadır.

Muhabbet, seveni kendinden geçirecek ölçüde ileri seviyede sevgidir. Kişinin iyi ve güzel bildiği şeye karşı olan meylidir.

Muhabbetin gerek insanlar arasında, gerek Allah’a karşı, gerekse dinî emir ve yasaklardın yerine getirilmesinde önemli bir rolü vardır.

Bundan dolayı Kur’an’da üzerinde durulan bir konudur.

Sevgi olmazsa, ilgi olmaz. Sevgi olmazsa sorumluluk olmaz. Sevgi olmazsa hurmet (saygı) ihtiyacı duyulmaz.

Sevgi olmazsa; fedakârlık,

bağlılık ve vefa,

iyilik (ihsan) etme,

şefkat ve merhamet,

yardım ve destek,

affetme ve bağışlama,

eksikliği görmeme,

diğergâmlık (kendine tercih etme),

itibar etme ve değer verme olmaz.

Yine aynı kökten gelen ‘habbe’ tohum, dâne demektir. Kur’an’da beş yerde geçmektedir.

(Mesela; “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dâne gibidir ki, her başakta yüz dâne vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.” (Bekara 2/261. Ayrıca bkz: En’am 6/59. Enbiyâ 21/47. Lukman 31/16)

Muhabbet kelimesinin ‘habbe’ tohum ile aynı kökten gelmesi de sevginin tohum gibi üretilebilir, çoğaltılabilir, ürüne dönüştürülebilir olduğuna işaret olabilir. Tohumlardan sonsuz bitkiler, meyveler ve yeniden tohumlar üretilebilir.

Tohumlara ve onların sonuçlarına sınır konulamaycağı gibi, sevgiye de sınır çizilemez.

Eşlerin arasındaki sevgi Allah’ın âyetlerindendir.

“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rûm 30/21) 

Bir başka âyette Allah (cc) hz. Peygamber’e, insanları özelde akrabalık sevgisine, genelde karşılıklı sevgiye (meveddet’e) çağırmasını emrediyor: “... De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden (meveddeh) başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.” (Şûrâ 42/23) 

 “Bu ifadeyi üç şekilde anlamak mümkündür: a- Aramızdaki akrabalık hukukuna riâyet edin de söylediklerimi dinleyin, düşmanlık etmeyin. b- Benim akrabalarımı sevin. c- Güzel amellerle Allaha yaklaşmayı sevin. Buradaki “kurbâ” nesep yakınlığı değil, kurbet, yani Allah’a yakınlık manasınadır. Ve bu mana hem daha geneldir hem de bu anlam âyetin üstüne ve altına göre daha uygundur.” (A. Türk Meali âyet açıklaması)

Âyette söz konusu edilen akrabalık sevgisi (meveddet) bir örnektir. Burada tavsiye edilen “meveddet”, yani karşılıklı sevgi eşler arasında olmalıdır. Allah’ın bir isminin de el-Vedud olduğunu hatırlayalım. Yani hem çok seven, hem de çok sevilen. O (cc) kullarını çok sever, mü’min kullar da O’nu çok sever. Meveddet bu kökten gelir. Karşılıklı sevgi...

Tohum gibi sevdikçe artan, çoğalan, nemâlanan sevgi...

Etkisi duygu ve davranışlarda görülen sevgi...

İlgi göstermeye, saygı duymaya, iyilik etmeye götüren sevgi...

Eşler arası meveddet arttıkça onları fedakârlığa, eşini kendi nefsine tercih etmeye, eşinin emeğini takdir etmeye götürür.

Ki bu denli sevgi Allah ile kul arasında olmasından sonra en çok aileye, eşlere yakışır.

Eğer sevgi olmasa insan hiç bir yükü taşıyamaz. Ne anne çocuğunun yükünü, ne baba evin sorumluluğunu, ne iş veren işinin ceremesini, ne en ağır işte çalışan bir işçi o ağır yükün ızdırabını, ne öğrenci derslerin sıkıcılığı çekemez. Kabenin sevgisi olmasa kimse Hicaz’a gitmez. Allah sevgisi olmasa kimse yazın sıcak günde oruç tutmaz. Para sevgisi olmasa kimse zengin olmaya çalışmaz.

Sevgi; itaati beraberinde getirir. Seven sevdiğine itaat eder.

Sevgi itibar ve değer vermeyi gerektirir.

Kur’an diyor ki; “duanız olmasa Allah sizi ne yapsın?” (Furkan 25/77) Bunu şöyle bir cümleye aktarabilir: “Sevginiz olmasa siz neye yararsınız?”

Bir üstada mürid olmak isteyen kimseye ilk tavsiye; “Hayatında birini seviyor musun?” sorusu olmuş.

Sevgi olmasaydı türküler, şarkılar, müzikler, şiirler olmazdı.

Sevgi olmasaydı kaniat olmazdı.

Sevgi olmasaydı, hayvanlar alemi ve onların devam eden hayatları olmazdı.

Sevgi olmasaydı gökler yağmur, toprak ürün, ırmaklar abı-hayat, deryalar hayat sunmazdı.

Sevgi olmasaydı kimse kimsenin yükünü çekmez, kimse kimseye iyilik etmezdi.

Sevgi olmasaydı insan insanın hasmı, düşmanı, kurdu olurdu.

Sevgi olmasaydı yeryüzü imar edilmezdi. Uygarlıklar kurulmaz, sanatlar gelişmezdi.

Sevgi olmasaydı eşin, çocukların, akrabaların, çevrenin yükü çekilmezdi.

Sevgi olmasaydı suyun, yemeğin, gıdaların, meyvelerin tadı, bunların kazanmanın bir anlamı olmazdı.

Sevgi olmasaydı iman, sevgi olmasaydı kulluk, sevgi olmasaydı infak, sevgi olmasaydı barış, güven ve itimat olmazdı.

Aile üçgenin tepe noktasının bağı nikâh tutkalı sevgidir. O üçgende önce tutkal zayıflarsa bağ gevşer, üçgen tepe noktasından çatlamaya başlar.

 

2-Saygı

Karşıdakine değer vermek ve onun hakkını tanımaktır. Başkasının hakkını tanıyan o hakkı çiğnemez.

Saygı ihtiramdan gelir. Onun aslı da haram kelimesidir. İhtiram sınırı tanımayı ifade eder. Bunu hacdaki ihramda ne görürüz.

İhram, mahlûkâta saygıyı ve haddini bilmeyi sembolize eder. İhram giyenler değil haramlara bulaşmayı, bazı mübahlardan bile uzak kalırlar. Bu da insana ötekilere değer vermeyi va haddini bilmeyi öğretir.

Başkasına değer veren, kendisi değerlenir. Başkasına saygı duyan saygıyı hak eder. Başkasının hakkını gözeten kendi haklarına daha kolay kavuşur. Başkasını küçümseyen, aşağılayan, farkında olmadan kendisini küçümsemiş, kendisini aşağılamış olur.

Sınırını bilen, hakları korur, nerede duracağını bilir, hakkı olmayan şeyi istemez ve yapmaz.

Bu saygının en değerlisi, en muhteşemi bir ailede eşler arası, ebeveyn çocuklar arası, küçükler ve büyükler arası, giderek akrabalar arası saygıdır.

Bir müslüman eşine dört sebepten dolayı saygı duyar:

-Öncelikle o Allah’ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı, halife adayı insandır. Saygıya değer.

-İkinci olarak o dinde kardeştir. Allah mü’minleri kardeş ilan etti. Kardeş kardeşe iyi davranır, iyilik eder.

-Üçüncü olarak, onun eşidir. Onun en yakınıdır. Onun anne veya baba olmasını sağlamıştır. Eş üzerinde iyiliği çoktur, ya da olacaktır. İyilik edene teşekkür edildiği gibi, saygı da duyulur.

-Ondan saygı kazanmak için önce bunu kendisi göstermelidir. Zaten bu gibi şeyler kendiliğinden gelir. Allah (cc) iyilik edenlerin ücretini daha bu dünyada vermeye başlar.

Ya da fizik kanunları da böyledir. Ateşe atılan şey yanar.

Zehir zarar verir.

Sular aşağı doğru akar gibi.

Eken biçer, eden bulur, kötü söz kişiye geri döner, veren almayı bekleyebilir  gibi.