Ailede iletişim, aile ahlâkı ve mutluluğu üzerine dersler:

Hüseyin K. Ece

Eylul-Aralık 2011

Zaandam Ayasofya Camii

 

BEŞİNCİ DERS

23.10.2011

 

Aileyi ‘dâru’s-selâm’ yapacak formüllere devam ediyoruz:

 

3-Sadâkât

Eşlere karşı pozisyonumuz –hikâyede olduğu gibi- sütü damlatmadan taşıyabilmek, muhafaza edebilmek olmalıdır.

“Ömrümün bahtı yârim,

Gönlümün tahtı yârim,

Yüzünde göz izi var

Sana kim bahtı yârim” diyen halk ârifi gibi olmalı.

Eşinin yüzündeki göz izini sezen hassas ve sâdık eş kendini aldatan kocasını/hanımı da sezer, hisseder.

Zaten müslüman kılıklı bu gibi aile hainleri hem yüzlerinden, hem sözlerinden, hem izlerinden belli olur. Zira hainler her zaman arkalarında kendilerini ele verecek izler bırakırlar.

Dışarıda halt işleyen eşlerin evdeki davranışları mutlaka kötüye doğru değişir. Eşiyle olan ilişkileri bozulmaya başlar. Çocuklarına karşı daha kötü davranır. Suçunu bastırmak için, bağırır, höykürür, ölçü dışı davranışlara girer. Yarası olduğu için gocunur durur.

Kimi eşler onun bir halt işlediğini genelde anlarlar, ama  çoğu zaman yutarlar. Sonra  mesele anlaşılınca veya konu bu gibi şeylerden açılınca: “Biliyordum. Çünkü o günah işlediğin gün tavırların değişmişti” derler.

Hanımının güzel huylu olmasını istiyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır!

Evet hanımının, daha doğrusu eşinin güzel huylu olmasını isteyen önce kendisi iyi, ahlaklı, olgun, kaliteli, seviyesi yüksek olmalıdır!

Bir yerde okumuştum: Fudayl bin İyad demiş ki: "Dine uygun olmıyan bir iş yaptığımı, hanımımın huysuzluğundan anlardım. Hemen o işime tevbe ettiğim zaman, hanımımın huysuzluğu da giderdi. Böylece tevbemin kabul edildiğini de anlardım."

Kur'an’da insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir.

Mesela; “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şûrâ 42/30)

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rûm 30/41) 

O halde, İslâmın emir ve yasaklarına riayet eden, eşi ile iyi geçinir.

Bir hikâyede okumuştum. Genç yaşta karısını kaybeden bir adam, birlikte çektirdikleri resimi duvardan indirip arkasına bakınca karısının şöyle yazdığını görüp dehşete kapılmış pişmanlık duymuş: “Kocam bu gün galiba günah işledi. Çünkü bize karşı tavırları değişti.” Yazının altında bir tarih vardı. Adam tarihe bakınca karısını ilk defa aldattığı tarih olduğunu hatırladı.

Kur’an sâdıklardan bahsediyor. Sâdıklarla birlikte olun diyor

  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ {119}

“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe 9/119)

sâdıkların sadakatlerinin ödüllendirileceğini söylüyor:

 لِيَجْزِيَ اللَّهُ الصَّادِقِينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ إِن شَاء أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُوراً رَّحِيماً {24}

“Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzab 34/24)

sâdıkları övüyor:

 إِنَّ الْمُسْلِمِينَ

وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَات

"Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab 34/35)

  الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالأَسْحَارِ {17}

“Sabreden, dürüst (sâdık) olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir).” (Âli İmran 3/17)

Sâdıklar öncelikle imanlarında dürüsttürler, sonra işlerinde, sonra sözlerinde.

أُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ {177}

“... İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” (Bekara 2/177)

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ {15} 

“Müminler ancak Allah'a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular (sâdıklar) ancak onlardır.” (Hucurât, 49/15)

Genelde her mü’min bir aile üyesi olduğuna göre, onun aile içerisindeki bütün davranışları sadıklara yaraşır şekilde, yani sadakat üzere olmalıdır.

Sadakat, dürüstlüğün isbatıdır. Eşlerin imanın gereği olarak karşıdakine gösterdiği her sadakat onun için salih ameldir.

Sadakat, imanın pratiğe aktarılmış şeklidir. Güçlü iman, ailede eşler arasındaki bağlılık olarak ortaya çıkar.

 

4-Sabır

Allah sabredenlerle beraberdir. Aile hayatı sabır ve tahammül üzerine üzerine kurulur. 

Elin kızı, elin oğlu, huyu nasıl suyu nasıl? İn midir, cin midir? Adam mıdır, yobaz mıdır? Zalim midir, adaletli midir? Zorba mıdır, efendi midir? Bağlı mıdır, serkeş mididr? Çalıkan mıdıdr, tembel mididr, Cömert midir, cimri midir? Titiz mididr, dağınık mıdır?

Daha bir yığın soru. Bir araya gelmesi, bakımı, geçindirilmesi, yemesi içmesi, temnizliği, bakımı, döküntülerinin toplanması, dırdırı, dedi kodusu, soğukluğu, bağırması, pintiliği, temiz olmaması, tenkitleri, öfkesi, kabadayılığı, hatta kokusu, acaip zevkleri, daha neler neler...

Hepsine sabredilir mi?

Sabredenler kazanır. Aileyi kurtarır.

وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ {115}

“(Ey Muhammed!)  Sabırlı ol, çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zayi etmez.” (Hûd 11/115)

يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ {17}

“Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.” (Lukman 31/17)

Ailenin kurtulması bir kaç insanın değil, müslüman toplumun kurtulmasıdır.

Ailede sabır özellikle dört yerde çok önemlidir:

a-Eşin henüz alışılmayan, diğerine garip ve ters gelen huylarına.

b-Bize göre yanlış, yersiz ve isabetsiz yaptıkları hakkında hüküm vermede, Eşimizin görevlerini ihmal ettiğini düşündüğümüz konularda.

c-Eşimizin eksik gördüğümüz taraflarına.

d-Gerilim, hastalık, stres, depresyon, üzüntü, heyecanlı  gibi hallerinde.

 

  • Dört B

1-Bağlılık

Bu, iffet ve evlilik ahdine vefadır. 

Eşler evlenirken bazen bazı sözlü veya yazılı anlaşmalar yaparlar. Ya da kağıda ve söze dökmeseler bile zımnen bazı anlaşmalar imzalarlar. Birbirlerine söz verirler. Bunlar evlililğin ahdidir. Ya da evliliğin gereğidir. İsterse madde madde yazılmasın, söylenmesin.

Her iki tarafa düşen ahdine sadık olmaktır.

Peygamber (sav) buyuruyor ki: “Siz kadınlarınıza karşı iffetli olun ki, onlar da size karşı iffetli olsunlar.”

Buradaki iffeti edep, saygı, ar, namus, dürüstlük ve ahdine bağlılık olarak   olarak anlamak gerekir.

Eve, çocuklara, eşe, evin şerefine, sorumluluğa sahip olmak, zamanı, geçim kaynaklarını, potansiyel enerjiyi, evin imkanlarını dışarıda, lüzumsuz yerlerde, haram yollarında harcamamak diye anlamak gerekir.

Eşini hayat arkadaşı, yoldaşı, canı ciğeri, dostu ve ahbabı, sırdaşı ve sabır taşı, cennete veya cehenneme götürecek sebep bilmek.

Müslümanların güzel ahlaklarından biri de vefadır. Vefalı davranmaya en layık kimselerden biri de eşlerdir. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varsa, uzun yıllar eşinin zorluğuna katlanan karı-koca kaç yıl hatır saymalılar varın hesap edin.

Mü’min, iyilik gördüğü insana minnettardır. Eşine, öyle ve böyle iyilik gördüğünden dolayı ömür boyu bağlıdır. Hatta ölümden sonra bile:

Bir örnek: Almanya Bretten şehrindeki Türkiyeli işçinin alman komşusu ile hikayesi.

Alman komşusu ile muhabbet kuran Türkiyeli vatandaş, kocasının ölümünden sonra kadına rezil bir teklifte bulunmuş. Kadın; “hata benim, zira bir yabancı erkekle bu kadar içli dışlı olmamalıydım. Kusura bakma, ben hayatımda kocama ihanet etmedim, öldükten sonra da ihanet etmem“ demiş.

 

2-Babacan olmak

İyilik etmek ve iyiliğin kıymetini bilmek.

İyiliği başa kakmamak.

Kocanın iyiliği: Geçim, sahip olma, anne olmaya sebep

Hanımın iyiliği; Ev işleri, nefsin ihtiyaçları,  sevgi ve şefkat, baba olmaya sebep.

Babacan cömert, bakış açısı geniş olan, küçük hesaplardan ve çıkarlardan uzak, şefkatli, eli bol, gözü tok kişidir.

Babacan, eşine harcadığının hesabını sormaz, babacan kadın eşinin emeğine saygı duyar, onu sömürmez ve israf etmez.

Babacan kişi, evinde sığınılacak kucak, yardımı istenecek yardım sever, sözü sohbeti dinlenebilecek bir arif, sırları saklayan bir sırdaş, etrafını görüp gözeten bir akrabadır.

 

3-Bağışlayıcı olmak

İyi niyetli ve iyimser olmak, hataları büyütmemek, hata ve kusur aramamak, küçümsememek,

Sahabenin biri Hz. Ömere hanımını şikayet için geldiğinde karısının ona bağırdığını duyunca derdini söylemeden geri dönmüş. Onu gören Hz.Ömer niçin geldiğini sormuş. O da durumu anlatınca;  “Bak demiş ben özellikle üç sebeptenden dolayı onu hoş görürüm. Çocuklarımın anasıdır. Ben olmadığım zaman evimin bekçisidir. Onunla birlikte sükuna bulurum.”

İnsanlar, istemeseler de kusur işleyebilirler. Kusurları affedebilmek olgunluğun göstergesidir.

Allah (cc), Ali imran 133. ayette cennetin muttakiler icin hazırlandığını bildirdikten sonra 134-135. ayetlerde muttakilerin niteliklerini saymıştır.
bu niteliklerden biri  de "...öfkelerini yenenler ve insanları affedenler" olmalarıdır. Allah (cc), bu kimseleri "muhsinler" olarak niteleyip onları sevdiğini ve onları bağışlayacağını ve cennete koyacağını bildirmektedir.

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ {133} الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ {134} وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ {135} أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ {136}

“Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!

O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.

Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. 

İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!” (Âli İmran 3/133-136)

Kur’an kadınlarla hoş geçinmeyi emrediyor.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ النِّسَاء كَرْهاً وَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلاَّ أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئاً وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْراً كَثِيراً {19}

“Onlarla güzel geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sabredin. Hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir.” (Nisa 4/19)

 

4-Barışcı olmak

Kavgacı olmamak,  olayları büyütmemek, yortu sürmemek, eşini olduğu gibi kabul etmek, iyi tanımak ve karakterine uygun davranmak.

Geçim ehli olmak. İyi bir idareci olmak.

Bunun için; eşi iyi tanımak, hatalı olabileceğini, yanılabileceğini   düşünmek, barışın tatlılık kavganın acı getirdiğini akletmek, yumruğu ve çenesiyle değil aklıyla, islami ölçülerle hareket etmek çözümdür.

Kur’an karı-kocanın anlaşmazlık halinde barışmalarını önerir. Sulh daha hayırlıdır der.

وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِن بَعْلِهَا نُشُوزاً أَوْ إِعْرَاضاً فَلاَ جُنَاْحَ عَلَيْهِمَا أَن يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحاً وَالصُّلْحُ خَيْرٌ وَأُحْضِرَتِ الأَنفُسُ الشُّحَّ وَإِن تُحْسِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً {128}

“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisâ 4/128)

Hayra öncülük eden daha fazla ecri hak eder. "Bir iyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır."  (Müslim, İmâre/133. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb/115; Tirmizî, İlim/14)

Müslüman; seven, sevilen, merhamet eden, herkesle hoş geçinen ve kendisi ile hoş geçinilen; ailesiyle, içinde yaşadığı toplumla ve bütün insanlıkla barış içinde olan insandır.

 

         Aile içi iletişimde can alıcı sorular

  • Görevimi ne kadar yapıyorum ki karşıdakinden hizmet bekleyeyim?
  • Ailede çok yetkili olmak istiyorum ama sorumluluklarımı yerine getiriyor muyum?
  • Ailedeki otoriteme, yetkime ortak kabul ediyor muyum/paylaşıyor muyum?
  • Ailede yaptığımız iş bölümü hakkaniyetli mi, adil mi, kapasiteye uygun mu?
  • Amir mi olmayılım, iyi bir yönetici mi?
  • Daha çok hizmet eden mi, hizmet bekleyen mi olmalıyım?
  • Ailedeki külfeti paylaşıyor muyum, yoksa hazır yeyici miyim?
  • Karşı taraf için cennet miyim, yoksa cehennem miyim?
  • Eğer cehennem isem bunu yapmaya hakkım var mı?
  • Zaman zaman aynaya bakıyor muyum, yaptıklarımı ve söylediklerimi gözden geçiriyor muyum?
  • Bir olay olduğu zaman hareket noktam nefsim mi, gelenek mi, yoksa inandığım dinin ölçüleri mi?
  • Hatalı olduğum anlaşıldığı zaman hatamı kabul ediyor muyum, özür dilemeyi biliyor muyum?