Ailede iletişim, aile ahlâkı ve mutluluğu üzerine dersler:

Hüseyin K. Ece

Eylul-Aralık 2011

Zaandam Ayasofya Camii

 

DOKUZUNCU DERS

04.12.2011

 

  • Hanımların tamamlayıcı görevleri

1-Güler yüzlü davranmak, iyilik ve hizmetlerine teşekkür etmek

 “Mümin, Allah korkusundan ve O'na itaatten sonra, iyi bir kadından yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü ona emretse sözünü dinler, yüzüne baksa kendisini sevindirir, üzerine yemin etse, yeminini doğru çıkarır, başka tarafa gitse, kendisinin bulunmadığı sırada nâmusunu ve malını korur.” (İbn Mâce, Nikâh, 5)

"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah`a da şükretmez." (Tirmizi, Birr/35)

"Eşi kendisinden razı olarak ölen mü`min kadın cennete girer..." (Tirmizi, Rada`/10)

 

2-İsraf etmemek

Kocasının kazancını har vurup harman savurmamak.

“... Yiyin, için fakat israf etmeyin.. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf 7/31)

Maddi imkanları, dinen yasak olan yerlere harcamak haramdır.

Peygamberimiz, malı-mülkü zayi etmeyi, hoş olmayan davranışlar arasında  saymıştır.

İsraf kadın için de, erkek için de söz konusudur.

Kadın olsun erkek olsun müslüman harcama ve tutumlu olma konusunda orta bir yol izlerler.

وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَاماً {67}

«(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan 25/67)

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيراً {26} إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُوراً {27}

Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.

Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.(İsrâ 17/26-27)

 

وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَّحْسُوراً {29} إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيراً بَصِيراً {30}

“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.

Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.” (İsrâ 17/29-30)

 

3-Kanaatkâr olmak

Çünkü kanaatkâr olmak kalp rahatlığının sebebidir. Bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır.

Kanaat; kâfi gelecek miktar ile yetinmek tamahkârlık etmemek demektir.  Ya Allah’ın taksimine razı olmaktır.  Az ile yetinme duygusu zenginlik, aç gözlülük ise fakirliktir.

Hz. Ömer (ra) şöyle hitap etmiştir:  "Ey insanlar! Bilin ki tamahkârlık fakirliktir, yeis (tamahkâr olmamak) zenginliktir. Kişi bir şeye tamah göstermezse ondan müstağni olur." (Rezin tahric etmiştir.)

Niceleri vardır ki, dünyalık her şeyleri vardır ama asla yetinmezler. Kimileri de çok düşük gelire sahip oldukları halde hem para birktirirler, hem Allah yolunda infak ederler.

Ebu Saidi'l-Hudrî (ra) anlatıyor: "Ensar 'dan bazı kimseler, Resûlullah 'dan (sav)  bir şeyler talep ettiler. O da istediklerini verdi. Sonra tekrar istediler, o yine istediklerini verdi. Sonra yine istediler, o istediklerini yine verdi. Yanında mevcut olan şey bitmişti; şöyle buyurdu:

"Yanımda bir mal olsa, bunu sizden ayrı olarak (kendim için) biriktirecek değilim. Kim iffetli davranır (istemezse), Allah onu iffetli kılar. Kim istiğna gösterirse Allah da onu gani (zengin) kılar. Kim sabırlı davranırsa Allah ona sabır verir. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ihsanda bulunulmamıştır." (Buhâri, Zekât/50, Rikâk/20. Müslim, Zekât/124 no: 1053). Muvatta, Sadaka/7. Ebu Dâvud, Zekât/28 no: 1644. Tirmizî, Birr 77 no: 2025. Nesâi, Zekat/85)

 Bazı kaynaklarda hadis olarak geçen, ancak İbn Hibbân’ın Muhammed b. Münkedir’in babasına nisbet ettiği, “Kanaat tükenmeyen bir hazinedir” anlamındaki söz (Ravżatü’l-Uķalâ, s. 150) İslâm ahlâk kültüründe kanaatin en güzel ifadelerinden biri olarak yer alır. (TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/290)

Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Rasûlullah (sav) buyurdu ki:  “Zenginlik mal çokluğuyla değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır.” (Buhari, Rikak/15. Müslim, Zekât/120 no: 1051. Tirmizi, Zühd/40 no: 2374)

Peygamber (sav) kanaatkârlığı şükrün en ileri derecesi sayıyor. (İbn Mâce, Zühd/24) 

Peygamber (sav) kanaatkârlığı bir iffet, tok gözlülük ve gönül zenginliği olarak değerlendiriyor. (Buhârî, Zekât/18. Müslim, Zekât/124)

Ayrıca o, İslâm’la hidâyete kavuşup yeterli miktarda rızka sahip olan ve buna kanaat eden kişiyi övgüyle anıyor. (Ahmed b. Hanbel, 2/168, 173. Müslim, Zekât/125).

Kanaat sahibi kimse mutlu olur.

Ubeydullah İbnu Mihsan el-Hutami (ra) anlatıyor:  "Rasûlullah (sav) buyurdu ki:  "Sizden kim nefsinden emin, bedeni sıhhatli ve günlük yiyeceği de mevcut ise sanki dünyalar onun olmuştur." (Tirmizi, Zühd/34 no: 2347. İbnu Mâce, Zühd/9 no: 4141).)

Bunun Fudâle İbnu Ubeyd’den gelen lafzı şöyle: “Resûlullah (sav) buyurdu ki:  İslâm hidâyeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti olup, buna kanaat edene ne mutlu!" (Tirmizî, Zühd/35 no: 2350)

İnsanın elindeki ihtiyacını görüyorsa ve bunun için de Allah’a şükrediyorsa, Allah o kuluna bu şükründen ve kanaatinden dolayı daha iyilerini dilediği zaman verir.

Allah (cc) bunun sözünü zaten veriyor.

وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ {7}

«Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti.» (İbrahim14/7)

Önemli olan çok şeye sahip olmak değil, sahip olunanların şükrünü yerine getirebilmektir. Şükrü yerine getirilen geçim kaynakları mikdar olarak az da olsa mutlaka aileye yetecektir.

 

4-Temiz olmak

Temiz olmak hem ibadettir, hem mutluluktur hem göz aydınlığıdır. Temiz olmak herkese yakışır ama müslüman hanımlara daha çok yakışır. Çünkü İslâm temizlik dinidir. İslâm hem meddi hem demanevi temizliği emreder.

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُواْ النِّسَاء فِي الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّىَ يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ {222}

Pek çok ayet şirkin ve günahın kirlerinden temizlenmekten, peygamberlerin ümmetlerini arındırmalarından, Allah’ın bazı kimseleri temize çıkarmayacağından  bahseder. (Bekara /129, 179. Ali İmran/77, 164. Cumua/2)

Hanımlar, evlerini, çevrelerini, işlerini, eşyalarını temiz tutarlarsa bunda mutluluk ve bereket vardır. Temiz bir evde yaşayan,  temiz eşya kullanaılan bir evde yaşayan herkes mutlu olur.

Elbette erkekler ve çocuklar da bu konuda hanımlara yardım ederlerse bu güzelliği artırı ve hanımların yükünğü hafifletir.

Yalnız bunu yaparken aşırı titiz olmanın, ev temizliğini her şeyin üstüne çıkarmanın faydası yoktur. Temiz olacağım diye evdekiler rahatsız ediliyorsa, kalpler kırılıyorsa bu temizlik hiç bir işe yaramaz.

 

5-Kocanın akrabalarına  iyi davranmak

Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Gerekirse yardımcı olmak. Zaman zaman ziyaretlerine gitmek, arayıp sormak.

Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir. Bu güzel davranışlar kocasıyla ilişkisine olumlu yansır.

Madem ki hısımlık ve akrabalık geçici değil süreklidir, madem ki hayatı çevremizle paylaşıyoruz, öyleyse onlarla iyi ilişki içinde olmalıyız. Kocalarının kendi akrabalarına ilgi göstermesini isteyenler, bunu ancak kocalarının akrabalarına iyi davranarak sağlarlar.

 

6-Dargın durmamak ve eşini kötülememek

Yukarıda erkekler için söylenenler aynen hanımlar için de geçerlidir.

Her ailede anlaşmazlık, bazen münakaşa veya ağız kavgası, hatta ileri boyutta kavga olabilir. Olmaması temenni edilir  ama insanın olduğu yerde hata, yanlışlık, hatta günah-suç da olabiliyor. Önemli olan hatalarda ısrar etmemek. Ailede bir sorun, anlaşmazlık, yanlış anlaşılma varsa; acele etmeden soğukkanlı yaklaşmak, beraber çözüm aramaya ve birlikte bir sonuca getmeye çalışmak en güzelidir.

Bu yapmadan tavır almak, küsmek, dargın durmak çözüm olmadığı gibi biraz da çocukça bir tavırdır.

Eşini yüzüne karşı, ya da başkalarının yanında kötülemek: Aile hayatına yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bunun hiç bir faydası olmadığı gibi, eşler arasındaki sevgiyi, güveni, sıcak ilişkiyi azaltır.

 

7-Sır saklamak

Kadın kocasından edindiği sırrını veya aile sırlarını hiç kimseye duyurmaması gerekir. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadın da ondan emin olamaz. Birbirnden şüphe edenlerin aynı çatı altında, aynı odada bir arada olmaları zordur.

 

8-Saygılı ve nazik davranmak

Kocanın emrini yerine getirmek. ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.

        

9-Çok şüpheci ve güvensiz olmamak

Kocasının her davranışından şüphe den, onun bir takım dolaplar çevirdiğini sanan, onun her hareketinden bir mana çıkarmaya kalkan sonunda evhama düşer. Bu da stres demektir. 

Böyle yapan erkekler olabilir. Ama her erkek böyle değildir. Hele müslüman erkeler asla böyle olmamalıdır.

Eşlerine sürekli suçlayıcı bir tavırla yaklaşan bayanlar, mutluluğu, tatlı geçimi unutsunlar. Onun yerine stresi, bunalımı, gerilimi, geçimsizliği beklesinler. Zira bu yanlışl tavrın sonucu/kazancı budur.

 

10-Kocalarını memnun edecek şekilde davranmak

Bu da elinden geldiği kadar iyilik etmek, kendi gücü dairesinde ihtiyaçlarını gidermek, söz ve davranışlarıyla onun kalbini daha çok kazanmak, onu kendisinden soğutmamak akıllı kadın işidir.

Ona hizmet etmek zorunda mıyım, nana ne hali varsa görsün, iyiliklerimin kıymeti bilinmiyor, herkes kendi başına, ben köle değilim gibi ifadeler işe yaramaz ve aile mutluluğuna yardım etmez.

Hanımlar, eşlerinin nelerden hoşlandıklarını, nelerden hoşlanmadıkları iyi bilip ona göre davranırlarsa, gönül alıcı hareketleri daha iyi yaparlar. Bazıları demişler ki, erkeklerin gönüllerini kazanmanın yolu onların midelerinden geçer. Bu yüzdeyüz doğru olmasa bile karı-koca ilişkilerine olumlu yansır.

Hanımlar elbette ne aşçıdır, ne de hizmetçi. Ama evlerinin işlerini melekler mi yapacak?

Hani diyelim kocasının işlerini yapmaya kendini görevli saymıyor; kendinin ve çocuklarının işini kim yapacak? Yemeği her gün dışarıdan mı sipariş verecek? Evdeki temizliği, intizamı, düzeni için her zaman bir hizmetli mi kiralayacak?

İş bölümünde ev işleri hanıma düşmüşse yine de mi yapmayacak?

Ben çocuk emzirmek zoruda değilim diyen ana, çocuğun rızkını ne hakla kısabilir?