Konulu Tefsir'den Örnekler ders serisinden "Kur'an'da Sâlih Amel" hakkında bir ders.

Hüseyin K. Ece

Hıra Hanımlar Grubu

05 Şubat 2019 Salı Amsterdam

İkinci Ders

(Kur'an'da Sâlih Amel; devam)

 

-Bir eylemin sâlih amel/ibadet olabilmesinin şartları

Herhangi bir eylemin, davranışın, âdetin, uygulamanın sâlih amel-ibadet olması için şu şartlara uyması gerekir.

--Şâri’nin emretmiş olması. İbadetler ya Kur’anla ya da sahih sünnetle emredilmeli.

--Peygamber (sav) tarafından uygulanmış/öğretilmiş olması. Peygamber(sav) ibadetlerin nasıl yerine getirip ümmetine öğretmiştir.  

--İhlasla/Allah rızası niyetiyle yapılmış olması. İbadetler Allah rızası için yapılır. “Bütün ameller de niyete göre değer kazanır” hadisini hatırlayalım. (Müslim, İmâre/155 no: 1907. Ebu Dâvud, Talak/11 no: 2201.  Buhârî, B. Vahy/1. Tirmizî, F. Cihad/16 no: 1647. Nesâî, Tahâret/60)

Sâlih amel, İslâmın ölçülerine uygun işlerdir. Bunlardan kimisi emredilmiş, kimisi tavsiye edilmiştir. Kimisi de nafile olabilir.

Müslümanların kendi kafalarından uydurdukları, âdet haline getirdikleri uygulamalar ibadet değildir. Din adına uyduruldukları için bunlara bid’at denir.

Dinde vacip olan amelleri yapmak sevaptır. Nafile ibadetler de yapılabilir. 

Müslüman bazı mübah şeyleri ‘sâlih amel’ haline getirebilir.  

“İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.” (Buhârî, Îmân/3. Müslim, Îmân/57, 58)

“(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.” (Tirmizî, Birr/36)

Mesela, bedenin ihtiyacı gıdayı normal olarak karşılamak sıradan bir iştir. Ama müslüman yemeği daha güçlü olup daha iyi ibadet etmek, Allah yolunda daha iyi çalışmak amacıyla yerse, yemek fiili bile ‘sâlih amel’ olur.

 

-Sâlih amelin (ibadetin) kabul olmasını sağlayan genel şartlar

a-Niyet edilmesi,

b-İhlasla yapılması

c-Takva-ihsan bilinciyle yapılmış olması.

Bir nokta daha: İslâma göre bir amelin iyi, makbul, sevap; yani sâlih amel olabilmesi için iman şarttır. Şirk, küfür ve nifak kişinin yapabileceği bütün güzel işleri iptal eder. Çünkü böyle bir davranış kulun Allah’ın makamına karşı işlediği bir hatadır. (Mâide 5/5, 53. En’am 6/88. Tevbe 9/69. vd)

 

-Sâlihât

Bir de sâlihât var. Sâlihât ‘sâliha’ kelimesinin çoğuludur.  

Sâlihât” Kur’an’da 6 defa tek başına, 56 defa da iman ile birlikte gelir. Bütün bu âyetlerde sâlihât sahipleri ve yaptıkları işler övülüyor, onlara verilecek muhteşem ödüller farklı kelimelerle anlatılıyor. Mesela;

وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَق۪يرًا ﴿124﴾

“Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak sâlihât (iyi işler) yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisâ 4/124)

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِۜ ﴿7﴾

Şüphesiz, iman edip, sâlih ameller (sâlihât) işleyenler var ya; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar. (Beyyine 98/7. Ayrıca bkz: Tâhâ 20/75-76

‘Sâlihât; Allah’ın razı olduğu imana uygun davranış’  ve ‘sahibini ve başkalarını ıslah edici iyilikler’ vurgusunu taşır.

Müslüman sâlih amel işleyerek önce kendi nefsini ıslah eder/tezkiye eder, ahlâkını güzelleştir, daha da olgunlaşır. Bir anlamda sâlih amel ile kendini terbiye eder. Sonra da başkalarının ıslahına, insanlığın faydasına olan işlerin ıslahına yönelir.

Sâlih amel denilince akla sadece kulluk görevleri gelmemeli. Sâlih amel bir insanın iman iddiasının sadece kalpte ve dilde kalmadığını; hislere, akla ve bütün davranışlara yayıldığını göstermektir.

Müslümanın farz olsun, nafile olsun ibadetleri ‘hasenât’tır. Bunlar da kişi ile Allah arasındadır. Sâlih amelin hasenâta dönük bir tarafı olduğu gibi, diğer insanlara, yaratılmışlara karşı da dönük ıslah edici bir yüzü vardır.

Sâlih amel mü’min olma iddiasının isbatıdır. Bu isbat Allah’a kulluğa, O’nun emrini dinlemeye yönelik tarafıyla ‘ibadet veya hasenât’, ıslaha yönelik tarafıyla sâlih amel/salihât adını alır.

 

-Bakıyâtü’s-sâlihât

Kur’an her şeyin her şeyin fani, Allah’ın katında hak edilen karşılıkların ise bâki (ölümsüz) olduğu gerçeğini anlatıyor.

İki âyette “bâkıyatü’s-sâlihât-salih ameller/ürünü kalıcı olan dürüst ve erdemli davranışlar” kalıp ifadesi geçiyor.

اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ اَمَلًا ﴿46﴾

Mallar ve evlatlar, dünya hayatının ziynetidir (süsüdür). Baki kalacak sâlih ameller (bâkıyâtü’s-sâlihât) ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.” (Kehf 18/46. Meryem 19/76)

İnsanların gurur duydukları mallar, çocuklar, aşiret (kavim) veya soy, makamlar dünya hayatının süsleri övünç vesilesi olsa da Âhirette bir anlam ifade etmez.  

Yani bâki kalacak sâlih ameller, sâlih ameli bu­lunmayıp mal, oğul sahibi olan kimsenin yaptıklarından da, sahip olduklarından da daha üstün ve değerlidir.    

Bazıları mallarının ve oğullarının çokluğu sebebiyle şımarırlar, İslâm’a girmeye tenezzül etmezler, (Kalem 68/14-15), hayatın sadece bu dünya hayatından ibaret olduğunu iddia ederler. (Câsiye 45/24)

Bu âyetler bu gibilerini uyarıyor.

 

-Kur’an’da sâlih amel

Kuran’da 62 tanesi ‘sâlihât’ olmak üzere 90 yerde iman ve sâlih amel beraber geçmektedir. Bu olguya iki açıdan bakmamız mümkündür:  

a-Birinci olarak; iman gerçeği ancak sâlih amelle bütünleşir. İmanı kuvvetlendiren, sağlamlaştıran ve koruyan sâlih ameldir. Sâlih amel olmadan imanın olgunlaşması ve olduğu gibi korunması mümkün değildir.

b-İkinci olarak; imanın gereği sâlih amel işlemektir diyebiliriz. Çünkü iman etmek aynı zamanda, iyiyi, doğruyu, faydalıyı, düzgün olanı, fâsit olmayanı anlamak ve kabul etmektir.

Bu demektir ki iman etmenin zorunlu bir sonucu da sâlih amel işlemektir. Yani mü’min; işini, ibadetini, eylemlerini imanına uygun yapacaktır.

Esasen insan ve ona ait hayat ile ölümün yaratılmasının amacı budur:

اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًاۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ ﴿2﴾

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk 67/2)

 

-Sâlih amel etrafında, sonuçları

1-Sâlih amel kulu Allah’a, O’nun rızasına yaklaştırır

Kişiyi Allah’a yaklaştıracak vesile (sebepler) aramak müslümana emredilmiştir:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿35﴾

“Ey iman edenler! Allah’tan ittika edin (korkup-sakının) ve O’na (yaklaşmaya) vesîle arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide 5/35)

Kişiyi Allah’a yaklaştıran amellere‘vesîle-sebep‘ denir.  

İnsanı Allah’a yaklaştıracak sebepleri, vesileleri dört başlıkta toplamak mümkündür. Kul Allah’a;

a-Dua ile

b-Esmâu’l-hüsnâ ile

c-Sâlih amel ile

d-Cihad (yoğun çaba) ile yaklaşabilir, ya da rızasını kazanabilir.

Kul olarak yaratılan insan, öncelikli olarak kendini yaratana ve Yaratıcının haber verdiklerine inanmalıdır. Sonra da amellerini/işlerini inandığı buna göre ayarlamalıdır.

İnsan, Allah’ın verdiği akıl ve sahip olduğu irade ile bir iş (amel) işler. Yaptığı işe ait ölçüyü inancından alırsa, işi değerli olur. Bu da onun Allah’a manen yaklaştırır, O’nun sevgisini ve rızasını kazandırır. Tabi sevabıyla birlikte.

Allah (cc) katına ancak sâlih amel ve güzel kelâm yükselir, ya da Allah katında değeri olur.

مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَم۪يعًاۜ اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُۜ وَالَّذ۪ينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَمَكْرُ اُو۬لٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ ﴿10﴾

“Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler ve amel-i sâlih yükselir (ulaşır). Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.” (Fâtır 35/10)

 

2-Sâlih amel işlemek Allah’ın emridir

Yaratıcı olarak Allah (cc), yarattığı kullarından hep sâlih amel işlemelerini ister. Bu da ancak Allah’ın koyduğu ölçülere uymakla mümkün olabilir.

يَٓا اَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًاۜ اِنّ۪ي بِمَا تَعْمَلُونَ عَل۪يمٌۜ ﴿51﴾

«Ey Peygamberler! Temiz olan şeylerden yeyin; sâlih amel işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyle bilmekteyim.»  (Mü’minûn 23/51)

Biz bunu ayrıca Kur’an’da sâlih amele vurgu yapan, onu ve sâlihleri öven pek çok âyette görüyoruz.

Hatta Kur’an ehl-i kitaptan sâlih amel işleyenleri bile övüyor.

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالنَّصَارٰى وَالصَّابِـ۪ٔينَ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿62﴾

“Şüphesiz iman edenler; yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden de Allah'a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.” (Bekara 2/62 Bir benzeri: Mâide 5/69)

 

3-Bütün ameller kaydolunuyor

İnsanların işlediği bütün ameller bir ‘kitab’a (amel defterine) kaydolunmaktadır.

كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدّ۪ينِۙ ﴿9﴾ وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظ۪ينَۙ ﴿10﴾ كِرَامًا كَاتِب۪ينَۙ ﴿11﴾ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿12﴾

“Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz.

Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler,

değerli yazıcılar vardır;

onlar, yapmakta olduklarınızı bilir.” (İnfitar 82/9-12)

Âhiret günü bu ‘kitab’ ortaya konacak ve insana hak ettiği ceza veya mükâfat bu amel defterine göre verilecektir.

وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا ﴿13﴾ اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يبًاۜ ﴿14﴾

“Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. “Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” denilecektir. (İsrâ 17/13-14)

وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَا لِ‌هٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًاۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا۟ ﴿49﴾

  “Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf 18/49. Bir benzeri: Câsiye 45/28-29)

 

4-Amellerin karşılığı olur

İnsanın iyi veya kötü yaptığı her eylemin (amelin) veya salih amelin bu dünyada mutlaka bsonuçları ve karşılığı, ahirette de mutlaka karşılığı olur. Kimsenin yaptığı kötü işler yanına kar kalmaz, kimsenin yaptığı güzel, hayırlı işler de boşa gitmez.

Âhiret hayatında insanın dünyada işlediği amellerin hesabı yapılacak ve oradaki cezayı (karşılığı) alacaktır. (Âli İmran 3/30)

O gün, herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlara asla zulmedilmez.  

يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿111﴾

“O gün, herkesin kendi derdine düşüp çabalayacağı ve herkesin işlediğinin haksızlığa uğratılmadan kendisine ödeneceği bir gündür.” (Nahl 16/111. Kehf 18/30. v.d)

İnsanın bütün amelleri mutlaka değerlendirilir.

  فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُۜ ﴿7﴾ وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ ﴿8﴾

Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. (Zilzâl 99/7-8)

يَا بُنَيَّ اِنَّهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ ﴿16﴾

“(Lokman oğluna öğüt vermeye devam ederek dedi ki) : Yavrum, (yaptığın amel) hardal tanesi ağırlığınca bir şey de olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa Allah onu mutlaka getirir. Çünkü Allah Lâtif’tir (bilgisi her şeye ulaşır), Habir’dir (her şeyden haberdardır).” (Lokman 31/16)

 

5-Sâlih amel işleyenler (sâlihler) âhiret ödülünü hak ederler

Buna karşın amelleri (eylemleri, işleri) sâlih olan ‘sâlih’ insanlar, şüphesiz ki imanın gereğini yaptıkları için mükâfatı hak edenlerdir.

Ama asıl mükâfat âhirette verilecek ödüllerdir.

Onlar Adn cennetine girmek gibi üstün bir ni’meti kazanırlar.

جَزَٓاؤُ۬هُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ ﴿8﴾

Onların Rableri katındaki mükâfatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden içi titreyerek saygı gösterenler içindir.” (Beyyine 98/8)

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍۚ ﴿23﴾ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِۜ ﴿24﴾

“(O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.

(Melekler): Sabretmenize karşılık size selam olsun. Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir (derler). (Ra’d 13/23. Ayrıca bkz: Şûrâ 42/22)

 

6-Sâlih amelin-sâlihâtın dünyaya bakan bir yönü vardır

Sâlih amelin sadece yatırım olduğunu, Hesap’tan kurtarıp cennete götürecek vesile olduğu zannedilir. Ya da kulluk borcu olarak düşünülebilir.

Bunlar doğru olmakla beraber sâlih ameller (sâlihât) aynı zamanda müslümanın dünya mutluluğunu sağlarlar. Onu eğitirler, onu olgunlaştırırlar, daha bir insan olmasını sağlarlar.

Sâlih amel aynı zamanda insanı eğiten, mü’mini kötülüklerden alıkoyan, sürekli terbiye edip kemâle götüren eğitim sürecidir.

Vahiy, insanın keremli (şerefli ve değerli/kerâmetli) ve halife olsun diye yaratıldığını söylüyor. Buna göre her insan doğuştan kerametlidir (şerefli ve değerlidir. Akıllı ve ergenlik yaşından sonra her kişi ya bu değerini korur ve artırı, ya da kendini aşağıların aşağısına iter, değerini azaltır. O doğuştan Allah’ın yeryüzündeki halife adayıdır. Görevini yaparsa halifelik sıfatını sürdürür, bunu yapmazsa halifelik makamını kaybeder.

İşte insanın kerâmetini korumasını sağlayacak, onu halife yapacak, ya da halifelik görevini yaptığını gösterecek olan imkan sağlam bir iman ve o imanın gereği sâlih amellerdir.

Sâlih amelin/sâlihâtın bir de ıslah yönü olduğunu yukarıda söylemiştir. Bu ıslah edici sâlih ameli işleyenin kendi şahsından başlar, çevresine yayılır. Müslüman sâlih amel işleye işleye nefsini, ahlâkını, yanlışlarını, aşırı arzularını ıslah eder. Daha iyiye yöneltir. Onu kötülüklerden, haksızlıklardan, zulümden, çirkin işlerden, cinayetlerden korur.

Sâlih ameller hayatı güzelleştirir, kişinin ahlâkını güzelleştirir, kişinin yaşadığı yeri güzelleştirir, işleri güzelleştirir.

Müslümanın hayatında, ibadet etmesine rağman bunlar olmuyorsa sâlih amel işlemede bir sıkıntı var demektir.

Mesela; namazın müslümanın hayatındaki yapıcı, ıslah edici ve koruyucu işlevine Kur’an şöyle işeret ediyor:

“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebût 29/45)

Namaz hakkında gelen bu hükmü bütün sâlih ameller hakkında düşünebiliriz. Yani Allah’ın kabul edebileceği sâlih ameller (sâlihât) azgın nefsi, azgınlıkları, taşkınlıkları, haddi aşmaları ıslah eder.

Beşer olan kişiyi Âdem gibi yapar, yani adam yapar.

Kur’an oruç hakkında şöyle diyor:

“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Umulur ki ittika edersiniz.” (Bekara, 2/183)

“Umulur ki Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varırsınız” ifadesi orucun farz oluşunun gerekçesidir. Buna göre orucun en büyük hikmeti, en fazla faydası, en yüce gayesi müslümanı takvaya erdirmektir. Takva bilinci de kişinin Allah’ı hesaba katarak davranmasıdır. 

Bu bilinçle hareket eden mü’min, yanlış yapmamaya çalışır. Rabbini huzurunda kendisini utandıracak hataları yapmaktan çekinir. Kendini kontrol eder. Onu, mahkemelerin vereceği cezadan, halkın ayıplamasından, polisin korkusundan önce bu anlayış frenler. Bu bilinç onu -özellikle Ramazan’da- gizli de ve açıkta günah işlemekten, başkalarına zarar vermekten, insanların haklarına tecavüz etmekten sakındırır.

Ebu Hureyre'den (ra) rivâyet olunduğuna göre, Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim yalan söylemeyi, yalanla iş görmeyi ve cehâleti terk etmezse, Allah'ın, onun yemesini ve içmesini bırakmasına (oruç tutmasına) ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, no: 1903)

Görüldüğü gibi oruç, mü’min bir kimsenin İslâmí hayatını ve ahlâkını düzenleyici bir role sahiptir.

 

7-Sâlih amelin bu dünyada peşin ödülü vardır

Sâlih amel sahibini karanlıktan aydınlığa çıkarır, mutluluğa ve ilâhî muştuya kavuşturur, rızkını bollaştırır, şükür borcunu öder, Allah’ın rahmetinin ve nimetlerinin yolunu açar.

فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ ﴿50﴾

“İman edip sâlih ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık vardır.” (Hacc 22/50. v.d.)

Hatta onlar için Allah (cc) sevgi var eder.  

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُدًّا ﴿96﴾

“İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem 19/96)

 

8-Sâlih amel kurtuluş ve mutluluk sebebidir

Sâlih amel sahipleri (sâlihler) dünyada pek çok güzelliklere, faydalara ve mükâfatlara kavuşurlar, âhirette de kurtulurlar

مَا عِندَكُمْ يَنفَدُ وَمَا عِندَ اللّهِ بَاقٍ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُواْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ {96} مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ {97}

“Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.

Erkek veya kadın, mümin olarak kim sâlih amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” (Nahl 16/96-97)

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ {7}

“İman edip sâlih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükâfatlandıracağız.” (Ankebût 29/7. Ayrıca bkz: Hac 22/56. Nisâ 4/122, 124)

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ ﴿29﴾

“İman eden ve sâlih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.” (Ra’d 13/29)

 

9-Sâlih amel işyenler müjdeyi hak ederler

وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًاۙ قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًاۜ وَلَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿25﴾

“İman edip sâlih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bekara 2/25)

 

10-Sâlih amellerin karşılığı en az on mislidir

Ancak sâlih amellerin akrşılığı çok daha fazladır.

مَن جَاء بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا وَمَن جَاء بِالسَّيِّئَةِ فَلاَ يُجْزَى إِلاَّ مِثْلَهَا وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ {160}

“Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” (En’am 6/160)

Hatta sevaplar günahları siler.

وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفاً مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّـيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ {114}

“Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.” (Hûd 11/114)

Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlâkın gereğine göre davran. “ (Tirmizî, Birr/55)

 

11-Sâlih amel insanın kalitesini ve değerini ortaya koyar

Amelin kalitesi aynı zamanda kulun makamını de belirler. Hatta bu ölçü nimetlerin kalite ve derecelerine bile etki eder.

وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۜ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ ﴿132﴾

“Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.” (En’am 6/132)

İman edip sâlih amel işleyen insanlar şüphesiz ki yaratıkların en hayırlılarıdır.

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِۜ ﴿7﴾

“İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.” (Beyyine 98/7)

Sâlih amel işleyen kimseler fısk, nifak, küfr, şirk ve günahtan kaçınarak amellerini, işlerini ‘ıslah’ etmişlerdir. İmanlarını kuvvetlendirerek takvayı ve işlerin güzel olanlarını seçmişlerdir.

“Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin

kalplerinize ve işlerinize bakar.”  (Müslim, Birr/33. İbn Mâce, Zühd/9. Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)

 

12-Niyet edilip de yapılmayan sâlih amel bile sahibine sevap kazandırır

Peygamberimiz (sav) şöyle dedi:  Allah (cc) buyuruyor ki; 

“Benim kulum  bir hasene (sevap olan bir amel) yapmaya niyet etse de onu yapmasa bile ona karşılık veririm. Onu yaparsa o kuluma on katına kadar sevap yazarım. Bir kötülük (günah) işlemeye niyet eder de yapmazsa, hatasını affederim.  Eğer o kötülüğü yaparsa onu misliyle (ceza) olmak üzere yazarım."  (Müslim, İman/205, Hadis no: 129. Buharí, İman/31. Ahmed b. Hanbel, no: 7215)

Ebu Hüreyre şöyle anlattı: "Allah Teâla meleklerine şöyle emreder: "Kulum kötü bir amel yapmak isteyince, onu yapmadıkça yazmayın. Yapınca, onu aleyhine bir günah olarak yazın. Eğer benim rızamı düşünerek terketti ise bunu onun lehine bir sevap yazın. Kulum iyi bir iş yapmak arzu edince, yapmasa bile onu, lehine bir sevap yazın. Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak üzere yediyüz misline kadar ona sevap yazın." (Buhârî, Tevhid/35. Müslim, İman/203, 205 (128, 129). Tirmizî, Tefsir, En'âm no: 3075)

Kim bir hasene işlerse, Allah katındaki karşılığı ondan daha hayırlı olur.

مَن جَاء بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا وَمَن جَاء بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ {84}

“Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar.” (Kasas 28/84)

Sâlih amelin gerçek karşılığı insanın hesap edemeyeceği kadar fazladır.

وَمَا أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُم بِالَّتِي تُقَرِّبُكُمْ عِندَنَا زُلْفَى إِلَّا مَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَأُوْلَئِكَ لَهُمْ جَزَاء الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ آمِنُونَ {37}

“Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlâtlarınız. İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır. Onlar (cennet) odalarında güven içindedirler.” (Sebe’ 34/37)

 

13-Kendi hevâlarına uyanlar sâlih amel işleyemezler

Kendi hevalarına uyanların salih amel işlemeleri mümkün değildir. Hevalarına uyanlar fasit amele yönelirler ve böylece karada ve denizde ‘fesadı’ meydana getirirler.

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ {41}

“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rûm 30/41)

Yeryüzünde sulhün (barışın), salahın (en iyi durumun) olabilmesi için, insanların ‘maslahat’ olan işleri tercih edip, mazarrat olan işleri terketmeleri gerekir. İnsan, toplum hayatı ve yeryüzü ancak böyle ıslah olur

 

14-Sâlih amel (salihât) işlemeyenler hüsrandadır

وَالْعَصْرِۙ ﴿1﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ ﴿2﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿3﴾

“Asra yemin olsun, şüphesiz iman edip sâlih amel işleyenler, sabrı ve hakkı tavsiye edenler hariç, diğer insanlar zarardadır.” (Asr Sûresi)

 

15-Herkes kendi yaptığından sorumludur

İnsanın karşılaştığı bütün sonuçlar, kendi eliyle işlediği amellerin karşılığıdır. Bütün darlıklar, zorluklar, musibetler ve iyi haller insanın elinin kazancıdır. Rabbimiz insana onun kazanmadığı veya hak etmediği bir sonucu, bir çile ve cezayı vermez. Çünkü O kullarına asla zulmetmez.

مَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاء فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ {46}

“Kim iyi bir iş yaparsa, bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir.” (Fussilet 41/46. Bir benzeri: Câsiye 45/15. Saffât 37/39)

فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـًٔا وَلَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿54﴾

“O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.” (Yâsîn 36/54)

 

16-Her kötü amelin karşılığı kendi mikdarıncadır.

İnsan bir kötü ameli işlediği zaman, Allah (cc) ona işlediği günah kadar ceza verir. Hatta dilerse kulunun böyle günahlarını affeder. (Şûrâ/30-34)

مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَى إِلَّا مِثْلَهَا وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ {40}

“Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak sâlih bir amel işlerse, işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.” (Mü’min 40/40. Bir benzeri: Şûrâ 42/40. Yûnus 10/27)

Tabii ki tevbe etmezse. Ya da günahı affettirecek bir salih amel işlemezse.

 

17-Sâlih ameller işleyenler aynı zamanda

doğru yolu bulan (Tâhâ 20/82),

muhsin (Mâide 5/93),

kurtuluşa eren (müflih) (Kasas 28/67),

muttaki (Meryem 19/63),

gerçek mü’min (Secde 32/18) kimselerdir.

 

18-Ve sâlihler.

Kur’an, sâlih amel işleyenlere ‘sâlihler’ diyor ve onları övüyor.

‘Sâlih’ kelimesi hem iyi, güzel, hayırlı, sevap amelleri, hem de sâlih amel işleyenleri nitelemek üzere geliyor. 9 âyette özel isim, 26 âyette amel kelimesinin, 34 âyette de iyi insanların sıfatı olarak geliyor.

Allah (cc) bazı peygamberleri ‘sâlih’ olarak da niteliyor.

إِنَّ وَلِيِّـيَ اللّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ {196}

“Çünkü benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır. O, bütün sâlihlere velilik eder.” (A’raf 7/196)

Rabbimiz bizim sâlihlerden olmamızı istiyor.

 رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُوراً {25}

“Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz sâlihler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır.” (İsrâ 17/25)

Çünkü sâlihler Allah’ın nimet verdiği kimselerdir.

وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَـئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَـئِكَ رَفِيقاً {69}

“Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisâ 4/69)

Dahası sâlihler yeryüzünün gerçek varislerdir.

وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ اَنَّ الْاَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ ﴿105﴾

“Andolsun Zikir’den sonra Zebur’da da: Arz’a iyi kullarım (sâlihler) varis olacaktır" diye yazmıştık.” (Enbiyâ 21/105)

 

19-Peygamberlerin duası

Bazı peygamberler sâlihlerden olmayı istediler.

Yusuf (as);

رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ {101}

«Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi)  verdin ve bana (rüyada görülen)  olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!» (Yûsuf 12/101)

İbrahim (as);

رَبِّ هَبْ ل۪ي حُكْمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَۙ ﴿83﴾

“... Yarabbi, bana hüküm ver ve beni sâlihler arasına kat.” (Şuarâ 26/83)

O, âhirette zaten sâlihler arasındadır.

وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ اِبْرٰه۪يمَ اِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُۜ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿130﴾

“... Şüphesiz ki Biz onu dünyada seçkinlerden kıldık ve o âhirette sâlihlerdendir.” (Bekara 2/130. Nahl 16/122. Enbiyâ 21/72. Ankebût 29/27)

Süleyman (as);

فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ ﴿19﴾

“... Rahmetinle beni sâlihler arasına kat.” (Neml 27/19)

Zekeriyya (Âli İmran 3/39),

İsa (Âli İmran 3/46),

Yahya, İlyas (En’am 6/85),

Lût, İshak, Yakub (Enbiyâ 21/72, 75),

İsmail (Saffât 37/100),

Yûnus (Kalem10/50), hepsi sâlihlerdendir.

 

20-Allah’a kavuşmak isteyen ne yapmalı?

Rabbine kavuşmak isteyen kişi sâlih amel işlemelidir.

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَداً {110}‏      

 “De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf 18/110), sâlih insanlardan olmaya çalışmalıdır.

 

02.02.2019

Zaandam