Avrupa Camilerinde Hafta Sonu veya benzer temel dini eğitim verenh kurumlarda kullanılabilecek orta seviye 1ye hitap eden "İslâm ahlâkı" ders notları 1

2003-2004 Den Haag

Hazırlayan: Hüseyin Kerim

 

ORTA SEVİYE 1

 

İSLÂM AHLÂKI DERS NOTLARI

 

İÇİNDEKİLER:

 

  1. DERS: AHLÂK NEDİR, 
  1. DERS: AHLÂKIN ÖNEMİ, 

3.DERS: PEYGAMBERİMİZ ve GÜZEL AHLÂK,

4.DERS: AHLÂKIN KAYNAKLARI, 

  1. DERS: İSLÂM AHLÂKI,
  1. DERS: İSLÂM AHLÂKI ve VAZİFE ŞUURU,
  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 1, 
  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 2, 
  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 3, 

10.DERS: ALLAH’A KARŞI GÖREVLERİMİZ 4,

11.DERS: ALLAH’A  KARŞI ÖDEVLERİMİZ 5,

12.DERS: ALLAH’A  KARŞI ÖDEVLERİMİZ 6, 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 7, 
  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 8,
  1. DERS: PEYGAMBERİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ 1,
  1. DERS: PEYGAMBERİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ 2,
  1. DERS: KUR’AN-I KERİM’E KARŞI GÖREVLERİMİZ,
  1. DERS: İSLÂMIN NİŞANLARINA KARŞI GÖREVLERİMİZ 1,
  1. DERS: İSLÂMIN NİŞANLARINA KARŞI GÖREVLERİMİZ 2,

 

 

 

 

 

  1. DERS: AHLÂK NEDİR

*Ahlâkın Tanımı

*Alışkanlıklar

Bu dersi bitirdiğiniz zaman aşağıdaki amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*Ahlâkın ne olduğunu tanımak,

*İyi alışkanlıkları tanımak.

*Kötü alışkanlıkları tanımak.

 

      1-Ahlâk Ne Demektir?

         Ahlâk; ‘hulk’ kelimesinin çoğuludur. Hulk; huy, davranış, karakter ve yaratılış demektir.

         Buna göre ‘ahlâk’; huylar, davranışlar, insanın manevi yapısını belirleyen özellikler demektir.

Başka bir deyişle ahlâk; sahip olduğumuz davranışlara ve karaktere denir. 

Türkçe’de ‘ahlâklı insan’ denildiği zaman, iyi davranışlara sahip olan kimse, ‘ahlâksız insan’ denildiği zaman da davranışları kötü olan kimse akla gelir.

         Ahlâk; bir anlamda kişinin kazandığı alışkanlıklar, kendine göre doğru bildiği hareketlerdir. Bir davranışı, bir fiili, ister alıştığımız için yapalım, isterse müslüman olarak ibadet amacıyla yapalım; o bizim ahlâkımızdır.

         Mesela, sabahları erken kalkmayı alışkanlık haline getirmişsek o bizim huyumuzdur artık. Ya da bir yaşlı kimseye sevap kazanmak amacıyla saygı göstermeyi alışkanlık haline getirmişsek, bu da bizim güzel ahlâkımız olmuştur.

         Ahlâk; düşünüp taşınmadan, bir zorlama olmadan huy ve karakter haline getirdiğimiz davranışlardır. Bu aynı zamanda bizim yeteneğimizdir.

         Ahlâk; insanın yaratılıştan gelen ve ruhuna yerleşen alışkanlıklardır. Bunlar çocukluktan beri kazanılan güzel veya kötü, bütün huylardır.

 

2-Alışkanlıklar

İnsan ruhuna yerleşen alışkanlıklar iki türlüdür:

a-İyi alışkanlıklar,

b-Kötü alışkanlıklar.

        

a-İyi alışkanlıklar:

İnsan ruhuna yerleşen İslâma uygun bütün davranışlar iyi alışkanlıklardır. Bunlara güzel ahlâk da diyoruz.

Kuvvetli bir imana sahip müslüman, kendisini kontrol eden bir Yaratıcı’ya inanır. İyi ve kötü davranışlarının görevli melekler tarafından yazıldığını bilir. Dünyadaki davranışların karşılığını Ahirette alacağına inanır.

İşte bu bilinç, iyi davranışların müslümanın ruhuna yerleşmesini sağlar.

Müslüman, iyi alışkanlıkların faydalı olduğunu bilir. Onları devamlı yapmaya çalışır. İyilikleri yapmanın kendine ve insanlara faydalı olacağının farkındadır.

O bilir ki, İslâm dini insana hep güzel davranışları emreder, kötü davranışların yapılmamasını ister. İyi davranışlar, hem insanlığın gereğidir, hem de insanlarla iyi geçinmenin yoludur.

Peygamberimiz buyruyor ki:

“Her nerede olursan ol, Allah’tan korkup-sakın. İşlediğin bir kötülüğün arkasından hemen iyilik yap ki o kötülüğü yok etsin. İnsanlarla iyi geçin.” (Tirmizî)

 

b-Kötü Alışkanlıklar:

İnsanların karakterine yerleşmiş İslâma uymayan davranışlar da kötü alışkanlıklardır.

İnsanın yapısı yaratılıştan iyiye yatkındır. İnsan, iyi eğitilirse devamlı güzel davranışlar yapabilir.

Allah (cc) insanın yapısını düzgün yaratıyor. Kişi, bu yaratılışına uygun davranırsa güzel ahlâkı kazanmış olur.

Nefislerinin kötü isteklerine ve şeytana uyanlar da kötü alışkanlıklar kazanabilirler. Kötü alışkanlıklar, ya insanın bilmeyişinden, ya da o kötü işleri yaparak alışkanlık kazanmasındandır. 

İslâmın kötü ve haram dediği davranışlar aslında insan ve toplum için zararlıdır. İslâm  kişiyi ve toplumu bu kötülüklerden korumak istemektedir.

Sürekli nefsinin isteklerini dinleyen kimseler elbette kötülüklere düşerler. Kendilerine ve başkalarıan zarar verirler. Sonra da yaptıkları kötülükleri normal görmeye başlarlar. Artık kötü alışkanlıklar bu gibi kimseler için bir karakter haline gelir.

“Bana ne ben canımın istediğini yaparım” diyenler kötü alışkanlıklar kazanırlar. Bir karıncanın hakkını bile koruyan İslâmın helal ve haram ölçülerine uymayanlar, kötülüklerden kurtulamazlar.

Hz. Muhammed kötülük yapmadığı halde şöyle dua ederdi. (Bizim de bu duayı yapmamızı tavsiye ediyor elbette.)

“Allahım! Bana ahlâkın en güzelini nasip et. Sendan başkası beni güzel ahlâka kavuşturamaz. Kötü ahlâktan da beni koru. Senden başka hiç kimse beni kötü ahlâktan koruyamaz.” (Müslim, Müsafirín/201. Nesâí, İftitah/16,17)

         Kişi öncelikle hangi alışkanlıkların kötü olduğunu öğrenmelidir. İslâmı öğrenenler kötü alışkanlıkları da tanırlar. Tabii İslâmın dediklerini yapmaya çalışanlar da kötü alışkanlıklara düşmezler. Tam tersine güzel davranışları kazanırlar.

 

SORULAR

1-‘Hulk’ ne demektir?

2-Ahlâk ne demektir?

3-Ahlâk insanın manevi yapısını mı belirleyen huylar mıdır?

4-Ahlâklı insan deyince ne anlaşılır?

5-Ahlâklı insan deyince ne anlaşılır?

6-Ahlâk, insandaki alışkanlıklar mıdır?

7-Huylara örnek verebilir misiniz?

8-Ahlâk, karakter haline getirdiğimiz huylar mıdır?

9-Ahlâk, ruha yerleşen alışkanlıklar mıdır?

10-İnsanda kaç türlü alışkanlık vardır?

11-İyi alışkanlık ne demektir?

12-İyi alışkanlıklara güzel ahlâk denilir mi?

13-Müslümanın güzel alışkanlıklar sahibi olmasına neler etki eder?

14-İyi alışkanlıklar faydalı mıdır?

15-İnsanlarla iyi geçinmenin yolu nedir?

16-Kötü alışkanlık nedir?

17-İnsanın yapısı iyi olmaya uygun mudur?

18-Nefislerine uyanlar kötülüğe düşerler mi?

19-Kötü alışkanlıklar insana zararlı mıdır?

20-Kötü alışkanlıklar, kişinin yaptığı işleri normal görmesiyle mi kazanılır?

21-İnsan canının istediğini yapabilir mi?

 

BİR HADİS

Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:

“Kişinin dini düzelmez; kalbi düzelmedikçe. Kalbi düzelmiş olmaz; dili düzelmedikçe. Bunlar düzelmiş olmaz; davranışları düzelmedikçe. (Müsned, 3/198)

 

 

  1. DERS: AHLÂKIN ÖNEMİ

*Güzel Ahlâkın Önemi,

*İslâm Güzel Ahlâkı Emretmiştir,

 

Bu dersi bitirdiğiniz zaman şu amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*Güzel ahlâkın önemini ve insana kazandıracağı faydaları öğrenmek.

*İslâm’ın güzel ahlâklı olmayı emrettiğini öğrenmek.

*Güzel ahlâk sahibi olmanın ibadet olduğunu hatırlamak.

 

  1. Güzel Ahlâkın Önemi

         Yukarıda geçtiği gibi davranışlarımız güzel de olabilir, kötü de olabilir. Güzel davranışta bulunanlara ‘ahlâklı insan’ denilmektedir.

         Güzel ahlâk sahibi olmak, kişiye çok şey kazandırır. Her şeyden önce iyi bir insan olur. Seveni çok, düşmanı az olur. Başkalarına güzel davrandığı için, başkaları da ona karşı güzel davranır.

         Ahlâklı kimse, hareketlerine dikkat ettiği için başkalarına eliyle ve diliyle zarar vermez. Başkasına zarar vermeyenler de onlardan bir zarar görmez.  

         Diyelim ki komşumuzun arabasına zarar verdik. Bunu gören komşumuz herhalde bize teşekkür etmez. Tam tersine bize kızar, polise veya mahkemeye şikâyet eder. Zararının karşılanmasını ister. Bundan sonra da bize hep kötü gözle bakar. Artık bize güvenmez.

         Birine yalan söylesek, sonra da yalanımız ortaya çıksa. Bundan dolayı hem utanırız, hem de insanlar arasında yalancı olarak biliniriz. Böyle bir şey de herhalde insanı mutlu etmez.

Böyle yaparsak,  pek çok sıkıntı ile karşılaşabiliriz. Bunun yerine komşumuza güzel davransak, iyilik etsek, doğru olsak; hem zarar görmeyiz, hem de diğer insanlarla aramız bozulmaz.

         Güzel ahlâk insanı kötülüklerden korur, ruhu temizler. Kötülükleri iyiliğe çevirir.

         Güzel ahlâklı insanlar sevilir. Onlara güven duyulur. Güzel ahlâklı insanların çok olduğu evlerde ve toplumlarda mutluluk olur. Çünkü güzel ahlâk insanı mutlu eder.

 

         2.İslâm Güzel Ahlâkı Emretmiştir

         Güzel ahlâklı olmak İslâm’da bir ibadettir. İnsana yakışan güzel davranışlardır, efendi ve  iyi bir insan olmaktır. Bize çirkin, kaba ve kötü hareketler yakışmaz. Ahlâkı kötü kimseleri ne Allah sever, ne de insanlar.

         İnsan kendi kendine sormalıdır: ‘Ben neyi, nasıl yapmalıyım?’ Ahlâk kişiye bu sorunun cevabını verir. İnsana hareketlerini nasıl yapması gerektiğini  öğretir. Ona iyi huylar ve yüce özellikler kazandırır.

         Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)  şöyle dedi:

         “Sizin en iyinizin kim olduğunu haber vereyim mi?” Yanında olanlar dediler ki; “Haber ver ey Allah’ın peygamberi.” “Uzun yaşayan ve ve güzel ahlâklı olanınız sizin en iyinizdir” buyurdu. (Müsned, 2/533)

Peygamber bir başka sözünde şöyle diyor:

“Sizin en hayırlınız, sizin ahlâkça en güzel olanınızdır.” (Müslim, Tirmizî)

İslâm dini, müslümanlara güzel ahlâklı olmalarını, kötü davranışları bırakmalarını emretmektedir. Çünkü kötü ahlâk ya Allah’ın sevmediği ve yasakladığı bir günahtır, ya zararlı bir şeydir.  Kötü ahlâklı bir kişi kendisine zarar verdiği gibi, başkalarını da rahatsız eder.

         Müslümanlık, insanlara güzel davranışlar kazandırmak, onları kötü alışkanlıklardan ve davranışlardan kurtarmak istiyor. Allahımız İslâm dinini bunun için göndermiştir.

         Allah (cc) insanları en güzel bir şekilde yaratmıştır. (Tîn Sûresi, 4) Onun için onların güzel davranmalarını istiyor. Güzel yaratılışa güzel hareketler yakışır, değil mi?

Üstelik Allah (cc) güzel davrananları sever. Allahımız şöyle buyururuyor:

“...İyilik edin (iyi davranın); Çünkü Allah iyi davrananları sever.” (Bekara Sûresi, 195. Mâide Sûresi, 93)

“O Allah’tan korkanlar ki, bollukta da darlıkta da Allah için (mal) harcarlar, öfkelerine sahip olurlar ve insanları affederler. Allah da (işte böyle) güzel davrananları sever.” (Âli İmran Sûresi, 134)

İnsan kötü hareketlerle Allah’ın sevgisini kaybedebilir. Haramları işleyerek günah kazabilir.

Kur’an’da Allahımız şöyle buyuruyor:

“Aşırı hareket etmeyin; Çünkü Allah aşırı (taşkın) hareket edenleri sevmez.” (Bekara Sûresi, 190)

“...Allah, (kötülük ve haksızlık eden) zalimleri asla sevmez.” (Âli İmran Sûresi, 57. 140)

“Yeryüzünde fesat çıkarmayın (ortalığı karıştırmayın); Çünkü Allah, fesat çıkaranları sevmez.” (Kasas Sûresi, 77)

Âyetlerde geçtiği gibi; taşkınlık yapmak, aşırı hareket ederek insanları rahatsız etmek, Allah’a karşı gelmek kötü huydur. Başkalarına haksızlık etmek, haklarını elinden almak en büyük ahlâksızlıktır. Böylelerine Allah (cc) zalim diyor. İnsanlar arasına fesat sokmak, insanların ahlâkını bozmak, ortalığı birbirine katmak kötü davranıştır.

Görülüyor ki bu gibi kötü davranışlarıAllahımız sevmiyor.

Türkçe’de güzel ahlâklı insanlara ‘efendi’ ya da ‘iyi adam’ denir. İşte

dinimiz İslâm insanların hepsinin efendi ve iyi adam olmalarını istiyor.

Zaten İslamı tanımlarken şöyle demişler:

İslâm; Allah’a saygı duymak (ibadet etmek),

Ve O’nun yaratıkların güzel davranmaktır.

Bu da İslâmın güzel ahlâka ne kadar önem verdiğini gösterir.

         Kur’an-ı Kerim ibadet etmeye ve güzel davranışta bulunmaya ‘salih amel’ diyor. Kur’an-ı Kerim insanları iman etmeye ve salih amel işlemeye (güzel davranışta) bulunmaya çağırıyor.  

Kur’an’ın salih amel dediği davranışların bir kısmı İslâmdaki ibadetler, bir kısmı ise güzel ahlâktır. Güzel ahlâk İslâmın tâ kendisidir.

Allah (cc), insanlara iyi şeyleri yapmayı emrediyor, kötü işlerden kaçınmalarını istiyor. Allah’ın emrettiği şeyi yapmak da ibadettir.

 

SORULAR

1-Güzel davranışta bulunanlara ne denir?

2-Güzel ahlâk sahibi olmanın faydaları nelerdir?

3-Ahlâklı insan başkalarına zarar verir mi?

4-Bir başkasına zarar vermek bize bir şey kazandırır mı?

5-Başkalarına karşı doğru olsak ve iyilik etsek sonuç nasıl olur?

6-Güzel ahlâk ruhu temizler mi?

7-Güzel ahlak sahipleri nasıl karşılanır?

8-Ahlâklı insanlardan meydana gelen tolplum nasıl bir toplumdur?

9-Güzel ahlâklı olmak İslamda nedir?

10-‘Ben neyi nasıl yapmalıyım?’ sorusunun cevabını ne verir?

11-Peygambere göre en iyi insan kimdir?

12-İslâm güzel ahlâklı olmayı emrediyor mu?

13-Kötü ahlâk zararlı işler midir?

14-İslam müslümanlara ne kazandırmak istiyor?

15-Yaratılış güzel olan insana ne yakışır?

16-Allah’ın iyi davrananları sevdiği ile ilgili iki âyet söyleyiniz.

17-Kötü davranış insanalra neyi kaybettirir?

18-Allah (cc) kimleri sevmez?

19-Allah zalimleri ve fesat çıkaranları niçin sevmiyor?

20-Türkçe’de güzel ahlâklı kimselere ne denir?

21-İslâm kısaca nedir?

22-İslam güzel davranışta bulunmaya ne diyor?

23-Güzel ahlâk ile salih amel arasında bir ilişki var mıdır?

 

OKUMA PARÇASI

Hz. Muhammed (sav), henüz peygamber olmamışken Kus ibnu Saide adlı bilgin bir kimsenin, Ukaz Panayırındaki  konuşmasını dinlemiş ve ondan hoşlanmıştı. Aynı konuşmayı Hz. Ebu Bekir de dinlemiş ve ezberlemişti.

Kus ibnu Saide şöyle demiş:

         “Ey insanlar, geliniz, dinleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür, ölen yok olur gidr. Olacak olur, yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, analarının-babalarının yerine geçer, sonra HEPSİ YOK OLUR. Olayların ardı arkası kesilmez.

         Kulak veriniz, dikkat ediniz, gökte haber var, yerde ibret alınacak şeyler var. Yeryüzü bir karış düzlük, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur, gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba gittikleri yerden memnunlar mı ki geriye dönmüyorlar?

Yemin ederim ki Allah’ın bir dini vardır ki, şimdi sahip olduğunuz dinden daha sevgilidir. Allah’ın bir elçisi vardır ki onun gelmesi yakındır. Gölgesi başımızın üzerindedir. Ne mutlu o kimseye ki o peygambere uyar. O da ona doğru yolu gösterir. Yazık o adama ki o peygambere karşı gelir. Yazıklar olsun ömürlerini boşa geçirenlere.

         Ey insanlar, nerede babalarınız, dedeleriniz? Nerde süslü saraylar yapan zenginler? Nerede Âd ve Semûd kavmi? Nerede zenginliğine ve askerlerine güvenip ‘ben sizin rabbinizim’ diyen firavun? Onlar size göre daha zengin ve daha kuvvetli idiler. Bu dünya değirmeni onları da öğüttü, toz gibi etti. Yerleri, sarayları ıpuıssız kaldı. Şimdi onların saraylarında köpekler yaşıyor. Sakın onlar gibi şaşkınlığa düşmeyin. Onların gittiği yoldan gitmeyin.

Her şey yok olacaktır. Kalacak olan sadece Yüce  Yaratıcıdır.

Önceden geçip gidenlerde bizim için ibretler vardır. Ölüm ırmağının girecek yeri vardır ama çıkacak yeri yoktur. Herkesin başına gelen benim de başıma gelecektir...” (nakleden; Kütüb-ü Sitte, 8/188)

 

 

 

3.DERS: PEYGAMBERİMİZ ve GÜZEL AHLÂK

*Peygamberimiz ve Güzel Ahlâk

*Peygamberimizin Güzel Ahlâkından Örnekler

 

Bu dersi bitirdiğinizde şu amaçlara ulaşmanız baklenmektedir:

*Peygamberimizin güzel ahlâk örneği olduğunu öğrenmek.

*Kur’an’ın Hz. Muhammed’i bütün insanlara ahlâk ve kulluk açısından örnek gösterdiğini hatırlamak.

*Peygamberimizin güzel ahlâkından örnekler öğrenmek.

 

1-Peygamberimiz ve Güzel Ahlâk

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), ahlâk yönünden insanların en güzeli idi. Onun bütün davranışları güzel, işleri doğru ve hareketleri iyi idi.

Allah (cc) onu bütün insanlara güzel ahlâkın, iyi davranışların örneği olarak gösteriyor:

“Yemin olsun ki, Allah’ın Peygamberi, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça ananlar için güzel bir örnektir.” (Ahzab Sûresi, 21)

         Peygamberimizin asıl görevi insanlara güzel ahlâkın, iyi insanın nasıl olduğunu öğretmekti. Kendisi şöyle buyuruyor:

         “Ben, ahlâk güzelliklerini tamamlamak için (Allah tarafından peygamber olarak) gönderildim.” (Muvatta, Husnü’l-Hulk/8)

Peygamberimizin ahlâkı güzel ve kendisi iyi bir insan olduğu için müslümanlar onu her şeyden çok severler.

Sahabeler Peygamberimiz (sav) hakkında şöyle dediler:

“Allah’ın Rasûlü, yüz bakımından da insanların en güzeli idi, ahlâkımından da insanların en güzeli idi.” (Buharî, Menakıb/23. Müslim, Fedâil/93)

Kur’an’ı Kerim, Peygamberimizin ahlâkını şöyle methediyor:

“Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Sûresi, 4)

İnsanın üstünlüğü ancak ahlâkının güzelliği ile ortaya çıkar. Peygamberimiz (sav) üstün bir insandı. Çünkü çok güzel bir ahlâk sahibi idi. Hz. Aişe annemizin dediğine göre O’nun ahlâkı Kur’an idi. (Müslim, Müsafirîn/139)

Kur’an ahlâkı Peygamber ahlâkıdır. Yani  peygamberimiz Kur’an’ın her  dediği en güzel şekilde yerine getirmiştir. O sanki canlı bir Kur’an gibiydi. O, hiç bir zaman Allah’ın rızasından dışarı çıkmamıştı.

O, çok güzel ahlâklı olduğu için hem müşriklerin güvenini, hem de müslümanların sevgisini kazanmıştı. O’nun güzel ahlâkını herkes takdir ediyordu. Hatta en acımasız düşmanları bile O’nun güvenilir bir insan olduğunu söylüyorlardı. O, güzel ahlâkı ile herkesi etkiliyor, İslâmı onlara anlatmada kolaylık sağlıyordu.

 

2-Peygamberimizin Güzel Ahlâkından Örnekler

Allah (cc), O’nu bütün insanlara örnek olarak göstermektedir. (Ahzab Sûresi, 21) Çünkü O, her açıdan mükemmel bir insandı. Ahlâkı, ibadeti, insanlarla ilişkisi, peygamberlik görevini yapmada eşsizdi.

İşte O’nun güzel ahlâkından kısa örnekler:

-Hayatında hiç bir zaman putlara (yalancı tanrılara) tapmamıştı.

-Hiç bir zaman yalan söylememiş, hep gerçek olan şeyleri söylemişti.

-O daima tatlı dilli, güler yüzlü idi.

-Hiç kimseye haksızlık etmemişti.

-Hiç bir kimseyi incitmemiş, kimseyi kırmamıştı.

-Herkesin güvendiği kimse idi. Onun için Mekkeliler kendisine ‘Muhammedü’l-Emîn’ diyorlardı.

-Her açıdan temiz idi.

-Çok merhametli ve iyilik sever idi.

-Yumuşak huylu, cömert ve ciddi idi.

-Samimi, dürüst, sağlam karakterli idi.

-Misafire ikram etmeyi sever, yemeğe dua ve besmele ile başlardı.

-Karnını tıka-basa doyurmaz, sofradan tam doymadan kalkardı.

-Sağlığa zararlı ve dinen haram olan şeyleri yemez, yemekte kimseyi rahatsız etmezdi.

-Yanlış yapanları aşağılamaz, onlara yumuşak davranır, uygun bir dille yanlış yapmamalarını öğretirdi.

-Lüks elbise giymezdi, ama çok temiz ve titizdi. 

-O, çirkin söz konuşmaz, çirkin bir iş yapmazdı.

-Kimseye lânet okumazdı.

-Herkese değer verir, kimseyi küçümsemezdi.

-Herkese eşit davranır, herkesin hakkını verir, herkesin gönlünü alırdı.

-Fakir ve kimsesizleri korur, onlara yardım ederdi.

-Özellikle çocukları sever, onlara ilgi gösterirdi.

-Hastaları ziyaret eder, hallerini sorar, yetimlerin başını okşar, yardımcı olurdu.

-Kibirlenmekten nefret ederdi, çok alçak gönüllü idi.

-İnsanların arasına katılır, onlarla selamlaşır, onlara tepeden bakmazdı.

-Kimseye muhtaç olmadan elinin emeği ile geçinirdi.

-Korkak değil, cesurdu. Allah için hiç bir fedakârlıktan sakınmazdı.

-Çok sabırlı idi, çabuk öfkelenmez, kimseden intikam almaya kalkışmazdı?

Kısaca o bir insan güzeli idi.

 

SORULAR

1-İnsanların ahlâk bakımından en güzeli kimdir?

2-Allah (cc) Hz. Muhammed’i hangi açıdan örnek gösteriyor?

3-Hz. Muhammed’in örnek olduğu ile ilgili âyeti söyleyiniz.

4-Peygamberimizin görevi ne idi?

5-Peygamber neyi tamamlamak için gönderildim diyor?

6-Müslümanlar Hz. Muhammed’i niçin çok severler?

7-Sahabeler Peygamberin ahlâkı için ne diyorlardı?

8-Kur’an, Hz. Muhammed’in ahlâkını nasıl övüyor?

9-İnsanlar hangi açıdan üstün ve değerli olurlar?

10-Hz. Aişe (r.anha) Hz. Muhammed’in ahlâkını nasıl anlatıyor?

11-Peygamberimiz hangi açıdan insanların güvenini kazanmıştı?

12-Peygamberin güzel ahlâkı insanları etkiliyor muydu?

13-Peygamberin güzel ahlâkından örnekler veriniz?

14-Peygamber doğr u ve güvenilir bir kimse miydi?

15-Peygamber insanlara nasıl davranırdı?

16-Onun temizlik ahlâkı nasıldı?

17-O’nun yemek ahlâkı nasıldı?

18-O’nun merhameti ve misafirperverliği nasıldı?

19-O’nun haram ve zararlı yiyeceklere karşı tutumu nasıldı?

20-Peygamber, yanlış yapanlara karşı nasıl davranırdı?

21-O’nun konuşması nasıldı?

22-Peygamberimizin giyme konusundaki davranışı nasıldı?

23-O’nun adalet ahlâkı nasıldı?

24-Peygamberimizin çocuklara karşı tutumu nasıldı?

25-Hastalara, komşulara ve topluma karşı nasıl davranırdı?

26-Peygamber kendini büyük görür müydü?

27-Başkasına el açar mıydı?

28-Fakir, kimsesiz ve yetimlere karşı nasıl davranırdı?

29-Peygamber cesur bir kimse miydi?

30-O, intikamcı ve kızgın biri miydi?

 

OKUMA PARÇASI

Ebu Musa el-Eş’arî (ra) anlatıyor:

Bir adam gelerek Peygambere namaz vakitlerini sordu. Peygamberimiz ona hiç cevap vermedi.

         (Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanımaycak kadar karanlık iken Bilâl’e emretti, o da sabah ezanını okudu.

         Sonra Güneş tam tepe noktasından batıya dönme zamanında yine Bilâl’e söyledi, o da öğle ezanını okudu. Bu vakit için birisi; ‘Bu vakit günün yarısıdır’ demişti.

         Sonra güneş henüz yüksekte olduğu bir sırada ikindi için işaret etti ve Bilâl ikindi ezanını okudu.

         Sonra güneş battığı zaman emretti, Bilâl akşam için ezan okudu.

Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilâl de yatsı ezanını okudu.

Sonra ertesi gün, sabah namazı biraz arkaya bıraktı. O kadar geciktirdi ki, bir kimseni; ‘sabah namazının vakti çıktı, çıkmak üzere’ demesi zamanına kadar geciktirdi ve o vakitte sabah namazını kıldırdı.

Sonra öğleyi geciktirdi ve onu ikindiye yakın bir zamanda kıldı. Sonra ikindiyi geciktirdi. Bir kimsenin ‘Güneş ikindi kızıllığına büründü (yani batmak üzere)’diyebileceği bir zamanda ikindi namazını kıldı.

Sonra akşamı nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafağın) kaybolduğu zamana kadar geciktirdi ve onu yatsıya doğru kıldı.”

(Böylece Peygamber (sav) beş vakit namazın hangi vakitlerde kılınacağını kendisi uygulayarak adama ve dolaysıyla müslümanlara göstermiş oldu.) (nakleden: Kütüb-ü Sitte, 8/256)

 

 

4.DERS: AHLÂKIN KAYNAKLARI

 

*Ahlâk Anlayışları

*Ahlâkın Kaynakları

*Ahlâk Çeşitleri

 

Bu dersi bitirdiğinizde şu amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*Ahlâk anlayışlarının insanlara ve toplumlara göre değiştiğini hatırlamak.

*Güzel ahlâkın kaynağını araştırmak.

*Güzel ahlâkın kaynağının insan aklı mı, bilim mi, yoksa ilâhi vahiy mi olduğunu öğrenmek.

*Ahlâk çeşitlerini özetlemek.

 

1-Ahlâk Anlayışları

         İnsan tek başına yaşayamaz. Toplumla birlikte olmak zorunda. Toplumla birlikte yaşayınca da her istediğini yapamaz. İnsanların toplum içinde hakları ve ödevleri vardır. Ahlâk işte bu haklar ve ödevlerle beraber karşımıza gelir.

Mesela, bir anne-baba çocuğunu bakmak ve yetişmekle görevlidir. Çocuk, anne-babayı dinlemek zorunda. Kişi toplumda, komşuya, iş arkadaşına, öteki insanlara karşı sorumludur. Herkesin hakkına saygı göstermesi onun görevidir. 

İnsan Allah’ın nimetlerini yediğine göre O’na karşı da kulluktan, yani şükretmekten sorumludur.

İşte ahlâk önce kendimizden başlayarak başkalarıyla olan ilişkilerimizi kapsar, sorumluluklarımızı öğretir.

Herkes bir şeyler yapar. Bir davranışta bulunur. Ya da her gün yüzlerce veya binlerce davranışta bulunabiliriz. Bunların bir kısmı iyi bir kısmı kötü olabilir. Ya da kendimize göre hepsi de iyidir. Zaten kötü olduğunu bilsek yapmayız diyebiliriz.

Ama bu doğru olur mu?  Yani herkes aklına eseni yaparsa hayatta düzen kurulur mu?

Peki hangi davranış iyi, hangisi kötü? Hangisi faydalı, hangisi zararlı?  İyilikleri ve kötülükleri neye göre ölçeceğiz? Güzel ahlâkı nereden öğrenebiliriz?

Biz bir davranışa güzel diyebiliriz. Ama neye göre o davranış güzel? Bazı hareketlere kötü diyoruz. Ama neden o hareket kötü, hangi ölçüye göre? Bu soruların cevabı verilmesi gerekir.

 

2-Ahlâkın Kaynakları

Ahlâk anlayışları neye dayanır? Hangi davranış kime veya neye göre iyi veya kötüdür? Yani ahlâkın kaynağı ne?

*İnsan aklı mı?

*İstek ve arzular mı?

*Bilginlerin görüşleri mi?

*Siyasi sistemlerin ortaya koyduğu ölçüler mi?

*İnsanlar tarafından uydurulan batıl dinler mi?

Bunların hangisi en güzel ahlâkı bulabilir? Hangisinin yaptığı güzel ahlâk olur?

Hiç biri dememiz gerekiyor. 

*Güzel ahlakın kaynağı yoksa Allah’tan gelen vahiy mi? Yani İslâm dini mi?

         Bir kişi ister okumuş isterse cahil olsun, bir davranış için iyi veya kötü diyebilir. Aklına uyarsa veya işine gelirse ahlâksızlık sayılan bir davranışı bile ‘iyi deyip’ yapabilir.

Bir başkası kendinden daha bilgili olduğuna inandığı bir bilginin ahlâk konusunda dediklerini kabul edebilir.

Başka biri de kendisini yöneten siyasi sistemin ölçülerini, ya da içinde yaşadığı toplumun geleneklerini ahlâk olarak kabul edebilir. Öyle ya çevresinde herkes yapıyorsa, o da onlara uyar. Doğru mu yanlış mı diye hiç düşünmez.

         Hırsıza göre başkasının malını çalmak hiç te kötü bir şey değildir. Hırsız da kendi aklına göre hareket eder. Ya da açık giyinmeyi vatandaşlarına emreden bir siyasi sistem, kendince doğru yapmaktadır.

         Bir müslüman, avret yerlerini (başkasına göstermesi haram olan vücudunu) kimseye göstermez. Avret yerini göstermenin ayıp ve ahlâk dışı olduğunu düşünür. Ancak İslâmın bu ölçüsünü kabul etmeyen, denize, yüzme havuzuna yüzme kıyafetiyle girer. Hatta daha da çıplak girer. Hiç utanmaz, böyle yapmayı ayıp saymaz. Tam tersi, siz öyle yerlere kapalı kıyafetle gitseniz size güler, sizi ayıplar.

         Bir müslüman, bir yakını ile veya başkası ile, herkesin gözü önünde dans etmez, oynamaz. Bunu ayıp ve günah sayar. Ama başkalarına göre, uygun bir yerde birisi ‘benimle dans eder misiniz’ dese ve siz onun isteğini karşılamazsanız; bu onlara göre ayıptır, ahlâk dışıdır.

Buna benzer pek çok örnekler verilebilir.

Görülüyor ki aynı konuda iki uç görüş var. Birinin ahlâksızlık dediğine öbürü güzel ahlâk diyor.          

İnsanlar kendi kafalarından belki bazı güzel davranışları bulabilirler. Bazı yanlışları kabul edip onlardan kaçabilirler. Ama akıllarıyla bütün iyilikleri ve kötülükleri bulmaları mümkün değildir.

Çünkü insan her şeyi bilemez ve çoğu zaman işine geldiğine doğru der.

İnsanı yaratan Allah (cc) her şeyi bilir. İnsanı her açıdan en iyi tanıyan ve onun için neyin daha faydalı olduğunu bilen Allah’dır. O, peygamberlerle insanlara din gönderdi. O dinlerle en güzel ahlâkın nasıl olması gerektiğini bildirdi. Peygamberler de insanlar için güzel ahlâk örnekleri oldular.

         Öyleyse ahlâkın kaynağı, her zaman yanılabilen insan aklı veya insanların istek ve arzuları değildir.

Müslümanlara göre ahlâkın kaynağı Allah’tan gelen ölçülerdir, yani ilâhi vahiydir.

 

3-Ahlâk Çeşitleri

Ahlakın amacını araştıranlar bir kaç çeşit ahlâk olduğunu ileri sürmüşlerdir:

a-Akılcı ahlâk:

Kimileri der ki insan özgürdür, istediğini yapabilir. Kimse ona karışamaz. Bir davranışın iyi mi kötü mü olduğuna kendi aklıyla karar verebilir. İnsan bazı şeyleri tecrübe eder, araştırır ve hangi davranışın doğru olduğunu anlar.

b-Lezzet ahlâkı:

         Kimilerine göre her şeyin başı lezzettir. Bir hareket kişiye tad veriyorsa, ondan hoşlanıyorsa; o davranış ona göre ahlâklıdır. Böylelerine göre bir şeyden tad almak her zaman iyi, acı çekmek ise her zaman kötüdür. İnsan her gününü zevk içinde geçirmeli, canının istediğini yapmalıdır. Zevk veren şeyler de güzel ahlâktır.

         c-Fayda ahlâkı:

Bazılarına göre ahlâk kişinin çıkarlarıdır. Yani bir davranış insana fayda sağlıyorsa o davranış iyidir. Bir menfeat (çıkar) sağlamıyorsa o davranış iyi değildir.

 

İslâm ahlâkı:

Aşağıda geleceği gibi, İslâmda ahlâk bir ibadettir ve insanın olgunluğudur. İnsan güzel ahlâkla olgunlaşır, yücelir ve mutlu olur. Güzel ahlâk insan olmanın bir gereğidir ve hayatı güzelliştiren en önemli kaynaktır.

İnsanı akılsız varlıklardan ayıran en önemli fark güzel ahlâktır.

İslâm ahlâkı, yukarıdaki ahlâk anlayışlarının hiç birine benzemez. Görüldüğü gibi bu görüşlerin taraftarları ya insanın isteklerini, ya zevkini, ya çıkarını, ya da maddi tarafını önemsiyorlar. İslâm ahlâkı insanın her açıdan olgunlaşmasını, mutlu olmasını ve insanlığa yakışır şekilde güzel davranmasını istiyor.

 

SORULAR:

1-Toplu bir şekilde yaşamak insana sorumluluk yükler mi?

2-İnsanın toplum içindeki sorumluluğu ile ilgili örnekler veriniz?

3-İnsanın Allah’a karşı sorumluluğu var mıdır, niçin?

4-Ahlâk bize neyi öğretir?

5-Kendi hareketlerimiz hakkında ne deriz?

6-Herkes istediğini yaparsa düzen olur mu?

7-Herkesin her yaptığı doğru mudur?

8-Davranışlar neye göre iyi veya kötü olabilir, tartışınız.

9-İnsanlar ahlâkın kaynağı olarak neler sayıyorlar?

10-İnsan aklı güzel ahlâkın kaynağı olabilir mi?

11-Bizden daha bilgili kimselerin görüşleri ahlâkın kaynağı olabilir mi?

12-Ülkeleri yöneten siyasi sistemlerin görüşleri veya toplumların gelenekleri ahlâkın kaynağı olablir mi?

13-Bir hırsız hırsızlığa nasıl bakar?

14-Açıklık hakkında insanlar nasıl düşünürler?

15-Güzel ahlâk konusunda herkes aynı görüşte olabilir mi?

16-Ahlâkın kaynağı yukarıda sayılanların hangisi olabilir?

17-İnsan aklıyla bütün güzel ve kötü huyları bulabilir mi?

18-Müslümanlara göre ahlâk kaynağı nedir?

19-En güzel ahlâk ölçülerini kim ortaya koyabilir?

20-Bazılarına göre kaç çeşit ahlâk vardır?

21-Akılcı ahlâk ne demektir?

22-Lezzet ahlâkı ne demektir?

23-Fayda ahlâkı ne demektir?

24-İslam ahlâkı nedir?

25-İslam ahlâkı insandan ne istemektedir?

26-İnsan güzel ahlâkı nereden öğrenebilir, tartışınız.

 

BİR HADİS

Peygamberimizi (sav) buyuruyor ki:

“Hayırlı bir işe aracı olan o hayırlı işi yapan gibidir. Kötü bir işe aracı olan da o kötü işi yapan gibidir.” (Müslim, İmare/133. Ebu Davud, Edeb/115)

 

OKUMA PARÇASI

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"İki kadın vardı. Bunların beraberlerinde iki de çocukları vardı. Bir kurt gelerek bu çocuklardan birini kapıp kaçırdı. Kadın, arkadaşına:

-"Kurt senin çocuğunu kaçırdı!" dedi. Diğeri ise:

-"Hayır, senin çocuğunu alıp gitti!" dedi.

Bunlar (anlaşmazlığa düştüler) ve Hz. Davud aleyhisselâm'a dava açtılar. Hz. Davud, büyük kadının haklı olduğunu söyledi ve kalan çocuğu ona verdi. Küçük kadın, bu karara razı olmayınca, davayı Hz. Süleyman'a götürdüler. Hz. Süleyman aleyhisselam:

"Bana bir bıçak getirin, çocuğu ikiye böleyim, size birer parça vereyim!" diye söyledi. Küçük kadın:

-"Aman, böyle yapma! Allah'ın rahmetine kavuş! Çocuk onun olsun (yeterki çocuğu ikiye bölme)" dedi.

Hz. Süleyman bu cevap üzerine çocuğun küçük kadına ait olduğuna karar verdi." (Buharî, Feraiz/30, Enbiya/40. Müslim, Akdiye/20, (1720). Nesai, Kudat/14.)

(Hz. Süleyman’ın, babası gibi büyük kadının lehine değil de niçin küçük kadın lehine karar verdiğini düşününüz.)

 

Resûlullah (sav) buyurdu ki:

"Hz. Süleyman Beytu'l-makdis'i (Mescid-i Aksa’yı) bina ettiği zaman, Allah'tan kendisine üç üstünlük vermesini istedi:

- İlahi hükme uygun düşecek hüküm (verme kapasitesi)istedi. bu ona verildi.

- Kendisinden sonra kimseye verilmeyecek bir saltanat istedi. Bu da ona verildi.

- Mescidin inşaatını bitirdikten sonra, bu mescide sırf namaz kılmak için gelenlerin, oradan çıkarken, annelerinden doğdukları gündeki gibi bütün günahları affedilmiş olarak çıkmalarını yalvardı. Bu duası da kabul edildi." (Nesâî, Mesâcid/6. İbnu Mace, İkâmetu's-Salat/196, (1408).)

 

 

  1. DERS: İSLÂM AHLÂKI

*İslâmın Anlamı

*İslâmı Ahlâkı Ne Demektir?

*İslâm Ahlâkının Dayandığı Kaynaklar

*İslâm Ahlâkının Amacı

 

Bu dersi bitirdiğiniz zaman aşağıdaki amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*İslâmın, teslimiyet, barış ve güzel ahlâk olduğunu öğrenmek,

*İslâm ahlâkının Kur’an-ı Kerimin emirleri ve tavsiyeleri, Peygamberin  örnek hayatı olduğunu öğrenmek,

*İslâm ahlâkının dayandığı kaynakları öğrenmek,

*İslâm ahlâkının amacı hakkında bilgi edinmek.

 

         1.İslâm Nedir?

         İslâm, Rabbimizin insanlığa gönderdiği son dindir. O, bütün insanların bu dine inanmalarını ve bu dinin kurallarına göre yaşamalarını istiyor.

         Allahımız şöyle buyuruyor:

         “Kim İslam’dan başka dine inanırsa, o din kabul edilmeyecektir ve o kimse ahirette zarar edenlerden olacaktır.” (Âli İmran Sûresi, 85)

         İslâm kelimesinin üç manası vardır:

        

a-Teslim olma.

         Yani İslamiyeti din olarak kabul eden bir kimse, Allah’a teslim olmuş, O’nun emir ve yasaklarını benimsemiş olur.

        

b-Kurtuluşa kavuşma.

         Müslüman olan ve İslâmı yaşayan, dünyada esenliğe ve mutluluğa, ahirette ise kurtuluşa ve cennet mutluluğuna kavuşur. Zaten İslâm insanların mutlu ve huzurlu olması için Allah (cc) tarafından gönderilen bir hayat biçimidir.

         Müslüman kimse, İslâmı kabul ederek her türlü inkârcılıktan, kötülükten ve ahlâksızlıktan da kurtulur.

 

         c-Barışa ve güvenliğe kavuşma.

         İslâmın bir adı da barıştır. Yani çatışmayı, zıtlaşmayı, kavgayı bir tarafa bırakıp, başkalarıyla iyi ilişkiler kurmaktır.

Müslümanlık aynı zamanda başkalarına iyi davranmak ve iyilik etmektir. Kişi müslüman olmakla kötülüklerden ve çirkin davranışlardan uzak kalır, doğru ve  güvenilir bir insan olur.

 

         2.İslâm Ahlâkı Ne Demektir?

         İslâm aynı zamanda güzel ahlâktır. İslâm insanlara nerede, nasıl davranacaklarını gösterir. Onlara en iyi huyları emreder, çirkin ve zararlı işlerden sakındırır.

         Allah (cc) insanları denemek ve yalnızca kendisine ibadet etmek için yaratmıştır. İnsanın nasıl denendiğini ve nasıl ibadet yapması gerektiğini de peygamberler ve ilâhí kitaplarla onlara bildirmiştir.

         Son peygamber Hz. Muhammed müslümanlığı hem anlattı, hem de onu uygulayarak insanlara öğretti. O’nun davranışları temamen Kur’an’a uygundu. O, Kur’an ne emrediyorsa onu yapmıştı.

         Demek ki İslâm ahlâkı; Kur’an’ın ortaya koyduğu ölçülerdir. Ya da Peygamberimizin müslümanlara öğrettiği güzel davranışlardır.

         Müslümanlar Kur’an’ın ‘yapın’ dedikleri yaparlarsa, ‘yapmayın’ dediklerini yapmazlarsa İslâm ahlâkıyla davranmış olurlar. Yine müslümanlar Peygamberimizin yaptığı gibi yaparlarsa, yani onun sünnetine uygun davranırlarsa İslâm ahlâkını kazanmış olurlar.

         Kur’an’ın koyduğu kurallara uyanlar da hem ibadet etmiş olurlar, hem de İslâmın ahlakını kazanırlar. Elbette bununla da mutlu olurlar.

 

  1. İslâm Ahlâkının Kaynakları Nelerdir?

Yukarıda ‘Ahlakın kaynağı nedir?’ diye sormuş ve bazı insanlara göre ahlakın kaynaklarını saymıştık. Sonra da hiç birinin ahlakın kaynağı olmayacağını söylemiştik.

İslamın ahlak anlayışı başkadır. Başka dinlere ve başka ideolojilere  (batıl inançlara) benzemez.

İslâma göre bir davranışın, bir huyun, bir hareketin güzel olup olmadığı insanın aklına göre belirlenmez. Çünkü insan aklı her şeyi bilemez.

İslâm ahlâkının iki önemli kaynağı vardır:

-Kur’an-ı Kerim,

-Peygamberimizin Sünnetidir. Peygamberimizin sünneti de O’nun müslümanlığı yaşama şeklidir.

*Ayrıca insanların yaptığı, akıllarıyla bulduğu, Kur’an’a ve Peygamberimizin ahlâkına uyan davranışlar da iyidir ve faydalıdır. Bu gibi davranışları dinimiz yasaklamaz, teşvik eder.

*Kur’an’ın doğru, güzel, faydalı, iyi dediği işler güzel ahlâktır. Yine Kur’an’ın ‘yapın’, ‘yaparsanız sizin için iyidir’ dediği şeyler de güzel ahlâktır.

*Peygamberimizin bütün davranışları, ibadetleri ve sözleri de İslâm ahlâkının temelidir.

         

         4.İslâm Ahlâkının Amacı Nedir?

İslâm, insanların güzel ve düzenli bir hayat yaşamalarını, böylece hem dünyada, hem de ahirette mutlu olmalarını istiyor.

         Bunun yanında güzel ahlâk insanın değerini yükseltir. Ona şeref ve üstünlük kazandırır. Allah (cc) davranışları düzgün ahlâklı kullarını sever. Onlara çok sevap verir, onları destekler, onları bağışlar.

         *Güzel ahlâklı insanlar Allah’a karşı kulluk görevini yapmış olurlar.

         *İnsanlara iyi davrandıkları, ya da iyilik ettikleri için hem Allah’tan hem de insanlardan iyilik görürler, sevap kazanırlar.

         *Allahımız her günâhı affeder ama kul hakkını affetmez. Kötü ahlâklı insanlar başkalarına kötülük edebilirler. Böylece haksızlık yaptıkları kimselerin hakları onların üzerinde kalır. Sonra ahirette herkes yaptıklarının hesabını verecek, haklılar da haklarını alacaklar.

         *İslâm ahlâkı barışın, kardeşliğin, iyi davranışların, insanlarla iyi geçinmenin yollarını öğretiyor. Başkalarına iyilik etmenin, kendinden çok başkalarını düşünmenin, herkesin hakkına saygı duymanın temellerini atıyor.

         *Kısaca İslâm ahlâkının amacı kişileri insan gibi yaşatmaktır.

 

SORULAR:

1-İslam nedir?

2-Allah katında hangi din geçerlidir? İlgili ayeti söyleyiniz.

3-İslâmın üç manası nelerdir?

4-İslâmın teslim olma manası nasıl açıklanabilir?

5-İslâmın kurtuluşa erme manası nasıl açıklanabilir?

6-İslâmın barışa ve güvenliğe erme anlamı nasıl açıklanabilir?

7-İslâm aynı zamanda nedir?

8-İslâm insanlara ne öğretir?

9-İnsan niçin yaratılmıştır?

10-Hz. Muhammed (sav) peygamber olarak ne yaptı?

11-İslâm ahlâkı kısaca ne demektir?

12-Müslümanlar nasıl yaparlarsa İslâm ahlâkını kazanırlar?

13-Kur’an’ın koyduğu kurallara uyanlar ne yapmış olurlar?

14-İslâm ahlâkı başka dinlere benzer mi?

15-İslâm ahlâkının kaynakları nelerdir?

16-İnsan aklından çıkmış, ama Kur’an’a uyan davranışlar güzel ahlâk sayılır mı?

17-Kur’an’a göre güzel ahlâk nedir?

18-Peygamberimizin davranışları İslâm ahlâkı için örnek midir?

19-İslâm insanlardan ne istiyor?

20-Güzel ahlâk müslümana ne kazandırır?

21-Güzel ahlâk sahibi müslümanlar kulluk yapmış olurlar mı?

22-Allah hangi günahları affeder?

23-İnsanlar yaptıklarının hesabını nasıl verirler?

24-İslâm ahlâkının hedefi nedir?

 

BİR HADİS:

Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“Müslümanların iman bakımından en olgun olanı, onların en güzel ahlâk sahibi olanıdır. Sizin iyileriniz de kadınlara karşı iyilik edenlerinizdir.” (Tirmizí, Radâ/11. Ebu Davud, Sünne/16. Müsned, 2/250, 472, 527, 5/89, 6/47)

 

BİR ÂYET:

Allahımız (cc) şöyle buyuruyor:

“Allah, sizin kalplerinizi en iyi bilendir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki (Allah) kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır.” (İsra, 17/25)

 

BİR ÂYET:

“O takva sahipleri ki bollukta da, darlıkta da Allah için harcarlar. Öfkelerini yutarlar ve inasnları affederler. Allah da zaten böyle iyilik edenleri sever.” (Âli İmran Sûresi, 134)

 

OKUMA PARÇASI

TİLKİ ve ORUÇ

Tilkinin biri ormanda gezmeye çıkmış. Biraz dolaştıktan sonra bir ağacın dalına asılı bir geyik budu görmüş. Karnı açmış ama ete hemen saldırmamış. Budun asılı oluşundan şüphelenmiş ve kontrol etmek  istemiş. Sonunda bunun bir tuzak olduğunu anlamış.

Geyik budu bir iple pompalı bir tüfeğe bağlıymış. Kendisi ete el atınca tüfek patlayacak ve olan olacak.

Tilki biraz uzağa gidip yatmış ve uyumaya başlamış. Biraz sonra bir kurt gelmiş, tilkiyi de görmüş, ağaca asılı budu da.

Tilkiye sormuş:

-Ne yapıyorsun orada?

-Hiç, yatıyorum.

-Orada bir bud var.

-Evet var.

-Neden yemedin?

Tilki sakin bir şekilde cevap vermiş:

-Bugün oruçluyum.

Kurt onun bu cevabı üzerine bir şey demeden kendinden emin şekilde içinden “o zaman ben yiyeyim” demiş. Ete doğru ilerlemiş. Fakat geyik buduna dokunur dokunmaz tüfek patlamış. Ortalık toz duman içinde kalmış. Kurt vurulmuştur. Perişan bir şekilde yerde sürünmüş, inlemeye, ah etmeye başlamış.

         Tilki yattığı yerden gelip, hiçbir şey olmamış gibi eti yemeğe başlamış. Kurt kafasını zorlukla kaldırıp ve tilkiye kızgınlıkla sormuş:

         -Lan şerefsiz, hani bugün oruçlu idin?

         Tilki pişkin pişkin cevap vermiş:

         -Biraz önce (iftar) topu patladı, duymadın mı kurt kardeş?

         Ve budu afiyetle yemiş.

 

 

 

  1. DERS: İSLÂM AHLÂKI ve VAZİFE ŞUURU

*Ödev (vazife) Ne Demektir?

*Ödevin Kaynağı,

*İnsan Olarak Ödevlerimiz,

*Kimlere Karşı Sorumlu Olabiliriz?

 

Bu dersi bitirdiğiniz zaman aşağıdaki amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*Ödevin (vazifenin) ne demek olduğunu bilmek,

*Ödev fikrinin kaynağını, yani bize insan olarak kim ödev verebilir, bunu öğrenmek,

*İnsan olarak ne gibi ödevlerimiz olduğunu öğrenmek,

*Kimlere ve neye karşı insanlık ödevlerimiz olduğunu öğrenmek.

 

         1.Ödev (vazife) Nedir?

         Ödev (vazife), insanın yapmak zorunda olduğu, sorumluluk gerektiren ve bir karşılığı olan tutum ve davranışlardır.  

         İslâmî anlamda ödev, Allah’ın rızasına uygun düşen iş veya böyle bir işi yapmaktır.

         Ahlâkí vazife, kişiye iyiliği yapma, kötülüğü terketme ödevini yükler. Öyleyse her ödev, bir emrin veya yasağın sonucudur.

         İnsan yaptığı hareketlerden sorumludur. İşte bu sorumluluk aynı zamanda onun insanlık görevidir.

         Her bir başarı ve ödül ancak bir çalışmanın, ya da bir vazifeyi yerine getirmenin sonucunda kazanılır. Bir başarı elde etmek, ya da mükafat kazanmak istiyorsak, üzerimize düşen ödevlerimizi yapmalıyız.

         İnsan her şeyden önce davranışlarını düzeltmekten sorumludur. İnsan, iyilik yapmakla, kötülüğü terketmekle, yani güzel ahlâklı olmakla yükümlüdür. Bütün bunlar onun insanlık görevidir.

Peki ona bu gibi görevleri kim vermektedir? Bu emirlerin arkasındaki otorite nedir veya kimdir?

Bu soruların cevabını aramak gerekir.

 

         2.Ödevin Kaynağı Nedir?

         -Kimilerine göre ahlâkí ödevleri bize yükleyen toplumdur. Yani insan topluma karşı sorumludur. Çünkü o bir toplum içinde yaşamaktadır. Kişi sahip olduğu erdemli davranışları toplumdan kazanmaktadır.

         -Kimilerine göre kişiye ahlâklı olma ödevini vicdan veya akıl verir. Akıl (veya vicdan) insana bazı olumlu davranışları öğretir. İnsan vicdanının sesine uyar ve insanlık görevlerini yerine getirebilir.

Müslümanlığa göre ise ödevin kaynağı inançtır. Yani müslümana insanlık ödevlerini onun inancı emreder. Müslümanlak zaten insanlara kulluk vazifelerini öğretmek için gönderilmiştir.

İslâma göre ibadet etmekle ahlâklı olmak arasında fark yoktur. İman etmek, iyi insan olmayı, güzel davranmayı, sağlam kişilikli olmayı gerektirir. 

         İslâm insan aklına ve kalbine büyük önem verir. Müslüman imanın şartlarını, ibadet veya ahlâk ilkelerini öncelikle aklıyla anlar, kalbiyle tasdik eder. Sonra da kendi arzusuyla, isteyerek ve inanarak onları yerine getirir.   

         Sağlam imanlı bir müslüman kötü bir hareket yaptığı (veya bir günah işlediği) zaman kendi vicdanında rahatsız olur. Toplum içerisinde kötü ahlâklı bir insan olarak tanınmak istemez.

         Müslüman Peygamberimizin (sav) şu sözünü unutmaz:

         “İyilik ahlâk güzelliğidir; kötülük (günâh) ise, vicdanında seni rahatsız eden ve insanların duymasını istemediğin şeydir.” (Müslim, Birr/14)

         Kısaca, İslama göre ahlâkí ödevler, diní kuralların bir bölümüdür. Müslümana insanlık ödevlerini inandığı din vermektedir.

 

         3.İnsan Olarak Ödevlerimiz Var Mıdır?

         Elbette vardır.

         İnsan başıboş yaratılmamıştır. Sorumsuz bir varlık da değildir. Yaptığı davranışları en başta kendisini ilgilendirir. Sonra da başkalarını.

         İnsanlar toplu halde yaşadıklarına göre kimse istediğini yapma özgürlüğüne sahip olamaz. Herkes canının istediğini yaparsa, o toplumda huzur ve güvenlik olmaz. Kuralsız, kanunsuz, ahlâki ilkeler olmadan toplu yaşamak mümkün değildir.

İslâm’a göre Allah (cc) insanı ibadet için yaratmıştır. Dolaysıyla müslüman bir kimse Allah’ın koyduğu kurallara uymakla yükümlüdür.

         İslam inancına göre her insan en küçük kötü hareketinin de, en küçük iyi davranışının da karşılığı mutlaka alacaktır. Buna böylece iman eden bir müslüman davranışlarına dikkat eder. Müslüman insan olarak görevini yapmaya çalışır. O bilir ki insanlık görevini yaparsa iki dünyada da mutlu olacaktır.

         Bir okulda öğrenci olduğumuzu düşünelim. Okulda bize verilen ödevleri yapmazsak, o ödevin karşılığı olan notu, ya da başarıyı elde edemeyiz. 

Bir iş yerinde çalışıyoruz. Diyelim belli bir para karşılığı belli bir işi yapmalıyız. Bu, o iş yerinde alacağımız para karşılığında bizim ödevimizdir. Verilen işi yapmadığımızı gören işveren, bize iyi gözle bakmadığı gibi bize artık iş vermeyebilir. Dolaysıyla o işi yaparak alacağımız parayı kazanamayız.

         Rabbimiz Allah (cc) bize bazı şeyleri insanlık görevi olarak vermiştir. Biz o görevleri yerien getirirsek onun karşılığını alırız. Mesela Allah (cc) güzel ahlâklı olmamızı emrediyor. Kur’an-ı Kerim nasıl ahlâklı olabileceğimizi bize öğretiyor. Ahlâkımız güzel olursa bunun karşılığını Allah’tan alırız.

 

  1. Kimlere Karşı Ödevlerimiz Vardır?

         İnsanları Allah yarattığına ve onlara çok çok nimet verdiğine göre önce Allah’a karşı kulluk ödevlerimiz vardır.

         -Bundan başka müslüman ve insan olarak;

         -Peygamber Hz. Muhammed’e karşı,

         -Kur’an-ı Kerim’e karşı,

         -Kendi nefsimize karşı,

         -Anne-babamıza karşı,

         -Anne-baba birbirlerine karşı,

-Akrabalarımıza ve büyüklerimize karşı,

         -İçinde bulunduğumuz topluma ve diğer insanlara karşı,

         -Kardeşlerimize karşı,

-Arkadaşlarımıza karşı,

         -Komşularımıza karşı,

         -Okulumuza ve işyerine karşı,

         -Çevreye karşı,

         -Hayvanlara karşı ödevlerimiz vardır.

        

         *Bunları gelecek derslerimizde ayrı ayrı öğreneceğiz.

 

SORULAR:

1-Ödev (vazife) kısaca nedir?

2-İslami anlamda vazife (ödev) nedir?

3-Ahlak insana hangi vazifeyi yükler?

4-İnsanın sorumluluğu onun ödevi midir?

5-İnsan bir mükafata nasıl kavuşur?

6-İnsan ne ile yükümlüdür?

7-İnsana bu yükülülükleri kim verebilir?

8-Ahlâki ödevlerin kaynağı toplum mudur?

9-Ahlaki ödevlerin kaynağı vicdan mıdır?

10-Ahlaki ödevlerin kaynağı Allah’ın gönderdiği din midir?

11-İbadet etmekle ahlaklı olmak arasında fark var mıdır?

12-İslam, insan aklına ve vicdanına önem verir mi?

13-Müslüman bir hata yaptığı zaman vicdanen rahatsız olur mu?

14-Bununla ilgili hadisi söyleyiniz.

15-Güzel ahlâklı olmak dinî kurallardan mıdır?

16-İnsanın davranışları başkasını ilgilendirir mi?

17-İnsanlar canlarının istediği her şeyi yapmalılar mı?

18-Kuralsız/kanunsuz bir toplum hayatı olur mu?

19-İslâma göre insan önce kimin kuralına uymalıdır?

20-İnsan yaptığı bütün hareketlerin jkarşılığını görecek mi?

21-İlahî kurallara uymak insana ne kazandırır?

22-Örneklerle ödev’in (vazife’nin) ne olduğunu anlatınız.

23-Allah (cc) güzel ahlâklı kimselere karşılık verecek mi?

24-İnsan olarak görevlerimiz var mıdır?

25-İnsan olarak önce kime karşı sorumluyuz?

26-Kimlere karşı ahlâkî sorumluluklarımız vardır?

 

BİR HADİS:

Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“Müslüman tertemizdir ve (başkalarına) ikram edendir. Günahları korkusuzca işleyen (fâcir) ise hile yapandır ve kötü ahlâklı kimsedir.” (Ebu Davud, Edeb/6. Tirmizí, Birr/41. Müsned, 2/294)

 

BİR ÂYET:

“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü, ondan daha iyi olanla (iyilikle) gider. O zaman göreceksin ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost oluvermiştir.” (Fussilet Sûresi, 34)

 

BİR ÂYET:

“Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, kötülüğü ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl Sûresi, 90)

 

 

 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 1

           *Müslümanın Allah’a Karşı Görevleri

           *Müslüman Allah’a Karşı İbadet Şuuru Taşır

                  

Bu dersi bitirdiğiniz zaman aşağıdaki amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*İnsanın kulluk için yaratıldığını hatırlamak,

*Allah’a karşı görevlerimiz konusunda bilinçlenmek,

*Müslüman bir kimsenin Rabbi olan Allah’a karşı görevlerini kısa bir şekilde öğrenmek,

*Müslümanın Rabbinin emirlerine uyması gerektiğini tekrar hatırlamak.

 

Müslümanın Allah’a Karşı Görevleri:

         A-Allah’a Karşı, O’nun Rabbimiz Oluşu Açısından Görevlerimiz

1-Allah’ın âlemlerin Rabbi olduğunu kabul etmek.

Müslümanın Allah’a karşı ilk görevi, O’nun bütün yaratıkların Rabbi olduğunu kabul etmesidir.

Rabb, terbiye eden, şekil veren, düzene koyan ve sahip olandır.

Allah (cc) bütü varlıkları, yerin ve göğün yani âlemlerin Rabbidir. O, her şeyi dilediği gibi yaratır. Onlara istediği şekli verir. O, her şeyin sahibidir. Bütün evren O’nundur. Çünkü hepsini O var etmiştir.

Müslümanlar Fatiha Sûresinin başında, “Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah’a aittir” derler. Böylece Allah’ın her şeyin sahibi ve yaratıcısı olduğunu söylemiş olurlar.

Kur’an-ı Kerim şöyle diyor: “Göklerde ve yerde olan ne varsa, hepsi Allah’ındır. Bilinmelidir ki o hiç bir şeye nuhtaç değildir ve övülmeye layıktır.” (Lukman Sûresi, 26)

Müslümanlar, Kelime-i Şehâdeti veya Kelime-i Tevhid’i söylerek her zaman, yürekten ve dilden, bütün insanlara, Allah’tan başka tanrı olmadığını açıklarlar.

 

2-Allah’ı sıfatlarıyla ve fiilleriyle tanımak.

Allah’a iman etmek için Allah’ı bilmek lazımdır. Ancak Allah’ın nasıl olduğu bilinemez. Allah (cc) sıfatlarıyla ve fiilleriyle bilinir.

Müslüman, öncelikle Allah’ın sıfatlarını bilir, O’nu bu özellikleriyle tanır.

Allah’a hakkıyla inanabilmek için O’nun sıfatlarını bilmek gerektiği gibi, O’nda olmayan, O’na yakışmayan sıfatları da bilmek lazımdır. O, en yüce sıfatlara sahiptir. İnsanların veya başka varlıkların sahip olduğu eksik, noksan ve yanlış sıfatlara sahip değildir. O, insanların yaptığı hatalar gibi hata yapmaz.

O aynı zamanda ‘en güzel isimlere (Esmâu’l-Hüsnâ) sahiptir. Müslümanlar onları öğrenir, Allah’ı o isimlerle tanırlar ve iman ederler.

         Bilindiği gibi Allah’ın 6 tane zatî, 8 tane de subutî sıfatı vardır. Zatî sıfatlar Allah’tan başka hiç bir varlıkta yoktur. Subutî sıfatlar ise sınırlı bir şekilde diğer varlıklarda da vardır.

 

3-Allah’a tam bir teslimiyetle ve şüphesiz bir imanla inanmak.

         Müslüman Allah’ın Kur’an’la ve Hz. Muhammed’le gönderdiği ve Âmentü’de özetlenen her şeye şüphesiz iman eder, hepsini kabul eder. Müslüman Allah’a ve O’nun emirlerine teslim olan insandır.

İslâm teslim olan bir kimse, Allah’ın gönderdiği şeylerden şüphe etmez. Onları tartışmaz. Onlardan bazısını kabul edip bazısını reddetmez. İnanç konularından ‘acaba doğru mu yanlış mı?’ diye kuşku etmez. Hepsine olduğu gibi iman eder. 

         İmanın geçerli olması için imanın şartlarının hepsine inanmak, hepsini doğru kabul etmek ve Allah’tan ümitli olmak gerekir. Bir âyette doğru söyleyen Allah –hâşâ-, başka âyette yanlış mı söyler?

“Rabbimiz Allah’dır deyip de sonra dosdoğru gidenler... onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennetin arkadaşıdırlar. Yaptıkları güzel işlere karşılık orada sonsuza kadar kalacaklardır.” (Ahkâf Sûresi,13-14)

 

SORULAR

1-Müslümanın Allah’a karşı ilk görevi nedir?

2-Rabb ne demektir?

3-Âlemlerin Rabbi ne demektir?

4-Müslümanlar, Fatiha Sûresinde Allah’ın rabb oluşunu nasıl söylerler?

5-Her şeyin sahibinin Allah oluşuyla ilgili âyet söyleyiniz.

6-Kelime-i Şehâdet ve Tevhid neyi ifade ederler?

7-Allah’ı nasıl bilebiliriz?

8-Allah’a ait olmayan, O’na yakışmyan sıfatları da bilmek gerekir mi?

9-Allah’ın sıfatlarını bilmek O’na karşı görevimiz midir?

10-Esmâu’l-Hüsna ne demektir?

11-Allah’ın kaç çeşit sıfatı vardır?

12-Müslümanlar Âmentü’ye nasıl iman ederler?

13-Müslümanlar, Allah’ın gönderdiklerinden şüphe ederler mi?

14-Müslüman inanç konularını (imanın şartların) tartışır mı?

15-İmanın sağlam olması ile ilgili âyet söyleyiniz.

 

OKUMA PARÇASI

Habbâb İbnu'l-Eret (ra) anlatıyor:

"Cahiliye devrinde (Hz. Muhammed peygamber olmadan önce) demirci idim. Âs İbnu Vâil es-Sehmi'ye bir kılıç yaptım. Ücretimi almaya gelmiştim.

-"Hayır, Muhammed'i inkâr etmedikçe sana borcumu  vermeyeceğim" dedi. Kendisine:

-"Asla" Sen ölüp, Allah seni yeniden diriltinceye kadar ebediyyen onu inkâr etmeyeceğim" dedim.

-"Yani ben, öldükten sonra tekrar dirileceğim ha!" diye alaya aldı. Ben:

-"Bundan ne şüphe!" deyince:

-"Öyleyse bırak beni, öleyim de yeniden dirileyim. Orada bana bol mal ve evlât verilecek. O zaman sana olan borcumu öderim" diyerek (Habbab’la alay etti).

Bunun üzerine şu âyet indi:

"Ey Muhammed! Ayetlerimizi inkâr eden ve: "Bana elbette mal ve çocuk verilecektir" diyeni gördün mü? O görülmeyeni mi biliyor, yoksa Rahmân katından bir söz mü almıştır? Hayır söylediğini yazacağız ve onun azabını uzattıkça uzatacağız. Bahsettikleri şeyler bize kalacaktır. Kendisi bize tek başına gelecektir" (Meryem Sûresi, 80).

(Buhari, Tefsir, Meryem/3, 4, 6, İcâre/15, Husumât/10, Büyü/29; Müslim, Münafıkûn/35, (2795); Tirmizi, Tefsir, (3161).)

 

 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 2

*Şirk ve Ondan Uzaklaşmak

                   *Duanın Önemi

                   *Kimden Yardım İstemeli?

 

Bu dersi bitirdiğinizde aşağıdaki amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

1-Şirk inancını tanımak ve ondan uzaklaşmanın kulluk görevi olduğunu öğrenmek.

2-Dua etmenin bir ibadet olduğunu öğrenmek.

3-İnsanların yalnızca Allah’tan yardım istemeleri gereğini öğrenmek.

 

4-Şirk davranışlardan uzak durmak.

‘Şirk’ Allah’ı kabul ediyor görünürken, O’na ortak koşmayı, birden fazla ilâh edinmeyi, herhangi bir şeye Allah’ın özelliklerini vermeyi anlatmaktadır.

‘Şirk’; Allah’a zatında sayı olarak, sıfat ve fiillerinde ortak tanıma inancıdır.

‘Şirk’ kavramı, insanların kendi kafalarından uydurdukları tanrı inancını ve batıl inançlar adına yaptıkları yanlışları, cahilliği ve zulümleri de anlatır.

Şirk inancı ateistlik, yani hiç bir tanrıya veya dine inanmama değil  

aksine, yanlış inanma, Allah’ın yanında başka şeylere tanrı diye tapınmadır.

Tevhid (bir Allah) inancından sapan kimseler, kendi kendilerine din uydururlar, yalancı tanrı bulurlar, onlara tapınırlar. Ya da içinde yaşadıkları toplumdaki yanlış inanca bağlanırlar.

         Esasen inanma ve yüce bir kudretin önünde kulluk yapma, yahutta yüce bir güçten yardım isteme ihtiyacı bütün insanlarda vardır. İnsanın yaratışı böyledir. Yaşamak için suya, yemeğe, havaya muhtaç olan insan, inanmaya, inandığı ilâhın önünde eğilmeye de muhtaçtır.   İnsanlar, âlemlerin Rabbine olan inancını kaybettikten sonra içindeki bu inanma boşluğunu mutlaka başka bir şeyle doldururlar. 

İşte insanın görevi bu inanma ve ibadet etme ihtiyacını âlemlerin Rabbi Allah’a karşı yapmasıdır. İnancına ve ibadetine yalancı tanrıları ortak etmemesidir. İnsanların uydurduğu dinlere değil Allah’ın gönderdiği İslâma inanmaktır.

         Kur’an şöyle diyor:

         “Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih amel işlesin ve Rabbine (yaptığı) ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın (şirk koşmasın).” (18 Kehf/110)

         İslâma göre tek yaratıcı Allah’tır ve O bütün varlığın tek sahibidir.

         “Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. O’nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi o yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen de O’dur.” (En’am Sûresi, 101)

 

5-O’na dua etmek

‘Dua’, insanın Allah’a sığınma ve yakarışı, Allah’ın yüceliği karşısında güçsüzlüğüne itiraf etmesi, sevgi ve saygı duyguları içerisinde O’nun yardımını ve affını dilemesidir.

İnanan insan, kendini yaratan ve rızık veren Rabbine durumunu ve hatalarını dile getirir ve güçsüzlüğünü anlatır, O’ndan yardım, bağış, af ve merhamet, güç ve destek ister. 

Allahımız şöyle buyuruyor:

“Rabbiniz dedi ki : ‘ Bana dua edin, size karşılığını vereyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenenler boyun bükmüş olarak Cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min Sûresi, 60)

Ancak kimileri, Allah’tan istenebilecek şeyleri başkasından isterler. Başka varlıkları tanrı yerine koyarlar. Halbuki onların insana verebileceği bir şey yoktur.

         Hakk dini yalanlayan kimseler Allah’a dua etmekten de kaçınırlar. Çünkü onlar yakaracak, yalvaracak başka ilâhlar bulurlar. Hallerini onlara arzederler, yalancı ilâhların yardımına koşmalarını beklerler.   

Kur’an şöyle emrediyor:

         “Rabbinize yalvara yalvara ve içten dua edin...” (7 A’raf/55-56)

         Bu şekilde yapılan bir dua Allah’a yakınlık aracıdır ve ibadetlerin en üstünüdür. Peygamberimiz (sav); ‘Dua ibadetin iliğidir (özüdür)’  buyurmuştur. (Tirmizí, Daavât/1)    

Allah’ı Rabb bilip O’nun önünde secdeye kapananlar, ihtiyaçlarını Allah’a bildirirler ve O’ndan yardım dilerler. Günahlarını O’nun affetmesi için yalvarırlar.

         İnsan güçsüz olduğu için başkasının yardımına muhtaçtır. Ancak insanın öyle ihtiyaçları olur ki, başkalarının onu karşılaması mümkün değildir. Müslüman bu gibi ihtiyaçları için Allah’tan yardım ister.

Dua, müslümanın Allah’a  sevgi ve saygısının eyleme dönüşmüş şeklidir.

 

6-Sadece O’ndan yardım istemek

Her konuda Rabbine muhtaç, aciz ve güçsüz olan insana düşen görev, güçsüzlüğünü bilerek sadece evrenin Rabbine dua etmesidir. O’ndan istenebilecek şeyleri başkasından istememektir.

Cenab-ı Allah, mü'min kullarına namaz kılmayı emrederek en az günde 40 defa Fâtiha sûresini okutmak suretiyle; "Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz." (1/Fâtiha, 5) âyetini tekrar ettiriyor.

Bunun önemi nereden kaynaklanıyor? Hemen belirtelim ki, bu âyetin önemi, kulluğun sadece Allah'a yapılmasını ve yardımın sadece Allah'tan istenmesinden kaynaklanıyor.

Zaten bütün insanlar darda kaldığında o an her şeyi unutarak sadece Allah'a yalvarırlar. 

"Yardım ancak güçlü ve hakîm olan Allah katındandır." (Âl-i İmrân Sûresi, 126)

"Allah'tan başka dost ve yardımcınız yoktur." (Tevbe Sûresi, 116)

"Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse O'nun keremini geri çevirecek  (hiçbir güç) yoktur. O hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Çünkü O bağışlayan ve pek merhamet edendir." (Yûnus Sûresi, 107) 

Abdullah İbnü Abbas (r.a.) diyor ki, bir gün Rasûlullah (s.a.s.)'ın terkisinde idim. Buyurdu ki; "Evlât, sana birkaç söz belleteyim: Allah'ı (yani emir ve yasaklarını) gözet ki, Allah da seni gözetsin. Allah'ı gözet ki O'nu karşında bulasın. (Bir şey) istediğin vakit Allah'tan iste, yardım dilediğin vakit Allah'tan dile. Şunu bil ki, bütün yaratıklar elbirliğiyle sana bir fayda vermek isteseler, Allah'ın sana yazdığından fazla bir şey yapamazlar. Aynı şekilde tüm yaratıklar elbirliğiyle sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiği zarardan fazlasını yapamazlar. Kalemler (işleri sona erip) kaldırılmış, sayfalar da (üzerlerindeki yazılar tamam olup) kurumuştur." (Tirmizî)

Görüldüğü gibi, müslümanlar sadece Allah'tan yardım isterler. Bunun anlamı, Allah’ın yapabileceği yardımı insanlardan veya başka varlıklardan istemezler. Elbette insanlardan onların yapabileceği yardımlar istenebilir.

 

SORULAR:

1-Şirk ne demektir?

2-Şirk nasıl bir inançtır?

3-Şirk inacı ateistlik midir?

4-Tevhid inancından sapanlar ne yaparlar?

5-İnsan için inanma ve ibadet etme bir ihtiyaç mıdır?

6-İnsan, inanma ihtiyacı karşısında ne yapmalıdır?

7-Allah’tan başka ilha ibadet edilmemesiyle ilgili âyet söyleyiniz.

8-Dua nedir?

9-Müslüman Allah’tan ne ister?

10-Allah (cc) müslümanların dua etmesini istiyor mu?

11-Bazıları Allah’ın yerine başka ilahlara yalvarırlar mı?

12-Allah (cc) nasıl dua etmemizi istiyor?

13-Müslümanlar günahlarının bağışlanmasını kimden isterler?

14-İnsanlar başkasının yardımına muhtaç mıdır?

15-Dua  kısaca nedir?

16-Müslümanlar yardımı kimden isterler?

17-Allah’tan istenebilecek şeyler başkasından istenir mi?

18-Müslümanlar Fatiha Sûresi 5. âyette ne derler.

19-Bu âyetin önemi nedir?

20-Yardımın Allah’tan geleceği konusunda âyetler bulunuz.

21-Peygamberimizin Abdullah ibnu Abbas’a öğrettiklerini hatırlayınız.

22-Dua hakkında başka âyetler bulunuz.

23-Dua hakkında başka hadisler bulunuz.

24-Peygamberimiz nasıl dua ederdi, araştırınız.

25-Dua etmek, çalışmayı bir tarafa bırak mıdır, tartışınız.

 

BİR ÂYET:

“Rabbinize yalvara yalvara ve içten dua edin. Şüphesiz O, Allah’ın koyduğu sınırları aşanları sevmez. Düzene konulmasında sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesat) çıkarmayın; O’na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.” (A’raf Sûresi, 55-56)

 

BİR ÂYET:

“İnsana bir zarar dokundumu, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder: zararı üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarar için Bize dua etmemiş gibi döner-gider…” (Yunus Sûresi,12. Zümer Sûresi,49) 

 

OKUMA PARÇASI

İbnu Abbâs (ra) anlatıyor:

"Ebu Tâlib hastalanınca Kureyş de Resülullah (sav) da yanına geldiler.Ebu Tâlib'in yanında bir kişilik yer vardı. Ebu Cehil oraya Resülullah’ın (sav) oturmasını önlemek için hemen kalktı. Kureyşliler Resülullah'ı Ebu Tâlib'e şikayet ettiler. Ebu Talib:

"- Ey kardeşimin oğlu! Kavminden ne istiyorsun?" dedi. Resûlüllah:

" Kendilerinden bir kelime istiyorum. Eğer söylerlerse, bütün Araplar o kelime sayesinde kendilerine uyacak, bütün Acem o kelime sâyesinde bunlara itaat edecek" dedi. Ebu Tâlib atılarak:

"- Yani tek bir kelime mi?" diye sordu. Resûllüllah (as):

" Evet amcacığım tek bir kelime! Lâilâhe İllallah (Allah'tan başka ilâh yoktur!) diyecekler."

"- Tek Allah mı? Biz son dinde bunu işitmedik, bu bir uydurmadır!" dediler. Bunun üzerine Sâd Sûresinin ilk sekiz âyeti indi:

"Sâd. O şanlı, şerefli Kur'ân'a yemin ederim ki, (gerçek), inkâr edenler(in iddia ettikleri gibi değildir). İnkâr edenler bir gurur ve ayrılık  içindedirler. Biz kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman ne çığlıklar kopardılar. Fakat kurtuluş zamaın değildi  (iş işten geçmişti)...” (Sâd Sûresi,1-3).Tirmizî, Tefsir, Sa'd, (3230).

 

İbnu Abbâs (ra) anlatıyor:

“Şu "Sen ilkin en yakın akrabalarını uyar” (Şuara/214) manasındaki âyet indiği zaman, Resûlullah (sav), Safâ tepesi üzerine çıktı ve şöyle bağırmaya başladı: "Ey Benî Fihr!, Ey Benî Adiyy!" (Bunlar Kureyş kabilesine mensup boylardı.) Toplandılar. Onlar toplanınca onlara şöyle dedi:

" Ben size, "Şu vadide atlılar var, sizlere saldırmak istiyor" desem, bana inanır mısınız?"  Hep beraber şu cevabı verdiler:

"- Evet, tasdik ederiz, şimdiye kadar hiç yalanına rastlamadık, hep doğru söyledin."

" Öyleyse dinleyin!" dedi. "Önünüzde bekleyen şiddetli bir (cehennem) azabını size haber veriyorum."  Ebu Leheb atılıp:

"- Ey Muhammed, ey (elleri) kuruyasıca! bizi bunun için mi çağırdın?" dedi.

Bunun üzerine: "Ebbu Leheb'in iki eli kurusun. Zaten kurudu da..." diye başlayan Ebu Leheb suresi nazil oldu. (Buhârî Tefsir, Şuarâ 2, Cenâiz/98. Müslim, İmân/355, (208). Tirmizî,Tefsir, Tebbet (3360).)

 

 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 3

*Allah’ı Hatırlama Açısından Görevlerimiz.

*Müslüman Allah Rızası İçin Yaşar,

*Müslüman Allah’ın Seveceği Davranışları Yapmaya Özen Gösterir.

 

Bu dersi bitirdiğinizde şu hedeflere ulaşmanız bekleniyor:

*Allah’ı anma açısından O’na karşı görevlerimiz öğrenmek.

*Allah’a karşı sorumluluk şuuru kazanmak.

*Müslümanın her zaman Allah’ı hatırlaması gerektiğini öğrenmek.

 

B-Allah’ı Anma Açısından Görevlerimiz

1-Her zaman ve her yerde Allah’ı hatırlamak (zikretmek).

‘Zikir’; Allah’ı anmaktır. Ya da O’nu anmak üzere yapılan ibadetler ve söylenen hamd, dua, tesbih gibi sözlerdir. Bazılarına göre ‘zikir’, insana sevap kazandıran her türlü amelin genel adıdır.

Rabbimiz (cc) Müslümanlara kendisini sürekli olarak zikretmelerini (hatırlamalarını) emrediyor. Bu hatırlama emri bazen şükürle, bazen namazla, bazen diğer ibadetlerle, bazen zikir cümleleriyle, bazen de dua ile olur. Müslümanlar, evrenin her köşesinde Allah’ın yarattığı varlıkları düşünerek, Kur’an okuyarak, ibadet ve dua ederek, yani her zaman Allah’ı anarlar.

Allahımız şöyle diyor:

         “Kim de benim ‘zikr’imden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak mahşere getireceğiz.” (Tâhâ Sûresi, 124)

         Müslümanlar, Rabblerini hiç bir zaman unutmazlar. Allah’a karşı duydukları sevgi ve korku duygusu sürekli onların içindedir. 

Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O’nun âyetleri okunduğu zaman (bu onların) imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine güvenirler.” (Enfal Sûresi, 2)    

“Yerlerin ve göklerin yönetimi Allah’ın elindedir. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peşpeşe gelişinde, akıl sahipleri için şüphesiz belgeler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde yatarken, Allah’ı anarlar, göklerin ve yerlerin yaratılışını düşünürler: Rabbimiz! ‘Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen noksanlıktan uzaksın. Bizi ateş azabından koru’ derler.” (Âli İmran, Sûresi,189-191)

 

2-Sadece Allah rızası için ibadet etmek ve hayatını bu anlayışla sürdürmek.

Müslümanlar, Allah’a sadece O’nun rızası için ibadet ederler. Başka bir amaçları olmaz. Allah rızası için ibadet etmeye ‘ihlas’ denir. Yalnızca Allah’ın dini İslâma inanan ve sadece O’nun rızası için  ibadet edenlere Kur’an ‘muhlis’ diyor.

Müslümanlar Allah’ın bir emrine veya bir yasağına ihlas ve samimiyetle uyarlar, insanların ne dediklerine bakmazlar. Dünyalık bir makam için ibadet etmezler. İbadetlerini çıkar için kullanmazlar. İnsanlara şirin ve iyi görünmek için kulluk yapmazlar.

         Bazıları, ‘bakın bu adam ne güzel ibadet ediyor, Allah yoluna ne kadar para veriyor’ desinler diye düşünür. İşte böyle gösteriş için ibadet yapmaya riya denir. Riya ile yapılan ibadet kabul edilmez.       

Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

“İnsanlar kızsa bile Allah’ın rızasını arayan kimseyi Allah, insanların kötülüklerinden korur. Allah’ın kızdığı işlerde insanların rızasını arayan kimseyi de Allah insanlara terkeder.” (Tirmizi)

         Allah (cc) Peygambere şöyle emrediyor:

         “De ki: Ben dini yalnızca Allah’ın dinine inanarak O’na ibadet etmekle emrolundum.” (Zümer Sûresi, 11)

 

3-Günah işlediği zaman hemen Allah’a tevbe etmek

Tevbe, kulun günahından pişmanlık duyup, bir daha yapmamaya karar vermesidir. 

         ‘Tevbe’, kul hakkında günahtan ve itaatsizlikten dönmeyi Allah ifade eder. 

         Tevbe, yapılan işin çirkinliğini, kötülüğünü kalbinde hissedip, ondan tiksinerek vaz geçmektir. Tevbe, Rabbinin yasaklarını ciğneyip, yahut emirlerine karşı gelip, düşülen hatayı terk etmek, Allah’a dönmek , O’nun affını ve bağışlamasını beklemek , o hataya bir daha dönmemektir.

         Tevbe , yalnızca yapılan bir hatadan pişmanlık duyup, Allah’tan af dileme değil, aynı zamanda sürekli dua ve istiğfar ederek temizlenme gayretidir.

Peygamber bile sürekli tevbe-istiğfar ederdi. O şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar, Allah’a tevbe edin! Muhakkak ki ben (de en azýndan) günde yüz defa tevbe ederim.” (Müslim, Zikir ve Dua/12, Hadis no: 2702. İbni Mace, Edeb/57, Hadis no: 3816)  

İnsanlar her zaman hata edebilirler. Nefislerine veya şeytana kanarak günah işleyebilirler. Ancak akıllı müslüman günah işlediği zaman hemen Rabbini hatırlar ve tevbe eder.  O’ndan bağışlanma ister.

          İnsanlar her zaman hata edebilirler. Nefislerine veya şeytana kanarak günah işleyebilirler. Ancak akıllı müslüman günah işlediği zaman hemen Rabbini hatırlar ve tevbe eder.  O’ndan bağışlanma ister.

         Peygamber (sav) şöyle diyor:

         “İnsanların her bir hata yapabilierler. Ancak hata yapanların en hayırlısı tevbde edip hatasından vazgeçenlerdir.” (Tirmizî, Kıyame/50, (2501). İbni Mace, Zühd/30 (4251))

Müslümanlar, bir günah işledikleri, bir hata yaptıkları, İslâmî ölçünün dışına çıktıkları zaman, bunun bir hata olduğunu anlarlar ve hemen tevbe ederler.

Kur’an müslümanları şöyle anlatıyor:

“Ve onlar (Allah’tan korkan müslümanlar) ki, bir çirkin iş (günah) işledikleri zaman, ya (Allah’a karşı gelerek) kendilerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlarlar da derhal günâhlarından dolayı bağışlanma isterler. Günâhları da Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Hem de onlar yaptıkları hatalarda bile bile ısrar etmezler.” (Âli İmran Sûresi, 135)

         “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir kandırılmaya uğrayınca hemen Allah’ı anarlar ve (hatalarındaki) gerçeği görürler.” (A’raf Sûresi, 201)

Rabbimiz, mu’minlere tevbe ve af konusunda genişlik veriyor.

“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah , bütün günahları bağışlar.” (Zümer Sûresi, 53)  

 

SORULAR

1-Allah’ı hatırlamak (zikir) O’na karşı bir vazifemiz midir?

2-Zikir ibadeti nedir?

3-Müslümanlar hangi amellerle Allah’ı zikrederler?

4- Allah (cc) müslümanlaraın kendisini zikretmelerini emrediyor mu?

5-Bu Allah’ı zikir nasıl olur?

6-Müslümanları yaratıkları düşünrek Allah’ı hatırlarlar mı?

7-Allah’ın zikrinden yüz çevirenler ne kazanırlar?

8-Müslümanlar, Allah’ı hatırlamakla görevli midirler?

9-Enfal Sûresi 2. âyette müslümanlar nasıl tanımlanıyor?

10-Âli İmran Sûresi 189. ve 191. âyetlerde Allah (cc) müslümanları nasıl anlatıyor?

11-Müslümanlar hangi amaç için ibadet ederler?

12-İhlas nedir?

13-Allah (cc) kimlere muhlis diyor?

14-Müslümanlar ibadetlerinde nasıl olurlar?

15-Riya ne demektir?

16-Gösteriş veya desinler için ibadet etmeyi Allah nasıl karşılar?

17-Peygamberimiz Allah rızası için ibadet edenlerle ilgili ne diyor?

18-İhlas konusunda Allah Peygamberimize nasıl emrediyor?

19-Allah rızası için ibadet etme konusunda başka hadisler bulunuz.

20-Tevbe ne demektir?

21-Tevbe neyi ifade eder?

22-Tevbe hatayı anlayıp, bir daha o hataya dönmemek midir?

23-Tevbe sadece günâhtan dolayı pişmanlık duymak mıdır?

24-Peygamberimiz sık sık tevbe istiğfar eder miydi?

25-Müslümanlar da hata yapıp, günah işleyebilirler mi?

26-Hata yapanların en iyisi kimlerdir?

27-Müslümanlar günâh işledikleri zaman ne yaparlar?

28-Kur’an, Allah’tan korkanların tevbe konusunda ne yaptıklarını nasıl anlatıyor?

29-Allah (cc) her günâhı affeder mi?

30-Allah’ın affına güvenip günah işlemeye devam etmek doğru mudur?

 

BİR HADİS:

Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Nerede olursan ol Allah’tan kork. Kötülüğün (günâhın) arkasından iyilik (sevap) yap ki o kötülüğü silsin. İnsanlarla güzel geçin.” (Tirmizí, Birr/55. Müsned, 5/228)

 

BİR ÂYET:

“Ey iman edenler ! Allah’a nâsuh  (kesin) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah, sizin kötülüklerinizi örter ve altIndan Irmaklar akar cennetlere sokar…” (66 Tahrim/8)

 

OKUMA PARÇASI

-TÖVBEKÂR-

Çok eski zamanlarda bir sarayın yakınında kendi halinde bir karı-koca yaşarmış. O ülkenin hükümdarının (kralının) hiç bir hediyeyi karşılıksız bırakmadığı, her hediyeye on katı kadar karşılık verdiği anlatılır dururmuş.

Kadın kocasına: “Hükümdara bir hediye de biz götürelim, bakalım bize ne karşılık verecek. Belki yoksulluğumuz biraz hafifler” Diye israr eder durumuş.”

Adam; “Yahu hanım! Biz ona nasıl bir hediye götürebiliriz ki, o da bize bir şeyler versin. Hem bizi hükümdarın yanına koymazlar; kapıcısı var, aracıları var, bakanları var. Hangi birine derdimizi anlatabiliriz ki?” diye işi uzatırmış.

Kadın; “Bahçedeki güzel kaysılardan bir sepet doldururuz, sen de bunu hükümdara götürürsün, pek güzel bir hediye olur” demiş. Ve gitmesi için ısrar etmiş. Sonunda bu iş adamın da aklı yatmış. Sepeti kaysıyla doldurduğu gibi sarayın kapısına gitmiş.

Nebötçi: “Nereye gidiyorsun?” demiş.

Adam; “Hükümdarı görmeye geldim” diye cevap vermiş.

Nöbetçi; “O zaman şurada bekleyenlerin yanında dur, sonra seni hükümdarın yanına götürürler” demiş.

O da orada bekleyenlerin yanına gidip durmuş. Sonra bir görevli gelip onları tek tek sıraya sokmuş, ‘sağa dön’, ‘sola dön’ komutlarıyla karanlık dehlizlere doğru gitmişler. Karşılarına demirden bir kapı çıkmış. Onları getiren adam kapıyı açıp; “içeri girin” dedikten sonra kapıyı üzerlerine kapatmış.

Eli sepetli adam; “biz nereye geldik?” diye yanındakine sormuş.

O da “hapishaneye” demiş. Adam; “ne hapishanesi?” deyince; Adam şaşkın bir şekilde: “biz mahkûmlarız, cezamızı çekmeye geldik buraya” diye cevap vermiş.

Eli sepetli adam: “iyi ama benim bir suçum yok ki, ben hükümdara kaysı getirmiştim” diye durumu anlatmış. Mahkûm: “Sen derdini anlatana kadar buradan bir sene sonra bile zor çıkarsın. Buraya yemek bırakanlardan başkası uğramaz, onlar da zaten sağır ve dilsizdir” deyince adamacağız yığılıp kalmış.

Aradan aylar geçmiş. Hükümdar sarayı gezmeye çıkmış. Tesadüfen de hapishaneye uğramış.

Mahkûmlara tek tek suçlarını soruyormuş. Mahkûmlar da; ‘ben ceza kanununun falanca maddesinden yatıyorum”, bir diğeri; “ben de falanca maddeden mahkûmum”  demişler. Sıra bizim gariban adama gelmiş ve hükümdar onun da suçunu sormuş:

O da; “ben kaysı maddesinden mahkûm oldum” deyince, hükümdar yanındakilere dönüp; “bizim kanunlarda böyle bir madde hatırlamıyorum, bu ne biçim kanun maddesi, ilk defa duyuyorum” demiş. Bunun üzerine bizim gariban başından geçenleri bir bir anlatmış.

Hükümdar onun bu sanşsızlığına çok üzülmüş; “olan olmuş bir kere, geçmişi geri getiremem ama şimdi için dile benden ne dilersen” demiş.

Adam; “sağlınızı dilerim padişahım” diye cevap vermiş.

Hükümdar; “olmaz öyle şey, bir şeyler istemelisin” deyince adam;

“O zaman, bir tek altın, bir balta, bir de Kur’an-ı Kerim istiyorum” demiş.

Hükümdar; “istediklerin verilsin ama bunları ne yapacağını bana söyler misin?”

Adam; “balta ile bahçemizdeki kayısı ağacını kökünden keseceğim, sonra bana bu aklı veren ve beni bu kadar zamandır aramayan karımı bir altın verip boşacağım” demiş.

Padişah; “peki ya Kur’an-ı Kerim’i ne yapacaksın?” diye sorunca adam şu cevabı vermiş:

“Kur’an’a el basıp bir daha hükümdar yanına yaklaşmaya tevbe edeceğim.”

(Umran, 111.sayıdan)

*Bu hikâye size ne gibi dersler vermektedir, tartışınız.

 

 

10.Ders: ALLAH’A KARŞI GÖREVLERİMİZ 4

                   *Allah’ı Yüce ve Büyük Bilmek

                   *İyi davranşlarda Bulunmak da İbadettir

                   *Allah Muhsinleri Sever

 

Bu dersi bitirdiğinizde şu hedeflere ulaşmanız bekleniyor:

1-Allah’ı tesbih etmenin bir kulluk görevi olduğunu hatıırlamak.

2-Yerde ve gökte olan her şeyin Allah’ı tesbih ettiğini öğrenip, onlar gibi Allah’ı tesbih etme şuuru kazanmak.

3-İhsanın ne olduğunu öğrenmek.

4- ‘İhsan ahlâkı’nın güzelliğini öğrenip, onu kazanmaya çalışmak.

 

4-O’nu Sürekli Tesbih Etmek

‘Tesbih’;  Allah’ı, O’na yakışmayan şeylerden uzak tutma, O’nu  büyük tanıma, O’na noksan sıfatları yakıştırmamadır. Bu da bir çeşit Allah’ı anmadır.

         Tesbih, insanların ilâhlar hakkında düşündükleri eksik sıfatlardan Allah’ı söz ve kalpte uzak tutmadır.

         Allah Teâla (cc) yücedir, uludur, azimdir. Hiç bir şey O’nun benzeri ve dengi değildir. O en yüce sıfatlara sahiptir. İnsanların aklına gelebilecek bütün eksik ve noksan sıfatlardan, kusurlardan uzaktır. 

Allah (cc) ‘Sübhan’dır. Yani, Allah’a inanmayanların O’nun hakkında düşündüklerinden ve söylediklerinden, her türlü kusurdan uzak olan demektir.

İnsana düşen görev, Allah’ı tanrılar gibi saymamak, O’nun yüceliğini tamımak ve O’na kusurları, eksiklikleri yakıştırmamaktır.

Allah (cc) şöyle buyuruyor:

         “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. Ve O’nu sabah akşam tesbih edin.” (Ahzab Sûresi, 41-42. Âli İmran Sûresi, 41)

Kur’an’ın anlattığına göre yerde ve gökteki varlıkların hepsi de Allah’ı tesbih ederler.

         “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, O’nu tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur, ama siz de onların tesbihlerini anlayamazsınız. O Halim’dir (kullarına yumuşak davranır), bağışlayandır.” (İsra Sûresi, 44)

         Peygamber, tesbih’te bulunmanın, Tevhid kelimesini söyleminin ve istiğfar etmenin önemine ve sevaplarının çok olacağına işaret ediyor.

         Rükûda ‘Sübhâne Rabbiye’l-azîm’, secdede ‘Sübhâne Rabbiye’l-a’lâ’ deriz. Namazdan sonra otuzüç defa ‘sübhane’llah’, otuzüç defa ‘el-hamdüli’llah’, otuzüç defa da ‘Allahü ekber’ demek  fakirlere sadaka vermek kadar sevaptır. ‘Sübhane’llah’ ile başlayan bu gibi sözlere ‘tesbih duası’ denir. (Ebu Davud, Harac ve İmaret/Hadis no: 2987)

          Peygamber şöyle diyor:

“İki kelime vardır; bunlar dilde hafif, (ahiretteki) terazide (mizanda) ağır, Rahman’ın yanında da sevimlidirler: (Bunlar), ‘Sübhânellahi ve bi’hamdihi-Allah’ım seni hamdinle tesbih ederim’, ‘Sübhane’llahi’l azîm-Yüce Allah’ım Seni tesbih ederim’ sözleridir.” (Müslim, Zikir ve Dua/10, Hadis no: 2694. Buharí, Daavât/65, 8/107. Eyman/19, 8/173. Tirmizí, Daavât/61, Hadis no: 3467)

 

5-İhsan Ahlâkına Sahip Olmak

İhsan; güzellik, uygunluk, doğru şeyleri güzel şekilde yapmak demektir.

İhsan, başkasına iyilik etmek, yardımcı olmak ve davaranışları güzel yapmak.

İhsan aynı zamanda Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmektir. 

Cibril hadisinde Peygamberimizi ‘ihsan’ı şöyle tanımlamıştır:

         “…Allah’a O’nu görüyormuşcasına ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor.” (Buharî, İman/37, 1/20. Müslim, İman/1, Hadis no: 8. Tirmizí, İman/14, Hadis no: 2738. Ebu Davûd, Sünne/16, Hadis no: 4695.  İbnu Mace, Mukaddime/9, Hadis no: 63,64. Nesâí, İman/6, 8/88.)

Müslüman, Allah’ın kendisini her yerde gördiğinü unutmaz. Bunun devamlı aklında tutar. Bir şey söylerken, bir iş yaparken, ibadet ederken Allah’ı aklından tutar. Bundan dolayı hem ibadetlerini güzel yapar, hem de davranışlarını güzel yapar. İnsanlara iyilik (ihsan) eder, her şeye iyi davranı.

         Mü’min, yalnızca ibadette değil, bütün davranışlarında ihsan ahlâkına sahip olur. Hatta bir hayvan boðazlerken bile ‘ihsan’ ile, şefkat ile boğazlanması emredilir. (Müslim, Sayd/57, Hadis no: 1955. İbnu Mace, Zebaih/3, Hadis no: 3170. Ebu Davud, Edahí/12, Hadis no: 2815. Tirmizí, Diyât/14, Hadis no: 1409. Nesâí, Zahâyâ/22, 7/200.)

İhsan sahibi olanlara Allah ‘muhsin’ diyor ve onları övüyor:

         Allah, ihsan sahibi olan muhsinlerle beraberdir, onları sever, onları korur, onlara dünya ve Ahirette iyilikler verir.

“…Yinde sen onları affte. Allah muhsinleri (iyi davrananları/iyilik edenleri sever.” (Maide Sûresi, 13)

“Allah, onlara dünya nimetini ve daha da güzeli, ahiret sevabını verdi. Allah (muhsinleri (iyi davaranları) sever.” (Âli İmran Sûresi, 138)

“Allah yolunda harcayın. Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Güzel davranın, çünkü Allah güzel davrananları (ihsan sahiplerini) sever.” (Bekara Sûresi, 195. Ayrıca bakınız: Âli İmran Sûresi, 134. Maide Sûresi, 85, 93.  A’raf Sûresi, 57.  Tevbe Sûresi, 120. Ankebût Sûresi, 69)

 

SORULAR:

1-Tesbih ne demektir?

2-Tesbih, ilâhlar hakkında düşünülenleri Allah hakkında düşünmemek midir?

3-Tesbih aynı zamanda bir zikir midir?

4-Müslümanlar Allah’ın (cc) büyüklüğüne nasıl inanırlar?

5-Sübhan ne demektir?

6-Allah’ın en yüce sıfatlarla tanımak insanın görevi midir?

7-Rabbimiz kendisini tesbih etmemizi emrediyor mu?

8-Yerde ve gökte olan her şay Allah’ı tesbih ediyor mu?

9-İnsanlar varlıkların tesbihini anlayabilirler mi?

10-Peygamberimizin tesbih etmenin önemli olduğunu söylüyor mu?

11-Namazda Allah’ı nasıl tesbih ederiz?

12-Ahiretteki terazide hangi sözler ağır gelecek?

13-Başka tesbih sözleri araştırınız.

14-Türkçe’de tesbih deyince ne anlaşılır, araştırınız.

15-İhsan ne demektir?

16-Başkasına iyilik etmek de ihsan mıdır?

17-Cibril hadisinde ihsan nasıl tarif ediliyor?

18-Cibril hadisini araştırınız.

19-Müslüman, Allah’ın kendisini her yerde gördüğüne inanır mı?

20-Müslüman bütün davranışlarını niçin güzel yapmak zorundadır?

21-İhsan ahlâkına sahip olmayı kim emrediyor?

22-Müslüman, her şeye ve herkese karşı iyi davranmalı mı?

23-Muhsin kime denir?

24-Allah (cc) ihsan sahiplerini (muhsinleri) seviyor mu?

25-İhsan ahlâkına sahip olanlar ilgili başka âyetler bulunuz.

26-Bugün müslümanlar olarak ihsan ahlâkımız var mıdır, tartışınız.

 

OKUMA PARÇASI

İmran İbnu Husayn (ra) anlatıyor:

"Mescidde, Resûlullah (S.a.v)'ın huzuruna girmiştim. (O sırada) Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:

"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen:

"Bize müjde verdin. Öyle ise (devlet hazinesinden) iki kere bağış yap!" diye istekte bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah’ın (sav) yüzünden rengi attı (onların isteğinden memnun olmadı).

Hz. Peygamber’in (sav) huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen halkından bir grup (Eş'ârî) girmişti. Onlara:

"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:

"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:

"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sav), varoluşun ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:

"Başlangıçta Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar olacak) her şeyi yazdı.” (Buhârî, Megâzî/67, 74, Bed'u'l-Halk/1, Tevhid/22. Tirmizî, Menâkıb, 3946.)

 

Ebu Mûsa (ra) anlatıyor:

"Resûlullah’ı (sav) dinledim, şunu söyledi:

"Allah Teâlâ hazretleri, Adem'i, yeryüzünün bütün (parçalar)ınden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Âdem'in oğulları da yerin  kısımlarına göre meydana geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta (renkliler) de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis (kötü kalbli), bir kısmı iyi kalblidir."

(Ebu Dâvud, Sünnet/17, Tirmizî, Tefsir, Bakara, (2948).)

 

 

 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 5

*Şükür Borcu Açısından Allah’a Karşı Görevlerimiz

*Allah’ın Emirlerine Uymanın Önemi

*Allah’a Şükretmek İnsanlık Görevidir

 

Bu dersi bitirdiğinizde aşağıdaki hedeflere ulaşmanız bekleniyor:

*Allahımızın hangi davranışları sevdiğini kavramak,

*Allah’ın rızasını kazanmanın önemini öğrenmek.

*Şükür borcu açısından Allah’a karşı görevlerimizi kısaca tekrar etmek.

 

C-Şükür Borcu Açısından Allah’a Karşı Görevlerimiz

1-Rabbin Her Emrine Uymak, Onları Yerine Getirmeye Çalışmak

İnsanın bir görevi de, kendisini en güzel şekilde yaratan, her türlü nimetleri veren, bütün dünyayı insanın emrine veren Rabbine itaat etmesidir. Onun emirlerini dinlemesi, koyduğu kurallara uymasıdır.

Babamızı ve annemizi düşünelim: Onlar bizi büyütmek için ve iyi yetiştirmek için ellerinden geleni yaparken, biz evde onları hiç dinlemesek, onların dediğinin tersini yapsak; bu doğru olur mu? Böyle bir şeyi aklı başında bir insan yapar mı?

Allah’tan başka ilah yoktur. Bunun anlamı, insan kulluğunu yalnızca O Allah’a yapmalıdır. O’ndan başka tanrı tanımamalıdır. İbadet sayılabilecek şeyleri başkasına yapmamalıdır. Kulluk konusunda sadece Allah’a itaat etmelidir.

Müslüman, Şehâdet kelimesini söyleyerek Allah’ı Rabb olarak tanır ve yalnızca O’na itaat edeceğine söz verir. Elinden geldiği kadar Allah’ın emirlerini yerine getirmeye çalışır. Allah’ın gherhangi bir emrien karşı çıkmayı düşünmez.

Allah bir şeyi ‘yapın’ dediği zaman müslüman hemen ona uyar.

         Allah (cc) şöyle buyuruyor:

         “O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkup sakının. Dinleyin, itaat edin. Kendi iyiliğinize olmak üzere Allah yolunda mal harcayın...” (Teğâbûn Sûresi, 16)

         “Allah’a ve Peygamberine itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Âli İmran Sûresi, 132)

         Allah’a karşı gelenler doğru yoldan ayrılıp sapık olurlar:

         “Allah ve Paygamberi bir işe karar verdiği zaman inanmış bir kadın ve inanmış bir erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve peygamberine karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşer.” (Ahzab Sûresi, 23)

 

2-O’nun Gönderdiği Peygambere de İtaat Etmek

         Müslüman, Allah’a itaat ettiği gibi O’nun emriyle Peygambere de itaat eder. Peygamberin İslam adına söylediklerini kabul eder. O’nun gösterdiği yoldan gider. İbadetini, müslümanlığını O’nun Sünnetine uygun şekilde yapmaya çalışır. Peygamberin ahlâkını örnek laır. O’nun yap dediğini yapmaya, yapma dediğini yaomamaya çaba gösterir.

Peygambere itaat etmeyi bizzat Allahımız müslümanlara emrediyor:

         “De ki (ey Muhammed). Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Eğer (itaat etmekten( yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez” (Âli İmran, 32)

         “Allah’a ve Peygamberine itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da gücünüz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl Sûresi, 46)

         “Peygambere itaat eden, Allah’a itaat etmiş sayılır...” (Nisa Sûresi, 80)

Peygambere itaat O’nun İslâm adına söylediği sözleri (hadisleri), yaptığı fiileri (sünnetini), O’nun yolunu, O’nun cizdiği sınırları kabul etmektir. Müslümanlığı O’nun anladığı gibi anlamak ve O’nun yaşadığı gibi yaşamaktır.

         Peygambere itaat ve O’nun İslâm adına ortaya koyduğu sınırlara, verdiği hükümlere uymak Allah’ın emridir.

“Hayır Rabbine andolsun (yemin olsun) ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü (kararı) içlerinde bir sıkıntı duymadan temamen kabul etmedikçe inamış olmazlar.” (Nisa, 65)

Müslüman bunun farkındadır. O Peygamberi hem örnek alır, hem de O’nun yolundan gitmeye çalışır.

 

3-İnsanların Allah’a Kulluk (İbadet) İçin Yaratıldığına İnanmak. 

         İnsanlar niçin yaratılıyor? Bu dünyada işleri nedir? Bazıları ölüyor, bazıları doğuyor. Hayat devam edip gidiyor. Acaba niçin?

Bu soruların cevabını herkes farklı verebilir ama Allahımız şöyle diyor:

“Ben, cinleri ve insanları sadece bana kulluk yapsınlar diye yarattım.” (51 Zariyat/56)

İşte yaratılışımızın sebebi. İşte dünyda ne işimiz var sorusunun cevabı.

Müslüman böyle inanır. Müslüman bilir ki Allah (cc) hiç bir şeyi boşuna yaratmaz. Hiç bir yanlış, saçma, faydasız iş yapmaz. O’nun her yaptığının bir sebebi, bir hikmeti vardır. İnsanları yaratmasının da pek çok sebebi bulunmaktadır.

         Rabbimiz şöyle diyor:

“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve gerçekten sizin huzurumuza getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn Sûresi, 115)

         İnsanların yaratılmasının bir sebebi de, onların denenmesidir. Allah (cc) kimin daha güzel davranışta buluınduğunu imtihan etmek istemesidir.

“O, (öyle yüce Allah ki) hanginizin daha güzel davranacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O Azîzdir (çok yücedir), çok bağışlayıcıdır.” (Mülk Sûresi, 2)

         Müslüman, bu amaç için yaratıldığını bilir ve inanaır. Kendisini yaratan Rabbine ibadet etmesi gerektiğinin bilincindedir.

 

4-Allah’a Gerektiği Gibi Şükretmek

Şükür; iyiliğin ve ihsanın nereden geldiğini düşünüp bilmek, ni’met vereni tanımak, sonra da bu bilmeyi bir takım hareketlerle göstermektir.

İnsan kendisine iyilik edene teşekkür eder.

Müslüman, Allah’ın kendisine çok nimet verdiğini, kendisine çok çok iyilik ettiğini bilir. Yani, kendisine nimet vereni tanır. Sonra da O’na karşı şükür borcunu O’na itaat ederek yerine getirir.

Şükür sadece ‘Allah’ım sana şükürler olsun’ demek değildir. Şükür daha çok ibadet yapmak, Allah’ın sözünü dinlemektir. Şükür, Allah’ın sevdiği işleri yapmakla yerine getirilir.

Bakınız Peygamberimiz şükrü nasıl anlıyordu.

Peygamber (sav) bazen geceleri ayakları şişinceye kadar çok namaz kılardı. Hz. Aişe dedi ki: “Ey Allahın Peygamberi, Allah’ın senin bütün günâhların affettiği halde niçin kendini bu kadar yoruyorsun? Peygamber ona:

“-Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” cevabını verdi. (Buharî, Teheccüd/16. Müslim, S. Munâfikîn/79 (2819). Tirmizî, Salat/304 (412). Nesâî, K. Leyl/17)

         Allahımız insanlara şükretmelerini emrediyor:

          “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yeyin ve yalnızca O’na ibadet  ediyorsanız Allah’a şükredin.” (2 Bekara/172)

         Allahımız insanlara verdiği bazı nimetleri, sayıyor ve bundan dolayı insanların kendisine teşekkür etmeleri gerektiğini söylüyor.

         “Ve Allah sizi analarınızın karnından bir şey bilmediğiniz halde çıkardı. Sonra size kulak, gözler ve gönüller verdi ki (O’na) şükredesiniz.” (16 Nahl/78)

         Şükür insanı azaptan kurtarır.

“Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size ne diye azap etsin? Allah, Şâkir’dir (şükrün karşılığını verendir), Alîm’dir (bilendir)” (Nisa Sûresi, 147)

 

SORULAR:

1-İnsan, rab olarak kime itaat etmelidir, niçin?

2-Anne-babamıza itaat etmeli miyiz?

3-‘Allah’tan başka İlah yoktur’un anlamı nedir?

4-Müslüman şahâdet kelimesini söyleyerek ne yapacağına söz verir?

5-Müslümanın Allah’ın ‘yap, yapın’ emirleri karşısından tavrı ne olmalıdır?

6-Allah (cc) kendisine itaat edilmesini emrediyor mu?

7-Allah’a karşı gelenler sapıtırlar mı?

8-Peygambere de itat etmek gerekiyor mu?

9-Müslüman Peygambere nasıl itaat eder?

10-Allah (cc) Peygambere itaat etmeyi de emrediyor mu?

11-Peygambere itaat etmenin anlamı nedir?

12-Peygamberin din adına söylediklerini ve yaptıklarını kabul etmeli miyiz?

13-Allah’a ve Peygambere itaat etmeyenler İslâma inanmış olurlar mı?

14-Müslüman inanma ve ibadet konusunda kimi örnek alır?

15-İnsanların dünyaya gelişiyle ilgili hangi sorular sorulabilir?

16-Allah (cc) insanları niçin yaratıyor?

17-Müslüman, insanların dünyadaki göreviyle ilgili ne düşünür?

18-Allah (cc) sebepsiz ve yanlış bir şey yapar mı?

19-Allah (cc) insanları boşu boşuna mı yarattı?

20-İnsanlar denenecek mi?

21-Allah (cc) hangi konularda insanları deniyor?

22-Müslüman, Allah tarafından imtihan edildiğine inanır mı?

23-Şükür ne demektir?

24-İnsan kendisine iyilik edene ne yapmalı?

25-Müslüman kendisine kimin nimet verdiğinin farkında olmalı mı?

26-Müslüman, Allah’ın iyiliklerine karşı ne yapar?

27-Şükür görevi nasıl yerine getirilir?

28-Allahımız kendisine şükredilmesini emrediyor mu?

29-Allahımız neye karşı şükredilmesini emrediyor?

30-Şükretmeyenler na kazanır?

31-Şükredenler ne kazanır?

32-Şükür ibadetiyle ilgili başka âyetler bulunuz.

 

 

 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 6

                   *Kur’an’ı Okumak Allah’a karşı Bir Görevdir

                   *Müslüman İslâmın Farzlarına Uyar

                   *Haramlardan Kaçmak

 

Bu dersi bitirdiğinizde aşağıdaki hedeflere ulaşmanız bekleniyor:

*Kur’an okumak, farzlara uymak, haramlardan kaçmanın, Allah’ın yolunda mal harcamanın aynı zamanda Allah’a karşı bir şükür ibadeti olduğunu öğrenmek.

*Şükür ibadetinin hangi amellerle yerine getirilebileceğini araştırmak.

*Şükreden bir kul olma şuurunu artırmak.

 

5-Kur’an-ı Çok Okumak ve Üzerinde Çok Düşünmek

         Müslümanın Allah’a karşı görevlerinden biri de O’nun göderdiği Kur’an-ı Kerim’i okumaktır. Müslüman ibadet yapacak kadar Kur’an ezberler. Sonra da onun ne dediğini düşünür. Onu anlamaya çalışır. Kur’an’ın dediklerine günlük hayatında uymaya çaba gösterir.

         Peygamber (sav) msülümanlara şöyle buyuruyor:

“Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buharî, F. Kur’an/21. Tirmizî, F. Kur’an/15 (2909). Ebu Davud, Salât/349 (1452). İbni Mace, Mukaddime/16 (211))

         Kur’an’ı okuyan okuma sevabını aldığı gibi, Allah’ı zikretmiş (hatırlamış) olur. O’nun sözünü duymak, okumak, takip etmek müslümana ayrı bir tad verir. Kalbi etkilenir, duyguları coşar. Allah’ı, O’nun yüce gücünü ve ahireti düşünür. İmanı artar, şeytana ve nefisne karşı daha güçlü olur.

“Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Kur’an-ı Kerim’den tek harf okuyana bile sevap vardır. Her sevap da on katı ile (melek tarafından) yazılır...” (Tirmizî, S. Kur’an/16 (2912))

         “Kim Kur’an’ı okur, ezberler, helâl kıldığı helâl şeyi helâl kabul eder, haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse, Allah o kimseyi cennete koyar...” (Tirmizî, S.Kur’an/13 (2907))

         Kur’an okuyan müslümanı bakınız Peygamber neye benzetiyor:

        “Kur’an okuyan müslümanın örneği turunç (portakal) gibidir. Tadı da güzeldir, kokusu da. Kur’an okumayan müslüman kuru hurmaya benzer. Tadı güzeldir ama kokusu yoktur…” (Buharî, F. Kur’an/17. Tevhid/57. Müslim, Müsafirîn/243. Ebu Davud, Edeb/19 (4829). Tirmizî, Edeb/79.)

         Müslüman Kur’an’ı okumakla kalmaz, ne dediğini de anlamaya çalışır. Onun Allah’ın kitabı oluşunu düşünür. Onun dediklerine kulak verir. Onun müjdeleriyle sevinir, onun korkutmalarından korkar.

         Kur’an-ı Kerim, kendisine karşı duyarsız kalanlara şöyle diyor:

         “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed Sûresi, 24)

 

6-Farzlara Uymak

         Bilindiği gibi farz, İslâmın yapılmasını kesin delillerle (açık belgelerle) emrettiği işler, ibadetler ve davranışlardır. Farzlar İslâmın emirleri ve müslüman olmanın gereğidir. Bir insan İslâmı kabul ediyorsa, farzlara uyacağım, haramlardan kaçacağım diye söz veriyor demektir.

         Müslüman, İslâmın farz ettiği bütün ibadetleri yapmaya çalışır. Bilir ki müslümanlık ancak farzları yerine getirmekle yaşanır. Yine o bilir ki farzları bilerek yerine getirmeyen müslüman Rabbine karşı gelmiş sayılır ve büyük günah kazanır.

          Müslümanlar Allah’ın emirleri karşısından şöyle derler:

“...İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz bizi bağışla. (Öldükten sonra) dönüş Sana’dır.” (Bekara Sûresi, 285)

Müslüman, eğer Allah ona bir şeyi yapmasını emretmişse, onu elinden geldiği kadar yapar. O emrin üzerinde şüphe ile durmaz.

Kur’an bu şekilde yapan müslümanları şöyle anlatıyor:

“Aralarında hükmetmek için Allah ve Rasûlüne çağrıldıkları zaman müslümanların sözü ‘işittik ve itaat ettik’ demelerdir. İşte umdukları şeye kavuşanlar bunlardır, bunlar.” (Nûr Sûresi, 51)

        

7-Haramlardan kaçmak

         Bilindiği gibi haram, dinimizde yapılması, yenilip içilmesi, söylenmesi yasak olan şeylere denir.

Haramlar, insana, insanın ahlâkına, diğer insanlarla ilişkisine zarar verdiği için İslâmda yasak edilmişlerdir. Eğer onlarda bir hayır olsaydı hiç Allah onları insanlara haram kılar mıydı? Mesela, yalan söylemek, hırsızlık yapmak, zulüm ve haksızlık yapmak her zaman ve her yerde kötüdür.

Müslüman, İslâmda haram kılınan işleri yapmaz, haram olan yiyecekleri yemez. Çünkü bilir ki Allah (cc) insanları haramlarla deniyor ve haramlarda insan için çok büyük zararlar vardır.

“Emir budur. Her kim de Allah’ın koyduğu haram hükümlerine uyarsa, bu kendisi için Rabbi yanında çok hayırlıdır...” (Hacc Sûresi, 30)

 

8-Allah yolunda infak etmek

İnfak, Allah yolunda mal, para, bilgi, yardım gibi harcama yapma demektir.

İslâm’a göre ‘bütün mülk’ (mallar ve zenginlikler) Allah’ındır. İnsan, o mülk üzerinde yaşar, onu kullanır, geçimliği için harcar, sonunda o mülkün nöbetini başkasına bırakır ve ahirete gider.

İnsanlardan bazıları çok mala sahip olabilir, bazıları da çeşitli sebeplerden dolayı muhtaç olabilir. 

Üstelik çok mala sahip olmak bir imtihan sebebidir. Allah (cc) insanları bazen malla (zenginlikle) denemektedir.

Malı insana veren Allah (cc), bu maldan yakınlarımıza ve muhtaçlara da vermemizi emrediyor. İşte bu harcamaya Kur’an ‘Allah yolunda infak’ diyor.

Kur’an-ı Kerim, mü’minleri tanıtırken; onları ‘Allah yolunda infak edenler (harcayanlar)’ olarak tanıtıyor. İnfak edenleri sürekli övüyor, ödüllerinin büyük olduğunu belirtiyor.

“Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın.” (Bekara Sûresi, 267)

         İnfak’ın en güzeli kişinin çok sevdiği maldan Allah rızası için yaptığı harcamadır.    

         “Sevdiğiniz şeylerden Allah (cc) yolunda harcayıncaya kadar Cennete ve iyiliğin en güzeline (birr’e) ulaþamazsınız.” (Âli İmran Sûresi, 92)

İnfak, Allah’ın verdiği nimetlerden, Allah’ın kullarını yararlandırmadır.  Öyleyse müslümanlar cömert olurlar ve sahip oldukları maddi ve manevi imkanları muhtaç kimselerle paylaşırlar.

 

SORULAR

1-Kur’an okumak Allah’a karşı bir görev midir?

2-Müslümanlar Kur’an’ı okurken onun ne dediğini de düşünürler mi?

3-Hadise göre Müslümanların en hayrılısı kimdir?

4-Kur’an okuyanlar ne kazanır?

5-Kur’an okuyanın neler kazandığı ile ilgili hadisler söyleyiniz.

6-Peygamber, Kur’an okuyan müslümanı neye benzetiyor?

7-Kur’an’ı anlamaya çalışmak da bir görev midir?

8-Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğunu düşünmekle ilgili bir âyet söyleyiniz.

9-İslâmda farz ne demektir?

10-Farzlara uymak müslümanın Allah’a karşı görevi midir?

11-Farzlara uyan müslüman ne yapmış olur?

12-Farzlara uymayan müslüman ne yapmış olur?

13-Allah’ın emrine uymakla ilgili âyet söyleyiniz.

14-Müslümanlar, Allah’ın ve Peygamberin emrine karşı ne yaparlar?

15-Haram ne demektir?

16-Allah (cc) bazı şeyleri müslümanlara niçin haram kılmıştır?

17-Haramların zararlarını örneklerle anlatınız.

18-Müslümanların haram karşısındaki tavırları nasıldır?

19-Allah’ın haramlarına uymakla ilgili âyet araştırınız.

20-İnfak ne demektir?

21-İslâma göre mülk (mallar, zenginlikler) kime aittir?

22-Herkes zengin olabilir mi, niçin?

23-İnsana mal veren Allah, mal ve servetle ilgili bize neyi emrediyor?

24-Fakirlere, muhtaçlara, yakınlarımıza yaptığımız harcamalara Kur’an ne ad veriyor?

25-Allah (cc), Allah yolunda harcama yapmayı emrediyor mu?

26-İnfak etmek, Allah’a karşı bir görev midir?

27-İnfakın en güzeli hangisidir?

28-İnfakın hedefi nedir?

29-Müslüman cömert mi olmalı?

 

BİR HADİS:

Ebu Hureyre’nin anlattığına göre Peygamber (sav) şöyle demiştir: “Cömert kimse Allah’a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehenneme uzaktır. Cimri ise Allah’tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Allah (cc), cahil olduğu halde cömert bir kimseyi, ibadete düşkün ama cimri bir kimseden daha fazla sever.” (Tirmizî, Birr/40 (1962))

 

BİR HADİS:

Abdullah ibnu Ömer’in rivâyet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Her sarhoş edici (alkollü) madde içkidir ve sarhoş edici bütün içkiler haramdır. Kim dünyada alkollü içki içer ve tevbe etmeden,  alkolik olarak ölürse ahiret içeceği içemez.” (Buharî Eşribe/1. Müslim, Eşribe/73. Muvatta, Eşribe/11. Ebu Davud, Eşribe/5 (3679). Tirmizî, Eşribe/1 (1862). Nesâî, Eşribe/22, 46.)

 

OKUMA PARÇASI

Abdurrahman ibnu Habbab (ra) anlatıyor:

Peygamber (sav) Tebuk Seferi hazırlıklarını yaparken gördüm. Osman ibnu Affan kalktı ve:

-“Ey Allah’ın Rasûlü, yüz deveyi çuluyla, semeriyle Allah rızası için bağışlıyorum” dedi.

Peygamber (sav) sahabeleri tekrar İslâm askerlerine bağış yapmaya teşvik etti. Osman (ra) yine kalktı ve;

-“Ey Allah’ın Rasûlü, semeriyle ikiyüz deve Allah rızası için bendendir (ben veriyorum)” dedi.

Sonra Peygamber (sav) İslâm ordusu için bağışta bulunmaya teşvik etti. Osman (ra) tekrar kalktı ve;

-“Ey Allah’ın Rasûlü, benden beşyüz deve; çuluyla, semeriyle Allah rızası için bağışımdır” dedi.

Abdurrahman diyor ki; Peygamberi minberden inerken gördüm, hem iniyor, hem de:

“-Bu hayırdan sonra Osman’ın işleyeceği kötü amel aleyhine olmaz” diyordu. “ (Tirmizî, Menâkıb, 3701)

 

 

 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 7

*Davranış Açısından Allah’a Karşı Görevlerimiz

*Müslüman Allah’ın Takdirine Razı Olur

*Müslüman Sadece Allah’a Tevekkül Eder

*Tefekkür de Bir İbadettir

 

Bu dersi bitirdiğinizde aşağıdaki amaçlara ulaşmanız bekleniyor:

*Davranış açısından müslümanın Allah’a karşı görevlerini kısaca tekrar etmek.

*Allah’ın takdirine razı olmayı iman görevi bilmek.

*Müslümanın her zaman Allah’ı ve O’nun yarattıklarını tekeffür etmesi  gerektiğini hatırlamak.

*Müslümanın çalıştıktan sonra Allah’a güvenmesi gerektiğini hatırlamak.

*Allah’ın âyetlerini düşünmenin ibadet olduğunu öğrenmek.

 

D-Davranış Açısından Allah’a Karşı Görevlerimiz

1-Allah’ın insan hakkında verdiği hükme (kadere) razı olmak.

O bilir ki yerde ve gökte olan her şey Allah tarafından takdir ediliyor ve yaratılıyor. O’nun izni ve yaratması olmasa hiç bir şey olamaz. Bugün çevremizde olan canlı veya cansız her şey O’nun dilemesi ve yaratması ile olmuştur.

Bir bitkiyi öyle yaratan Allah’tır. Bir hayvanı öyle yaratan O’dur. Bizi olduğumuz biçimde dileyen O’dur. Artık bizim Allah’ın takdirine razı olmaktan başka gücümüz yoktur.

Müslüman Allah’a hesap soramaz. Bunu niçin böyle yaptın, bunu niçin böyle takdir ettin? Beni şöyle şöyle yaratsaydın daha iyi olurdu. Niçin beni ibadetten sorumlu tuttun demez.

Müslüman Allah’ın takdirine razı olur. O Allah’ın işine karışmayı bir tarafa atar, kendi kulluk görevini yapmaya çaba gösterir.  

Allah (cc) bu gibi kulları şöyle anlatıyor:

“Muhakkak ki iman edip, güzel davranışta bulunanlar, en hayırlı  yaratıklardır. Onların ödülü Allah katında altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır. Allah onlardan razı, onlar da Allah’dan razıdır. Bu sonuç Allah’tan korkanlar içindir.” (Beyyine Sûresi, 7-8)

         “De ki: ‘Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.

O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların (teslim olanların) ilkiyim.’” (En’am Sûresi, 162-163)

 

2-İslâmın değerlerine (şiarlarına) saygı göstermek

         İslâmın değerleri, İslâmın önem verdiği şeylerdir. Ya da İslâmı tanıtan ortaya koyan nişanlardır, ölçüleridir.

Ezan, camiiler, Kur’an, Ramazan, Kurban ve bayramlar, Kâbe, Hacc yapılan yerler, hacc ibadeti, namaz, başörtü ve tesettür, Helâl ve haram gibi şeylerin hepsi de İslâmın değerleridir.

         Kur’an’ı Kerim İslâmın kutsal değerlerine ‘Allah’ın şiarları’ diyor. (bakınız: Bekara Sûresi, 158. Maide Sûresi, 2. Hacc Sûresi, 36)

         Rabbimiz, İslâmın nişanları (alametleri) olan bu gibi şeylere saygı duyulmasını, korunmasını ve yaşatılmasını emrediyor. Allah (cc) kendi  önem verdiği bu değerlere saygı duyanları şöyle övüyor:

         “İşte böyle kalplerinde Allah’ın korkusu olanlar, O’nun dininin işaretlerine (şiarlarına) saygı gösterirler.” (Hacc Sûresi, 32)

Müslüman İslâmın nişanlarına, işaretlerine saygı duyar. Bunları korumaya çalışır. Bunlara saldırmaz.

 

3-Tevekkül etmek:

Sözlükte, kendi işini gördürmek üzere birini tayin etme, birine güvenip-dayanmak demektir.

Tevekkül, insanın, kendine düşen bütün görevleri yaptıktan, bütün çalışmaları yerine getirdikten ve bütün tedbirleri aldıktan sonra, işin sonucunu Allah’a bırakmasıdır. Her konuda Allah’a güvenip O’ndan yardım beklemesidir.

        Allah’ın güzel isimlerinden biri olarak ‘el-Vekil’ dir. el-Vekil; yarattığı  her şey üzerinde gözetici ve koruyucu olan, hepsinin idaresini ve rızkını üzerine alandır. Allah (cc) el-Vekîl olarak yaratıkların zararlarını giderir, onlara fayda verir. O, her şeyi düzenleyen O olduğu gibi her şeyi yönetendir de.

Müslüman böyle bir Allah’a güvenir O’ndan yardım bekler, O’nun ibadetlerine ve iyiliklerine karşılık vereceğine inanır.

Müslümanların Allah’a tevekkül etmelerini yine kandisi emrediyor:

         “… Bir kere azmettin mi (kesin karar verdin mi) de Allah’a tevekkül et. Çünkü Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âli İmran Sûresi, 159. Ayrıca bak: Maide Sûresi,11. Tevbe Sûresi, 51. İbrahim Sûresi, 11)

Tevekkül’ bazılarının anladığı gibi, çalışmadan bir başarıya ulaşmak, yerinde oturarak Allah’tan bir şey beklemek değildir. Bu anlamda Allah (cc) kimsenin ‘vekil’i değildir.

Müslümanlar, Allah’ın kendilerini ne ile sorumlu tuttuğunu bilirler. Üzerlerine düşeni yaparlar, görevlerini yerine getirirler,  çalşırlar, çabalarlar, sonra da Allah’a güvenip-dayanır, O’nun vereceği karşılığa razı olurlar.

Onlar sürekli olarak ‘Hasbuna’llahu ve ni’me’l-vekíl-Allah bize yeter, O ne güzel vekil’dir’ derler. (Âli İmran Sûresi,173)

 

4-Tefekkür etmek

Tefekkür, ibret almak, anlamak ve gereğini yapmak üzere düşünmek demektir.

Müslümanın bir görevi de Allah’ın kendisini değil, O’nun yarattıklarını, O’nun yaptıklarını düşünmektir.

Müslüman, yerde ve gökte olan, küçük ve büyük yaratıklara bakar. Onların nasıl yaratıldıklarını düşünür. Onları bir yaratanın olduğunu anlar. Kendi yaratılışını düşünür. İnsanın kendi kendi kendine olmayacağını anlar. Kur’an’daki âyetleri okur, onların insan sözü olmadığını düşünür. O âyetleri gönderen Allah’a inanaır. O’nun emirlerine teslim olur.

İslâmdaki tefekkür, kara kara düşünmek değil, Allah’ı bulmak için, O’nun âyetlerine ve yarattıklarına bakarak O’nu bulmak, O’nun Yaratıcı olduğunu anlamak ve O’na saygı duymak üzere düşünmektir.

Kur’an müslümanları şöyle anlatıyor:

“Onlar, ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. ‘Rabbimiz Sen bunları boşu boşun ayratmadın, Sen yücesin, bizi ateş azabından koru’ (derler)” (Âli İmran Sûresi, 191)

Allahımız Kur’an’ı ve içindeki âyetleri insanlara gönderdi ki düşünsünler, bu âyetlerin Allah’tan geldiğini bilsinler ve âyetlerin dediklerini yapsınlar:

“...İşte düşünen bir toplum için âyetleri böyle geniş geniş açıklıyoruz.” (Yunus Sûresi, 24)

“(Bu Kur’an), çok mübarek bir Kitap’tır. Onu sana indirdik ki âyetlerini düşünsünler ve kafasını çalıştıranlar öğüt alsınlar.” (Sâd Sûresi, 29)

 

SORULAR:

1-Yerde ve gökte olanları Allah mı takdir ediyor?

2-Allah (cc) dilediğini yaratır mı?

3-Bitkiler ve hayvanların öyle olmasının sebebi nedir?

4-‘Niye böyle yaptın’ diye Allah’a hesap sorulur mu?

5-Müslüman Allah’ın takdiri karşısında ne yapar?

6-İman edip güzel davranışta bulunanlara nasıl bir ödül verecek?

7-İyi kullar, Allah’tan (cc) razı mıdırlar?

8-Müslüman, hayatının ve ölümünün kime ait olduğunu söyler.

9-İslâmın değerleri ne demektir?

10-İslâmın değerlerine örnek veriniz?

11-Kur’an, İslâmın değerlerine ne diyor?

12-Allah (cc) İslamın nişanlarına saygı göstermeyi emrediyor mu?

13-Kalplerine Allah korkusu olanlar, İslâmın şiarları karşısında ne yaparlar?

14-Bugün İslâmın şiarlarına saldırı oluyor mu?

15-İslâmın şiarlarını yeterince koruyor muyuz, tartışınız.

16-İslâmın şiarlarını korumak için bize ne gibi ödevler düşebilir, tartışınız. 

17-Tevekkül sözlükte ne demektir?

18-İslâmda tevekkül ne demektir?

19-Tevekkül kime yapılır?

20-Allah’ın el-Vekîl ismi nedir?

21-Müslüman, nasıl bir Allah’tan yardım bekler?

22-Allahımız kendisine tevekkül edilmesini emrediyor mu?

23-Tevekkül ibadeti tembellik midir?

24-Müslüman, ne yaptıktan sonra Allah’a tevekkül eder?

25-Gerekli çalışmayı yapmadan tevekkül olur mu?

26-Müslümanlar Allah’a tevekkül ettiklerini hangi cümle ile söylerler?

27-Tefekkür ne demektir?

28-Tefekkür etmek de Allah’a karşı bir görev midir?

29-Müslüman, yaratıklara hangi gözle bakar?

30-Müslüman kendi yaratılışında da Allah’ın varlığını anlar mı?

31-Müslüman Kur’an’ı hangi gözle okur?

32-İslâmda tefekkür kara kara düşünmek midir?

33-Kur’an, tefekkür eden müslümanları nasıl anlatıyor?

34-Allah (cc), Kur’an âyetlerini niçin göndermiştir?

35-Tefekkür etmenin faydalarını ve kazanımlarını tartışınız.

36-Kur’an, kafamızı çalıştırmakla (tefekkürle) ilgili başka hangi kelimeleri kullanıyor, araştırınız.

 

BİR ÂYET:

Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbinize ibadet edin.  Belki O’na karşı kulluk bilinciyle davranmış olursunuz.” (Bekara Sûresi, 21)

 

 

 

  1. DERS: ALLAH’A KARŞI ÖDEVLERİMİZ 8

*Allah’ın Dinine Yardım Görevi

*İman Edenler Allah’ın Koyduğu Ölçülere Uyarlar

*Allah’ı Sevmek O’nun Sevdiklerini de Sevmeyi Gerektirir

*Müslüman Allah’ın Rahmetinden Ümit Kesmez

        

Bu dersi bitirdiğinizde aşağıdaki amaçlara ulaşmanız bekleniyor:

*Müslümanın, Allah’ın emrine uyarak İslâma yardım etmesi gerektiğini öğrenmek.

*Allah’ın dostlarıyla dost olmak gerektiğini hatırlamak.

*Görevini yaptıktan sonra karşılığını Allah’tan bekleme ümidi içinde olmak.

 

5-Allah’ın dinine yardım etmek.

         Müslümanın bir başka görevi de elinden geldiği kadar Allah’ın dinine yardım etmektir. Bu nasıl olabilir? Müslüman önce İslâmın ölçülerine göre yaşarsa be çevresindeki insanlara örnek olursa, o İslâma en büyük yardımı yapmış olur. Çünkü insanlar onun hayatında müslümanlığın güzelliklerini görürler.

         Bundan başka müslümanlar, İslâmı başka insanlara sözlü ve yazılı (görüntülü) anlatabilirler. İslamı tanıtmak için çalışmalar yapabilirler.

         Bazı kendini bilmezler İslam saldırırlarsa müslümanlar onlara gereken cevabı vermeliler. Tabi bu saldırının çeşidine göre ve eldeki imkanlara göre olur.

         Peygamberlere o zaman ki müslümanlar yardım etmişti. (Âli İmran Sûresi, 146) Aşağıdaki âyette söylendiği gibi Havâriler de Hz. İsa’ya Allah yolunda yardım etmişlerdi.

         Hz. Peygamberin sahabeleri (Muhacir ve Ensar) Peygamberimize her türlü yardımı yapmışlar, İslâmı yaymak ve korumak için çok çalışmışlar, hatta Allah yolunda canlarını bile vermişlerdi.

         Tarihten beri pek çok müslüman sözü, parası, malı, ilmi ve silahı ile İslâma yardımda bulunmuştur.

         Allah (cc) müslümanlara şöyle diyor:     

“Ey iman edenler Allah’ın (dininin) yardımcıları olun. Nitekim; Meryem oğlu İsa da havârilerine: ‘Allah yolunda benim yardımcılarım kimdir?’ demişti. Havâriler: ‘Allah (yolunun) yardımcıları biziz’ dediler...” (Sâff Sûresi, 14)

         Eğer müslümanlar İslâma yardım ederlerse, Allah da onlara yardım eder. Eğer onlar İslama yardım etmezlerse, Allah da müslümanlara yardımı etmez ve onlar perişan olurlar.

         “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, (Allah da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma yolunda ) sağlam tutar.” (Muhammed Sûresi, 7)

 

6-İlâhî ölçülere uymak

         Müslüman, Allah’ın Kur’an’da koyduğu ve Peygamberimizin bize ‘yapınız, yapmayınız’ şeklinde öğrettiği ölçülere uyar. Allah’ın çizdiği sınırları aşmamaya çalışır.

Allah (cc) kendi koyduğu ölçüleri dinlemeyenleri tehdit ediyor:

“Kim Allah’a ve Peygamberine karşı gelir ve ilâhî ölçüleri çiğnerse Alah onu devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.”   (Nisa Sûresi, 14)

Kim de Allah’ın koyduğu ölçülere, ilkelere ve sınırlara uyarsa, O’nun insanlar için uygun gördüğü hükümlere itaat ederse, Allah (cc) onun karşılığını verir.

“Bunlar Allah’ın (koyduğu) sınırlardır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan, içinde sonsuza kadar kalacakları cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.” (Nisa Sûresi, 13)

 

7-O’nun ‘sev’ dediklerini sevmek, ‘sevme’ dediklerini sevmemek

Müslüman başkalarıyla ilişkilerini sevgi üzerine kuararlar.

Mesela, çiçekleri severler. Çünkü çiçek güzeldir, hoş kokuludur. Onu öylece güzel yaratan Allah’ı hatırlarlar. Allah’ın güzel yarattığı şey sevilir.

Müslümanlar hayvanları ağaçları tabiatı severler. Çünkü hepsini Allah insan için yaratmıştır. Allah onlara iyi davranmayı emrediyor.

Müslümanlar çocuklarını severler. Çünkü çocukları Allah anne-babaya emanet etmiştir. Çocukları sevmeyi, onlara bakmayı, onlara şefkat etmeyi O emretmiştir.

Müslümanlar anne-babalarını, büyüklerini, akrabalarını severler. Çünkü onları sevmeyi Allah emretmektedir.

Müslümanlar diğer müslümanları da severler. Allah (cc) onları belli ölçülerde sevmemizi istiyor. Çünkü insanlarla iyi ilişki ancak sevgi ile olabilir.

Kur’an şöyle diyor:

“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostudurlar. İyiliği  emrederler, kötülüğü önlemeye çalışırlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler...” (Tevbe Sûresi, 71)

Ancak müslümanlar insanlardan bazılarını sevmezler. Çünkü Allah onlarıı sevilmeye layık olmadığını söylüyor. Onlar kötü insanlardır. Ya da İslama ve müslümanlara düşmanlık yapıyorlar.

Mesela, Allah (cc) aşırı gidenleri (Bekara Sûresi, 190), inatçı kâfirleri (Âli İmran Sûresi, 32), zalimleri (Âli İmran Sûresi, 57), ortalığı karıştıranları (Maide Sûresi, 64) sevmez. Müslümanların da bu gibi kimseleri sevmesini istemez.

“İşte, siz öyle kimselersiniz ki onları (münafıkları) seversiniz. Halbuki onlar sizi sevmezler...” (Âli İmran Sûresi, 119)

         Kısaca müslümanlar, Allah’ın ‘sevin’ dediği şeyleri ve kimseleri severler, ‘sevmeyin’ dediği şeyleri ve kimseleri de sevmezler.

 

8-Allah’ın ve İslâmın düşmanlarına dost olmamak

Müslüman aynı zamanda Allah’ın emrine uyarak İslâmın ve müslümanların düşmanları candan dost ve ahbab edinmez. Onlara, müslümanların aleyhine olacak şekilde yardım etmez.

Allah (cc) müslümanlara şöyle diyor:

“Ey İman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri candan dost edinmeyin...” (Mümtehıne Sûresi, 1)

Allah (cc) müslümanlara saldıran, zalim kâfirlerle dost olmayı da yasaklıyor:

“Mü’minler diğer mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah’la bir dostluğu kalmaz...” (Âli İmran Sûresi, 38. Nisa Sûresi, 144)

Bazı müslümanlar maalesef, din kardeşlerini bırakıp, İslâma zarar veren zalim inkârcıların tarafını tutuyorlar, onlara dost oluyorlar. Allah böyleleri için bakınız ne diyor:

“Onlar, müslümanları bırakıp kâfirleri dost tutuyorlar. Onların yanında şeref mi arıyorlar. Bütün şeref temamen Allah’a aittir.” (Nisa Sûresi, 139)

 

9-Allah’ın rahmetinden ümitli olmak

         Müslüman Allah’ın verdiği müjdeye güvenerek O’nun affından ve bağışından ümit kesmez. Bilir ki, Allah kendisinden isteyene verir. Affedilmek isteyeni affeder. Tevbe edenlerin tevbesini kabul eder. 

Rabbimiz şöyle diyor:

“(Onlara) de ki: ‘Ey nefislerine karşı aşırı gidip (günâh işleyen) kullarım; Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günâhları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer Süresi; 53)

         Tabii ki, müslüman hatasını anlayacak, günâhından vazgeçecek ve yalvararak af isteyecek. Allah’a ibadet etmeden, O’nun dediklerini yapmadan af beklemek doğru değildir.

Müslüman Rabbinden samimi kulluk yaparak ve içten dua ile isteyeceğini ister. Allah’ın bağışından ve yardımından hiç ümitsiz olmaz.  

Kur’an müslümanları şöyle müjdeliyor:

“Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar...” (Nisa Sûresi, 48)

 

SORULAR:

1-İslâm yardım etmek de müslümanın görevi midir?

2-Müslüman en iyi ne şekilde İslâma yardım edebilir?

3-İslâmın tanıtmak (tebliğ) Allah’ın dinine yardım mıdır?

4-İslâma saldıranlara müslüman nasıl cevap vermeli?

5-Peygamberlere yardım edenler var mıydı?

5-Havâriler Hz. İsa’ya ne demişlerdi?

6-Peygamberimizin yardımcıları kimlerdir?

7-Muhacirler paygamberimize Allah yolunda nasıl yardım etmişlerdi, araştırınız.

8-Ensar, Peygamberimize nasıl yardım etmişlerdi, araştırınız.

9-Müslümanlar Allah’ın dinine başka nasıl yardımcı olabilirler?

10-İslâm yardımcı olmayı Allah mı emrediyor?

11-İslâma yardım edenlere Allah nasıl karşılık verir?

12-Müslüman Allah’ın ölçüleri karşısından ne yapar?

13-Allah (cc) kendi ölçülerini çiğneyenleri nasıl tehdit ediyor?

14-Allah’ın ölçüleri neler olabilir?

15-İlâhî ölçülere uyanlar bir karşılk alırlar mı?

16-Bu karşılığın verilmesi ile ilgili âyeti söyleyiniz.

17-Allah’ın yarattıkları sevilir mi?

18-Allah’ın yarattıklarını niçin severiz?

19-Müslümanlar çocukları severler mi, niçin?

20-Müslümanlar anne-babayı severler mi, niçin?

21-Müslümanlar din kardeşlerini severler mi, niçin?

22-Kur’an’a göre müslüman müslümanın nesidir?

23-Allah (cc) bazı kimseleri sevmez mi? Mesela.

24-Müslümanlar kimleri ve neleri sevmezler?

25-Müslümanlar, İslâm düşmanlarını dost edinirler mi?

26-Allah (cc) kimleri dost edinmeyin diyor?

27-Allah (cc) hangi kâfirlerle dost olmayı yasaklıyor?

28-Müslümanların düşmanlarını dost edinen müslümanların hatası nedir?

29-Müslüman Allah’tan nasıl ümitli olur?

30-Bu konudaki âyeti söyleyiniz.

31-Müslüman, hangi çalışmaları yaptıktan sonra Allah’tan af ve yardım bakleyebilir?

32-Kur’an müslümanları nasıl müjdeliyor?

 

OKUMA PARÇASI

Hz. Enes ibnu Malik (ra):

"Amcam Enes İbnu'n-Nadr (ra) Bedir savaşında bulunamadı. Bu sebeple: "Ben Resûlullah'ın (sav) müşriklere karşı yaptığı ilk savaşta yoktum. Eğer Allah, bana Resûlullah'la (sav) birlikte müşriklerle savaşmak nasib ederse, Allah ne yapacağımı görecektir!" dedi.

Uhud savaşında müslümanlar (bozulup) dağılınca:

"Ey Allahım, bunların -yani müslümanların- yaptığından dolayı özürlerinin kabulünü dilerim. Ben onların -yani müşriklerin- yaptığından da sana sığınıyorum!" dedi ve kılıncını çekip ilerledi.

Karşısına Sa'd İbnu Mu'az çıkmıştı:

"Ey Sa'd İbnu Mu'az! Cenneti istiyorum! Allah’a yemin ederim ki ben Uhud'un önünde(n gelen) cennetin kokusunu duyuyorum!" dedi.

(O günü anlatan) Sa'd İbnu Mu'az, (Resûlullah'a):

"Ey Allah'ın Resulü. (o gün) onun yaptıklarını (bir bir anlatmaya) gücüm yetmez! İlerledi (diyeyim o kadar)" dedi.

Enes İbnu Malik, (Sa'd İbnu Mu'az’ı (ra) doğrulayarak) dedi ki:

"Biz (savaş sona erince Enes İbnu Nadr'ın) cesedinde seksen kadar yara izi bulduk. Kimisi kılıç, kimisi mızrak, kimisi ok yarasıydı. Ayrıca biz onu müşrikler tarafından müsle edilmiş (gözü oyulup, burnu, kulakları koparılmış) olarak bulduk. Öyle ki onu kimse tanıyamamıştı. Kızkardeşi (halam Rübeyyi') -bedenindeki bir ben'inden veya-parmağının ucundan tanıdı.

Enes (ra) devamla dedi ki: "Biz şu âyetin, Enes İbnu Nadr ve benzerleri hakkında indiğine inanırdık:

"Mü'minlerden Allah'a verdiği sözü yerine getiren adamlar vardır. Kimi bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir, sözlerini hiç değiştirmemişlerdir" (Ahzab 23). (Buharî, Megazi/17, Cihad/12. Müslim, İmaret/148, (1903). Tirmizi, Tefsir, (3198).)

 

 

 

  1. DERS: PEYGAMBERİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ 1

             *Peygambere Karşı Görevin Anlamı,

             *Peygambere İtaat Etmenin Anlamı,

             *Peygamberimizi Örnek Almak Nedir?

                           

Bu dersi bitirdiğiniz zaman şu amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*Müslümanların Peygamber Hz. Muhammed’e karşı görevleri olduğunu idrak etmek,

*Peygamberimize karşı görevlerimizi kısaca, maddeler halinde tekrar etmek,

*Peygambere itaat etmenin, O’nun sünnetine uymak olduğunu öğrenmek,

*Peygambere itaat etmenin Allah’ın emri olduğunu öğrenmek,

 

         Rabbimiz buyuruyor ki:

      “(Ey Muhammed müslümanlara) de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ; Allah da sizi sevsin, günâhlarınızı bağışlasın. Allah affedicidir, merhametlidir.  De ki; Allah’a ve Peygamberine itaat edin. Kim Allah’a ve peygamberine itaat etmekten yüz çevirirse, Allah inkâr edenleri sevmez.” (Âli İmran Sûresi, 31-32)

 

     1-Peygamber (Hz. Muhammed’) e Karşı Görevin Anlamı Nedir?

         Hz. Muhammed son peygamberdir. (33 Ahzâb/40) Ondan sonra bir daha peygamber gelmeyecektir. Rabbimiz, en son olarak onunla insanlara İslâm’ı gönderdi. İnsanların görevlerini onunla bildirdi. Onun görevi Allah’ın kendisine bildirdiği şeyleri insanlara açıklamak, öğretmek ve yaşayarak örnek olmaktır.

“(O elçileri) açık belgelerle  ve kiatplarla (gönderdik). Sana da bu zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, kendilerine indirileni açıklayasın. Tâ ki düşünüp öğüt alsınlar.” (Nahl Sûresi, 44) (Ayrıca bakınız: Nahl Sûresi, 64. Bekara Sûresi, 129, 151. Âli İmran Sûresi, 164)

         Hz. Muhammed (sav) kendi kafasından din uydurmadı. O, Allah’ın kendisine bildirmediğini insanlara din adına öğretmedi. O, bir elçi idi ve Allah’ın kendisine vahiy yoluyla gönderdiği şeyleri insanlara açıkladı ve öğretti.

         O insanlar için bir örnek, müslümanlar için bir rehber (yol gösterici) dir. Biz müslümanlar onun ümmetiyiz, yani O’nun öğrettiği dine inanıyoruz.

Peygamberin bize pek çok iyilikleri vardır. O, İslâmı Mekke’^de zor şartlar altında, müşriklerin çeşitli işkenceleri ve baskılarına rağmen tebliğ etti. İslam uğruna kendi şehrini terkedip Medineye hicret etmek zorunda kaldı. Yirmiüç yıl boyunca durmadan çalıştı. İnsanları doğru yola davert etti. Yanlılarla ve kötü insanlarla mücadele etti.

İnsanların doğru yoldan ayrılmamaları için onlara  Kur’an’ı ve Kur’an’ın açıklaması olan Sünnetini bıraktı. Bugün müslümansak O’nun bu çalışmaları ve O’nun peygamber oluşu sebebiyledir.

Öyleyse ona karşı da bir takım görevlerimiz vardır.

 

      2-Peygambere İtaat Ne Demektir?

         Allah (cc), Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmemizi, sonra da ona uymamızı emrediyor.

         “Kim Allah’ın elçisine itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de bu itaatten yüz çevirirse; (ey Muhammed) seni onun üzerinde bekçi yapmadık.” (4 Nisa/80)

         Görüldüğü gib Kur’an’a göre Hz. Muhammed’in din adına öğrettiği şeyleri yapmak Allah’a itaattir. Müslümanlığa onun gibi inanmak ve yaşamak da Allah’a itaattır. Çünkü Allahımız insanlardan ne istediğini onunla bize bildirmiştir

         Müslümanlar, Hz. Muhammed din adına ne öğretmişse onu olduğu gibi kabul ederler. Bundan sonra da kabul ettikleri bu din ne diyorsa yaparlar.

         Kur’an-ı Kerin şöyle diyor:

“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan uzak durun.” (59 Haşr/7)

         Peygamberimiz de şöyle buyuruyor:

         “Arzusunu (isteklerini) benim getirdiğim (din) e uydurmayan (tam) iman etmiş olmaz.” (Nevevî, Kırk Hadis)

  

      3-Peygamberi Örnek Almak

         Allahımız Hz. Muhammed’i bizim için örnek yapmıştır. Allah’a iman etmede, ibadet ve ahlâkta, insanlar arası  ilişkilerde, dünyaya bakışta, şükür ve takvada (Allah’a karşı sorumluluk bilincinde) ve Allah yolunda çalışmada o bizim örneğimizdir.

         Allah’a inanacağız; ama nasıl ve ne gibi bir Allah’a? Allah’a ibadetten sorumluyuz; ama bu görevimizi nasıl yerine getireceğiz? Güzel ahlâklı olacağız; ama hangi hareket iyi, hangisi kötü; nasıl bileceğiz? Allah yolunda çalışacağız; ama hangi çalışmalar daha güzeldir? Dünya hayatını yaşayacağız, ama hangi anlayışla? 

         Müslümanlar için işte bütün bunların örneği Hz. Muhammed’tir.

         Kur’an şöyle diyor:

         “Gerçekten Allah’a ve ahiret gününe inananlar ve onu çok çok ananlar için Allah’ın elçisi (Muhammed’de) çok güzel bir örnek vardır.” (33 Ahzâb/21)

         Allahımız, onu örnek gösterek sanki şöyle diyor: ‘İşte Muhammed sizin için bir modeldir. Onun gibi iyi insan olun, Bana onun gibi  ibadet edin.’

 

SORULAR

1-Hz. Muhammed’in son peygamber olduğu ile ilgili âyeti söyleyiniz.

2-Peygamberin görevi ne idi.

3-Peygamberin görevi ile ilgili âyeti söyleyiniz.

4-Hz. Muhammed kendi kafasından mı peygamber oldu?

5-Peygamber, vahyi insanlara ulaştırmakla mı görevli idi?

6-Peygamber insanların örneği miydi?

7-Peygamberin bize iyilikleri var mıdır?

8-Peygamberin iyiliklerinden örnekler veriniz.

9-İnsanların doğru yoldan ayrılmamalrı için Peygamberimiz neleri bıraktı?

10-Peygambere karşı görevimiz var mıdır?

11-Peygambere itaat etmeyi kim emrediyor?

12-Peygamberer itaat Allah’a itaat mıdır?

13-Peygambere itaat etmenin anlamı nedir?

14-Peygamberin din adına verdiği her şeyi kabul etmeli miyiz?

15-İmanın tam olabilmesi için ne yapmamız gerekir?

16-Peygamber bizim için örnek midir?

17-Peygamber hangi konularda insanların örneğidir?

18-Peygamber olmasaydı biz tek başımıza Allah’a karşı kulluğumuzun ne olduğunu bilip yapabilir miyiz?

19-Kur’an Hz. Muhammed’i nasıl örnek gösteriyor?

20-Allah (cc) hangi konularda peygamber gibi yapmamızı istiyor?

21-Peygamber’e itaat etmekle ilgili başka âyetler araştırınız.

22-Peygamber’e itaat etmekle ilgili başka hadisler araştırınız.

 

OKUMA PARÇASI

Hz.Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:

Bir adam Peygamber’e (sav) gelerek:

-“Ben açlıktan ölüyorum” dedi. Peygamber derhal hanımlarından birine (adam gönderip yiyecek istedi). Ama hanımı:

-“Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki yanımızda sudan başka bir şey yok” diye cevap verdi. Peygamber bunun üzerine adamı diğer bir hanımına gönderdi. O da aynı şeyi söyledi. Peygamber sonunda:

-“Bu (bitkin) aç adamı kim misafir edip doyurursa Allah ona rahmet edecektir.” Ensardan Ebu Talha kalktı ve:

-“Ey Allah’ın Rasûlü, ben bu adamı misafir edebilirim” dedi ve adamı alıp evine götürdü. Evde hanımına demiş ki:

-“Yanında yiyecek bir şey var mı?” Hanımı;

-“Hayır sadece çocukların yiyeceği kadar bir şey var.” Bunun üzerine Ebu Talha:

-“Sen onları bir şeyle avut, sonra uyut. Misafirimiz girince ona sanki yiyormuşuz gibi görünelim. Misafir yemek için elini tabağa uzatınca lâmbayı düzeltmek üzere kalk ve lâmbayı söndür” diye söyledi. Kadın söylenenleri yaptı. Beraberce oturdular. Misafir yedi. Karı-koca geceyi aç geçirdiler.

Sabah olunca (misafir ve Ebu Talha) Peygamberin yanına geldiler. Peygamber (sav) Ebu Talha’ya:

-“Dün gece misafirinize olan davranışınız sebebiyle Allah Teâla razı oldu ve şu âyeti gönderdi:

“..Ve kendileri muhtaç olsalar bile, başkalarını kendi nefislerine tercih ederler.” (Haşr Sûresi, 9).” (Buharî, M. Ensar/10. Müslim, Eşribe/172 (2054))

 

 

 

  1. DERS: PEYGAMBERİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ 2

*Peygamberimizin Sünneti Nedir, Ona Uymak Zorunda mıyız?

*Peygamberimize Salavât Getirmek

*Peygambere İtaat Etmenin Faydaları

 

Bu dersi bitirdiğiniz zaman şu amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*Müslümanlığın Peygamberin sünnetine uymakla yaşanabileceğini öğrenmek,

*Peygamber’e karşı görevlerimizi listelemek.

*Peygamberimize salavât getirmenin önemini öğrenmek.

*Peygamber’e itaat etmenin insana neler kazandıracağını öğrenmek.

 

      4-Peygamberin Sünneti Ne Demektir, Ona Uymak Görevimiz midir?

         Hz. Muhammed’in sünneti, onun İslâm adına yaptıkları, söyledikleri ve yapılmasına izin verdikleridir.

         Onun sünneti, onun islâmí hayatıdır. Gittiği yol, yaşadığı örnek hayat ve peygamberliğidir. Onun sünneti Kur’an-ı Kerimin açıklaması, ya da uygulamasıdır. Onun ahlâkı Kur’an’ın insanlara emrettiği ahlâktır.

         Yukarıdaki âyetlerde geçtiği gibi, onun sünnetine uymak, onu izlemek, İslâmı yaşamada onu örnek almak Allahımızın emridir.

         O bugün yaşamadığına göre ona nasıl itaat edeceğiz? O’nun emirlerine nasıl uyacağız?

         Bugün, Peygambere itaat onun sünnetine (örnek yaşantısına) uymakla olur. Müslümanlığı O’nun gibi yaşamakla olur.

Peygamberimizin sünnetini nereden bileceğiz? O’nun Sünnetini  hadis kitaplarında, fıkıh, akaid, siyer kitaplarında bulabiliriz. Bazı Sünnetler asırlardan beri müslümanlar yaşayışlarında yer almaktadır.

         Mesela; abdest almak, dişleri temizlemek, banyo yapmak, farz ve sünnet namazları kılmak, temiz olmak, temiz elbise giymek, efendi ve edepli olmak, çocukları sevmek, yaşlılara hürmet etmek, insanlara faydalı olmak, misafirlere ikramda bulunmak, fitra vermek, bayram kutlamak, teravih namazı kılmak, mukabele okumak, hayır işlemek, peygambere salavat getirmek... vs.

Bütün bunlar peygamberimizin sünnetlerinden örneklerdir.

Müslümanlar İslâmdan sapmamak için hem Kur’an’a hem de Peygamberimizin yoluna uyarlar.

Peygamberimiz (sav) Vedâ (ayrılık) Hac görevini yaparken insanlara şöyle dedi:

         “...Size iki (önemli) şey bırakıyorum. Bu iki şeye sarılırsanız (ya da uyarsanız) doğru yoldan sapıtmazsınız: Birisi Allah’ın kitabı Kur’an, diğeri de O’nun peygamberinin Sünnetidir...” (Muvatta, Kader/2, 2/899)

         Kur’an, Peygamber’e itaat etmemiz gerektiğini şöyle açıklıyor:

         “Bununla beraber müslüman bir kadının veya müslüman bir erkeğin, Allah ve O’nun peygamberi bir konuda bir hüküm (karar) verdikleri zaman; o konuda kendi tercihleri (görüşleri) olamaz. Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan ederse (karşı gelirse), açık bir şekilde sapıtmış olur.” (33 Ahzâb/36)

        

      5-Peygambere Karşı Ödevlerimiz

         Peygamberimize karşı vazifelerimizi şöylece özetleyebiliriz:

1-O’nun Allah’tan getirip anlattığı her şeyi olduğu gibi kabul etmek,

“Ey iman edenler! Sizi, kendinize hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman Allah’a ve Peygambere uyun ve bilin ki Allah gerçekten kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten (kıyamette) O’nun huzurunda toplanacaksınız.”  (Enfal Sûresi, 24)

2-O’nun sünnetine uygun yaşamak, müslümanlığı onun gibi yerine getirmek,

3-O’nun öğrettiği ahlâkı örnek almak, güzel ahlâklı olmak,

4-O’nun gibi Allah yolunda çalışmak, çaba göstermek, cihad etmek,

5-O’nu canımızdan, anne-babamızdan ve dünyadaki her şeyden daha fazla sevmek,

         Peygamberimiz buyuruyor ki:

     “Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, hiç biriniz, ben ona babasından, çocuklarından daha sevgili olmadıkça gerçek müslüman olamaz.” (Buharí, Müslim)

         6-Onun adı yanımızda geçtiği zaman salavat getirmek. Çünkü bu Allah’ın emridir.

         “Gerçekten Allah ve O’nun melekleri peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Haydi siz de ona salavât edin...” (33 Ahzâb/56)

          Peygamberimiz (sav) de şöyle buyuruyor:

         “...Yanında adım geçtiği halde bana salavât getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.” (Tirmizî, Da’avât/110 (3539))

 

Salavât Örnekleri:

*Allahümme salli âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed.

*Allahümme salli âlâ Muhammedin ve âli Muhammed.

*Sallallahu aleyhi ve sellem.

*Aleyhisselâm.

*Allahümme salli âla seyyidinâ Muhammedin ve âlâ âli seyyidinâ Muhammed.

*Allahümme salli âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed, kemâ salleyte âlâ İbrahime ve âlâ âli İbrahím, inneke hamidün mecîd.

*Allahümme bârik âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed, kemâ bârekte âlâ İbrahíme ve âlâ âli İbrahím, inneke hamidün mecîd.

*Allahümme salli âlâ seyyidinâ, Muhammedin’in-nebiyyi’l-ümmiyyi ve âlâ âlihî ve sahbihi ve sellim.

        7-O’nun davasını savunmak, O’nu insanlara anlatmak, O’nu sürekli hatırlamak,

         8-Onun örnek hayatını (siyerini), sünnetini ve çalışmalarını kitaplardan (kaynaklardan) öğrenmek.

 

      6-Peygambere İtaat Etmenin Faydaları

         Şüphesiz müslümanlık Hz. Muhammed’in anlattığı ve öğrettiği dindir. Müslümanlık ancak Hz. Muhammed’e uymakla yaşanılır. Hiç kimse kendi kafasına göre bir müslümanlık uydurup, ona göre müslüman olduğunu söyleyemez. Böyle yapanlar kendilerini kandırırlar.

         Yukarıda geçtiği gibi, Hz. Muhammed’in görevi, Allah’ın bizden ne istediğini bildirmektir. O’na nasıl kulluk yapacağımızı, ölümden sonra neler olacağını açıklamaktır.

Peygamber’e uymadan, onun ahlâkını örnek almadan müslümanlık nasıl olabilir ki? Peygamberin yaptığı gibi yapmamak, insanı İslâmdan uzaklaştırır.Hz. Muhammed’e itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. (Nisa Sûresi, 80. Âli İmran Sûresi, 31-32) Allah’ın seveceği bir hayat yaşamış olur. Böylece kulluk görevlerini yapmış olur.

O’nu örnek alan, gerçek insanlığı bulur. Çünkü O, insanların en yücesi ve üstünüdür. O’na uyan güzelliklere kavuşur, kötülüklerden ve çirkinliklerden kurtulur. İnsanlar güzel ahlâkı, gerçek insanlığı, arzu edilen mutluluğu O’nu örnek almakla kazanabilirler. O zaten insanlara iki dünya mutluluğunun nasıl kazanılacağını öğretmek için gönderildi.

         O’na uyan, tutulacak bir etek, sarılacak bir kurtuluş ipi, örnek alınacak bir model, izinden gidilecek bir rehber, insanı asla bırakmayan bir dost bulmuş olur.

O’nun sünnetine uyan onun şefaatını kazanır. O’na itaat eden dünya ve ahiret mutluluğunu yakalar.

O, insanlık güzelidir. O, sevgililer sevgilisidir.

 

SORULAR:

1-Peygamberimizin sünneti O’nun İslâm adına yaptıkları mıdır?

2-Peygamberin Sünneti, O’nun bir insan olarak yaptıkları mıdır, yoksa İslâmı yaşayış biçimi midir?

3-Sünnet, aynı zamanda Kur’an’ın uygulaması mıdır?

4-Peygamberin sünnetine uymak Allah’ın emri midir?

5-O’nun sünnetine uymak gerekli midir?

6-Peygamber bugün yaşamadığına göre O’na nasıl itaat edeceğiz?

7-Peygamberimizin sünnetlerini nerden öğrenebiliriz?

8-Peygamberin sünnetlerinden örekler veriniz.

9-Müslümanların sapıtmamaları için ne yapmaları gerekir?

10-Peygamber Veda Haccında müslümanlara neleri bıraktığını söylüyor?

11-Kur’an, Peygamberin verdiği karar karşısında ne yapmamızı istiyor?

12-Peygamber’e karşı görevlerimiz var mıdır?

13-Enfal Sûresi 24. âyete göre msülümanların ne yapması gerekir?

14-O’nun sünnetine uymak müslümanlık görevi midir?

15-Peygamber’i örnek almalı mıyız?

16-Allah yolunda çalışmak aynı zamanda Peygamber’e karşı bir görev midir?

17-O’nu nasıl sevmeliyiz?

18-Bu konuyla ilgili hadisi söyleyiniz.

19-Peygamberin adı geçtiği zaman ne yapmalıyız?

20-Salavât nedir?

21-Peygamber’e salavât söylemeyi Kur’an da emrediyor mu?

22-Peygamber kendisi için salavât söylemeyenler için nbe diyor?

23-Salavât örnekleri söyleyiniz.

24-Peygamberin davasını savunmak O’na karşı bir görev midir?

25-O’nun hayatını öğrenmek müslümanlar için önemli bir vazife midir?

26-Msülümanluk nasıl yaşanılır?

27-İnsanlar kendi akıllarından din ve işbadet uydurabilirler mi?

28-Peygamber’e uymadan müslümanlık olur mu?

29-Peygamber’e itaat etmenin faydaları nelerdir?

30-Peygamber’e uyan müslüman neler kazanır?

31-Peygamber bizim için nasıl bir insandır?

32-O’nun sünnetine uyan ne kazanır?

33-Peygamber niçin gönderildi?

 

 

 

  1. DERS: KUR’AN-I KERİM’E KARŞI GÖREVLERİMİZ

*Mülüman Olarak Kur’an Karşı Görevlerimiz var mıdır?

*Kur’an’a Karşı Görevlerimiz.

*Kur’an Karşı Görevlerimizin Önemi.

 

Bu dersi bitirdiğiniz zaman şu amaçlara ulaşmanız beklenmektedir:

*Bir müslüman olarak Kur’an’a karşı da görevlerimiz olduğunu bilmek.

*Kur’an’a karşı görevlerimizi yapmanın aynı zamanda hem kulluk olduğunu, hem de müslümanlığın ancak bu şekilde yaşanabileceğin kavramak,

*Kur’an’ın sadece okunan değil, uygulanması gereken bir kitap olduğunu öğrenmek,

         Allahımız buyuruyor ki:

         “Haberiniz olsun ki bu Kur’an, insanları en doğru yola götürür ve güzel davranışta bulunanlara, büyük bir karşılık (ecir) verileceğini müjdeler. Ahirete inanmayanlara acıklı bir azap hazırlamışızdır.” (17 İsra/9-10)

     1-Kur’an-ı Kerim’e Karşı Görevlerimiz Var mıdır?

         Elbette vardır.

         Kur’an sıradan, basit ve değersiz bir kitap değildir. Kur’an çok değerli, çok yüce, çok şerefli ve Kerîm bir kitaptır. Eğer Kur’an’ı Allah (cc) dağlara göndermiş olsaydı, dağlar Allah kokusundan paramparça olurdu. (Haşr Sûresi, 21)

O, Muhammed’in sözü değil, Allah’ın kelâmıdır (sözüdür).

         O, Hz. Muhammed’e  vahy yoluyla (Cebrail aracılığıyla) geldi. Peygamberimiz de onu insanlara öğretti. Yalnızca öğretmekle kalmadı; onun içinde olan iman ilkelerine (imanın şartlarına) önce o Allah’ın istediği gibi iman etti. Sonra da Kur’an’daki hükümleri ve ölçüleri (emir ve yasakları) kendi hayatında uyguladı. İnsanlara örnek oldu ve diğer insanların da uygulamsı için çalıştı.

         Kur’an, Allah’ın insanlara gönderdiği en son hidayet rehberidir (en doğru yolu gösterendir).

         Kur’an, bize niçin yaratıldığımızı, ölünce nereye gideceğimizi, ölümden sonra bizi bekleyen hayatı anlatıyor. Kur’an, hayatımızın anlamını öğretiyor. Hayatı yaratan Allah’ı tanıtıyor. O’na karşı görevlerimizi bildiriyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösteriyor.

         Kur’an, Allah’ın sözünü dinleyenlere dünya da ve ahirette hangi güzelliklerin ve ödüllerin verileceğini müjdeliyor. Allah’ın sözünü dinlemeyenlerin alacağı karşılığı haber verip insanları uyarıyor.

         Kur’an bize Allah’ın emanetidir. Bu emaneti koruyanlar güzel insan olurlar. İslâmın insana kazandıracağı mutluluğa ulaşırlar. Çünkü İslâm insanları mutluluğa götürmek için geldi.

         İşte bu üstün emanete karşı müslüman olarak görevlerimiz vardır. Ona karşı görevlerimizin bir anlamı da Allah’ın sözünü dinlemek, O’nun bizim için uygun gördüğü ölçülere uymaktır.

 

      2-Kur’an-ı Kerime Karşı Görevlerimiz Nelerdir?

         1-Her şeyden önce onun, Allah’tan geldiğini, onun Allah’ın sözü olduğunu şüphesiz kabul etmek.

         “(Mü’minler, ey Muhammed) sana indirilene ve senden önce indirlenler (diğer kitaplara) inanırlar. Ahiret gününe de kesinlikle iman ederler.” (2 Bekara/4)

         2-Onun içindeki bütün âyetlerin birer iman şartı olduğunu bilip, hepsine iman etmek.

         3-Kur’an’ın doğru dediklerini doğru olarak, yanlış dediklerini yanlış olarak kabul etmek.

         4-Onun bize öğrettiği ölçülere uymak, yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamak.

         5-Onu çok okumak, manaları üzerinde düşünmek ve anlamaya çalışmak.

         6-Onu okumakla kalmamak, onun gösterdiğ  yoldan gitmek ve onun ahlâkıyla ahlâklanmak.

         7-Onun müjdelerine güvenmek, sakındırmasını ciddiye almak.

         9-Onu yüzünden okurken mümkünse abdestli olmaya çalışmak.

        10-Onu yerlere atmamak, yukarıda tutmak, yazısına saygı göstermek.

 

SORULAR:

1-Kur’an nasıl bir kitaptır?

2-Bütün insanlar biraraya gelseler Kur’an gibi bir kiatp yazabilirler mi?

3-‘Kur’an Peygamberimizin en büyük mucizesidir.’ Bunun anlamını  araştırınız.

4-Haşr Sûresi 21. âyeti söyleyiniz.

5-Kur’an’ı Hz. Muhammed mi yazmıştır?

6-Kur’an, Peygambere nasıl geldi?

7-Kur’an geklince Peygamber ne yaptı?

8-Kur’an yol gösteren bir kitap mıdır?

9-Kur’an bize neleri anlatıyor?

10-Kur’an bizi ne ile korkutuyor?

11-Kur’an bize nelerin müjdesini veriyor?

12-Kur’an bize Allah’ın nesidir?

13-Kur’an’a karşı görevlerimiz var mıdır?

14-Kur’an’a karşı ilk görevimiz nedir?

15-Kur’an’ın âyetleri imanın şartı mıdır?

16-Kur’an’ın her dediğine inanmalı mıyız?

17-Kur’an’ın emirlerine ve yasaklarına umak müslümanlık görevi midir?

18-Kur’an üzerinde düşünmek (tefekkür etmek) bir görev midir?

19-Kur’an ahlâkıyla hlâklanmak nasıl olur?

20-Kur’an’ın tehditlerine aldırmamanın sonucu ne olabilir?

21-Kur’an okurken abdest almak gerekli midir?

22-Kur’an’ın kendisine de saygı göstermek gerekir mi?

23-Kur’an karşı niçin sorumluyuz?

24-Müslümanın hayatında Kur’an’ın yeri nedir?

25-Kur’an’ı sadece okumak mı önemli, yoksa ölçülerine uymak mı önemli, tartışınız.

26-Kur’an’a nasıl saygı duymalıyız, tartışınız?

 

BİR HADİS:

Enes b. Malik’in anlattığına göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:

“Şu üç şey kimde bulunursa o imanın tadını tatmış olur:

1-Allah ve O’nun peygamberi ona her şeyden daha sevgili olmak,

2-Bir kimseyi Allah için sevmek,

3-Allah onu kafirliktan kurtardıktan sonra, tekrar inkârcı olmaktan ateşe atılacakmış gibi korkmak.” (Buharí, Müslim)

 

BİR HADİS:

Peygamberimiz (sav) buyuryor ki:

“...Dikkat edin, insan bedeninde  bir et parçası vardır. O iyi olursa bütün vücut iyi olur. O bozulursa bütün vücut bozulur. İşte o et parçası kalptir.” (Buharí, İman/39)

 

OKUMA PARÇASI

Hâris el-A'ver anlatıyor:

"Mescide uğramıştım, gördüm ki halk, Allah’ı anmayı terkedip boş konulara dalmış, konuşuyor. Hz. Ali’ye (ra) gidip durumu haber verdim. Bana:

-"Doğru mu söylüyorsun, öyle mi yapıyorlar?" dedi. Sonra de Ben:

-"Ben Resûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini işittim:

-"Haberiniz olsun bir fitne çıkacak!" Ben hemen sordum:

-"Bundan kurtuluş yolu nedir Ey Allah'ın Resûlü?" Buyurdu ki:

-"Allah'ın Kitabı (na uymak)dır. O'nda sizden önceki (milletlerin durumuyla ilgili) haber, sizden sonra (kıyamete kadar) gelecek fitneler ve kıyâmetin durumu ile ilgili haberler var. Ayrıca sizin aranızda (iman-küfür, taat-isyân, haram-helâl vs. nevinden) olacakların da hükmü var.

O, hak ile batılı ayırdeden ölçüdür. O'nda herşey ciddîdir, gâyesiz bir söz yoktur. Kim akılsızlık edip, O'na inanmaz ve O'nunla amel etmezse, Allah onu helâk eder. Kim O'nun dışında hidâyet (doğru yol) ararsa Allah onu saptırır.

O Allah'ın sağlam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir, O dosdoğru yoldur. O, kendine uyan nefislerine uymaktan, kendisini (okuyan) dilleri yanılmaktan korur. Alimler ona doyamazlar. Onun çokca tekrarı usanç vermez, tadını eksiltmez. İnsanı hayretlere düşüren üstün yönleri son bulmaz, tükenmez,

O öyle bir kitaptır ki, cinler işittikleri zaman şöyle demekten kendilerini alamadılar:

"Biz, hiç duyulmadık bir tilâvet dinledik. Bu doğruya götürmektedir, biz onun (Allah kelâmı olduğuna) inandık" (Cin 1).

Kim ondan haber getirirse doğru söyler. Kim onunla amel ederse sevaba kavuşur. Kim onunla hüküm verirse adaletle hükmeder. Kim ona çağrılırsa, doğru yola çağrılmış olur. Ey A'ver, bu güzel kelimeleri öğren."

(Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 14, (2908).)

 

 

 

  1. DERS: İSLÂMIN NİŞANLARINA KARŞI GÖREVLERİMİZ 1

                   *İslâmın Nişanları İslamın Bayrağıdır

                   *Camiilere Saygı İmandandır

                   *Ezana ve davetine saygı

                   *Kâbe’ye Saygı İmandandır

 

Bu dersin amaçları:

1-İslâmın şiarlarını (nişanlarını) tekrar hatırlamak.

2-İslâmın nişanlarına karşı görevlerimiz olduğunu hatırlamak.

3-Camilere karşı görevlerimizi öğrenmek.

4-Ezana karşı yapmamız gerekenleri öğrenmek.

5-Kâbeye karşı görevlerimizin ne olduğunu öğrenmek.

 

1-İslâmın Nişanlarına Karşı Görevlerimiz

İslâmın nişanları, İslamı tanıtan, müslümanlığı hatırlatan belirgin özellikler ve değerli şeylerdir. İslâm bunlara değer verdiği gibi, müslümanların bunlara saygı duymasını ve korumasını da istiyor.

Kur’an, bunlara ‘Allah’ın şiarları’ diyor. Yani Allah’ın değer verdiği ve Allah’ı hatılatan şeyler. Mesela, Mekkedeki Safa ile Merve tepeleri, Allah için kesilen kurbanlar gibi. (Bakınız: Bekara Sûresi, 158. Maide Sûresi, 2. Hacc Sûresi, 32.)

Aşağıdakiler İslâmın nişanı olarak sayılabilir:

1-Camiiler,

2-Ezan,

3-Kâbe ve Mescid-i Haram

4-Kurbanlar,

5-Bayramlar.

Müslüman, İslamın nişanı, alameti, özelliği olan şeyleri sever, saygı duyar, korur ve yaşatır.

 

2-Camiilere Karşı Görevlerimiz

         Mescidler veya camiiler, müslüman için ibadet yerleri, toplanma ve eğitim yerleridir. Müslümanın hayatı ile camii arasında sıkı bir bağ vardır.

         Mescidlerin süslenmesi, gösterişli olması önemli değildir. Önemli olan, oraların temiz ve bakımlı, içinde de İslamın anlatılması ve yaşanmasıdır. Müslümanlar da camilere takva ahlâkı üzere ve cemaat şuuruyla gitmeliler.

Peygamberimiz, daha Medine’ye gelmeden Kuba mescidini, Medine’ye gelince de ilk iş olarak Mescid-i Nebi’yi yaptırdı. Böylece müslüman bir toplumun hayatının ortasında ‘mescitler’in yer alması gerektiğini gösterdi.

         Camiilere karşı görevlerimiz şöyle özetlenebilir:

*Peygamberimiz (sav) gönlü mescide bağlı olan gençler övmüş, cemaatla namaz kılmayı teşvik etmiş, cemaatla kılınan namaz yirmiyedi kat daha sevap olduğunu söylemiştir. Onun için devaml camiiye gitmek, cemaatle namaza devam etmeliyiz.

İslâma göre cemaat olma çok önemlidir. Hatta Peygamberimiz iki müslüman bir araya gelse, hemen cemaat olun diyor.  (Buharí, Ez’an/35. İbni Mace, İ. Salat/44. 1/312. Nesâí, İmame/43-44.)

*Orada yüksek sesle konuşulmaz, çekişilmez, alış-veriş yapılmaz.

         *Mescidler, birer beytullahtır (Allah’ın evidir), ya da Kâbe’nin birer şubesidir. Öyleyse oralarda İslâmın dışında hiç bir şeyin hükmü olmamalıdır. (Cin Sûresi, 18)

         *Mescidler, takva üzerine kurulur. Öyleyse camiiler, gösteriş, övünme için ve belli bir görüşün değil, hepsi de İsklâmın camiileri olmalı.

         “Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve Ahiret gününe inanan, namazı gereği gibi kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imar ederler. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur.” (9 Tevbe/8)

         *Camiileri temiz tutmalı, hizmetlerine yardımcı olmalı ve eşyalarını kullanmamalı.

         *Camileri amacına uygun kullanmalı, korumalı ve gerekli yardımı yapmalı.

 

3-Ezana Karşı Görevlerimiz

         Ezan, müslümanları namaza davet eden önemli bir çağrıdır. Müslümanlar, hayatlarını namaz vakitlerine göre ayarlarlar. Ezan bu ayarlamayı sağlar. Müslümanlar ezanı duyarak hem namazlarını kılarlar, hem de hangi vakitte oladuklarını bilirler.

         Ezan aynı zamanda bir iman ilanıdır. Yani müslümanlar ezanla Allah’a iman ettiklerini, İslâmı din olarak seçtiklerini, Allah’tan başka tanrı tanımadıklarını duyururlar. Ezan okuyup insanları namaz kılarak kurtulmaya çağırırlar.

         Ezana karşı da görevlerimiz var:

         *Doğan çocukların sağ kulağına ezan, sol kulağına kâamet okunur.

         *Ezanın sözlerini ezberlemek, namazlarımızı ezanı duyar duymaz kılmak. Bulunduğumuz  yerde açıktan ezan oklunmuyorsa, kendimiz için ezan okumak.

         *Ezanla neler dediğimizin farkında olmak.

         *Ezandan sonra ezan duasını okumak.

Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:

“Müezzini işittiğiniz zaman siz de onun söylediklerini söyleyiniz, sonra da bana salat (salavât) okuyunuz. Kim bana bir salat okursa, Allah ona on salat verir (rahmet eder). Sonra benim için ‘vesile’ isteyiniz ki  o, Cennette, yalnızca Allah’ın bir kuluna verilecek bir makamdır. O kulun ben olmasını dilerim. Kim bana vesile isterse ona şefaat edilir.” (Müslim, Salat/7 (384). Ebu Davud, Salat,523. Buharí, Tirmizí, Nesâí, Muvatta, A. b. Hanbel, nak. Muh. İbni Kesir, 1/514)

         Ezan’dan sonra okunulan salavât, Peygamberimize ‘vesile’ isteme duasıdır. Bir hadiste şöyle buyuruluyor:

“Kim müezzini isittiği zaman; ‘Allahümme hazihi’d-da’veti’t-tâmmeti ve’s salâti’l-kâimeti, âti muhammeden el-vesilete ve’l-fazílete ve’d- deraceti’r-râfiateh, ve’b’ashu mekâmen mahmûden ellezi ve’addeh.’  (Ey Allahım, ey bu tam davetin sahibi, kılınan namazın sahibi, Muhammed’e -vesile- ve fazilet ver; onu, kendisine söz verdiğin üstün dereceye ve övülmüş makama ulaştır’ derse, Kıyamet gününde ona şefaat edilir.” (İbni Mace, Ez’an/4, (722). Buharí, Tirmizí, Nesâí, nak. Muh. İbni Kesir, 1/513)

         *Müslümanlar dünyanın her yerinde ezanı Arapça olarak okurlar. Çünkü o Arapçadır ve öylece kalacaktır.

 

SORULAR

1-İslâmın nişanları deyince ne anlaşılır?

2-İslâmın nişanlarını korumak müslüman için bir görev midir?

3-Kur’an, İslâmın nişanlarına ne diyor?

4-İslâmın nişanları olarak neler sayılabilir?

5-İslâmın nişanı olabilecek başka şeyleri de araştırınız.

6-Camiilerin müslümanlar için önemi nedir?

7-Camiilerin nasıl olması gerekir?

8-Peygamberimiz hicretten sonra niçin hemen bir camiiler yaptırdı?

9-Peygamberimiz mescidlere devam eden gençleri övüyor mu?

10-Cemaatle kılınan namaz daha mı faziletli?

11-Peygamberimizin cemaat olmaya önem verin diyor mu?

12-Camiilerde konuşma edebi nasıl olmalı?

13-Camiilere niçin beytullah denmiştir?

14-Camiiler, bütün müslümanlara mı ait olmalı?

15-Allah’ın mescidlerini kimler yapar ve korur?

16-Camiileri temzi tutmak onlara karşı bir görev midir?

17-Camiilere nasıl yardımcı olabiliriz?

18-Ezan nedir?

19-Ezanın önemi nedir?

20-Müslümanlar ezanla neyi duyururlar?

21-Yeni doğan çocuğun kulağına ne okunur?

22-Ezanla ne dediğimizi anlamak bir görev midir?

23-Ezan duasını okumak gerekir mi?

24-Peygamberimiz ezan duası hakkında ne diyor?

25-Hadiste geçen ‘vesile’ ne demektir?

26-Ezan duasını okuyunuz.

27-Ezan bir başka dilde okunabilir mi?

28-Kaamet nedir, nerelerde okunur?

29-Açıktan ezan okuma insana etki eder mi, tartışınız.

 

BİR HADİS

Ukbe İbnu Âmir (ra) anlatıyor: "Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resülullah'a (sav) geldim, ayakta halka konuşuyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim:

"-Güzelce abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın!"

(Bunları işitince kendimi tutamayıp:) "-Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi:

"-Az önce söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu'I-Hattâb'mış. O, sözüne devam etti:

"-Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti:

"Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehâdet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür’ derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer."  (Ebu Davud, Taharet/65, (169); Tirmizi, Taharet/41, (55).)

 

 

 

  1. DERS: İSLÂMIN NİŞANLARINA KARŞI GÖREVLERİMİZ 2

         *İslâmın Nişanları İslamın Bayrağıdır

         *Kâbe’ye Saygı İmandandır

         *Kurban, Müslümanı Allah’a Yaklaştırır

         *Bayramlar, İslâmî Hayatın Bir Parçasıdır

 

Bu dersin amaçları:

1-Kâbeye karşı görevlerimizin ne olduğunu öğrenmek.

2-Kurbana karşı görevlerimizi hatırlamak.

3-Bayramlarda neler yapmamız gerektiği hatırlamak.

4-İslâmın belli nişanları olacağının şuuruna varmak.

 

4-Kâbe’ye Karşı Görevlerimiz

Yeryüzünde Allah adına yapılan ilk mescid (mabed), Mescid-i Haram’dır (Kâbe’dir). (Âli İmran/96)

Kâbe, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail (as) peygamberler tarafından Allah’ın emriyle yapılmıştı. (Bekara/127)

 Kâbe, müslümanların kıblesi, Hacc yeri ve en güvenli mesciddir. (Âli İmran/97) Orası yeryüzünün en kutsal, en temiz, en değerli yeridir. Kâbe’nin diğer adı ‘Beytullah’tır. Yani Allah’ın evi. Allah’ın evi elbette değerlidir, saygıya layıktır.

Kâbe, İbrahim peygamberin emaneti, Tevhid dininin sembolü, İslâmın en önemli nişanı (şiarı), Allah’a en güzel ibadetin yapıldığı bir yerdir.

*Müslümanlar Kâbe’yi ve Mescid-i Haram’ı çok severler.

*Zengin oldukları zaman Hacca giderler ve istenildiği gibi hacc yapmaya çalışırlar. Abdestli ve temiz bir şekilde orayı tavaf ederler. Orada çok çok dua ve ibadet ederler.

*Namazlarda kıble olarak Kâbe’ye dönerler.

*Cahil insanların Kâbe hakkında söylediklerine gereken cevabı verirler.

         *Kâbe sevgisi insanları doğru yola götürür. Kâbe, bereket ve rahmet kaynağıdır. Bundan dolayı müslümanlar Kâbe’yi akıllarından çıkarmazlar.

 

5-Kurbana Karşı Görevlerimiz

         Allah rızası için kurban kesmek müslümanlar için bir ibadettir. Çünkü Allah (cc) insana verdiği malın az bir kısmını kendi rızası için fakirlere vermeyi emrediyor.

         Kurban, sığırlardan, davarlardan ve develerden olur. Gücü yetenler kurban kesebilir ve etinden kendisi yediği gibi, fakirlere ve dostlarına verebilir.

*Müslüman kurban keserek Allah’a yaklaşmaya, O’nun sevgisini kazanmaya çalışır. Yoksa onun amacı et yemek veya ziyafet değildir.

*Müslüman, malının en iyisinden kurban keser.

*Kurbanlık hayvana eziyet etmez, ona saygı duyar. Kurbanlık hayvanın ayrı bir değeri vardır.

*Kurban keserek Allah’ın rızasını arar. Çünkü müslüman, Allah’ın kendisine nasip ettiği malın küçük bir parçasını, yine Allah rızası için Zilhicce ayının 10. günü O’nun yolunda feda ediyor. Üstelik etini çöpe atmıyor, ondan faydalanıyor.

*Müslüman kestiği kurbanın etinden kendisi yediği gibi, bir kısmını da fakirlere veya dostlarına verir.

 

6-Bayramlara Karşı Görevlerimiz

İnsan yaratılışı gereği toplum halinde yaşamak zorundadır. İslâm, müslümanların cemaat, yani şuurlu bir toplum olmalarını istiyor. Bir arada yaşama bilinci; fedakârlığı, başkalarını da hesaba katmayı, insanların hakkına saygıyı, yardımlaşmayı öğretir.

         Müslümanların her zaman ve her yerde birliğe, cemaat olmaya ve yardımlaşmaya ihtiyaçları var. Hele hele müslümanlar, gayri müslimlein arasında yaşıyorlarsa daha fazla dayanışmalı, cemaat şuurunu daha da artırmalılar.

Müslümanları haftalık bayramları Cuma günü, yıllık bayramları Ramazan ve Kurban Bayramları, ömürlük bayramları ise haccdır.

*Bayramlar, müslümanların sevinçlerini paylaştıkları günlerdir. Sadece sevinçlerini değil, özlemlerini, kederlerini, acılarını paylaşırlar. Birbirlerinden haberdar olurlar. İhtiyacı olanı ziyaret eder, ihtiyacını karşılarlar.

*Bayramlar aynı zamanda şükür günlerdir. Müslümanlar bu bayramları hediye eden Allah’a şükrederler.

         *Bayram namazlarını camiilerde kılıp herkesle bayramlaşırlar.

         *Küçükleri sevindirirler, birbirlerine hediye verirler.

         *Büyükleri ziyaret edip, nasıl olduklarını sorrarlar ve bayramlaşırlar.

         *Aralarındaki anlaşmazlıklara son verip barışırlar. Kavgaları, çekişmeleri bir tarafa bırakırlar.

*Dostlarına, akrabalarına, hatta tanımadıkları müslümanlara bile yemek yedirirler, bir şeyler ikram ederler.

         *Nerede olurlarsa olsunlar, bayramları yaşatırlar, bayramlara uygun işler yaparlar.

         *Cuma namazlarına giderler, müslümanlarla görüşürler, onlarla kaynaşırlar. Çünkü cuma aynı zamanda müslümanların haftalık görüşmesi, birbirlerinden haber alma zamanıdır.

 

SORULAR

1-Yeryüzünde ilk mabed (mescid) neresidir?

2-Kâbe kimin tarafından yapılmıştı?

3-Bununla ilgili âyetleri araştırınız.

4-Kâbe’nin özellikleri nelerdir?

5-Kâbe ve çevresi güvenli bir yer midir?

6-Kâbe’nin çevresine niçin ‘Mescidü’l-Haram’ denilmektedir?

7-Kâbe’nin diğer adı nedir?

8-Kâbe, müslümanlar için neden bu kadar önemlidir?

9-Müslümanlar Kâbe’yi severler mi?

10-Hacca gidenler Kâbe’de ne yaparlar?

11-Kâbe’nin kıble oluşuyla ilgili âyet bulunuz.

12-Kâbe müslümanlara neler hatırlatır?

13-Kurban nedir?

14-Müslümanlar niçin kurban keserler?

15-Kurban hangi hayvanlardan olur?

16-Kurban kesmek müslümana ne kazandırır?

17-Müslüman kurbanlığa karşı nasıl davranır?

18-Kurban Allah’ın verdiği malın bir kısmını O’nun rızası için feda etmek midir?

19-Müslüman kurbanın etini ne yapar?

20-İslam müslümanlara cemaat olmayı ve birliği emrediyor mu?

21-Birlik olmanın faydaları nelerdir?

22-Cemaat olmak müslümanlara neler kazandırır?

23-Bayramlar, müslümanlarda birlik ruhunu ve cenmaat şuurunu canlandırır mı?

24-Bayramlar msülümanlar için ne ifade ederler?

25-Msülümanlar bayramları şükür zamanı olarak bilirler mi?

26-Bayramlara nasıl saygı gösterilir?

27-Bayramlar ziyaret ve hediyeleşme günleri midir?

28-Bayramlarda kimleri sevindirmeliyiz?

29-Başkalarına ikramda bulunmak iyi midir?

30-Bayramlarımızı yaşatmak için daha neler yapabiliriz, tartışınız.

 

OKUMA PARÇASI

Abdullah ibnu Ömer (ra) anlatıyor:

“Müslümanlar Medine’ye geldikleri zaman toplanıyorlar ve namaz vakitlerini birbirlerine soruyorlardı. Namaz için kimse çağırmıyordu. Bir gün bu konuda konuştular. Bazıları; ‘Hırıstiyanların çanı gibi çan kullanalım’ dedi. Bazıları; ‘Yahudilerin boynuzu gibi bir boynuz öttürelim’ dedi.

Hz. Ömer de ‘bir adam çıksa da namaz vaktinin geldiğini ilan etse’ dedi.

Peygamber (sav) Hz. Bilâl’e; ‘Ey Bilâl, kalk ve namaz vaktinin geldiği insanlara duyur’ dedi. (Buharî, Ezan/1. Müslim, Salat/1. Tirmizî, Salat/139 (190). Nesâî, Ezan/1)

 

Bir başka rivâyette şöyle deniliyor:

Ensardan bir adam gelerek; -Ey Allah’ın Rasûlü, Ben sizin (namazla ilgili) üzüntünüzü gördükten sonra ayrıldığım zaman rüyamda bir adam gördüm. Üzerinde yeşil renkli giysi vardı. Kalkıp mescidin üzerinde ezan okudu. Sonra biraz oturdu. Tekrar kalkıp aynı söylediklerini bir kere daha okudu. Ancak bu sefer ‘kad kâmeti’s-salah’ (namaz başlamıştır) cümlesini ekledi. Eğer halkın bana (yalancı demesinden) korkmasaydım, o zaman uyanık idim diyecektim’ dedi.

Bunun üzerine Peygamber; ‘Allah (cc) sana hayır göstermiş. Bilâl’e  söyle bu cümleleri söyleyerek ezan okusun’ dedi. Hz.Ömer:

-“Onun gördüğünü aynen ben de gördüm, ancak o anlatma işinde benden önce davranınca ben utandım (analatamadım)” dedi.

         Adam, anlattıkları arasında şunları söyledi: “Allahu ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber. Eşhedü en-lâilâhe illallah, eşhedü en lâilâhe illallah. Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah, eşhedü enne Muhammeden rasûlüllah. Hayye âla’s-salah, hayye âla’s-salah. Hayye âla’l-felah, hayye ala’l felah. Allahü ekber, Allahü ekber. Lâilâhe illallah.

         Sonra adam biraz bekletildi. Sonra adam tekrar aynı cümleleri söyledi ve Hayye ala’l-felah’tan sonra Kad kâmeti’s-salah cümlesini ekledi.  Peygamber (sav) adama;

“-Bunu Bilâl’e öğret.” Adam emri yerine getirdi ve Bilâl da ezanı bu şekilde okumaya başladı.” (Ebu Davud, Salat/28)