İslâm'da helâl - haram ölçüleri ve haram olan davranış, yiyecek, içecek ve inançlar hakkında bir ders.

Hüseyin K. Ece

İKRA-Genç Kızlar Grubu

Mart 2014 Amsterdam

 

I-HARAM

 

a- Haram Nedir?

Haram, sözlükte, yasaklama, mahrum etme anlamlarına gelir.

Haram, dince yapılması yasak olan şeydir. Herhangi bir şeyi yemek, bir fiili yapmak, bir davranışta bulunmak, bir sözü konuşmak dince yasaklanmış olabilir. Yükümlünün böyle şeylerden mahrum edilmesi, yani bunların ona yasak edilmesi ‘haram’ kelimesiyle ifade edilmektedir.

İslâm, inanan insanlara bir takım şeyleri yapmayı emreder, bir takım şeyleri yapmayı da yasaklar. Bunlara emirler ve nehiyler (yasaklar) denir. Yapılmaması istenen şeyler haram veya mekruhtur. Yapılması istenen şeyler de farz (vacip) veya sünnettir.

Kavram olarak haram; şari’nin (şeriat koyucunun) bir şeyin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı bir tarzda istemesidir.

İnsan dünyaya denenmek için gönderilmiştir. Kişi kendi isteği ile iyi veya kötü olabilir. İtaat edebilir veya isyan edebilir. İnanıp şükreden bir kul olabilir, inkârcı olup nankörlük yapabilir.

Rabbimiz (cc) insana iyiyi de kötüyü de Peygamberi ve Kitabı aracılığıyla bildirmiştir. Kur’an, doğruyu ve yanlışı göstermiştir. İnanan kimse, Kur’an’ın emir ve yasaklarını yerine getirmekten sorumludur. İman etmenin mantığı ve gereği, inanılan dinin hükümlerine uymaktır.

Rabbimiz kullarına bazı şeyleri yapmalarını, bazı şeyleri yapmamalarını söylüyor. Bu bir taraftan Allah’a bağlılığı, O’nu sevmeyi, O’na itaatı gösterdiği gibi, bir taraftan da yararlı şeyleri kazanmayı, zararlı şeylerden kurtulmayı da beraberinde getirir.

Allah (cc), insana faydalıyı emretmiş, zararlı olan şeyleri de yasaklamıştır. İslâmın bütün emirlerinde insan için fayda, bütün yasaklarında da insan için zararlar vardır.

Kişi emirlere uyduğu, yasaklardan kaçındığı müddetçe imanın gereklerini yerine getirmiş, Allah’a hakkıyla itaat etmiş, Allah’ın Rabliğini doğrulamış, kendini kötülüklerden arıtmış ve şeytanın yolundan ayrı olduğunu göstermiş olur.

Haramlar, insanları çirkinliklerden ve onları aşağılık şeylerden korumak için konulmuştur. Haramlara uyma şuuru kişiyi koruyan, kişinin nefsini temizleyen, kişiyi olgunlaştıran en güzel sebeptir.

 

b- Haramın Çeşitleri

Haramlar; ya ‘liaynihi haram’, ya da ‘ligayrihi haram’ şeklinde olurlar.

‘Liaynihi haram’; kendisinde bulunan bir zarar ve kötülük sebebiyle yasaklanmış şeydir. Ölü hayvanın etini yemek, zina etmek, içki içmek, hırsızlık yapmak, yalan söylemek gibi.

‘Ligayrihi haram’; kendisi esasen haram olmadığı halde başka bir sebep dolayısıyla yasaklanan şeylerdir.

Başkasının malını haksız yere yemek, cuma namazı saatinde çalışmak gibi. Ekmek yemek haram değildir, ama başkasının ekmeğini çalarak yemek helâl olmaz. Çalışmak haram olmadığı halde Cuma saatinde erkek müslümanların çalışması haram sayılmıştır. Çünkü o saat Cuma namazına aittir.

Bazı haramlar kesindir (kat’i haram). Kur’an ve hadislerde açık bir sözle haram olduğu belirtilmiştir. Bunu herkes anlar. Böyle bir haramı inkâr etmek kişiyi din çizgisinin dışına çıkarır.

Bazı haramlar ise kesin değildir (zanni haram). Bazı din alimleri (müctehidler) ellerindeki kaynaklara (delillere) göre bir şeye haram demiş olabilirler. Ama başkaları aynı kaynağı zayıf gördüğü için ona helâl diyebilir. Bu gibi haram kararlarında müctehid din alimlerinin görüşlerine baş vurmakta yarar var. Ancak onların ictihadlarını Kur’an ve hadislerde açık bir şekilde belli olan haram hükümleri gibi saymamak gerekir. Örneğin, bazılarına göre bütün deniz hayvanlarının etleri yenir, bazılarına göre ise balığın dışındakiler yenmez. Böyle bir durumda ictihadın birine doğru, diğerine Din’e aykırı denilemez. Müslümanlar, hangi müctehidin delilini daha kuvvetli bulurlarsa onun ictihadıyla amel edebilirler.

Müslüman haramlar konusunda titiz olan insandır. O haram olan bir davranışı yapmaz, haram bir şeyi yemez ve içmez, haram olan bir sözü konuşmaz.

Farzlara dikkat eder. Bilir ki farzları terk etmek de haramdır.

Haramlar, Allah’ın müslümanlar için çizdiği sınırlardır. Mü’min insan bu sınırları dikkatlice korur. (Tevbe 9/112) Allah (cc), insanlar için koyduğu sınırları (hududu) aşanları sevmemekte, onları Cehennem azabı ile tehdit etmekte, sık sık “Allah’ın sınırlarına tecavüz etmeyin” diye uyarmaktadır. (Nisâ 4/14. Bekara 2/229. Mücâdile 58/4, v.d.)

 

II-HELÂL

 

a-Helâl Nedir?

Sözlükte masdar olarak mübah, caiz ve serbest olmak, ruhsat vermek, Harem'den veya ihramdan çıkmak anlam­larına gelir. Helâl kelimesi isim olarak haramın karşıtıdır. (TDV İslâm Ansiklopedisi, 17/173)

Arap dilinde ‘halle’ fiil kökü, türevleriyle birlikte çeşitli anlamlar taşıyan zengin bir kullanıma sahiptir. Aynı kök­ten hulûl masdarı; borcun süresi bitmek, bir yere inmek, bir yerde oturmak, hâil masdarı; bir meseleyi ve­ya düğümü çözmek, halîl; oda arkadaşı, komşu, karı ve koca gibi anlamlara gelir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 4/204-205. Isfehânî, el-Müfredât, s. 182)

İslâma göre yapılmasında, yenilip içilmesinde, kullanılmasında, söylenilmesinde sakınca (vebâl) olmayan her şey ‘helâl’ sınırları içerisindedir. Helâl bu açıdan mübahtan daha kapsamlıdır. Helâl karşılığında ‘hıll’ kelimesi de kullanılmakta­dır. (Âli İmran 2/93. Mâide  5/5)

Kur’an, helâl kelimesini türevleriyle birlikte hem sözlük anlamıyla, hem de terim anlamıyla elli yerde kullanmaktadır. Hadislerde de yine sözlük ve terim manasıyla kullanılıyor. 

 

b-Helâlle ilgili diğer kavramlar

Alâeddin es-Semerkandî, fiil olması bakımından hüküm­lerin niteliklerini haram, muharrem, mahzûr, menhî ve mekruh ile bunların karşıtı olarak helâl, muhallel, mübah, me'zun, mutlak ve meşru şeklinde iki ana kategoriye ayırır. (TDV İslâm Ansiklopedisi, 17/175)

Muhallel; helâl kılınan, me’zun; yapılmasına veya kullanılmasına izin verilen (Yûnus  10/59), mutlak; serbest bırakılmış, meşru’; akla ve şeriate uygun olan, İslâmın ölçülerine uyan demektir.

Dinen yapılmasında, yenilip içilmesinde, kullanılmasında ve konuşulmasında sakınca olmayan şeyler hakkında ‘caiz’ kelimesi de kullanılır. Bir şey hakkında ‘bunu yapmak dinen caiz değildir’ demek, o şeyin haram, mekruh veya sakıncalı, şüpheli olduğuna delalet eder. (TDV İslâm Ansiklopedisi, 17/176)

Mübah: Bu kelimenin aslı ‘ibâha’dır. ‘İbâha’, sözlükte; bir şeyin yapılması veya terkedilmesi arasındaki hükümdür.  Bu şeriatın, mükellefi (yükümlüyü), yapılması veya yapılmaması arasında serbest bıraktığı, yapılmasında veya terkedilmesinde bir vebal (sakınca) olmayan işler hakkındaki hükmüdür. (M. Ebu Zehra, Fıkıh Usulü, s.50)

Mübah olan işleri yapanlar bir sevap almadıkları gibi bir günah da kazanmazlar. Ancak bazı mübahları yapmak insana sevap kazandırabilir. Meselâ yeme içme ve sporu daha iyi ibadet edebilmek, Allah yolunda daha iyi çalışabilmek amacıyla yapmak gibi. (Ece, H. K., İslâmın Temel Kavramları, s:  432)

Kur’an helâl yiyecekleri nitelemek üzere ‘tayyib’ (çoğulu: tayyibât) kelimesini kullanıyor. Burada bu yiyeceklerin hem temiz olduklarına, hem de onları yemenin helâl olduğuna işaret vardır. (Bekara 2/57, 172. Nisâ 4/160-161. Enfal 8/26)

İnfak (Allah yolunda harcama) sadece temiz/helâl (tayyib) şeylerden yapılır. Allah (cc) haram ve pis olan şeyleri infak olarak kabul etmez.  (Bekara 2/267)

 

c-Helâlle ve haramla ilgili Kur’anî ölçüler

İnsanlara bazı şeylerin helâl bazı şeylerin haram edilmesi, dünya imtihanının bir gereği, hayr ve şer ile denenmenin bir sonucudur. (Enbiya 21/35)

İnsanın önüne çok geniş bir mübah (helâl) alanı açılmaktadır. Bu ‘helâl alan’da hayatı en güzel bir biçimde yaşayabilmek için bazı kurallara uymak, bazı yasaklardan kaçınmak gerekir. Haramlar, insan için çizilmiş güvenlik ve tedbir sınırlarıdır. ‘Helâl’ bırakılıp, haram olan şeyler yenir, içilir ve yapılırsa; insan hem günah kazanır, hem de ıslah (düzgün/maslahata uygun) olan hayatı fesada çevirir, tekâmülün önüne engel koymuş olur.

 

1-Helâl rızkı tercihi imandan kaynaklanır

İman helâli gerektirir. Mü’minler, helâl yoldan kazanırlar, helâl yerlere harcarlar, helâl yiyecekleri yerler, helâl içecekleri içerler, helâl davranışlarda bulunurlar, helâl eğlenceleri yaparlar; kısaca helâl anlayışı üzerine hayatlarını sürdürürler. Helâl ile Allah rızasını isterler.

Kur’an şöyle diyor: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.“ (Bekara, 2/168. Bir benzeri:  Bekara, 2/172)

Allah (cc) İsrailoğullarına temiz ve helâl rızıklardan yemelerini emretmişti. (A’raf 2/160, Bir benzeri; Tâhâ 20/81) Bütün peygamberler ve iman edenler de helal rızıktan yemekle emrolundular. (Mâide 5/88. Nahl 16/114. Mü’minûn 23/51)

Prensip olarak Allah (cc) insanları temiz ve helâl olan şeylerle rızıklandırıyor. Ya da insanların helâl olan kaynaklardan beslenmelerini, helâl olan işlerle meşgul olmalarını uygun görüyor. (Mü’min 40/64)

 

2-Eşyada aslolan ibâhedir

İslâm’a göre eşyada asıl olan mübah (helâl) olmadır. Bir şeyin yapılması, yenilmesi, kullanılması, söylenmesi açık deliller ile haram kılınmamışsa, o dinen helâldir. Ancak o şey hakkında şer’î (din açısından) bir yasak varsa, ya da zararlı olduğu anlaşılırsa, o zaman helâl olmaktan çıkar.

Haram veya günah olan şeyler helâl olanlara göre daha azdır. İnsanlara bazı şeylerin helâl bazı şeylerin haram edilmesi, dünya sınavının bir gereğidir. Hayr ve şer ile denenmenin bir sonucudur. (Enbiyâ 21/35)

İnsanın önüne çok geniş bir mübah (helâl) alanı açılmaktadır. Bu ‘helâl alan’da hayatı en güzel bir biçimde yaşayabilmek için bazı kurallara uymak, bazı yasaklardan kaçınmak gerekir. Haramlar, insan için çizilmiş güvenlik ve tedbir sınırlarıdır. ‘Helâl’ olanlar bırakılıp, haram olan şeyler yenir, içilir ve yapılırsa; insan hem günah kazanır, hem de en güzel bir şekilde (sulh halinde) olan hayatı fesada çevirir, tekâmülün önüne engel koymuş olur.

Tekrar ifade edelim ki insanlara bir şeyi ‘helâl’ veya ‘haram’ yapma yetkisi yalnızca Allah’a aittir. Peygamberler, ya vahiyle bildirilen haram ve helâli açıklarlar, ya da vahyin kapalı bıraktığı şeyleri yine vahiy doğrultusunda insanlara bildirirler. Onların haram kıldıkları da tıpkı Kur’an’ın haramları gibidir. (Ebu Dâvud, Sünne/no: 4604. İbni Mâce, Mukaddime/2 no: 12. Tirmizî, İlim/10 no: 2663)

İslâm fıkhında, Kitap ve Sünnet’te açıkça belli olmayan haramlar ve helâllar hakkında yapılan ictihadlar, haram ve helâli tesbit etme, mü’minleri haramlardan koruma gayretidir. Müctehidlerin ictihadları akide yönünden bağlayıcı değildir ama Sünnet’te yeterince açık olmayan ve orada yer almayan, ya da daha sonradan ortaya çıkan konuların çözümünde onlara ihtiyaç vardır.

Ancak böyle bir durum olmadan, Allah’ın ve O’nun peygamberinin koyduğu çok açık haram ve helâl ölçülerini tanımayarak, İslâmın haramlarını helâl sayanlar, ya da başka otoritelerin İslâma aykırı koydukları haram ve helâl ölçülerini kabul edenler, hevalarını veya başka şeyleri ilâh haline getirirler. Bu gibiler Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen zalimlerdir, fasıklardır. (Mâide 5/45, 47) Kendi hevalarından yeni şeriat ve din uyduranlardır. (Şûra 42/21)

Kur’an şöyle diyor:

“De ki: ‘Allah’ın kulları için çıkardığı zineti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?…” (A’raf 7/32)

Kur’an’a göre Allah’ın ve O’nun adına hareket eden Peygamberin haram kıldıklarından başka haram olmaz.  (En’am 6/145)

Bu açıdan bakıldığı zaman, eşyada, yani insanların geçim vasıtaları olan eşya, bitki, meyve, ve yiyeceklerde, hatta kullanılan yöntem ve tekniklerde aslolan mübahlıktır. Ancak şeriatın bir açık delili veya bu delile bağlı olarak yapılacak kıyas ile bazı şeylerin haramlığı söz konusu olur.

Yerde ve gökte yaratılanların -haram kılınanlar hariç- hepsi de insanlar içindir. (Bekara 2/29)

Mü’minler, helâl yoldan kazanırlar, helâl yerlere harcarlar, helâl yiyecekleri yerler, helâl içecekleri içerler, helâl davranışlarda bulunurlar, helâl eğlenceleri yaparlar; kısaca helâl anlayışı üzerine hayatlarını sürdürürler. Helâl ile Allah rızasını isterler.

 

3-Temiz şeyler helâldir

Allah (cc), insanlara bütün temiz şeyleri helâl, pis (rics ve necis) olan şeyleri de haram kılmıştır. (Mâide 5/5, 157)

Elbette pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir. Kötü ve pis olan şeyler haram, temiz ve iyi olan şeyler de helâldir. “... pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir)...” (Mâide 5/100)

Nitekim Allah (cc) müslümanları (Nisâ 4160. Mâide 5/1,4,5. Enfal 8/26), İsrailoğullarını (Yûnus 10/93. Câsiye 45/16), bütün insanları (İsra 17/70. Mu’min 40/64. Nahl 16/72) temiz rızıkla rızıklandırdığını söylüyor.

 

4-Helâl haram koyma yetkisi Allah’ındır

İslâma göre bir şeyin ‘helâl’ veya ‘haram’ olmasının hükmü insan aklına veya insanlar tarafından meydana getirilmiş otoritelere bağlı değildir. Hiç kimse kendi kafasından ‘şu helâldır, bu haramdır’ deme hakkına sahip olamaz. Hiç bir otorite sahibi de kendi anlayışına göre helâl ve haramlar tesbit edip insanlara dayatamaz.

Haram kesin bir yasaktır. ‘Helâl’ ise sonuna kadar bir serbestliği ve sakıncasızlığı anlatır. İnsanlar için faydalı ve zararlı nice şeyler vardır. Zararlı olan şeyleri bilip insanlara yasaklayan, ya da onları belli konularda serbest bırakan; ancak insanlardan daha iyi bilen, insanlardan daha yüce olan bir makam olmalıdır.

Bir başkası için yasak hükmü koymak, onlara bazı emirler vermek; ya da bazı konularda onları serbest bırakmak; bir gücü, bir otoriteyi, bir üstünlüğü ifade eder. Yasak koyan veya emir veren, diğerlerine nisbeten biraz daha üstün bir konumdadır. İnsanların kul olmaları açısından birbirlerine bir üstünlükleri yoktur.

Öyle ise onların bir kısmının diğerleri için -İslâmın belirlediği şekilde- haram ve helâl ölçüsü koyması doğru değildir.

Bu hak yalnızca insanın asıl sahibi ve onun üzerinde sonsuz, sınırsız ve mutlak otoritesi olan Allah’a aittir.

“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolaysıyla: ‘şuna helâl, buna haram’ demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.” (Nahl 16/116)

İnsana düşen, kafasına estiği gibi, işine geldiği gibi ‘helâl’ ve ‘haram’ ölçüsü uydurmak değil, Rabbin ölçülerine teslim olup, ‘helâl’ olan şeyleri yapmak, haramlardan uzak kalmaktır. Çünkü güzel olan bir hayat ancak ‘helâl’ olan şeyleri yapmakla sağlanır.

Hz. Muhammed (sav) şöyle buyuruyor: "Helâl Allah'ın kitabında helâl kıldığı şeyler, haram da Allah'ın kitabında haram kıldığı şeyler­dir. Hakkında hüküm belirtmediği hu­suslar ise sizin için affettiği şeylerdir." (Tirmizî, Libâs/6 no: 1726. İbni Mâce, Et’ime/60 no: 3367)

Kur’an kendilerine gore helâl ve haram hükmü koyanları kınıyor. (Yunus, 10/59)

Müslümana düşen, kafasına estiği gibi, işine geldiği gibi ‘helâl’ ve ‘haram’ ölçüsü uydurmak değil, Rabbin ölçülerine teslim olup, ‘helâl’ olan şeyleri yapmak, haramlardan uzak kalmaktır. Çünkü güzel olan bir hayat ancak ‘helâl’ olan şeyleri yapmakla sağlanır.

Peygamberler, ya vahiyle bildirilen haram ve helâli açıklarlar, ya da vahyin kapalı bıraktığı şeyleri yine vahiy doğrultusunda insanlara bildirirler. (A’raf 7/157. Tevbe 9/29)

Peygamber’in (sav) haram kıldıkları da tıpkı Kur’an’ın haramları gibidir. Peygamber (sav) buyuruyor ki: “Dikkat edin, bana Kitap ve onun bir misli verildi. Dikkat edin, karnı tok bir adamın koltuğuna yaslanarak size: ‘Bu Kur’an’a uymanız gerekir. Onda helâl bulduklarınız helâl, haram bulduklarınız haramdır (başka kaynağa ihtiyacınız yoktur)’ demesi yakındır. Dikkat edin Allah elçisinin haram kıldıkları, Allah’ın haram kıldıkları gibidir.” (Ebu Dâvud, Sünne/5 no: 4604. İbni Mâce, Mukaddime/2 no: 12. Tirmizî, İlim/10 no: 2663)

İslâm fıkhında, Kitap ve Sünnet’te açıkça belli olmayan haramlar ve helâllar hakkında yapılan ictihadlar, haram ve helâli tesbit etme, mü’minleri haramlardan koruma gayretidir.

 

5-Herhangi bir kimsenin veya otoritenin haram veya helâl hükümlerini İslâmın ölçülerine zıt olmasına rağmen kabul etmek, onları Rabb olarak tanımak anlamına gelir.

Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:

“Onlar hahamlarını ve rahiplerini ayrı rabbler edindiler. Meryem oğlu Mesih’i (İsa’yı) de. Oysa kendilerine tek ilâh olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti. O’ndan başka ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları şeyden uzaktır.” (Tevbe 9/31)

Cahiliyye döneminde cömertliği meşhur Hatem Taî’nin oğlu Adiyy bir gün boynunda altından bir haç asılı olduğu halde Peygamberimizi ziyarete geldi. Kendisine Adiyy b. Hatem’in geldiği haber verildi. Rasûlûllah (sav) o sırada bu âyeti okuyordu. Orada söylenenleri duyunca dedi ki; “Ben yahudileri ve hırıstiyanları tanırım, onlar hahamlarına ve papazlarına ibadet etmiyorlar.” Peygamberimiz buyurdu ki; “Evet, onlar (onların önünde secde ederek) ibadet etmiyorlar, fakat onlar halka bir şeyi helâl veya haram kılıyorlar, halk da din adamlarının bu hükümlerini kabul edip uyuyorlar. İşte onları Rabb haline getirmenin manası budur.” Sonra Peygamberimiz onu İslâma davet etti, o da müslüman oldu. (İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 2/137)

İnsanlara bir şeyi haram veya helâl yapma yetkisi yalnızca onları yaratan ve onları Ahirette hesaba çekecek olan Allah’a aittir. Kur’an’ın ve Sünnet’in açık ölçülerini bir tarafa atıp, onların var olan hükümlerini reddederek; başka güç merkezlerinin ölçülerini kabul etmek, sonra da o ölçülere uygun davranmak, iman iddiası ile bağdaşmaz. Böyleleri Allah’ın yanında başka otoriteleri de rabb haline getirmiş olurlar.

 

6-Haramı helâl saymak ciddi bir hatadır

Öncelikle Allah’ın koyduğu haram sınırlarını gözetmek bunu yapanlar için hayırlıdır. (Hac 22/30) Allah’ın ve Rasulünün koyduğu helal-haram ölçülkerine inanmamak, onları kabul etmemek, karşı gelmek, beğenmemek imana yakışan bir tavır değidir.

Hatta âyete göre Allah’ın ve Rasulü’nün haram saydıklarını haram kabul etmemek yerine göre savaş sebebidir. (Tevbe 9/29)

 

7-Helâli haram yapmak da hatadır

İslâmın haram kıldığı bir şeyi helâl saymak büyük bir hatadır, Allah’ın hükümlerine korkusuzca karşı gelmektir. Ancak helâl kıldığı şeyleri insanlara haram saymak bundan daha büyük bir hatadır. Allah’ın kulları için helâl kıldığı, meşru hale getirdiği bir şeyi birileri haram kılamaz, onu insanlara yasaklayamaz. Bunu yapanlar, ya da yapmaya kalkışanlar haddi aşmış kimselerdir.

“De ki: ‘Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti?’ De ki: ‘O, dünya hayatında mü’minlerindir, Kıyamet günü de yalnız onlarındır.’ İşte biz, bilen bir topluluk için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.”  (A’raf 7/32)

 Başka bir âyette şöyle deniliyor:

Ey iman edenler! Allah’ın size helâl ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, sınırı aşmayın. Doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez. Allah’ın size verdiği rızıktan temiz ve helâl olarak yiyin. İnandığınız Allahtan korkup-sakının.” (Mâide 5/87-88) (Tirmizî, Tefsir/6 no: 3054, 5/255)

Helâli haram kılmanın yanlış olduğu konusunda titiz olan Kur’an, hz. Peygamber’e bile; Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?... ” (Tahrim 66/1) diyor.

Müslümanlara da şöyle deniliyor: “Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.” (Mâide 5/87)

Allah’ın kendilerine helâl olarak verdiği, ya da yemelerine izin verdiği temiz yiyecekleri haram sayanlar kınanmıştır. (En’am 6/140, 143, 144)

 

8-Helâlin çerçevesi daha geniştir

Mübahın/helâlin alanı oldukça geniştir. Haramlar sayılı, mübahlar/helâller ise sayısızdır. İslâmın çizdiği bu geniş alan, müslümanlar hakkında bir rahmet, din ve dünya işlerinde bir kolaylıktır Kimsenin bu geniş alanı daratma hakkı yoktur. İslâmı bir haramlar listesi haline getirmek, İslâma iyilik değildir. Buna karşılık, açık hükümlere rağmen her şeye mübah damgasını vurup haramın sınırlarını zorlamak da yanlıştır.

Kur’an bir şeye haram demek konusunda çok titiz olunmasını emrediyor. (A’raf 7/32)

 

9-Bir şeyin haram oluşu pis ve zararlı oluşuna göredir

Şâri’ (Kur’an ve Sünnet) bir şeyin haram olduğunu açık ve anlaşılır bir şekilde söylemişse o haramdır. Kur’an, “Bugün size iyi ve temiz (nimetler) helâl kılındı.” (Maide, 5/5) dediğine göre pis, zararlı, imana yakışmayan, Allah’ın razı olmadığı şeyler haramdır. Temiz, faydalı ve ziynet eşyası (süs, geçim ve fayda sağlayan şeyler) niçin yasak olsun ki. Bütün bunlar dünya hayatının süsüdür. (Kehf 18/46)

 

10-Şüpheli şeylerden kaçınmak gerekir

Kur’an “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme....” (İsrâ 17/36) diyor. Öyleyse bir şey hakkında kesin bilgi olmadan, Kur’an ve Sahih Sünnetten bir delil olmadan helâl ve haram hükmü vermek doğru değildir. İnsan yanılabilir. Ya da “madem ki hakkında açık bir haram hükmü yok, öyleyse o helâldir, bir sakıncası yoktur” deyip bir çok şeyi yemek veya yapmak da takvaya uymaz. Çünkü en azından şüphe vardır.

Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Şüphesiz helâl belli, haram da bellidir; fakat aralarında birta­kım şüpheli şeyler vardır ki onları insanlardan birçoğu bilmez. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa dinini ve ırzını korumuş olur..." (Buhârî, İmân/39 no: 52, Büyû’/2 no: 2051. Müslim, Müsâkât/107-108 no: 1599. Ebû Dâvûd, Büyû’/3 no: 3329)) 

 

İSLÂMDA BELLİ BAŞLI HARAMLAR

 

a-Allah (cc) hakları konusunda haramlar

1-Şirk koşmak

2-Riya göstermek, yani gösteriş için ibadet etmek

3-Allah’tan ümit kesmek

4-Dini zorlaştırmak

5-Kurtulmuşluk iddiası, kesinlikle cennetlik olduğu veya kendisinden sorumluluğun kalktığı iddiası

6-Allah hakkında yanlış düşünmek

7-Allah’ın hükmettikleri ile hükmetmemek

8-Allah’a ve Peygamberine iftira etmek

9-Put yapmak, putçuluk yapmak

10-İbadetten kaçınmak ya da istenildiği gibi ibadet etmemek

11-Allah’ı unutmak, O’ndan gafil olmak

12-Nimetlere şükretmemek (nankör olmak)

 

b-Yiyecek ve içeceklerle ilgili haramlar

1-Allah adıyla kesilmeyen hayvanların etlerini yemek

2-Leş ve kan yemek

3-Domuz eti yemek

4-Haram kılınan diğer hayvanların etlerini yemek

5-Şarhoşluk veren bütün içkiler (hamr-alkol)

6-İçki yapma, ticareti, aracı olmak

7-Uyuşturucunun her çeşidini kullanmak

 

c-Giyim ve süste haramlar

1-Saf ipek ve altın erkeklere haram

2-Kadının erkeğe erkeğin kadına benzemesi

3-Tesettüre uymayan her türlü elbise

4-Başka dinlerin dini kıyafetleri

5-Elbise ile kişbirlenmek, hava atmak

6-Dövme, diş inceltme, estetik ameliyat, peruk tatmak

7-Açılıp saçılmak, aşırı süslenip bunları yabancılara (mahrem olmayanlara) teşhir etmek

8-İsrafın her türlüsünü yapmak

9-Altın ve gümüş kap kullanmak

10-Süs için heykel bulundurmak

11-Köpek beslemek

 

d-Kazançta haramlar

1-Sağlam bir adamın çalışmaması

2-Dilencilik

3-Haram işlerde kullanmak üzere bazı bitkileri yetiştirmek

4-Hileli mal satmak

5-İnsanları bir şekilde aldatmak

6-Sahte belge ile kazanç sağlamak

7-Harama sebep olan bütün kazançlar (Kumarhane, meyhane işletme, fuhuş yolları gibi)

8-Heykel, haç put gibi şeyleri yapıp satmak

9-İçki, uyuşturucu imal etmek, satmak, aracı olmak

10-Karaborsacılık yapmak

11-Aşırı fiyata mal satmak

12-İslama ve müslümanlara zarar verecek işlerde çalışmak

13-Şüpheli şeyleri satmak, alış verişte insanları kandırmak

14-Aldığı borcu zamöanında vermemek, inkar etmek

15-Ölçü ce tartıda hile yapmak

16-Hırsızlık malını bile bile almak

17-Faizin her türlüsü,

18-Çalışanın ücretini vermek veya geciktirmek

 

e-Evlilik hayatında haramlar

1-Helâl evlilik dışı bütün işilişkler ve zina

2-Yabancı birisi ile başbaşa kalmak,

3-Karşı cinse şehvetle bakmak

4-Aynı cinsten kişilerin ilişkisi

5-Dinen evlenilmesi yasak olan biriyle evlenmek

6-Süt açısından mahrem olan biriyle evlenme

7-Müslüman bir kadının gayr-i müslim biriyle evelnemsi

8-Müslüman bir erkeğin putperest biriyle evlenmesi

9-İki kız kardeşle aynı anda evlenmek

10-İki mahrem ile aynı aynda evlenmek

11-Evli bir kadınla boşanmadan veya kocası ölmeden evlenmek

12-Fuhuşla geçinen kimselerle evlenmek

13-Geçici nikahla para karşılığı evlenmek

14-Müslüman erkeğin dörtten fazla kadınla evlenmesi

15-Karı-koca sırları ifşa etmek (evin dşına çıkarmak)

16-Zaruret olmaksızın çocuk aldırmak veya çocuk düşürmek

17-İslamın izin vermediği boşanma (talak) yapmak

18-Aybaşı halindeki kadını boşamak

19-Boşanmış hanımına hala hükmetmeye kalkışmak

20-Eşlerin birbirlerine zarar vermesi

21-Eşlerin görevlerini bilerek ihmal etmesi

22-Çocukları kötü eğitmek

 

f-Anne-baba ve çocuklar arasındaki haramlar

1-Nesebi inkar etmek

2-Evlatlık edinmek, başkasının çocuğuna benim çocuğum demek

3-Başka birinin tohumu ile ilkah (döllenme-tüp bebek) yaptırma

4-Her ne sebeple olursa olsun çocukları öldürmek

5-Çocuklar arasında ayrım yapmak

6-Anne-babaya karşı gelmek

7-Anne babaların çocuklara zulmetmeleri

8-Anne babaya küfretmek-sövmek

9-Yakın akraba ile ilişkileri haksız yere kesmek

 

g-İnanç ve ibadetle ilgili haramlar

1-Hurâfelere, batıl (yalan ve uydurma) şeylere iman etmek

2-Kâhinlere (gaypten haber verenlere) inanmak

3-Fal bakmak, fallara inanmak

4-Sihir yapmak ve yaptırmak

5-Uğursuzluğa inanmak ve buna karşı bir şeyler yapmak (nazarlık asmak, tüstü yaptırmak gibi)

6-Kâfirlerin inançlarını, ibadet ve ahlaklarını taklid etmek, onlara benzemeye çalışmak

6-Allah’ın düşmanlarıyla dostluk kurmak

7-Peygamberin emirlerine karşı gelmek

8-İnsanlardan bazılarının olağustü güçlere sahip olduğuna inanmak

9-İbadeti küşümsemek, tembellik göstermek

10-Günahları önemsememek, gönül rahatlığı ile onları yapmaya işlemeye devam etmek

11-Türbelerden, yatırlardan, ölmüşlerden medet ummak

 

h-Müslümanın genel hayatında haramlar

1-Irkçılık, kavmiyyetçilik (asabiyye) yapmak, yani kenid etnik kökeniyle övünmek; başka ırkları, etnik kökenleri kötülemek, nefret etmek.

2-Kumar ve şans oyunları oynamak. Bunlardan kazanılan paralar da haramdır

3-Dansetmek, erkek kadın karışık oynamak

4-Çıplak resimlere, filimlere, yapımlara bakmak, onların ticaretini yapmak

5-Başkalarıyla alay etmek

6-Kötü lakap takmak

7-Gıybet etmek,

8-Hakkında bilgisizce kötü zan beslemek (yargısız infaz yapmak)

9-Suç araştırmak, gizlice gözetlemek (tecessüs)

10-Koğuculuk, laf götürüp getirme

11-Başkasının iffetine, ırz ve namusuna göz dikmek, söz ile zarar vermek

12-Adam öldürmek

13-İntihar etmek

14-Rüşvet almak ve vermek

15-İsraf etmek veya cimri olmak

16-Zalim olmak, işkence etmek

17-Hak yemek, hakların sahibine ulaşmasına engel olmak

18-Adaletten ayrılmak, kendi adamını kayırmak

19-İnsanların ortak kullandıkları şeylere zarar vermek, zimmetine geçirmek

20-Anlaşmazlıklara, mahkemelerde yalancı şahitlik etmek

21-İnsanlara iftira atmak, küfürle, sapıklıkla itham etmek

22-Komşu haklarını ihlal etmek

23-Kibirli olmak, kendini beğenmek

24-Mal ile, servet veya makamla şımarmak, bunları insanlara karşı kullanmaya kalkmak

25-Hased etmek, kıskanmak

26-Zayırları ezme, sömürme, istismar etme, kandırma

27-Yetimi hor görme, malını hile ile yeme

28-Emanetlere hıyanetlik etmek

28-Vakıf mallarını haksızca yemek, yanlış harcamak

29-Boş, lüzümsuz sözlerle, eğlencelerle meşgul olmak

30-Sözünde durmamak, anlaşmalara uymamak

31-Çirkin, kaba, diksindirici davranışlar sergilemek

32-İnsanlar arasında fesat çıkarmak, tabiatı kirletmek

33-Katı kalpli olmak (merhametsizlik)

34-Zulme rıza gösterme, zalime ses çıkarmamak, ya da onlara yardımcı olmak