Fil Sûresinin tefsiri etrafında bir online ders.

Hüseyin K. Ece

03 Mayıs 2020

Selam-Dortmund

  • بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
  • أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ {1} أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ {2} وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً أَبَابِيلَ {3} تَرْمِيهِم بِحِجَارَةٍ مِّن سِجِّيلٍ {4} فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَّأْكُولٍ {5}‏
  • “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile...
  • 1-Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?
  • 2-Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı?
  • 3-Üzerlerine sürü sürü (ebâbil) kuşlar gönder(me)di (mi?)
  • 4-(Bu kuşlar) onlara ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar atıyorlardı.
  • 5-Sonunda onları yenmiş ekin yaprağı yapıverdi.”
  • Sûrenin konusu:
  • 1-Fil Ordusunun Kâbe’yi Yıkmak İstemesi,
  • 2-Allah’ın O’nu Ebabil Kuşaları İle Koruması,
  • 3-Bazı Suçluların Dünyada İken Cezaya Çarptırılmaları,
  • Sûrenin kimliği:
  • Mekke’de indirilmiştir
  • 5 âyettir
  • Resmi sıralamada 105, iniş sırasına göre 19. sûredir
  • Hümeze Sûresinde geçen, mal biriktirme tutkunları ve kendilerinden başka adam tanımayan küstah ve alaycı tavırlılar gibi Ebrehe de Hutame’ye atılacaktır.
  • Sûrenin nüzûlü:
  • Sûre Hz. Muhammed’in doğumundan elli gün önce meydana gelen Fil Olayı’ndan bahsediyor,
  • İsmini bu olaydan aldı.

 

  • بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
  • أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ {1}
  • “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile...
  • 1-Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?
  • أَلَمْ تَرَ görmedin mi, yani haberin yok mu?, duymadın mı, gözünde canlandırabilir misin? Olay peygamberin doğumundan önce olduğu için görmesi mümkün değildi.
  • كَيْفَ nasıl
  • رَبُّكَ senin Rabbin
  • بِأَصْحَابِ الْفِيلِ Fil ashabına/arkadaşlarına/ordusuna
  • Fil ashabı denilmiş, filin orduya değil, ordunun file nisbet edilmesi ‘Kâbe’ye saldırmaktan ısrarla kaçınan fil, ordudan ve ordunun komutanından daha akıllıydı imasını taşıyor olabilir.
  • Fil olayı
  • Yüzyılın son yarısında Habeşistana bağlı Yemen valisi Ebrehe, ticaret ve ilgi açısından altarnatif olsun diye San’a’da buyük ve görkemli bir kilise yaptırdı.
  • Bu kilisiye karşı yapılan hakareti bahâne ederek o zamana göre en güçlü sayılacak, fillerle desteklenen bir ordu hazırladı.
  • Mekke’ye yürüdü. Maksadı Kâbe’yi yıkmak
  • Ancak ebâbil kuşlarının attığı pişmiş taşlarla ordusu perişan oldu, yenilmiş ekin tarlasına dönüştü.
  • Bundan dolayi 570 miladi yıla o zaman ki araplar ‘Fil Yılı’ Pek çok olayı buna göre tarihlendirdiler.
  • Bu müdaheleden kurtuldukları için Mekkelilere ‘ehlullah’ yani Allah’ın ehli, Allah’ın ev halkı unvanı verildi.
  • أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ {2}
  • 2-Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı?
  • Kurdukları tuzağı altüst etmedi mi?
  • أَلَمْ يَجْعَلْ kılmadı mı, yapmadı mı?
  • كَيْدَهُمْ ْ oyunlarını, tuzaklarını
  • فِي تَضْلِيلٍ şaşkınlığa düşürmek, alt üst etmek
  • Ebrehenin bahanesi ticaret idi, ama aslında Kâbe’ye düşmanlık besliyordu
  • Keyd kelimesi onun gerekçesinin arkasında hiç de hoş olmayan sinsi amaçlar yattığını ifade ediyor.
  • Allah (cc) kendisine ait şeylere tuzak kuranların tuzaklarını boşa çıkarır, kurdukları tuzağa kendileri düşerler.

ذَلِكُمْ وَأَنَّ اللّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ {18}

“İşte durum bu: (Allah, mü’minleri güzel bir şekilde dener). Bir de Allah, kâfirlerin tuzağını zayıf düşürendir.” (Enfal 8/18)

  • وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً مِّن بَعْدِ ضَرَّاء مَسَّتْهُمْ إِذَا لَهُم مَّكْرٌ فِي آيَاتِنَا قُلِ اللّهُ أَسْرَعُ مَكْراً إِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ {21}

“Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki ayetlerimiz hakkında onların bir tuzağı vardır. De ki: Allah'ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar.” (Yûnus 10/21)

  • Fil ordusunun Fâtır 43 sözü edilen durum gelmiş, yıkmaya geldikleri Kâbe’nin yanında kendileri yıkıldılar.
  • اسْتِكْبَاراً فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلاً وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلاً {43}
  • “Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.” (Fatır 35/43)

 

  • Ebrehe o zamana göre güçlü bir ordu kurdu. Ama şu hakikatten habersizdi:
  • ذَلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ {52}
  • “(Yusuf dedi ki):  Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını (herkesin)  bilmesi içindir.” (Yûsuf 12/52)
  • لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلاَّ كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاء لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلاَّ فِي ضَلاَلٍ {14}
  • “Gerçek dua ancak O’nadır. O’ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı hâlde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kâfirlerin duası daima boşa çıkar.” (Ra’d 13/14)
  • Kendi gücüne güvendi, Allah’ın gücünü hesaba katmadı
  • Burda Allah, kendisini hesaba katmayanlara Ebrehe örneği ile bunu hatırlatıyor
  • Ki onun adı planlarını boşa çıkardı, kendisi ve ordusu şaşkınlık denizine yuvarlanmıştı
  • Buna göre, Hakka karşı duranlar er veya geç yaptıklarının karşılığını alırlar.
  • Bu gerçek bugün de aynıdır
  • Sûre hakkı savunanları motive ediyor, desteklenecekleri müjdeleniyor
  • Hakkı destekleyenlerin destekcisi hakikatin sahibi olan Allah’tır.
  • يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ {7}
  • Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” (Muhammed 47/7)

 

  • وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً أَبَابِيلَ {3}
  • 3-Üzerlerine sürü sürü (ebâbil) kuşlar gönderdi.
  • وَأَرْسَلَ ve gönderdi
  • عَلَيْهِمْ ْ üzerlerine
  • طَيْراً kus, uçuşan varlik, haşarat
  • أَبَابِيلَ ebabil, grup grup, katar katar
  • Burada fil ordusuna yukarıdan saldırıldığı açık
  • ‘irsal’ Allah’a nisbet edilirse yücelik ifade eder.
  • Gönderilenler uçusan varlık olduğuna göre işlemin yukarıdan olduğu açık
  • Mufessirler, طَيْراً - tayran’ı kuş diye tefsir ediyorlar. Kuşlarla verilen ayrıntılı bilgileri isbat etmek zor.
  • Ebâbil Türkcede bir kuş cinsi
  • Âyette grup grup, bölük bölük, kalabalık, sürüler halinde, katar katar demektir
  • Tayran kuş ise burada müthiş bir hakikat var: Allah (cc) güçlü fillere karşı çok güçsüz kuşlarla helâk etti. Zira onları Allah gönderdi, görevlendirdi.
  • ‘Tayr’ sinekten kuşa her uçan varlığa denir. Kanatlı olması şart değildir. En’am 38 de ayrıca kanat zikrediliyor.
  • “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.” (En’am 6/38)
  • Burada ilahi bir mudahele soz konusudur. Olaganust.
  • Yerlerin ve goklerin ordulari Allah’indir
  • هُوَ الَّذِي أَنزَلَ السَّكِينَةَ فِي قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوا إِيمَاناً مَّعَ إِيمَانِهِمْ وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيماً حَكِيماً {4}
  • “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fetih 48/4)
  • وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزاً حَكِيماً {7}
  • “Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fetih 48/7)
  • وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَاناً وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلاً كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ {31}
  • “Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.” (Müdessir 74/31)
  • Zımnen: Allah kimsenin bilemeyeceği bir ordu ile fil ordusunu perisan etti.
  • تَرْمِيهِم بِحِجَارَةٍ مِّن سِجِّيلٍ {4}
  • 4-(Bu kuşlar) onlara ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar atıyorlardı.
  • تَرْمِيهِم atıyorlardı
  • بِحِجَارَةٍ taş
  • مِّن سِجِّيلٍ şiddet, sert, katı, kiremit gibi serttleşmiş taş, dünya seması
  • فَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ مَّنضُودٍ {82} Hud 11/82
  • لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ {33} Zariyat 51/33 sertleşmiş taş
  • A’raf 7/133 kova anlamındaki ‘secl’ köküne nisbetle azabın yukarıdan asağıya doğru kovalar dolusu, sert taşlardan oldu
  • ‘Tescil’ kalıbından geliyorsa mana; adresi tesbit edilmiş, tescillenmiş taşlar, ‘siccîn’e benzediği için de azaplarının yazılı olduğu taşlar şeklinde anlaşılabilir. (İslâmoğlu M. Hayat Kitabı Kur’an 2/1304)
  • Belli ki uçan varlıklar yukarıdan aşağıya sert taşlar attılar

 

  • فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَّأْكُولٍ {5}‏
  • 5-Sonunda onları yenmiş ekin tarlasına çevirdi
  • فَجَعَلَهُمْ ْ kıldı, yaptı
  • كَعَصْفٍ asf, kirip dökme, eğip bükmek, ekin yaprağı, taze yaprak, tane
  • مَّأْكُولٍ yenmiş
  • Ebrehe ve ordusu azaptan kurtulamamış, atılan taşlar yüzünden yenilmiş ekin yaprağı gibi oldular
  • İbretler ve dersler
  • Söz konusu edilen ihtimaller kelimelerin anlam zenginliğinden kaynaklanıyor
  • Göklerin ve yerin ordularının sahibi hakka karşı tuzak kuranların tuzağını başlarına geçirdi
  • Kuvvet ve kudret O’na aittir (Buhârî Ezan/7. Müslim Salat/12)
  • Azabın niteliği üzerinde kafa yormak gereksiz
  • Çünkü azap hak edenlere farklı şekillerde gelebilir.
  • Azabın gelmesini önlemek iman edip onun gereğini yapmakla mümkün.
  • Allah (cc) adına fedakârlık yapanlar yardıma ve desteğe kavuşurlar
  • Hakkın düşmanları her zaman Ebrehe’nin cezasına benzer sonuçla karşılaşırlar.
  • Sûre, ilk müslümanlara yalnız bırakılmayacakları mesajı veriyor.
  • Muhataplara siz de Ebrehe gibi yapmayın diye uyarılıyor.
  • Kâbe’ye düşmanlığın sonucu budur. Ve bu hüküm her devir için geçerlidir.
  • Kâbe’nin değeri çok yücedir. Ebreheler ona zarar veremez.
  • Sûre Mekkelilere Ebrehe’nin bu başarısız saldırısını hatırlatıp Hak davete karşı ebrehelikten sakındırıyor
  • Zira Allah’a karşı güç gösterisine kalkışmak ‘yenilmiş bir ekine dönmektir’

 

  • ARAŞTIRINIZ:
  • 1-Fil sahiplerinden maksat kimlerdi?
  • 2-Ebâbil ne demektir?
  • 3-Siccîl ne demektir?
  • 4-Fil olayının asıl kahramanı kimdi ve ne yapmak istiyordu?
  • 5-Ebrehe, nasıl bir hazırlık yapmıştı?
  • 6-Ebrehe, Kâbe’yi yıkmaya güç yetirebildi mi?
  • 7-Ebrehe ve ordusu nasıl mağlup oldular?
  • 8-‘Asf-ı me’kûl’ ne demektir?
  • 9-Fillerin küçücük kuşların attığı taşlarla helâk edilmesini düşününüz,
  • 10-Bu olay Peygamber zamanında biliniyor muydu?
  • 11-Bu olayın Kureyşlilere hatırlatılmasındaki amaç ne olabilir?
  • 12-Bu olay ile bir adı da ‘beytullah’ olan insan kalbi arasında bir ilişki kurulabilir mi?
  • 13-‘Beytullah’ olan kalbi neler veya kimler yıkmak istemektedir?
  • 14-Günümüzde Ebreheler var mıdır, neler yapmak istiyorlar?