Abese Sûresi tefsiri etrafında bir online ders

Hüseyin K. Ece

18 Ekim 2020

01 Rebiu’l-evvel 1442 Zaandam

Selâm-Dortmund

 

Yukarıda insanın nasıl yaratıldığına bakması istenirken, gelecek âyetlerde rızkının nereden geldiğine, neler olduğuna, bunları kimin yarattığına bakması, düşünmesi isteniyor.

  • فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ ﴿٢٤﴾
  • اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ ﴿٢٥﴾
  • ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ ﴿٢٦﴾
  • فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ ﴿٢٧﴾
  • وَعِنَباً وَقَضْباًۙ ﴿٢٨﴾
  • وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ ﴿٢٩﴾
  • وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ ﴿٣٠﴾
  • وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ ﴿٣١﴾
  • مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ ﴿٣٢﴾

24﴿ İnsan yediğine bir bakıp düşünsün!

25﴿ Biz bolca su indirdik.

26﴿Sonra toprağı uygun şekilde yardık.

27﴿ Oradan taneler bitirdik.

28﴿ Üzüm ve sebze (otlak);

29﴿ Zeytin ve hurma;

30﴿ Gür ağaçlı bahçeler;

31﴿Meyveler ve çayırlar;

32﴿Sizin ve hayvanlarınızın yararı (için).

18.ve 20. âyetlerde insanın yaratılışı ile ilgili ilâhi lütuflardan söz edilmişti. Burada ise insanın çevresinde olan ve hayatını devam ettirebilmesi için gerekli, ama mutlaka faydalı nimetlerden bir kısmı sayılıyor.

Bunun iki amacı var: 1-Allah’ın kudretine ve ikramına vurgu yapmak, böylece muhatabın iman etmesini, iman etmişse bunu güçlendirmesini sağlamak,

2-Bu lütuf ve ikramlardan dolayı nimetin sahibini tanıyıp şükretmesini, emirleri yerine getirmesini sağlamak.

Burada kâinat kitabının bir kısmına, özellikle bitkilerin gıda oluşuna dikkat çekilerek, nankör kimselerin aldırmamaızlığı gözler önüne seriliyor.

Kur’an’daki “yakından uzağa anlatım metodu” burada da var. Âyet nankör insana önce kandi yaratılışı ardından da gıdalar ve tabiattaki muhteşem dönüş hatırlatılıyor, bunlara alıcı gözle bakılması isteniyor. (Okuyan, M. Kur’an-ı Kerim’den Mesajlar, 4/130)

 

  • فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ ﴿٢٤﴾

·24﴿ İnsan yediğine bir bakıp düşünsün! Ya da yiyeceğinin kaynağına dönüp bir baksın.

Allah’ın emrettiklerini yapmayan insan, nasıl yaratıldığına, sonra da yiyeceğine de baksın. Faydalandığı nimetlerin de Allah’ın kudreti ve takdiriyle nasıl yavaş yavaş yenecek hâle geldiğini düşünsün.

Kim olursa olsun insanoğlu, yani âdemoğlu, hayatını devam ettiren her türlü yiyeceğin nereden nasıl geldiğine, kendisi için gıda oluncaya kadar hangi aşamalardan geçtiğine ve kendisi için nasıl besin olduğuna bir baksın. Hem bunu yapan Yüce Kudreti anlasın, hem de şükretsin.

فَلْيَنْظُر “baksın” demektir. Bakmaktan gelir. Bu kelime içinde nceleme, araştırma anlamlarını da barındırır. 

Kur’an’da iki yerde benzeri var:

  • فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ ﴿٥﴾
  • خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ ﴿٦﴾

Tarık 86/﴾5﴿ İnsan neden yaratıldığına bir baksın.

6﴿ O, atılan bir sudan yaratıldı.

  • اَفَلَا يَنْظُرُونَ اِلَى الْاِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ۠ ﴿١٧﴾

Ğâşiye 88/17-20﴿ Peki insanlar devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı?

Ğâşiye’nin bu bölümünde öldükten sonra dirilmenin imkansız olduğunu iddai edenlere Kur’an bir kaç soru ile cevap veriyor. Verilen örneklerin üzerinde ve onları var eden ilahi gücü düşünmelerini istiyor. Elbette kâinattaki her şey Allah’ın yüce kudretini gösterir.

Vahyin ilk muhatapları deveye önem verir, ona sahip olmak isterlerdi. Onlar devenin özelliklerini de en iyi bilen kimselerdi. Kur’an bundan dolayı söze onun yaratılışına dikkat çekerek başlıyor.

Burada her ne kadar önce deveden söz edilse de bu sadece bir örnektir. Asıl maksat ise insanlar için benzer şekilde değer ifade eden canlısıyla cansızıyla çeşitli nimetleri yaratmış olan Allah’ın üstün gücünü ve lutufkârlığını, öldükten sonra dirilmenin mümkün olduğunu hatırlatmaktır. (Komisyon, Kur'an Yolu (DİB), 5/611)

 

  • اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ ﴿٢٥﴾

·25﴿ Muhakkak Biz bolca su indirdik.

Ya da elbette Biz suyu döktüçe döktük, akıttıkça akıttık.

Önceki âyetle birlikte düşünürsek; “nankör insanlar gıdasının oluşmasını sağlayan suyu nasıl bol bol  akıttığımızı düşünsün”

Burada suyu akıtmayı ifade eden fiil ile onun mutlak mef’ulu birlikte kullanılmış. Bu kullanım manayı te’kid eder.

  صَب Fiilinin bir kaç anlamı var. Burada suyu dökmek, akıtmak manasında. Dolaysıyla âyet yağmurun Allah tarafından bolca yağdırıldığını hatırlatıyor.

Allah her canlıyı sudan yarattığını söylüyor. (Enbiyâ 21/30)

Kur’an’da bir çok yerde suyu yaratanın, yağmuru indirip onunla bitkilere can verenin, böylece suyun hayat kaynağı olduğunu ve onu ikram edenin Allah olduğu hatırlatılıyor. (Yûnus 10/24, 31. Neml 27/60. Ankebût 29/63. Hacc 22/45. Hadid 57/20)

Bu durum Nebe’ Sûresinde şöyle anlatılıyor:

  • وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجاًۙ ﴿١٤﴾
  • لِنُخْرِجَ بِه۪ حَباًّ وَنَبَاتاًۙ ﴿١٥﴾
  • وَجَنَّاتٍ اَلْفَافاًۜ ﴿١٦﴾

·14-Ve sıkıştırılmış bulutlardan şırıl şırıl akan su indirdik.

15-Onunla taneler ve bitkiler bitirip,
16-sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye.”
Suyun gökten bolca indirilmesi Allah’ın kudretini gösterdiği gibi, kaynaklardan gözelerden şarıl şarıl, asırlardan beri tükenmeden akan sular da O’nun kudretini ve ikramının boyutunu gösterir. O kaynakların suyu hangi havuzdan geliyor ki kimbilir kaç asırdan beri aktıkları halde o havuzun suyu bir türlü bitmiyor.

Ya yağmur yağmasa, ya kaynak suları çekilse… Düşünmesi bile insanı dehşete düşürür.

  • قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ ﴿٣٠﴾

Mülk 67/30-“De ki: Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?”

  • ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ ﴿٢٦﴾

·26﴿Sonra yeri uygun şekilde yardık.

Nebe’ Sâresinde ‘linuhrice’ ifadesi burada ‘şakaknâ’ ve bir sonraki âyette ‘enbetnâ’ fiilleriyle karşılanıyor.

    شَق Fiili de çok anlamlı bir fiildir. Burada bir şeyi yarmak, yeri sürmek anlamında.

Âyetin başındaki ‘sümme-sonra’ edatı, yerin (ya da toprağın) yarılmasının yağmurun yağmasından sonra olduğunu gösterir. Toprağın yarılması da, su ile buluşan tohumun toprağın altında filizlenmesi, sonra yeri yararak ortaya çıkmasıdır. Bu işlem insanlar tarafından ekilen tohumlarla olabilir, insan müdahelesi olmadan da gerçekleşir. (Okuyan, M. Kur’an-ı Kerim’den Mesajlar, 4/131)

Bu gerçek başka bir âyette şöyle ifade ediliyor:

  • وَالَّذ۪ي نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍۚ فَاَنْشَرْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۚ كَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ ﴿١١﴾
Zuhruf 43/11﴿ “Gökten ölçülü olarak su indiren de O’dur. Bununla ölü bir beldeye yeniden hayat veririz. İşte siz de böyle diriltilip çıkarılacaksınız.”

Allah (cc) Abese 27-31. âyetlerinde bazı gıdalara, meyvelere ve onların yetiştiği bağ veya bahçelere  işaret ediyor.

  • فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ ﴿٢٧﴾

·27﴿ Oradan dâneler bitirdik.

Allah (cc) yerin bitki bitirmesini, tahıl vermesini kendine nisbet ediyor. Yere de, tohuma da, onların hayat kaynağı suya da bu özellikleri veren ve onların ölçüsünü (kaderini) koyan O’dur.

نْبَتْ   Fiili, ekinin, tohumun bitmesi, gelişmesi demektir. Bunun if’al kalıbı; enbete; yerin bitki bitirmesi, nebat vermesi, otun, sebzenin bitmesi anlamında.

حَبا   Dâne, tohum, başaktaki tâne demektir. Hem ürünün tohumunun, hem de ondan meydana gelen meyvenin ortak adıdır.

Bu kelime sevgiyi de anlatır. Mahbûb olan Allah (cc) sevgisini eseri olarak varlıkları yarattı. Onun muhabbeti olmasaydı hiç bir habbe canlanamazdı.

  • وَعِنَباً وَقَضْباًۙ ﴿٢٨﴾

·28﴿ Üzüm ve sebze.

عِنَباً  üzüm, demektir. Bazı âyetlerde a’nab şeklinde çoğul geçiyor.

قَضْباًۙ   Sadece burada geçiyor. Aslında bu dal budak salmış ağaç demektir. Bazı tefsirciler ise buna yonca veya ekin anlamı verirler. (Taberî, Camiu’l-Beyan, 12/449. Zemahşerî, el-Keşşaf, 4/690. Şevkânî, Fethu’l-Kadir, s: 1860) 

Bu kelimenin insan yiyeceği olarak sebze anlamı da taşır. Otlak, çayır, ekin manasına gelen ebb bu kısmın sonunda ayrıca geldiği için, kabz’ı sebze olarak anlamak daha isabetli görünüyor. (Okuyan, M. Kur’an-ı Kerim’den Mesajlar, 4/132)

O indirilen su ile dâneler çıkaran Allah (cc) üzüm ve sebze de bitiriyor.

Dahası var:

  • وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ ﴿٢٩﴾

·29﴿ Zeytin ve hurma;

 نَخْلاًۙ  Hurma demektir.

Allah gökten indirdiği su ile zeytin ve hurma da bitiriyor. Âyet bunların ağaçlarını veya yetiştikleri bağları da kasdetmiş olabilir.

  • وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ ﴿٣٠﴾

·30﴿ Gür (sık) ağaçlı bahçeler;

حَدَٓائِقَ  Hadika’nın çoğulu, bahçeler demek. Etrafı çevrilmiş bahçeye de hadika denililir.

غُلْباًۙ  ğalibe fiilinin masdarı. Bu da bir yerin ağaçlarının sık ve çok olmasını ifade eder. Buna göre âyet iri ve sık ağaçların bulunduğu bahçeler ve ormanlar anlamına gelir. 

  • وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ ﴿٣١﴾

·31﴿Meyve ve çayır. Ya da meyveler ve çayırlar, otlaklar.

  فَاكِهَةًMeyve demektir ama bütün meyve türlerini ifade eder.

Kur’an’da çok geçer. Çoğulu ‘fevakih’ ise üç ayette geçer. (Mü’minûn 23/19. Saffât 37/42. Mürselât 77/42)

اَباًّۙ   Kur’an’da sadece burada geçiyor. Farklı anlamlar verilse de bir sonraki ayette ‘en’am-hayvanlar’ kelimesi gereği, hayvan yiyeceği, ot, çayır demek daha uygun. Fakihe insan yiyeceği olarak anlaşırlırsa, ebb de hayvan yiyeceği olarak anlaşılabilir.

Demek ki Allah (cc) bütün canlıların rızıklarını var etti, ediyor. (Okuyan, M. Kur’an-ı Kerim’den Mesajlar, 4/133)

Üzüm, zeytin ve hurma meyva olmasına rağmen burada meyva anlamındaki ‘fakihe’ tekrar ediliyor. Yani bu sayılanlardan başka, ilk muhatapların bildiği veya bilmedikleri meyvalar kasdedilmiş olabilir.

Bütün bunlar kimin için yaratıldı, var edildi?

  • مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ ﴿٣٢﴾

·﴾32﴿Sizi ve hayvanlarınızı faydalandırmak için.

مَتَاعاً   Fayda demektir. Daha çok dünyevi hazları ifade eder. Meta’ denilen şeyler az bir geçimliktir, sürekli değildir, değerli de değildir.

Bir çok âyette dünya hayatının az bir met’a olduğu söyleniyor. (bkz: Âl-i İmrân  3/185. Nisâ  4/77. Yûnus  10/23. Ra’d  13/26. Hadîd  57/20 v.d.)

Yağmur veya su ile ilgili bu hatırlatmalardan maksat öncelikle Allah’ın gücünü ve ikramının bolluğunu hatırlatmaktır. Ayrıca insanlara, Allah’ın kendilerini yeniden yaratmaya gücünün yeteceğini bildirmektir. Nasıl ki yağmur yağınca cansız zannedilen toprak ve o toprağa atılan tohum canlanıp ürün veriyorsa, insan da zamanı gelince yeniden can bulacak. Ölüden diri çıkarak Kudret (Âli İmran 3/27) bunu da yapabilir.

Öyleyse insan bu gerçeği bilmeli, ona göre davranmalı.

Yukarıdan beri birbirine bağlı olarak anlatılanlar, verilen örnekler sonuçta öldükten sonra dirilmenin gerçekliğine işaret ediyor. Bu bir anlamda âhireti inkâr edenlere bir uyarıdır.

Zira Kur’an’da Allah’a imandan sonra en çok üzerinde durulan âhiretin kabul edilmemesi bir kişi ve toplum için büyük bir felakettir.