Kıyâme Sûresi tefsiri etrafında bir online ders

Hüseyin K. Ece

13 Aralık 2020

29 Rebiu’l-âhir 1442 Zaandam

Selâm-Dortmund

 

﴿75﴾ سُورَةُ الْقِيٰمَةِ    ﷌

  • بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

لَٓا اُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ ﴿1﴾ وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ ﴿2﴾ اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُۜ ﴿3﴾ بَلٰى قَادِر۪ينَ عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ ﴿4﴾

بَلْ يُر۪يدُ الْاِنْسَانُ لِيَفْجُرَ اَمَامَهُۚ ﴿5﴾ يَسْـَٔلُ اَيَّانَ يَوْمُ الْقِيٰمَةِۜ ﴿6﴾ فَاِذَا بَرِقَ الْبَصَرُۙ ﴿7﴾ وَخَسَفَ الْقَمَرُۙ ﴿8﴾ وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُۙ ﴿9﴾ يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ ﴿10﴾ كَلَّا لَا وَزَرَۚ ﴿11﴾ اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ ﴿12﴾ يُنَبَّؤُا الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَاَخَّرَۜ ﴿13﴾ بَلِ الْاِنْسَانُ عَلٰى نَفْسِه۪ بَص۪يرَةٌۙ ﴿14﴾ وَلَوْ اَلْقٰى مَعَاذ۪يرَهُۜ ﴿15﴾ لَا تُحَرِّكْ بِه۪ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِه۪ۜ ﴿16﴾ اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ ﴿17﴾ فَاِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْاٰنَهُۚ ﴿18﴾ ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۜ ﴿19﴾

Sûrenin Kimliği:

Mekke döneminde inmiştir. 40 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “el-Kıyâme” kelimesinden almıştır. Yeminle başlayan sûrelerden biridir.

Mushaftaki sıralamada 75. Nüzûl sırasına göre 31. Sûre, Kâria’dan sonra, Hümeze Sûresinden önce indiği tahmin ediliyor.

Son Saat, Kıyâmet ve sonrası başka sûrelerde farklı isimle anılırken bu sûreye ad oldu: Kıyâmet.

Bu da oluş ve bozuluş (kevn ve fesat) gerçeği ile isimlendirilen sûrelerden biridir. (Diğerleri: Duhân, Câsiye, Vâkıa, Hâkka, Kâria, Nebe’, Tekvîr, İnşikâk, Gâşiye, Zilzâl. (Bu listeye ilk kevni anlatan; Fecr, Felâk, yeniden kevni ifade eden İnfitâr da ekleniyor.)

Sûre doğrudan insana hitap ediyor. ‘el-İnsan’ kelimesi 5 defa kullanılıyor.  Zımnen “Ey insan öldükten sonra ne olmayı düşünüyorsun” diyor. Ölüm anının dehşetini en güzel ve etkileyici bir şekilde tasvir eden âyetleri var. (İslâmoğlu, M. Sûrelerin Kimliği, s: 412)

 

Sûrenin Konusu:

Sûre, -Son Saat ve Kıyâmet (öldükten sonra dirilme) zamanında olacak bazı olaylardan,

-Allah’ın insanı tekrar yaratmaya gücünün yettiğinden, 

-ölüm sırasında insanın durumundan,

-öldükten sonra dirilme ve hesap konularından,

-kâfirlerin âhirette karşılaşacağı zorluklardan,

-mutlu ve mutsuz insanların durumundan, Âhiretin varlığının delillerinden,

-insanın otantik yapısından ve başıboş olmadığından bahsediyor.

-Ayrıca Peygamber’in (sav) Cebrâil’den aldığı vahyi hâfızasına yerleştirmek için gösterdiği gayreti anlatıyor.

(Qıyamet Suresi: Mevcut kevni düzenin yeni bir düzene çevrilmesi, yeniden diriliș ve insanın bașıboș bırakılmayıp hesaba çekileceğini konu eder:

-1-2, Kasem: kalkıșma (Qıyamet) gününe ve arınmak için kendini kınayan nefse yemin,

-3-6,  "el-İnsanın" Allahın kudreti karșısındaki yanılgısı, halbuki bırakıın kemikleri bir araya getirememeyi, bu kudret insanın kimlik bilgilerini parmak uçlarına kodlamıș bir kudrettir.

-7-15, oysaki, Allahın kudreti için bu olay ne kadar kolaymıș ve insan o gün ne çaresizmiș,

-16-19, Kur'anı okuma șekli ve beyan,

-20-21, İnsanın dünyayı ahirete tercih sevgisi/tutkusu,

-22-25, o kalkıșma (Qıyamet) gününde Rabbine bakıp ıșıl ıșıl parlayan yüzler ve bel büken ișlerin kendisine anlatılacağından dolayı kararmıș yüzler,

-26-30, güçsüz bırakan çaresizlik ve Rabbe  sevk,

-31-35, hakikati tasdik etmeyip bilakis yalanlayan, namaz kılmayan, arkasındaki güce (sosyal çevre,aile,iktisadi güç, makam, etiket vs.)dayanıp çalım satan insanın kendini müstahak ettiği sonuç,

-36-39,bir damla sudan harika insan olma așamasına kadarki yaradılış mucizesini unutup kendini bașıboș/ sorumsuz sanma yanılgısı,

-40 bu mucizevi yaratılıșı gözler önüne sergileyerek kendini gösteren Kudret ölüleri tekrar diriltmeye güç yetiren değilmidir? B. Baltekin 11.12.2020 Whatsapp paylaşımı)

 

  • لَٓا اُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ ﴿١﴾
  • وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ ﴿٢﴾

1﴿ (Sandıkları gibi) değil, kıyâmet gününe yemin ederim!

2﴿ Öyle değil, kendini çok kınayan nefse yemin ederim!

لَٓا اُقْسِمُ  yemin ederim,

بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ   kıyâmet günü,

Kur’an’daki yeminleri hatırlayalım. Üzerine yemin edilen şey ve konu demek ki önemlidir. Bu sûrenin başında da Kıyâmet gününe ve kendini sorgulayan nefse yemin ediliyor. Sûrenin akışında da Kıyâmetten bahsediliyor.

Kur’an Son Saat ve Âhiret hayatından ısrarla bahsediyor. Bunların mutlaka olacağından şüphe edilmemesi gerektiği üzerinde ve o anda olacak olaylar hakkında pek çok âyet var.

Kur’an’ın verdiği bilgiye göre Allah’ın bildiği bir zamanda Sûra üflenecek ve Son Saat gerçekleşecek, yani dünya hayatı sona erecek. Sûra tekrar üflenecek, Kıyâmet yani yeniden diriliş olacak, Âhiret hayatı başlayacak. Ondan sonra haşr, hesap-mîzan, herkesin hak ettiği yere varması gerçekleşecek.

Elbette bir müslüman için Kıyâmetin ne zaman geleceği değil, sonsuz hayata inanmak ve hazırlanmak, yani ölüme her an hazır olmak daha önemlidir.

 لَٓا اُقْسِمُyemin ederim,   

“Hayır hayır! (İş zannettiğiniz gibi değil) Kıyâmet Gününe yemin ediyorum.” (Taberî, Câmiu’l-Beyân, 12/325)

Burada ‘hayır’ anlamında لَٓا (lâ) nefiy (olumsuzluk) edatı kullanılıyor. Normalda anlam ‘yemin etmiyorum’ olması gerekir. Ama bu bir yemin. İslâmdan önce böyle bir yemin şekli var olduğu söyleniyor.

Bununla hem söz takviye ve te’kid ediliyor, hem de üzerine yemin edilen şeyin önemi vurgulanıyor.

Ebu Bekr b. Ayaş “bu, lâ, vallahi-hayır, vallahi...” demek gibidir. Bazılarına göre de bu ‘lâ’ kafirlerin iddilarını redtir. (Taberî, Câmiu’l-Beyân, 12/325)

اُقْسِمُ nun başına gelen Lâ hakkında iki görüş var. 1-Kelâmın ahengini süslemek için gelir ve nefiy anlamı taşımaz.

2-Bu edat nefiy içindir. Bunda iki ihtimal olabilir.

a-Bir şeye yemin etmek onu büyütmek, ululamak demektir. Bunun başına lâ getirmekle şöyle denmiş olur: “Şu söyleyeceğim şey o kadar önemli ve büyük ki, bunun büyüklüğünü belirtmek için yemin etmek bile etmemek gibidir”. Yani ondan da çok saygıya layıktır. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 8/436)

‘lâ’ edatı kendinden zikredilen kelâmı olumsuzlaştırıp, sonrakini doğrular. Mesela burada müşriklerin öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmeleri reddedilip, “durum hiç de sizin zannettiğiniz gibi değildir. Kıyâmet Gününe yemin ederim ki...” deniyor.

b-Nefiy edatı başına geldiği yemini olumsuz yapar (nefy-i istikbal). Buna göre anlam; “Kıyâmet gününe ve nefse yemin bile etmeme gerek kalmadan diyorum ki, eğer insan kemiklerinin bir araya gelemeyeceğini zannediyorsa, Biz bunu yapmaya kadiriz” olur. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3201. Demirci, M. Tefsir Usûlü, s: 152)

Ya da “yemine ihtiyaç yok, bu söylenilen zaten belli.”

“İtaati terk etmesinden ve cezayı gerektiren şeyleri yapmasından dolayı sahibini kınayan mü'min ve takva sahibi nefse yemin ederim.” Tefsirciler şöyle der: “Buradaki Lâ yemini pekiştirmek içindir. Sözü pekiştirmek için yeminden önce Lâ'nın fazla olarak gelmesi Arap dilinde meşhurdur. Sanki o şey o kadar açık ve seçiktir ki isbatı için yemine ihtiyaç yoktur. Yeminin cevabı mahzuf olup takdiri şöyledir. “Öldükten sonra mutlaka diriltilecek ve kesinlikle hesaba çekileceksiniz.” "İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanar?" mealindeki âyet bunu gösterir. (Sâbûnî, M. A. Safvetü’t-Tefâsir, 3/484)

Lâ edatı karşıt fikirleri red, muhatabın zihnini başka şeylerden temizlemek için gelmiş olabilir. “Şimdi zihnindeki bütün karşıt fikirleri sil. Söylenecek başka bir şey yok, ancak şu söyleyeceğim hakikat vardır. Yemin ederim ki…”

Bir yoruma göre Kur’an’da üzerine yemin edilen şeyler Âhirette insanlarla ilgili şâhit yapılacak. (Okuyan, M. Kur’an’dan Mesajlar 29.Cüz 2/123)

Kıyâmet, ayağa kalkmak, bir şeyin meydana gelmesi manasındaki ‘kıyam’dan gelir. Ölülerin dirilip kalkacakları, önü ölüm olan gün. Bu sözle yemin cevabı anlaşıldığı için ayrıca cevabı söylenmedi. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 8/437)

Türkçe’de yaygın olan kıyâmet, Kur’an’ın Son Saat dediği olaydır. Kur’an’da kıyâmet 70 yerde hep yevm kelimesiyle ‘yevmul-kıyâmeh’ olarak gelir. Bu ifade Âhiret sürecinin başlamasını anlatıyor.

Âhireti inkâr edenlere cevap olarak Sûre söze bunun olacağını yeminle söyleyerek başlıyor.

Kıyâmet gününe yemin etmek, onun muhakkak olacağını vurgulamaktır. Yani “kıyâmet gününe yemin ederim ki…” siz kesinlikle öldükten sonra kesinlikle diriltileceksiniz.”

Kur’an’da Son Saatin farklı boyutları, o zaman olacaklar çeşitli âyetlerde anlatılıyor. Burada iki noktaya dikkat çekiliyor: Birincisi, Son Saat denilen değişim ve dönüşüm (fedad). İkincisi; yeniden diriliş ve hesap için haşr olunma (kevn). (Okuyan, M. Kur’an’dan Mesajlar 29.Cüz 2/123)

وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ    “Hayır hayır! (İş zannettiğiniz gibi değil). Kendini çok kınayan nefse yemin ediyorum.”

Katade’ye göre her ikisine birden yemin ediyorum demektir. Bazılarına göre mana; “Kıyâmet gününe yemin ediyorum, ama kınayan nefse yemin etmiyorum” şeklinde. Ancak Taberî her ikisine de yemin edildiği görüşünü tercih ediyor. Birileri “kıyâmet kıyâmet der dururlar. Halbuki bir kimse için kıyâmet kendi ölümüdür”. Ebu Kubeys isimli birisi anlattı ki bir cenazede Alkame’yi gördüm. Cenaze defnedilince dedi ki: “Şimdi onun kıyâmeti başladı.”  (Taberî, Câmiu’l-Beyân, 12/326)

 بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ    kendini levmeden, çok kınayan nefis

Allah (cc) genellikle değer verdiği varlıklar üzerine yemin ediyor. Bu ilkeden hareketle, sanıldığının aksine burada nefs-i levvâme’nin olumlu bir anlam verdiği söylenebilir.

Olumsuz olarak da yorumlanabilir. Âdiyatta olduğu gibi olumsuz şeyler üzerine yemin ediliyor ve onları kınamak amaçlanıyor.

Bu nefis, başkasını çok çok kınayan, yaptığı hataları anlayıp kendi kendisinin kınayan, pişman olan nefis olabilir.

İkinci mana daha çok yaygın. Kıyâmet muhakkak olacak ve ona inanmayan kişiler o gün kendisini çok kınayacak, çok pişman olacak. Bu ifadeden o günkü kınamanın acılığı ve büyüklüğü anlaşılıyor. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 8/437) 

Burada kıyâmet ve  hesap günü karşılaşacağı durumdan dolayı kendini kınayacak olan nefis (kişi) ön plana çıkarılıyor. Âhirete inanmayanlar bu şekilde bir daha uyarılıyor. (Okuyan, M. Kur’an’dan Mesajlar 29.Cüz 2/124) Bu açıklama Sûrenin konusuna daha uygun görünüyor. Nitekim Zümer 39/56da buna benzer bir ifade var.

“Kişinin: Allah'a yakınlık konusunda kusurlu davrandığım için bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)!”

Üzerine yemin edilen şeyler arasında genelde bir bağlantı var. Burada Kıyâmete, ondan sonra da nefs-i levvâmeye yemin var. Kıyâmet olacak, Hesaplar görülecek, bazı nefisler kendisini bu güne hazırlamadığı için kınayacak.

İnkârcıların inkâr ettikleri Kıyâmet burada Allah’ın yeminine konu oluyor. Halbuki bunu inkâr etmek inançta bir sapıklık, Âhirette ise perişanlık ve pişmanlıktır. (Okuyan, M. Kısa Sûrelerin Tefsiri, 3/241)

Bazı yorumculara göre bu herkesin nefsidir. Zira Hesapta kendisini kınamayacak bir nefis yoktur. Sâlih amel işlemiş olan keşke daha fazlasını yapsaydım, kötülük yapan (günahkâr) da keşke bunlardan uzak dursadım diye kendini kınayacak. (Taberî, Câmiu’l-Beyân, 12/327. Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3201) 

Nefis nedir? Bir şeyin kendisi ve hakikati, benlik, can, ruh, kalp, insandaki mânevî güç, kan gibi bir çok manaya gelir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 14/319. el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 764)

Kur’an’da nefis, daha çok insanın kendisini, kişiliğini ifade eder. (Bkz: Bekara 2/233. Âl-i İmrân 3/25, 30. En‘âm 6/70, 151.Şem 91/7. v.d.)

Ancak tarihi süreçte nefis daha özel bir anlam kazandı. a-İnsandaki istekler, güdüler, arzular, duygular. Kur’an bunu daha çok ‘hevâ’ olarak takdim ediyor. (Bkz: Nisâ  4/135. Sâd  38/26. Nâzi’ât  79/40)

b-İnsanın gerçeği ve bizzat kendisi.

Birinci anlamıyla nefsin iki temel özelliği vardır: 1-Dinamiktir, onda zıt eğilimlerin sebep olduğu gerilim vardır. Bu da davranışlara yansır. Fücûr ve takva gibi. (Bkz: Şems 97/7-10)

2-Nefis olgunlaşmaya müsaittir. Olgunlaştırılmayan nefis, içgülerin baskısıyla kötülüğe meyillidir. Buna Kur’an ‘nefs-i emmâre’ diyor. (Bkz. Yusuf 12/53) (Uludağ, S. TDV İslâm Ansiklopedisi, 32/526)

 

  • اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُۜ ﴿٣﴾
  • بَلٰى قَادِر۪ينَ عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ ﴿٤﴾

3﴿ İnsan, kemiklerini toplayıp birleştiremeyeceğimizi mi sanıyor?

4﴿ Evet, parmaklarına varıncaya kadar yeniden yapmaya gücümüz yeter.

اَيَحْسَبُ  (o) sanıyor mu, zaanediyor mu? soru edatı ile

الْاِنْسَانُ  insan, inkârcı insan, bu nitelikte insanların hepsi, 

اَلَّنْ نَجْمَعَ  asla toplamaya, biraraya getirmeye (gücümüz olmadığını mı) 

عِظَامَهُۜ   onun kemiklerini

Bu, yeminlerin cevabı gibidir.

Kâfirler, öncelikle Mekke müşrikleri ve diğer müşrikler insanın toprağa karıştıktan ve kemikleri çürüdükten sonra tekrar dirileceklerine inanmazlar. Zannederler ki ölümden sonra diriliş, Âhiret olmayacak.

Bir âyette buna işaret ediliyor: “Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” (Yâsîn 36/78)

Mekke müşrikler gelip bunu Peygamber’e soruyorlardı. Ancak amaçları alacakları cevaba inanmak değil, alay ve inkâr etmek idi. Âyet onların bu tutumunun yanlış olduğunu ve Âhiretin mutlaka olacağını tekrar söylüyor. (Komisyon, Kur'an Yolu DİB, 5/431)

Bu âyetin Adiy b. Rabia hakkında indiği söylendi: Bu adam Peygambere gelerek “bana kıyâmetin ne zaman gerçekleşeceğini ve onun nasıl olacağını anlat” dedi. Peygamber ona kıyâmetin durumunu anlatınca “Ey Muhammed bu söylediklerini gözümle görecek olsam, seni tasdik etmem ve ona inanmam. Allah gerçekten kemikleri mi biraraya getirecek?” dedi. Bunun yeniden dirilişi inkâr eden Ebu Cehil hakkında indiği de söylendi.

Kemiklerin toplanması, bedenin tümüyle yeniden yaratılması demektir. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3201) 

Allahın gücü buna yeter. Hatta toz haline gelmiş kemiklerini, toprağa karışmış parmak uçları biraraya toplamaya varıncaya kadar.

Nitekim Yâsîn’de takip eden ayette; “De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” (Yâsîn 36/79)

بَلٰى   Evet, elbette, bilakis

قَادِر۪ينَ  Kadirler, gücü yeten (kişiler olarak)

عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ  tesviye etmeye, düzenlemeye, şekillendirmeye

بَنَانَهُ  parmak uçlarını

Buradaki ‘belâ’ te’kid ve onaylama edatıdır. Yalnız bu ‘neam-evet’ gibi değil, olumsuzluğu isbat şeklinde bir onayı anlatır. Mesela “daha gelmedi mi” şeklindeki soruya ‘belâ’ denilse, “evet geldi” denilmiş olur. “Burada toplamayacağımızı mı sanıyor?” sözüne karşılık ‘belâ’ denilmesi, “belâ necmeu-evet toplarız” demektir.

 “Evet Biz o onun kemiklerini öyle bir araya getirir toplarız ki, عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ  “parmaklarını bile eski düzgün hallerine getirmeye gücümüz yeterek”. Yani o iri kemikleri değil, bedenin en küçük parçalarına kadar, tamamıyla tesviye ederiz.

Parmak uçlarına işaret edilmesi, elin, parmakların önemi ve fonksiyonu, parmak izi, dokunma duyusu açısından basit ve sıradan bir şey değil. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 8/438)     

Bir önceki âyetteki sorunun tersi olduğunu anlatır. Bu edat soruyu olumlu şekle çeviriyor ve “o (çürümüş) kemikleri elbette biraraya getireceğiz” vurgusu yapılıyor.

Kadîr kelimesinin çoğul gelmesi, ya Allahın yüceliğine, ya da diriltmede meleklerin görevlendirilmesiyle ilgili olabilir.

Bunun anlamı; “Biz insanın parmak uçlarını bile tekrar düzgün hâle getirmeye kadiriz.” Burada ‘kudreti olmak’ fiili yerine kadir’in çoğul hali kullanıldı. O inkârcı insan zannediyor mu ki ona gücümüz yetmez? Bilakis insan üzerinde en güç sahibi Biziz. (Taberî, Câmiu’l-Beyân, 12/328)

Kur’an ‘tesviye’ fiilini insanın komple, düzgün, her şeyi mütenasip olarak yaratılması anlamında kullanıyor.

Kıyâme 38de tekrar ediliyor.

“Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene...” (Şems 97/7)

“O, yaratıp şekillendiren, düzene koyandır.” (A‘lâ 87/2)

Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?” (İnfitâr 82/6-8)

«Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!» (Hicr  15/29. Sâd  38/72. Bir benzeri: Secde  32/9)

Göklerin yedi kat olarak tesviye edildiği bu fiille anlatılıyor. (Bkz. Bekara 2/29. Nâzi’ât  79/28)

Aynı kökten gelen ‘seviyy’, düzgün, doğru anlamıyla Allah’ın gösterdiği yolu niteliyor. ‘Sıraten seviyy’-Sırat-ı müstakîm gibidir. (Bkz. Tâ-Hâ  20/135. Meryem  19/43. Mülk  67/22)

‘Seviyy’ aynı zamanda eşit, aynı seviye demektir. Puta tapanlar Hesap günü putlarına; “Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk” diyecekler. (Şu’arâ  26/98)

Âhiretin hiç bir hâli dünyadakilerine benzemez. Kıyâmette insanlar yeni bir yaratılışla yaratılacaklar. Allah’ın insanları dünyadaki gibi Âhirette de dilediği tesviye etmeye gücü yeter. Hatta parmak uçlarına kadar. Bu kelime insanın en küçük parçasına kadar diriltileceğini haber veriyor. Buna gücü yetenin bedenin daha büyük parçalarını yaratmaya da gücü yeter.

Parmak uçları kimlik belgesi gibidir. Burada bunları var eden Yaratıcı orada da bu parmakları tekrar yaratabilir. (Okuyan, M. Kısa Sûrelerin Tefsiri, 3/244)

Âyette bir sanat olarak parmaklar denmiş ama bedenin hepsi kasdedilmiştir.  (Komisyon, Kur'an Yolu DİB, 5/432)