Onlar orucu ve oruç ayını Allah’ın yeryüzüne indirdiği gök sofrası sayarlar. O gök sofrasının kendilerini maddi ve manevi olarak doyurduğunun farkına varmaya çalışırlar.

Hiç gök sofrasının doyurduğu nefis aç gözlü olur mu? Hiç gök sofrasına buyur edilen yürek doymaz mı? İmanlı yürekler hiç ilâhi rahmetten, Ramazanın ikramlarından, -bütün zorluğun rağmen- tatmin olmaz mı, mutlu olmaz mı?

Ancak, orucu yalnızca belli saatlerde yemeden ve içmeden uzak kalmak zannedenler, saatleri sayarlar. Sık sık takvime/imsakiyeye bakarlar. –Eğer varsa- iftar topunun atılmasını, minarelerin ışığının yanmasını, ezanın okunmasını beklerler. Kafaları bir Ramazanı yemek tarifleriyle, pide çeşitleriyle, donanmış sofra hayalleriyle dolu olur. İftara dakikalar kala sofraya/masaya otururlar, bir elde kaşık/çatal, bir elde telefon saatin dolmasını hasretle beklerler. Bekledikleri saat gelince de kıtlıktan çıkmış gibi yemeğe saldırırlar.

İnsan sormadan edemiyor; Ramazan gelince neden Türkçe yazılı ve görsel medyada yemek tarifleri, menüler, beslenme proğramları, canlı yemek pişirme seansları, yemek üstüne, sağlıklı beslenme üstüne bu kadar laf edilir?

Bu kadar proğram niye yapılır, yazılar niye yazılır?

Ramazan gelince neden bizim mahallede yemek bu kadar gündem olur?

Oruçlulara sağlıklı beslenme tavsiye edenlerin, uygun yemek tarifleri yapanların, iftarda şunları, sahurda şunları tüketin diyenlerin oruç tutup tutmadıklarını,

bir de  farz olduğu tarihten beri oruç tutan müslümanların bu tarifler, bu tavsiyeler, bu uzmanlar olmadan nasıl asırlarden beri sağlıklı oruç tuttuklarını merak ediyorum.

Ramazan ve oruç nefsi, iştahı, arzuları azaltmak, kontrol altına almak, nefsi biraz da az yemeğe, az iştahlanmaya, az ile yetinmeye alışmak, az ile idare etmek zorunda kalanların halini anlamak üzere müslümanlara ikram edilmişken, hırs ve tamahtan, açgözlülük ve lüks takıntısından nefsileri arındırma (tezkiye) etme fırsatı iken, yemek üzerine nedir bu telaş, nedir bu koşturmaca?

Bazı evlerde iftar hazırlıklarını, iftarlık hazırlamak için harcanan zamanı, verilen emekleri anlatmaya kelimeler yetmez. Evde aynı nüfus, mideler aynı mideler, ihtiyaç aynı. Öyle de nedir bu olağanüstü çabalar? Nedir bu çeşit çeşit yemekler?

Bu konudaki telaşlar niçin Ramazanda tavan yapıyor? Neden normal günde yenilebilecek yemekler iftarda ve sahurda yetmiyor?

Adı Ramazan bereketi, öyle mi? Ramazan bereketiyle gelirmiş. Tamam da o bereket bu mu?

Bereket mi, aç gözlülük mi, açlık takıntısı mı? Bilemem.

Bildiğim bir şey var, oruç tutanlar yemek konusunda bu kadar tedirgin olmamalı. Bu yemek, açlık takıntısı, iftar sofralarındaki ve iftar davetlerindeki aşırılık, hatta israf anlayışı Ramazan’a yakışmıyor.

Bildiğim, tilkinin on hikâyesinden dokuzunun tavuk üzerine olması gibi, oruç tutanların takıntılarının büyük bir bölümünün yeme-içme üstüne olmaması gerekir.

Tam tersine hadiste müjde verildiği gibi “iman ederek ve sevabını Allah’tan bekleyerek” bu aydan faydalanmak, aklı, tasavvuru, vicdanı ve nefsi vahiy ile terbiye etmek ve mümkün olduğu kadar tezkiye olabilmektir (arınmaktır).

Ramazanın mübarek eylediklerinden olmak duasıyla...

 

Hüseyin K. Ece

26.05.2017

Zaandam-Hollanda