Sene 2017nin sonu; ne Karabağ kurtuldu, ne de mülteciler evlerine dönebildi. 
29 Ekim-1 Kasım 2009 tarhinde TYB Tarafından organize edilen Baku Şiir Şöleninde ben de vardım. Bu şölene katılan Azerbeycanlı şairlerin okudukları şiirlerin çoğunun konusu Karabağ idi. “Karabağ, ah Karabağ.” Özlemler, ah vahlar, hatıralar ve gözyaşları. Karabağ’ın tekrar kurtulması için temenniler. 
Karabağ Ermenilerin elinde ama ağıtlar Azerbeycan şairlerinin şiirlerinde. Azeriler vatan topraklarını kurtarma yerine ağıt yakmaya; “ah Karabağ, eziz veten” demeye devam ediyorlar. 
Abd’nin Kudüs’ü İsrail’in ebedi başkenti ve Büyükelçiliği oraya taşıma kararına gösterilen tepkiler yerinde, olması gereken, alkışlanacak bir duyarlılık. Bu zulme ve haksızlığa bir duruş, Kudüs’e sahip olma bilinci, mazlumdan yana olma erdemi, İslam ülkelerindeki emperyalist planlara “hayır, hayır, asla” demenin ve işgal mantığına direnmenin yiğitliğidir. 
ABD bu kararı yirmi yıl önce aldı ama şimdi uygulamaya koydu ve asla geri dönmeyecek. Belki onu takip eden kukla hükümetler de olacaktır. Bazı İslâm ülkelerinin liderleri yasak savma kabilinden bir kaç demeç verecekler, nutuk atacaklar. Duyarlı insanlar yürüyüşler, mitingler, toplantılar yapacaklar, facebook’ta, whatsaap’da, e-maillerde duygularını, öfkelerini paylaşacaklar. Sonra tıpkı önceki olaylarda olduğu gibi yavaş yavaş herkes yorulacak, kenara çekilecek. Evli evine köylü köyüne. Herkes işinin başına dönecek. 
İslâm ülkeleri hiç bir şey yapamayacaklar.
İsrail veya ABD mallarına boykot çağrıları küçük bir yankının dışında bir işe yaramayacak.
Halbuki Filistin’de tam yüz seneden beri işgal sürüyor. O gün Filistin topraklarının yüzde 95i onların elinde iken, şimdilerde yüzde 90dan fazlası işgalcilerin elinde. Kurulduğu zaman batısını işgal ettiği Kudüs’ün doğu tarafını da 1967de işgal eden İsrail’i o günden beri kimse durduramadı. Filistinlerin mülkleri üzerinde istediği gibi karar alıyor, yerleşim yerleri kuruyor, vakıfların statüsüyle oynuyor, Beytu’l-Makdis hakkında istediği uygulamayı yapıyor. 
Mazlum, yalnız bırakılmış, avrupalı sömürgecilerin ve İsrailin işgal ve uygulamalarını anlayışla karşılayan torunları tarafından potansiyel terörist sayılan yiğit Filistinli gençlerden başkası zulme, haksızlıklara, işgale karşı direnmiyor. 
Üzülerek bir gerçeği söylemek zorundayız. Kudüs ve Filistin elden çıkalı yıllar oldu. Kudüs de diğer bazı İslam ülkeleri gibi işgalcilerin elinde. Ama ağıtları bu soruna duyarlı insanlar yakıyor, bunlar ah vah ediyorlar.
Evet, Kudüs onların elinde ama ağıt yakmak bize kaldı. 
Gerçekçi olmak gerekirse; Filistindeki işgali sona erdirmenin, buradaki zulme ve haksızlıklara dur demenin yolu İslâm ile dirilmek ve böylece ABDya ve Avrupa’ya üstünlük sağlamaktan geçer. 
Bu üstünlüğü sağlamak ümidi de heyhat dağların ardında (mı). 
İsrail bu ülkelerin namusudur. Onlar ne pahasına olursa olsun bu namuslarını savunmaya ve korumaya devam edecekler.

Hüseyin K. Ece
10.12.2017
Zaandam