Dinî kimliğini mezhep üzerinden tanımlama elbette ayrı garabet.

Bir arkadaş anlattı: “Yirmi yıl kadar önce Fransa’nın ........ şehrinde Din görevlisi olarak görev yapıyordum. Bir ara yanlnız kaldım. Çocuklar ve hanım Türkiye’de idiler. Haftada bir gün iznimiz vardı. O günlerden birinde ........’den ayrıldım çevredeki arkadaşları ziyaret edip akşama döndüm.

Ertesi gün öğle namazında Mağripli (Faslı) bir genç yanıma geldi ve ağlamaya başladı. “Hayrola niçin ağlıyorsun? dedim. Ağlamaya devam etti. “Ne oldu, neden ağlıyorsun? Yardımcı olabilir miyim?” diye  merakla sordum. Sakinleşince şöyle anlattı: “Dün siz yoktunuz ya,” “Evet.” “Öğle namazına geldim. Senin cemaatinden falanca falanca bıurada idiler.” Sekiz on kişi saydı. Vakit gelince onlara dedim ki “biriniz imam olun da namazı kılalım.” “Biz imamlık yapamayız, imamlık yapacak kadar bu işi bilmiyoruz” dediler. Ben de  o zaman “biriniz kaamet getirsin de ben imam olayım.” Bu sefer dediler ki: “Olmaz, biz senin arkanda namaz kılamayız, caiz değil” Ben şaşırark “neden olmaz, ben namaz kıldırmayı biliyorum.” “Hayır olmaz, çünkü sen Malikîsin biz Hanefî, Hanefîler Malikî imamın arkasında namaz kılamazlar, caiz olmaz” dediler. Şaşırdım, şok oldum, üzüldüm. Sonra da herkes tek başına öğle namazını kıldı... İşte bu hâle ağlıyorum, bu nasıl iş, bu nasıl İslâm anlayışı, bu nasıl din kardeşiliği?”

Sosyal medyaya bakacak olursak, ya da müslümanların arasında dolaşırsak veya din ve mezheb, özellikle ehl-i sünnet adına meydana çıkan silahşörlerin  söylemlerine bakacak olursak; bu anlayışın Fransa’nın ..... kasabasındaki bir kaç Türkiyeli müslümanla sınırlı olmadığını görürüz.

Buna İslâmı, İslâm tarihini, mezhep olgusunu bilmemenin getirdiği câhillik denilebilir. Olabilir, insanlar bilmeyebilir.

Ama hayır hayır! Bu câhillikten öte bir şey. “Bu kadar cehâlet ancak tahsille mümkün olur” diyen bilgeye hak vermek gerekir.  

Birisi çıkıp da bu anlayışa “mezhebi, grubu, cemaati din edinmek” dese korkarım onu da taşa tutarlar.

Yukarıdaki ve benzer örnekleri nasıl açıklayabiliriz?

Ya da ümmetin bünyesinde bir hastalık gibi duran bu zihniyete karşı ne yapabiliriz?

80li yıllarda Eskişehir’de bir öğrencim sormuştu: “Hocam çingeneden müslüman olur mu? diye. “O ne biçim soru?” Anlattı: Arkadaşlar yani çevre “çingeneden müslüman olmaz. Onların müslüman olması için bir tuğlanın üzerinde banyo yapmaları gerekir. Eğer ayaklarının altındaki tuğla sudan erirse onlar da müslüman olabilir diyorlar”. Şaştım kaldım. Üzüldüm kahroldum. Gerekli açıklamayı yaptım ama bu acayip fikir beni çok rahatsız etti ve zihnime çakılı kaldı.

Sonra kendi cemaatinden olmayan akrabasıyla bile ilişkisini kesenleri, kendi cemaati adına açılan mescidlerin dışında başka bir camide asla namaz kılmayanları, müslümanlara “biz ve ötekiler” şeklinde bakanları, “acırım bizim mezhepten, bizim cemaatten olmayanlara” diyenleri, İslâm deyince aklına kendi grubunun prensipleri gelenleri, bir de din adına kendilerini gibi olmadığını düşündükleri müslümanlarla mücadele etmeyi, hatta hatta öldürmeyi cihad sayanları...

duyunca, duydukça, gördükçe; küçük dilimi yuttum, sustum.

Hüseyin K. Ece

13.02.2018

Zaandam