Kaynaklara bakacak olursak telkın ölüye değil ölmekte olan muhtazar kişilere yapılır. Bu telkın ölmekte olanın Kelime-i Tevhid söylemesini sağlamaktır. Bu da “Ölülerinize lâ ilâhe illallah demeyi telkin edin” meâlindeki hadislere dayanır.  (Müslim, Cenâiz/1-2. Tirmizî, Cenâiz/7 no: 976. Ebû Dâvud, Cenâiz/15-16 no: 3118. Nesâî, Cenâiz/4. A.b. Hanbel, 3/3. İbn Mâce, Cenâiz/3 no: 1444-1446)

Pek çok müslüman Yasin’i de ölüler için okurlar. Halbuki Peygamber (sav) “Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Yâsîn Sûresini okuyabilirsiniz”” buyurdu. (Ebu Dâvud, Cenâiz/24 no: 3121. İbni Mace, Cenâiz/4 no: 1448)

Hastalara ve ölmekte olanlara dua da edilir. (Fıkıh Ansiklopedisi, 3/10)

Cenaze kabre konuluncaya kadar bir daha üzerine Kur’an okunmaz. (Fıkıh Ansiklopedisi, 3/16)

Buradaki “ölüleriniz” kelimesi âlimlerin çoğu tarafından mecaz olarak “ölmekte olanlarınız” şeklinde anlaşılmış.

Henüz aklı gitmemiş, konuşma yeteneğinini kaybetmemiş ölüm döşeğindeki kimselere telkın yapılması sünnet veya müstehab kabul edilmiş. Bu telkının amacı hastanın tevhid inancını dile getirerek hayata veda etmesinin sağlamaktır. Bu da “Kimin son sözü lâ ilâhe illallah olursa o kişi cennete girer” meâlindeki hadise (Ebû Dâvûd, Cenâiz/20) ve Hz. Peygamber’in bu yöndeki bazı uygulamalarına dayandırılır. Bunun da bir uslûbu ve adabı var. Bazı fıkıh veya ilmihal kitaplarında bunun nasıl yapılacağını konusunda açıklamalar yer alıyor.

Cenaze kabre konulduktan sonra ona telkın verilir mi?

Bazılarına göre verilir, bazılarına göre verilmez. Bazılarına göre yapılsa da olur, yapılmasa da (mübahtır), yapan da kınanmaz. Bazılarına göre böyle bir şey mekruhtur. Kimileri ölüye telkın vermenin faydalı olacağını söylerken, bazıları bunun sonradan uydurulmuş bir bid’at olduğunu ileri sürerler.

Bu uygulamanın dayanağı olarak gösterilen haberlerin zayıf olduğu konusunda görüş birliği olmasına ragmen, bazıları yasaklanmadığı için yapılabilir görüşündeler. Tartışmalar bazı haberler etrafında olmuş. Peygamber (sav) bir definden sonra kabir başında bekledi ve “Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret, sebat dileyin. O şimdi sorguya çekilmektedir” (Ebu Dâvud, Cenâiz/73) dedi. O cenazelerin ardında dua ve istiğfarda bulunurdu.  Ancak bugün yapıldığı gibi bir telkın yaptığı bilinmemektedir.

Yalnız 4. Asır hadis âlimlerindenn Taberânî’nin hadis kitabında geçen bir rivâyet telkıne temel olduğu iddia ediliyor. (Taberânî, 8/249-250) Ancak hadis ve fıkıh âlimleri bu haberin senedinde zayıflık, metninde ise zaaflar olduğunu söylediler. O yüzden telkın konusunda farklı görüşler ortaya çıkmış.

Bu rivâyetlerle ilgili daha geniş bilgi için: http://dergipark.gov.tr/download/issue-file/4557

Telkın hakkında daha geniş  bilgi için: TDV İslâm Ansiklopedisi telkin maddesi.

Peygamberin cenaze defin uygulamaları ile ilgili bakınız: İbni Kayyim el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd (ter.), 2/45)

Bazı İslâm toplumlarında ve özellikle Türkiye’de bazı yörelerde bu telkın uygulaması var. Fıkıh kitapları da bunun nasıl yapılacağını açıklıyorlar.

Peygamber (sav) kendisi telkın yapmadı ve yapılmasını emretmedi. Ancak sahebelerden bazılarının buna benzer bir uygulamayı güzel gördükleri rivâyet ediliyor. (Fıkıh Ansiklopedisi, 3/87)

Definden sonra Mülk, Vakıa, İhlas, Felâk ve Nâs, Fatiha, Bakara ilk beş âyet okumak bazı yörelerde müstehab sayılmış (sevabı umulur). (İlmihal, İSAM 1/367. İ. Atıf Hoca, İslâm Fıkhı, 1/336)

Görünen o ki bugünkü anlamıyla telkın uygulaması daha sonradan birileri tarafından hadisler/haberler zorlanarak icat edilmiş ve örf haline gelmiş bir adettir. Dinî bir mükellefiyet değildir.

Maalesef bir şey örf, gelenek olmuşsa onu değiştirmek da imkansız gibi. 

 

2-Arapça bilsin bilmesin telkin de ölünün bizi duyup duymaması?

Hadise göre mezara konulan ölü oradakilerin ayak seslerini duyar O yüzden Peygamber kabre konulanlar için dua edilmesini tavsiye ediyor. Ki bunun telkın ile alakası yoktur. Kaldı ki diyelim ölü telkın verenin sesini duydu. Ne yapacak? Yeniden dünyaya gelip de İslâmın gereğini mi yapacak?

Kabir sualine kolaylık olabilir ümidiyle yapılıyor diyorlar. Unutmayalım ki dünyada müslümanca yaşayanın kabir sualleri için arkadan desteğe ihtiyacı olmaz. O zaten hesaba hazır olur.

 

3-Yıllardır yapılan telkinler yanlış mı?

Buna bu bilgiler ışığında siz karar verin.

Ama siz siz olun ölmeden önce dünya  hayatında Kelime-i Tevhidin gereğini yapın, âhiret hayatına hazır olun. Kur’anı okuyup onunla amel edin. Öldükten sonra imamın telkınına, birilerinin üzerinize Kur’an okumasına, birilerinin şefaatine veya kurtarıcılığına güvenmeyin. Öbür tarafta kişiyi sadece bu dünyadaki imanı, sâlih amelleri ve Allah’ın rahmeti kurtarır. Başka bir şey değil.

Dünyada Kelime-i Tevhid’ten uzak yaşayan birine bu kelime mezara konulduktan sonra neylesin? Düşünsenize...  

 

4-Sizin hiç telkin verdiniz mi?

Hayır. Ne ölmekta olan birine Kelime-i Tevhid telkını, ne de defnedilen birine telkın vermedim. Zaten nasıl yapıldığını da bilmem.

 

5-Her perşembe ölülerimiz için okuduğumuz Kur’an’ın veya ölülere okunan Kur’an, duanın ölümüze faydası olur mu? Yoksa boşamı okuyoruz? Onlara faydası yoksa okumayalım mı?

Her Perşembe günü ölülerimiz için Kur’an okuma diye bir görev yoktur. Bunu kim ne zaman icat etti bilmem. Bizim halk arasında olduğunu duydum.

Bir şeyin, bir amelin ibadet olabilmesi için üç şart vardır. Birincisi: Bunun Şâri’ yani Allah veya O’nun adına Peygamber emretmeli. İkincisi: Peygamber o amelin (ibadetin) nasıl yapılacağını kendisi yaparak bize göstermeli.  Üçüncüsü: Amel (ibadet) yalnızca Allah rızası için (ihlas ile) yapılmalı.

Buna göre insanlar tarafından ibadet icat edilmesi söz konusu olamaz. İslâm tarihinde ibadet diye uydurulmuş âdetler var mı? Var. Ama bunların dindeki adı “bid’at”tir. Bid’atler ise merduttur (kabul edilemez).

Peygamber; “Perşembe günleri ölülerimize Kur’an okuyun” dedi mi, kendi okudu mu? Sonra niçin sadece Perşembe akşamı? Kur’an her gün okunur va yaşanır.

Ölülere Kur’an okunur mu?

Bu da tartışmalı bir konu. Bazı âlimlere göre Kur’an okunur sevabı ölmüşlere bağışlanabilir. Bazılarında göre Kur’an okunur ve bu vesile ile ölülere dua edilir. Bazılarına göre ise Kur’an ölüler için değildir deyip buna karşı çıkarlar.

Türkiye’de basılan Kur’anlardaki hatim duasında okunan Kur’an’ın sevabının kimlere bağışlanacağı listesi var. Kur’an okuyana kariler de arkadan dua edenler, okunan Kur’an’dan hasıl olan sevabı başta Peygamberimiz olmak üzere hz. Âdemden itibaren bütün peygamberlere, evliyaya, asfiyaya, sahabe-i güzine ve daha nicelerine bağışlarlar. Bu öylesine yerleşmiş bir şey ki, başkas türlüsü bilinmiyor.

Bu iddia Kur’an’ın ölüler kitabı zannetme anlayışının uzantısı gibi görünüyor.

(Ölülere Kur’an okuma konusunda Türkiye’de mezarlık ziyaretlerini, orada para karşılığı Yâsîn okumaları, hazır Yâsîn satmaları, hatim indirme seanslarını, ölü için kiralık okuyucular tutma gibi uydurma gelenekleri, adetleri hatırlatırım.)

Dualarımızın ölülerimiz için faydalı olacağını umuyoruz. Zaten Peygamberimizin tavsiyesi de bizden önce gidenler için dua etmektir.

 

6-Bir de yeni vefat eden bir kişi yedi gün boyunca ruhu evine gelip dua ve Kur’an istermiş bu yüzden yedi gün evinde Kur’an okunurmuş. Ruhlar evleri ziyaret eder mi? (Bununla ilgili âyet ve hadis oldugunuda iddia ediyor)

O âyetler hangisi, hadislerin kaynaklarını versinler araştıralım.

Bu da sonradan uydurulmuş bir şeye benziyor.

Ğaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Ölünün gittiği dünya, orada olanlar, ruhun durumu bizim için ğaybtır. Bu konuda Kur’an’ın ve Peygamberin dediğinden fazlasını hiç kimse bilemez. Kabirde şöyle oldu, falanca şöyle gördü, konuştu, karşılaştı, mübarek mezardan kalktı, anlattı, falanca efendi falanca efendi le mezarda toplantı yaptı gibi anlatılanlar aslı olmayan, yarım akıllıları kandırmak için kullanılan yalanlardır.

Kim ölenin ruhunu gördü ki yedi gün boyunca Kur’an istesin? Ğaybi bir konuyu Allah kime bildirmiş ki böyle kesin konuşuluyor.

Ölüye dua edilir, bir de vasiyet etmişse mirasından onun adına bir miktar hayır hasenât yapılabilir, bu kadar. 

Vesselam.

 

Hüseyin K. Ece

19.06.2018