Bunun yanında Hz. Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin ve o günkü halifenin mevlidleriyle (mevâlid-i sitte) receb, şâban ve ramazan aylarındaki kandiller, ramazan ve kurban bayramlarıyla diğer bazı kutlamalar bu dönemde zengin bir şölen geleneği oluşturmuştur. Bu törenler resmi tören halinde yapılırdı. Görünen o ki sünni halk bunlara pek katılmazdı.

Eyyubîler döneminde mevlid törenleri sönük geçse de sonraları onlar da görkemli resmi törenlerle mevlid kutlamaları yapardı, halk da bunlara iştirak ederdi. Bu törenlerdee o zamanki tasavvufçuların daha etkin olduğu anlaşılıyor.

Memlûkler döneminde Mısır’da mevlid törenleri geniş katılımlı, görkemli bir şekilde devam etti. Hatta o zaman kendilerine göre büyük veli olanlar için de mevlid törenleri düzenlenirdi.

Kuzey Afrika mevlid merasimleri 1250 yıllarından sonra, hırıstiyanların bayrma kutlamalarının etkisini azaltmak için başlatıldığı söyleniyor.

Osmanlılar öteden beri resmi olmayan mevlid kutlamaları ilk defa 3. Murad zamanında 1590 yıllarda resmi olarak başlamış.“ (Özel, A. TDV İslâm Ansiklopedisi, 29/475)

Mevlid-i nebi dolaysıyla Arapça, Kürdçe ve Türkçe yüzlerce mevlid şiirleri, şiir kitapları yazılmış. Zamanla bu şiirler kaside tarzında okunmaya başlanmış ve yaygınlık kazanmış. Türkçe’de en meşhur mevlid kitabı 1409 yılında Süleyman Çelebi tarafından yazılan Vesîletü’n-Necât‘tır.

Mevlid törenlerinin meşruiyeti alimler arasında tartışılmış, hâlâ da tartışılıyor.

Kimilerine göre, hırıstiyanlar hz. İsa’nın doğumu büyük çoşkuyla kutluyorlar, seviniyor, adeta bayram yapıyorlar. Biz neden âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin doğumunu anmayalım?

Kimilerine göre bu âdet bid’attır. Peygamber böyle bir şeyi tavsiye etmedi.Sahabeler ve ondan sonraki kuşaklar asırlar boyu böyle bir kutlama, anma, yapmadılar. Bu tür adetler sonradan ortaya çıkmış şeylerdi.

Kimilerine göre Peygamberi anmaya, hatırlamaya, vesile olduğu için, ibadet saymamak, övgüde aşırıya kaçmamak, okunan şiir, kaside ve ilâhileri ibadetleştirmemek şartıyla yapılabilir.

Böyle zamanlar Peygamberi anlatmaya, tanımaya, Sünnetini gündeme getirmeye, müslümanlarda sünnet şuuru uyandırmaya, duyguları harekete geçirmeye bir vesiledir. Peygamber sevgisinin ve bağlılağının coştuğu, salavâtların çoğaldığı, ona duyulan özlemlerin arttığı bir fırsattır.

Mevlid proğramları sadece Peygamberi anma, onun sevgisini ve ona bağlı olma bilincini sağlamlaştırma zamanıdır.

Ancak unutmamak gerekir ki bu geceye mahsus hiç bir ibadet yoktur.

Türkiye’de yıllardan beri yapılan „Kutlu Doğum“ proğramlarını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

 

Hüseyin K. Ece

19.11.2018

Zaandam