(Allah rahmet eylesin. Bizden önce gidenlere rahmet dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden)

Aynı gün mevtanın amcaoğlu Hasan ile karşılaştık. Tekrar rahmet dileği, başınız sağolsun duasından sonra şöyle anlattı:

“Bugün cenazeyi almak için amca kızının evine gittik. Ev dolusu kadın vardı. Baktım genç bir kadın elinde bir kitap, ordan bir şey okuyor, sonra kefenin üzerine arap harfleri ile bir şeyler yazıyor, bakıyor, tekrar yazıyordu. Ama baktım elindeki kitap Türkçe. Kefenin üzerinde  yazıya benzer bir şeyler gördüm ama okuyamadım. “Ne yapıyorsun, bu nedir” diye sordum. Galiba kızın annesi bir kadın; “kızım mevtanın kabir suali kolay olsun diye suallerin cevaplarını yazıyor” dedi. Ben; “olmaz öyle şey, şimdiye kadar biz böyle bir şeyi ne gördük, ne duyduk. Nerden çıktı şimdi bu” dedim. Kadın ısrarla yazılmalı, yazılmalı, kabir suallerine yardımı olur. Orada olanlar bu kadının yaptığına karıştığım için bana homurdandılar. Neyse fazla uzatmadım, münakaşaya girmedim. “Tamam tamam, cenazeyi tabuta koyun da alıp gidelim” dedim. Öylece cenazeyi tabuta koydular biz de bir kaç kişi ile alıp çıktık.

Sonra bana sordu: “Hocam, bu neyin nesi? Var mı böyle bir şey?”

Dedim işin aslında elbette böyle bir şey yok. Lâkin uydurulmuş din anlayışında bu ve benzer hurâfeler, yanlış uygulamalar, Tevhid inancıyla bağdaşmayan pek çok âdetler ve inançlar var. Hem de sürüsüyle.

Bazı hadis rivâyetlerinde ölü kabre konulunca onun yanına Münker-Nekir adlı iki meleğin geleceği ve kendisine bazı sorular soracağı söyleniyor. (Tirmizî, Cenâiz/70 no:1071. Hasen-garip notuyla. N. Elbânî de "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha 1391'de bunun sahih olduğunu kaydediyor. İbni Mâce Zühd/32 no:4266-4269. Abdurezzak; Musannef no: 6738)

Hatırlamak gerekir hadis usûlü âlimlerine göre bir konuda birbirlerini dstekleyen çok hadis varsa zayıf da olsa onlarla amel edilir. Hadislerin manası hasen hadis seviyesinde kabul edilir.)

Ebu Hanife’ye (r.a) göre de bu iki meleğin  ölüyü sorguya çekmesi haktır. (İmam-ı A’zamın Beş Eseri (çev. M. Öz), Kalem Yay. İstanbul 1981, s: 71)

Akâid kitaplarının çoğunda, Münker-Nekir'den, bunların kabirde ölüye yönelttikleri sorulardan bahsediliyor.

Kabir suali, kabir azabı var mı yok mu tartışması var. O konuya girmeyelim. Bu bir tarafa insana düşen bilmediği bir konuda ahkâm yürütmemesi, elinden geldiği kadar ölümden sonrası için hazırlık yapmasıdır. Demişler ki: Sen görevini düzgün yap, bundan ötesi seni ilgilendirmez.

Zira insan ölünce bu dünya hayatından bağı kopar. Bir başka hayata doğar. O hayatın hiç bir lşeyi de buraya benzemez. Üstelik zaman, dün-yarın, geçen sene-gelecek sene bu dünya hayatı içindir. Orada dünyanın dönüşü, gece-gündüz, yıl, asır, gemiş zaman, gelecek zaman yoktur.

Kefene yazı yazılmasını duyduktan sonra şu soruları sormak gerekir?

1-Tamam, diyelim kabirde sual var, Münker ve Nekir melekleri gelecek ve mezara konulan kişilere diniyle ilgili sorular soracak. Ama bu sorgulama bir polis karakolundaki sorgulama veya mahkemede hakim sorgulaması gibi mi olacak?

2-Kefene kabir suallerinin cevaplarını yazan zihniyet orasını buradaki bir imtihan salonu mu zannediyor ki, bilemeyeceği soruları kefenden hırsızlama bakarak cevap versin?

3-Âhiret sorularına yani Hesaba bu dünya hayatında hazırlanmayan, orada kefeninin üstündeki yazılardan mı medet umacak?

4-Dünya şartlarına göre ölen, âhirete göre oradaki hayata dirilen kimsenin üzerinde hâlâ o kefen mi olacak? Yoksa melekler gelmeden kefeni, en azından cevapların yazıldığı kısmı mı saklayacak? Hani kopya çekecek ya?

5-Kabirdeki suali  ve cavaplarını dünyadaki bir dersin sınavına benzeten, suallerin cevaplarını yazılı bir yerden verebileceğini zanneden zihniyet âhiret ahvalini anlamış sayılır mı?

6-Şu işe bak, kabirde melekler ölünün başına gelecek, onlara soru soracak, bizimki de kefenini açacak, kafasını uzatacak, kefendeki yazıları okuyacak... Ya mevtanın bu dünyada okuma yazması yoksa. Ya Arapça bilmiyorsa, kefendeki Arapça yazıları nasıl okuyacak?

7-Bu kafa yapısı âhiretteki olayların da tıpkı dünyada fizik âlemde gördüğü olaylar gibi olduğunu mu zannediyor? Âhiretin ahvalini dünyadaki nesnelerin durumu gibi zannediyor?

8-Kefene kabir suallerinin cevabını yazmakla “yanmayan kefen” satan, ya da “yanmayan kefene” sarılmayı düşünen kafa yapısı arasında bir fark var mıdır?

9-Bu zihniyet bir nevi hırsızlık sayılan kopya çekme alışkanlığını öldükten sonra, yani Ahirette de mi sürdürmek istiyor? Burada öğretmenleri aldatıp kopya çekebilir. Ama orada kimi aldatacak?

10-Tirmizî’nin rivâyet ettiği bir hadise göre “… Kabir (mezar) ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlardından bir çukurdur.” (Tirmizî, Kıyâmet/26 no: 2460) Yani kabir kişinin ameline göre ya cennete ya cehennem benzer.

11-Tekrar hatırlamak gerekir ki, insan ölünce onun için âhiret hayatı başlar. Orada da insanı sadece imanı, sâlih amelleri (ibadetleri, hayırlı eylemleri) ve Allah’ın rahmeti kurtarır. Yanmaz zannedilen kefenler, ikinci şahışlarden geleceği sanılan yardımlar, kefen üzerine kaliteli yazılarla yazılan Arapça cümleler değil.

 

-Aslında yüksek sesle haykırmak gerekiyor:

Ey (bazı) müslümanlar! Yeter artık, dininizi bu kadar gülüç hâle düşürmeyin. Din işinde daha ciddi olun. Bu aslı astarı olmayan saçmalıklara, hurâfelere, uydurmalara din diye inanmayın…

Belki duyan olur.

 

Hüseyin K. Ece

08.12.2018

Zaandam