• Mekke’de inmiştir. Sekiz âyettir.
  • “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile...
  • 1-Biz göğsünü açıp seni ferahlatmadık mı?
  • 2-ve Yükünü sırtından kaldırmadık mı?
  • 3-Ki o yük belini iki büklüm etmişti.
  • 4-Hem Biz senin şanını yüceltmedik mi
  • 5-Çünkü gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.
  • 6-Evet, gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır,
  • 7-Bir işi bitirdiğin zaman, hemen (başka) bir işe koyul
  • 8-Ve yalnız Rabbine yönel!”
  • 1-Biz göğsünü açıp seni ferahlatmadık mı?

    Burada, -bazı siyer kaynaklarının iddia ettiği gibi- ”şakku’s-sadr-göğsün yarılması”ından (Peygamberin göğsüne ameliyat yapılmasından) değil; “şerhu’s-sadr-göğse genişlik” (Peygamber’in göğsüne, derûnuna ferahlık, rahatlama) verilmesinden bahsediliyor.

    Nitekim “şerh” kelimesi bir kaç âyette bu manada kullanılıyor.

    Mesela; iç aydınlanma, ferahlama anlamında;  

    اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿22

    “Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.” (Zümer 39/22)

    فَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِۚ وَمَنْ يُرِدْ اَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَٓاءِۜ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللّٰهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿125﴾

    “Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah, inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.” (En’am 6/125)

    Göğse genişlik, ferahlık, rahatlama verme anlamında;  

    قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ ﴿25﴾ وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ ﴿26﴾ وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَان۪يۙ ﴿27﴾

    “(Musa): "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.” (Tâhâ 20/25-27)

    Burada kolaylık ve dilden döğüm çözme ile birlikte kullanılmış.

    مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ ﴿106﴾

    Göğsün bir şeye açılması anlamında;

    Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Nahl 16/106)

    4-Hem Biz senin şanını yüceltmedik mi?

    Peygamberin şanı elbette yücedir. İnne şânieke hüve’l-ebter.

    -Müslümanlar da melekler gibi peygamberin şanını yüceltmekle görevli midirler?

    اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا ﴿56﴾

    “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.” (Ahzab 33/56)

    6-Evet, gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır,

    Güçlüklerle birlikte olacak kolaylık nelerde olabilir?

    Bu kolaylık sadece peygamberimiz için midir?

    Allah (cc) her güçlüğün karşısında bir kolaylık yaratır mı?

    لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا مَٓا اٰتٰيهَاۜ سَيَجْعَلُ اللّٰهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا۟ ﴿7﴾

    “...Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.” (Talak 65/7)

    فَاَمَّا مَنْ اَعْطٰى وَاتَّقٰىۙ ﴿5﴾ وَصَدَّقَ بِالْحُسْنٰىۙ ﴿6﴾ فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرٰىۜ ﴿7﴾

    “Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.” (Leyl/5-7)

    وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْرًا ﴿4﴾

    “... Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” (Talak 65/4)

     

    وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ {8}‏

     وَإِلَى رَبِّكَ  ve ila Rabbike; ve (yalnız) Rabbine

    فَارْغَبْ fe’rğab; meylet, rağbet et

    • 8-Ve yalnız Rabbine yönel!”

    Bunun fiili hali (rağibe fihi, rağibe ileyhi) bir şeye hırs göstermek, onun şiddetli bir arzuyla istemek, ya da bir şeyi aşırı bir istekle istemek, bir şeye yönelmek.

    Buradan gelen rağbet; istemede, arzu etmede, dilemede genişlik demektir. fiil olarak yönelmeyi, arzu etmeyi, ummayı, rağbet göstermeyi ifade eder.

    (“rağibe anhu” ise bir kişinin rağbetini başka tarafa çevirmesi, ondan imtina etmesi, vazgeçmesi, uzak durması, arzulamaması demektir.) (el-Isfehânî, R. el-Müfredât; s: 288)

    Fiil olarak ayrıca bir kaç âyette geçiyor: Nikâhlamaya rağbet: Nisâ 4/127

    Sefihlerden başka kim İbrahimin dininde yüz çevirir. Bekara 2/130

    Canlarının istediğine rağbet: Tevbe 9/120

    Bu fiilin masdarı “rağbet veya rağaben” olarak gelir.

    Recep ayının ilk Cuma gecesine isim olarak verilen “reğâib”er-rağîbeti”nin çoğuludur. Bu da rağbet olunan şey, çok arzulanan, istenen şey, hediye demektir.

    Bu geceye Leyle-i Reğâib denmesinin iki nüktesi olabilir:

    Birincisi; çok rağbet edilen şey manasından hareketle, Allah’a ve O’na ait olan şeyleri arzulamayı hatırlatan, O’na ve rızasına uygun işlere yönelmeyi teşvik eden gece manasında.

    İkincisi; hediye anlamından hareketle, Allah’a rağbet edenlere O’nun lütuf ve bağışlarını, hediye ve ikramlarını arzu etmeyi, iştahla istemeyi hatırlatan gece manasında.

     

    “rağaben” kelimesi bir âyette umarak, arzu ederek, hırsla isteyerek anlamında geçiyor.  

    فَاسْتَجَبْنَا لَهُۘ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًاۜ وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ ﴿90﴾

    “Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya'yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak (rağaben) ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.” (Enbiyâ 21/90)

    -Bu kökten gelen bir kelime de rağbet eden, arzu eden, uman, yönelen anlamındaki “râğıb”tır. Tekil ve çoğul olarak üç âyette geçiyor.

    يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا ﴿45﴾ قَالَ اَرَاغِبٌ اَنْتَ عَنْ اٰلِهَت۪ي يَٓا اِبْرٰه۪يمُۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ لَاَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْن۪ي مَلِيًّا ﴿46﴾

    “(İbrahim) Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.” Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi.” (Meryem 19/45-46)

    Bahçe sahipleri:

    عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَٓا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا رَاغِبُونَ ﴿32﴾

    “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız (râğıblarız).” (Kalem 68/32)

    Sadaklardan payına düşene razı olmayanlara nasihat:

    وَلَوْ اَنَّهُمْ رَضُوا مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ سَيُؤْت۪ينَا اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ وَرَسُولُهُٓۙ اِنَّٓا اِلَى اللّٰهِ رَاغِبُونَ۟ ﴿59﴾

     “Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Rasûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (O’nun ihsanını ister)iz-râğıblarız” deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu.” (Tevbe 59)

    • 8-Ve yalnız Rabbine yönel!”

    -Âyet sadece Allah’ın makamına yönelmeyi öğretiyor

    -Müslümanlar da öyle olmalı. Allah’tan başka hiç bir şeye rağbet edilememesi gerekir

    -Zımnen; «Yalnız Senden yardım isteriz» sözüne sadık kal.

    Madem ki Rabbin sana rağbet etti, sana keremiyle yöneldi; sen de Rabbine rağbet et, O’na yönel, O’nun rızasını içten samimiyetle iste. Zira O’ndan başka hiç bir şey bu denli rağbet etmeye, bu denli içten arzu etmeye değmez.

    -“Ve ilâ”nın (harf-i cerrin) emirden önceye alınması dikkat çekici; bunun anlamı, yalnızca Rabbine yönel. Zaten yöneliş sadece O’na olmalı,

    -Rabbe yönelmenin iman ve ibadetle ilgisini, hayatı Allah’la bağlantılı yaşamayla ilgisini düşünelim.

    -Niyeti Allah rızası olan, sonuç ne olursa olsun sevaba kavuşur.

    -Bu nedenle niyet sahih olursa müslüman için kayıp diye bir şey yoktur.

    -Rağbet hem Allah rızasını gönülde hazır tutmak, hem de ilgi ve fedakârlığı o tarafa yönlendirmeyi ifade eder.

    -Rağbetin sacede Allah’a yapılması, davetin de sadece ona yapılması gerektiğini vurgular. Kendine, hizbine, cemaatine, mezhebine, partisine, tarikatına davet İslâmî davet değildir

    يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًاۙ ﴿45﴾ وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪ وَسِرَاجًا مُن۪يرًا ﴿46﴾

    Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab 33/45-46) âyeti gereği.

    -Duha ve İnşirah’da dört defa Rab ismi geçiyor. Rab, Allah’ın sahip çıkma, yetiştirme, eğitme sıfatını anlattığı gibi,

    -aynı zamanda Peygamberin sahipsiz bırakmadığını, desteklendiğini, özellikle de kul olduğunu unutmaması gerektiğini hatırlatır

    -İnsan için en büyük tehlike ‘istiğna’ duygusudur. Rab ismi hatırlatması bu gerçeğe de işaret ediyor.

     

    Dersler:

    1-Allah (cc) Peygamber’e bazı nimetleri hatırlatıyor. Belini büken yükünün hafifletilmesi ve göğsüne ferahlık verilmesi bunlardandır.

    2-Allah için sıkıntı çekenlere de bu ilâhi yardım gelir.

    3-Allah yolunun yolcuları tıpkı Peygamber gibi şeref ve itibar kazanırlar.

    4-Önce Peygamber, sonra mü’minleri motive etmek üzere her zorlukla birlikte kolaylık olduğu vurgulanıyor.

    5-Allah (cc) ihlaslı kullanın yalnızlığa terketmez ve çaresizlikler içinde bırakmaz.

    6-Bir iş bitince hemen diğerine başlamalı, boş durmamalı, üretken ve verimli olmalı, nemelâzımcılık yapmamalı, boş işlerden yüz çevirmeli.

    7-Her işde Allah’a yönelmeli, bütün davranışlarda Allah hesaba katılmalı (M. Okuyan, Kısa Sûreler –özetle- 1/319-329)

    8-Allah ile bağı güçlü olursa Allah’ın onu yalnız bırakmayacağını bilmeli. Vahiyle dostluğunu her şeyin üstünde tutmalı.

    9-Kur’an’dan çözümler bulacağından şüphe etmemeli.

    Hüseyin K. Ece

    07.03.2019

    Zaandam