Acaba hangisine desem? Acaba verirler mi? Borç verseler, acaba kısa zamanda geri isterler mi? Acaba geri ödeyebilir miyim? Ya geri ödeyemesem, halim nice olur diye düsünüp duruyordu. Ne yapmalıyım deyip can sıkıntısından bir o yana, bir bu yana gidip geliyordu. Evinin içinde dolaşıp duruyordu. Ancak bir çözüm bulamıyordu.

Bu kadar can sıkıntısından sonra dışarı çıkayım biraz hava alıp geleyim diye düşündü. Tam kapıdan dışarı adımını attı ki, kaldırımda bir cüzdan gördü. Etrafa baktı, kimseler yoktu. Hemen acele ile gitti cüzdanı aldı, eve geri döndü ve açıp baktı ki içinde yüklü miktarda para var. Hem de kendisinin ihtiyaç duyduğundan fazla. Bu para onun işini görür, hatta artar bile.

Önce sevindi. Yüzü güldü. Kendi kendine “Ey Allahım Sen ne büyüksün! Tam muhtaç olduğum bir zamanda, muhtaç oldugum kadar para... Hem de kapımın önünde. Gökten gelmiş gibi...” dedi.

Cüzdanda sadece bir kart vardı kimlik olarak. Onun da üzerinde adamın isminden başka bir şey yoktu. Tabii bir de kart numarası.

Adam önce sevindi ama sonra düşünmeye başladı. Ne yapacağına hemen karar veremedi. Konuyu kimseye de açmadı.

Sonra yerinden kalktı, dışarı çıktı ve doğru en yakın polis karakoluna gitti ve cüzdanı bir belge karşılığında polise teslim etti. (Sonradan polis kendisine bilgi verdi. O adamı bulup cüzdanını kendisine vermişler. Cüzdanın sahibine cüzdanını teslim aldım diye bir belge imzalatmışlar. Sonra cüzdanı bulan adamın kapısına gelmişle ve isterse gelip o belgeyi görebileceğini söylediler. Cüzdanın sahibi bir de bir teşekkür mektubu ve paket bırakmış. Onu da teslim edip gitmişler.

Cüzdanı bulan adam polise; “ismimi cüzdanın sahibine vermeyin, gerek yok” demişti.)

 

Bu adam bunu neden yapmış olabilir?

1-Polisin kendisini yakalamasından ve mahkemeye vermesinden korktu.

2-Komşular cüzdanı yerden alırken görmüş olabilirler. Onların yanında küçük düşmek istemedi.

3-Hava atmak istedi. Bu zamanda bulunan cüzdanı sahibine geri vermek iyi bir reklam ve şöhret fırsatı.

4-Cüzdanın sahibinin kendisini mahkemeye vermesinden korktu.

5-Vicdanının sesini dinledi. Vicdanı ona; “hayır, her ne kadar bugünlerde bu kadar paraya ihtiyacın olsa da, bu senin hakkın değildir. İnsana dürüst ve erdemli olmak yakışır” diye düşündü.

 

6-Daha önceden arkadaşlarıyla sözleşmişlerdi ve birbirlerine söz vermişlerdi: Kim bir cüzdan bulursa sahibini bulup geri verecekti.

7-Sokak kameralarının kendisini kaydetmesinden çekindi.

8-Adam helâl yemeği kendisine prensip (şiar) edinmişti Ona göre buluntu bir para ona helâl degildi.

9-Cüzdanin sahibinden yüklü bir miktarda bahşiş alırım diye ümit etti.   

10-Aklıyla ölçtü, biçti, hesapladı; sonra bu cüzdanın polise verilmesi en akıllıca yaıilacak iştir diye karar verdi.

11-Solundaki melek kulaüına; “Bak, cüzdanı sahibine vermezsen hemen günah yazıyorum, bu yüzden cehenneme gidersin” diye fısıldadı.

12-Cüzdani alıp evine girerken birisi onu gördü, durumu anladı ve paradan pay istedi. O ise bu durumda en iyisi belâya bulaşmamak dedi ve polise gitti.

13-İçinden bir ses, “boş ver, hazır bulunmuş para, dileğin gibi harca deyince” ürperdi, korktu ve cüzdanı polise teslim etmenin en iyi yol olduğunu düşündü.

14-Adam o an her ne kadar parasız kalsa da bir kaç gün sonra bir yerden çok para gelecekti. Bulduğu paraya ihtiyacı yoktu.

15-Âhirette her şeyin hesabını vereceği aklına geldi, hak etmediği, emeğiyle kazanmadığı bir parayı harcamaya gönlü razı olmadı.

16-Böyle bir parayı harcamak onu hazırcılığa alıştırabilir, tembellik verebilirdi. Halbuki emek ile kazanılan daha hayırlıdır diye düşündü.

17-O beldede bulduğu parayı sahibine vermeyenler, -eğer duyulursa- kırk gün hapse (nezarete) atılıyormuş.

18-Babası ona her zaman “sakın ha kimsenin hakkını yeme” diye öğretmişti.

19-O şehirde yılda bir defa “şehrin en dürüst adamı” yarışması yapılıyordu. O bu yarışmayı kazanmak için cüzdanı, sahibini hiç aramadan doğrudan polise verdi. Bu şekilde adını daha iyi duyururdu.

20-Adam muttaki ve muhsin bir kimse idi. Allah’ın kendisini her yerde gördüğünün bilincinde idi. Bu bilinçle ve bu sorumlulukla hareket etti.

 

Hüseyin K. Ece

2008 Zaandam