Birilerinin/bir şeylerin uğruna yola çıkmaya değer. Onun uğruna yorulmaya değer. Yol yorgunluğu, gurbet, bazı şeylerden uzak kalmak; varsın olsun, onun için hepsine katlanılır. Hepsine “eyvallah” denilir.

Ancak bir şey var; uğruna yola çıkılan şey gerçekten bulunur mu?

Bulduk sananlar gerçekten buldular mı?

Menzile vardım diyenler gerçekten vardılar mı?

Yoksa bu bir hayal mi?

Yoksa bu bir serap mı?

Yoksa bu öteden beri dilden dile geçen bir söylenti mi?

Şüphesiz yola çıkmadan hedefe varılmaz ki. Hedef her ne ise. Ki herkesin kendine göre bir hedefi var. Herkesin kavuşmak istediği bir leylâsı var. Herkes bir şeylerin hasretini çekmektedir. Neredeyse herkes bir kimseye, bir şeye, bir sonuca ulaşmaya deli divânedir. 

Belki herkes değil ama, pek çok insan bunun için yola çıkıyor. Ya da çıkmak zorunda. Yoksa aradığını nasıl bulacak?

Hedefe nasıl ulaşacak?

Hasretini çektiği sevdalısına nasıl kavuşacak?

Kimileri kendince gerçek hedefin, gerçek sevginin, gerçek arzunun peşindedir. İşte onun için yola çıkmıştır. Onun için çalışıyor, çabalıyor, elinden geleni yapıyor. Ona göre hayatın en önemli hedefi işte o peşine gittiği şeydir. Çok çalışıp, uğraşıp, sonunda arzu ettiğine kavuştuğunu, istediğini elde ettiğini iddia edebilir.

İşte burada şu soruyla karşı karşıyayız: Böyleleri gerçekten buldular mı?

Aranması gereken, gerçekten bunların aradığı şey midir?

Bulunması gereken şey, gerçekten bunların bulduklarını sandıkları şey midir?

İnsan ömür boyu bir şeyin peşine gider de, sonunda aldanır. Kişi, bütün bir hayatını bir hedef uğruna tüketir de sonunda hüsrana uğrayabilir. Bütün emekleri boşa gidebilir. Kavuştuğunu sandığı şey, onu zarara düşürebilir.

Nice define arayıcısı, hazine yerine, bir avuç paslı demire kavuşur.

Nice hazine hastaları, bir tutam çürümüş odun parçasına kavuşur.

Adam nice yıllarını leylâ sandığı bir sevgilinin uğruna harcar da, bir de bakar ki peşine gittiği meğer leylâ değil, cadı imiş.

Kendince doğru bir yoldadır, doğru bir iz üzerindedir, doğru hedefe gitmektedir. Hatta kendisine yol gösterenler de, yol kılavuzları da iyi rehberlik yapmaktadır. Ama sonuc? Kimbilir ya yaman bir aldanış, ya telafisi mümkün olmayan bir zarar, ya  çöl ortasında ucsuz bucaksız bir serap, ya da kocaman bir fiyasko olabilir.

Bulduk sananlar gerçek kaybedenler olabilir. Kâr ettik zannedenler, en büyük hüsranı yaşabilirler. ‘İşte, zaten ben bunu istiyordum’ diyenler, sonuçta ‘ âh keşke kafamı kullansaydım’  diye hayıflanabilir.

Hayat, bir yolda yürümek ise, kişi nasıl bir yolda yürüdüğünün farkında olmalıdır. Kavuşmak istediğimiz her ne ise; o gerçek leylâ gibi olmalı. Kişinin hedefi güzel bir sonuç, mutlu eden bir kazanc, pişmanlık vermeyen bir birliktelik ise; kavuşmak, bulmak, elde etmek önemli değildir. O güzel hedefe doğru yürümek önemli. O yolda olmak önemli. O uğurda çaba sarfetmek, onu istemek, onun sevdasında olmak önemli.

Vuslat mı? Korkarım onu elde etmek bu rü’yayı bozar.

İsterseniz hayallerimizi canlı tutalım.

Zira “sen” dediğimiz şeyin uğruna yola çıkmaya değer.

 

Hüseyin K. Ece

Platform 73. sayı