Bu söz “şefaat hakkı Allah’ındır. Allah’ın şefaat hakkını kabul etmemek ahmaklıktır” anlamında söylenmişse doğrudur.

Şu âyet şefaatin (her ne ise) tümüyle Allah’a ait olduğunu açık açık söylüyor.

قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعًاۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿44﴾

“De ki: “Şefâat tümüyle Allah’a aittir.

Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” (Zümer 39/44)

Bu âyete rağmen,” hayır başkalarının da şefaat hakkı var” demek, mümkün olabilir mi?

Kur’an’da 15 âyette açıkça, 3 âyette de dolaylı olarak başkalarının şefaat edemeyecekleri âhirette asla şefaat olmadığı vurgulu bir şekilde söyleniyor.

Bunlardan dördü şöyle: Birincisi:

قُلْ لَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ اِنّ۪ي مَلَكٌۚ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۜ اَفَلَا تَتَفَكَّرُونَ۟ ﴿50﴾ وَاَنْذِرْ بِهِ الَّذ۪ينَ يَخَافُونَ اَنْ يُحْشَرُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ وَلِيٌّ وَلَا شَف۪يعٌ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ ﴿51﴾

“De ki: “Ben size “Allah’ın hazineleri benim elindedir demiyorum, ğaybı da bilmem. Size ben meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahyedilene uyarım (uyuyorum). De ki: Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?

Rablerinin huzuruna götürülüp toplanacaklarından sakınanları onunla (Kur’an’la) uyar ki, onların O’ndan başka ne bir velileri (hâmileri) ne de şefâatçıları (şefî’leri-aracıları) vardır. Umulur ki Allah’tan korkup-sakınırlar.” (En’am 6/50-51)

İkincisi:

يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ ﴿122﴾ وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْز۪ي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْـًٔا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ ﴿123﴾

“Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın.

Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının. (Bakara 2/122-123)

Bu âyetle Bakara 48 arasındaki tek fark ‘fidy’e kelimesi ile ‘şefâat’ kelimesinin yer değiştirmesidir.

Üçüncüsü:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ ف۪يهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌۜ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿254﴾

“Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefâatin olmadığı kıyâmet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.” (Bakara 2/254)

Dördüncüsü:

حَتّٰٓى اَتٰينَا الْيَق۪ينُۜ ﴿47﴾ فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِع۪ينَۜ ﴿48﴾ فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِض۪ينَۙ ﴿49﴾

“Nihayet ölüm bize gelip çattı.” Artık şefâatçilerin şefâati onlara fayda vermez. Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?” (Müdessir 74/47-49)

Eğer piyasadaki şefaat anlayışı (torpil yapmak, aracı olmak, kayırmak manası) açısından da “şefaat vardır” denmek isteniyorsa, o zaman şu soru gündeme gelir:

“Bu âyetlere göre “Allah’ın şefaatinden başka şefaat yoktur” diyen ahmak acaba kim oluyor?

Acaba Kur’an’ı kim istediği gibi anlıyor?

(Not: Âyet meallerini DİB Meali (Yeni)’den aldım)

 

Hüseyin K. Ece

23.02.2020

Zaandam