Güneş ve Ay bir araya getirildiği zaman,

O gün insan “eyne’l-meferr-kaçış nereye?” diyecektir.

Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.

O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.

O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.

Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şâhittir.” (Kıyâme 75/7-15)

“İnsan o gün der. Nereye kaçmalı?”

Bu şu âyete benziyor: “Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı (menâs) değildi.” (Sâd 38/3)

Âyette geçen “meferr”; kaçmak mânâsına mimli mastardır ve firar ile aynı anlamdadır. (Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, 6/328). O günahkâr insan o vakit dehşetten kaçacak yer arar. Ümitsizliğinden ve şaşkınlığından böyle der.

Bu, ümitsizlik ifadesine ‘istifhâm-ı inkâri’ denir. (Bu da olumsuz yönde soru sormaktır. İnkâr ettiğini bildirir şekilde ‘olmaz’ diyen birisine karşı, "Olur mu? diye sormak gibi.) Ya da bir şeyin öyle olmayacağını soru sorma şekliyle ifade etme; "Hiç böyle olur mu?". Veya olumsuzu pekiştiren soru şekli. "Hiç yapar mı?" ifadesindeki gibi.)

Bir sonraki âyet "Hayır yok kaçacak yer" âyeti bu ümitsizliği açıkça bildiriyor.

Şaşkınlıkla sorulmuş gerçek anlamda bir soru da olabilir. Bu durumda da âyeti o gün bu soruya verilmiş ret cevabı veya bugün onun açıklamasıdır. Şöyle ki: “Hayır hayır, kaçacak, sığınacak bir yer olmayacak.”

Kıyâmeti inkâr edenler “O gün insan kaçış nereye diyecektir.” Yani kaçacak bir yer, kendini muhafaza edecek bir şey var mı diyecekler. (Mukâtil b. Süleymen, Tefsir, 3/422)

Yani Âdemoğluna Kıyâmetin durumu açıkçe belli olunca firar etmek isteyecek. Âyet insanın oradaki halini tasvir ediyor.  ‘Eyne’l-meferr?’ Yani bir sığınılacak yer (melce’), var mı diye soracak (ya da sormak isteyecek). “Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.”

İbni Abbas ve İbni Mes’ud’a göre, yani hayır kurtuluş yok demektir. Bu; “Allah’tan, geri çevrilmesi imkânsız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır, ne de (günahlarınızı) inkâr edebilirsiniz!” (Şûrâ 42/47) âyetini hatırlatıyor.  Yani onlar bilinemeyecek denli bir yerlere sığınamayacaklar. (İbni Kesir, Ebu’l-Fidâ. Tefsir (Muh.), 3/575)

11.âyetteki ‘vezer’ ağırlık anlamı yönüyle sarp ve sağlam dağ, siper, sığınılacak yer için kullanılır. Hani insanlar bir tehklike zamanında genelde dağlara sığınırlar ya.

"hayır, sığınak yok" sözü, o gün "kaçacak yer nerde?" diyen insanın yine kendisi tarafından verilen bir cevap olabileceği gibi; Kıyâmette insanın sorusuna “hayır’ cevabı veya şimdi bir hatırlatma olarak Allah'ın sözü de olabilir.”

12.âyette geçen ‘müstekarr’ bir yerde durma anlamında mimli masdardır. Durma yerini anlatan bir isim de olabilir. Kıyamette Allah’ın huzurunda durmayı anlatır. Yani o gün kim olursa olsun ancak Allah’a sığınabilecek. Son durak, son karar yeri O’nun huzurudur. (Elmalılı, H. Yazır. Hak Dini Kur’an Dili (sad.),)

Müşrikler alaylı bir şekilde Kıyâmet günü ne zamanmış?” soruyorlardı. Burada Kıyâmatle ilgili geniş bir açıklama yerine  kısa, edebi ve etkileyici ifadelerle muhataplar uyarılıyor. Zira insan için önemli olan Kıyâmetin zamanını bilmek değil, nelerle karşılaşacağını bilip ona hazırlanmasıdır.

Bu dehşet verici manzaralar karşısında insanın kaçacak yer aramasının sebebi ya Allah’ın huzuruna çıkmaktan utanması veya cehennem azabından korkmasıdır.  (Şevkânî, Muhammed. Fethu’l-Kadîr, s: 1825)

Kim nasıl inanaırsa inanasın, Kur’an vurgulu bir şekilde Son Saat gelecek, dünya hayatı sona erecek ve Kıyâmet, yani yeniden diriliş, yepyeni bir hayat başlayacak diyor.

Dünyada iken buna inanmadıkları için azgınlık yapanlar, aşırı suç işleyenler mücrimler), Allah’ı tanımayıp kafa tutanlar, ya da inandığı halde yeterince hazırlanmayanlar o gün bu gerçekle yüzyüze gelecekler. Bundan dolayı dehşete düşecekler. Foyalarının ortaya çıkacağını, suçlu olduklarını ve cezayı hak ettiklerini anlayacaklar. Bu kötü akıbetten kurtulmak için de mahşer yerinden firar etmek isteyecekler. Sığınılacak bir yer, saklanılanacak bir mekan, iltica edecek bir ülke var mı diye soracaklar.

Bu bir yönde inkârcılara bir ihtar, bir yandan mü’minlere bir hatırlatma (zikir), insanlara bir tebliğdir. Diğer yandan inkarcıların psikolojisini haber veriyor. Dünyada iken suç işledikleri zaman, bir şekilde kaçıp kurtuluyorlarrdı ya, Kıyamette de kaçıp kurtulacaklarını, bir yerlere firar edeceklerini zannederler.

Bu âyetler ise üstüne basa basa, orada Allah’ın huzurndan başkla kaçacak yer olmadığını haber veriyor. Dahası orada, herkes kendi yaptıkları hakkına ‘basiret’ sahibidir, yani kendi yaptıklarına, eylemlerine (amellerine) şâhitlik yapacaktır.

Zımnen; “Ey insanoğlu aklını başna al, Kıyâmette kaçacak yer arama saplantısını bırak, burada, henüz fırsatın varken, o güne hazır ol” deniliyor.

Burada Allah (cc) Peygamberin şahsında insanlığa hitap ediyor. Kıyâmet koptuğu zaman Allah’ın huzurundan başka kaçıp gidecek, sığınılacak bir kucağın, iltica edilebilecek bir yerin olmadığını haber veriyor. Kıyâmette, yani yeniden diriliş gününde insanlar haşrolacaklar. Yani mahşer yerinde Allah’ın huzurunda toplanacaklar. Dünyada yaptıklarının hesabını verecekler.

Bazıları hesapta mazeret ileri sürse de 15. âyetin dediğine göre herkese yine kendisi şâhitlik edecek. İnsanın kendi aleyhine şâhitlik etmesi organlarının şâhitliğidir denmiştir. (Komisyon, Kur’an Yolu DİB 5/507)

Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerinde şâhitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.” (Nûr 24/24)

“O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şâhitlik eder.” (Yâsîn 36/65)

“Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.” Hayır, hayır, asla; orada kaçmak isteyene fayda sağlayacak bir kaçış söz konusu değildir. Orada, kendisine sığınılacak herhangi bir kule, dağ ve müstahkem mevki gibi bir yer de yoktur.

Âyette geçen ‘vezer’ kelimesi; Abdullah b. Abbas’a göre ‘kule ve sığınak’,

Mutarrif ve Hasan-ı Basrî’ye göre ‘dağ’,

Mücâhid’e göre ‘sığınak ve dağ’,  

Katâde’ye göre ‘dağ, sığınacak yer, kurtarıcı mekan’,

Said b. Cübeyr’e göre ‘dağ ve kule’,

İbn-i Zeyd’e göre ise ‘içinde kaybolunacak her yer’ demektir.   

Vezer; yani onları muhafaza edecek bir dağ olmayacak. (Mukâtil b. Süleymen, Tefsir, 3/422)

Vezer; koruyacak şey, sığınma yeri. Süddî’ye göre ‘dağ’ demektir. Zira onlar dünyada bir şeyden korktukları zaman dağa sığınırlardı, onunla korunurlardı.  Allah (cc) sanki; “o gün bir dağ yoktur onları (hesaptan) engellesin” diyor. (Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, 6/328. Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3203)

Görüldüğü gibi bu görüşler birbirlerine yakın. Vezer’i ‘sığınılacak yer’ şeklinde açıklamak en isabetlisidir. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 12/333-334. Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3203)

el-Maverdî’ye göre bunun iki anlama gelme ihtimali vardır.

Birincisine göre, Allah'tan haya edileceği için ondan “kaçış nereye?” demektir.

İkincisine göre, cehennemden korkulup, sakınıldığı için; ondan “kaçış nereye?” demektir.

Bu sözü söyleyecek olan insan ile ilgili de iki ihtimal sözkonusudur:

Birinci ihtimale göre, bu söz özel olarak kâfirin Kıyâmet gününde cehenneme arzedilmesi esnasında söyleyeceği bir sözdür, mü'minin söyleyeceği bir söz değildir. Çünkü mü'min Allah’ın müjdesine güvenmektedir.

İkinci görüşe göre, kopacağı esnada görecekleri Kıyâmetin dehşetinden dolayı hem mü'minlerin, hem de kâfirlerin söyleyeceği bir sözdür.”

“Hayır yani kaçacak yer ve kaçış yoktur.” Buna göre: ‘Hayır’ bir reddir ve Allah'ın (söyleyeceği) bir sözüdür.

Daha sonra bu reddi açıklayarak şöyle buyurmaktadır: “O gün sığınacak yer yoktur” Hesaptan kurtulmak için sığınılacak bir yer yoktur.

“O gün varıp durulacak yer Rabbinin huzurudur.” Katâde bunu; nihâi olarak varılacak yer şeklinde açıklamış. Bunun bir benzeri; “Şüphesiz en son varış Rabbinedir” (Necm 53/42) âyetidir. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3203)

Bazı insanlar günahkârlığını daha da uzatmak isterler. O yüzden alaylı bir şekilde “Kıyâmet ne zaman” diye sorarlar. Âyetteki soruda uzun sesli ‘eyyâne’ soru edatı kullanılıyor. Bu da soruyu soranın Kıyâmetin kopacağına az da olsa bir bir ihtimal verdiğini gösterir.

Bu soru ile insanın kötülük ve daha fazla günah işlemeyi sürdürme arzusu arasında bir bağlantı var. Böyleleri bu arzunun peşine giderken önüne yeniden dirilme, âhiret inancının çıkmasını istemiyor. Amacı hesap günü korkusu taşımadan kötülük ve günah işlemeye devam etmektir.

Bundan dolayı Kıyâmet günü inancıyla alay edenlere, ya da bunu çok zayıf bir ihtimal olarak görenlere hemen cevap veriliyor. Kıyâmet Sûresinin baş tarafındaki bu âyetlerin akışında ve üslûbunda bu hızlılığı sezmek mümkün.

O gün insan kaçış nereye diyecektir.”

Evet o gün, Son Saat zamanı, Kıyâmet zamanı gözler şaşırır, Ay kararır, Güneş dürülür, Ay ile Güneşle biraraya gelir. Böylece evrenin şimdiki düzeni bozulur. Korku ve panik içindeki insan bu soruyu sorar.

Bu soru insanın o an duyacağı dehşeti, korkuyu ve paniği anlatmaya yeter. İnsan âdeta kapana sıkışmış gibi olacak, artık kaçacak yer ve sığınılacak bir kucak olmayacak.

Hani bazıları Hesap Gününü hesaba katmadan daha fazla günah işlemek (dünyadan kâm almak) isterdi ya, hani kendisine hiç kimsenin hesap soramayacağını zannederdi ya, hani ölümsen sonrası yok derdi ya; o gün artık bu gibi arzulara yer olmayacak. Tersine kişi unuttuğu veya hatırladığı, iyi veya kötü eylemlerinin (amellerinin) hesabını verecek. (Kutub, Seyyid. fi-Zılâli’l-Kur’an, 6/3769)

-Hulâsa

Ölüm hak, Son Saat hak, Kıyâmet (Yeniden Diriliş) hak, Haşrolma hak ve Hesap verme hak. İnsan, mü’min olsun olmasın o günün dehşetini görünce “kaçış var mı buradan, sığınılacak bir yer var mı, bu hesaptan firar mümkün mü” diye soracak olsa da, orada, o gün Allah’ın huzurundan başka varılacak yer yoktur.

Orada, o gün firar mümkün değildir.

Hüseyin K. Ece

13.04.2020

Zaandam