Ancak bu temizleme maddi taharetten çok manevi olarak temizlemek, nefsi veya kalbi arındırmak manasındadır. Nefsi şirk, küfür, günaha meyil, çirkin ve aşağılık heveslerden, hırs ve tamahtan, insanı Allah’tan uzaklaştıracak zevklerden ve isteklerden arındırmak tezkiyedir.

İslâm beden ve elbise taemizliğini emrettiği gibi, kalp ve nefis temizliğini de emretmiştir. Beden, elbise ve çevre temizliği, görünen kir ve pisliklerin temizlenmesi anlamına gelir ve buna maddî (dış) tahâret denir.

Dinin daha çok önem verdiği temizlik ise kalp ve nefis temizliğidir. Kur’an’ın ‘tezkiye’ dediği temizlik de budur. Kalbin temizliği; dünyevî ilişkiler boyutundan, diğer insanlara karşı kötülük, kin, haset gibi olumsuz duygulara kalpte yer vermemeye, aksine iyilik ve hoşgörüyü ilke edinmeye, kalpten insanı Allah’tan uzaklaştıracak her şeyden uzak durmaya kadar geniş bir alanı kapsar. (Heyet, İlmihal-İman ve İbadetler, 1/184)

 Kur’an şöyle diyor:

Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran (zekkâhâ) kurtuluşa ermiştir. 

Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems 90/7-10)

Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri halde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa (tezekkâ) ancak kendisi için arınmış (yetezekkâ) olur. Dönüş ancak Allah'adır.” Fâtır 35/18)

Kim günahları terkeder ve sâlih ameli artırırsa o nefsini tezkiye etmiş olur. Arınmanın sonucu ve faydası kendisinedir.

Kimse kimsenin yerine tezkiye olamaz. Arınmaya çaba gösteren birinin bunu başkasına fatura etmesi, birisine -özellikle Allah’a- minnet etmesi doğru değildir. Zira bütün ameller (ibadetler) şahsî olduğu gibi tezkiye ibadeti kişiseldir.

-Tezkiyenin imkanları:

1-İslâm dışı inançlardan, kanaatlerden kalbi, zihni ve duyguları uzak tutarak

2-Günahlardan sakınarak

3-Tevbe ve istiğfar ederek

4-Sâlih amel işleyerek  

5-Çok dua ederek, zikir ve tesbîh yaparak

6-Tefekkür ederek, âhireti düşünerek

7-Kalbi kin, haset, gıybet, dünyaya aşırı tutkunluk, hırs ve günaha meyletmekten uzaklaşarak

8-Allah için vererek, infak ederek

9-Kur’an’ı düşünerek ve anlayarak okuyarak

10-Ramazan’ı ihya ederek.

-Ramazan ve tezkiye

Ramazan tezkiye (arınma) mevsimidir, fırsatıdır. Her şeyiyle tamamen hayır, bereket ve rahmet olan Ramazan ayı ve oruç ibadeti bütün sene için de en güzel bir örnek, nefis eğitimi ve nefis tezkiyesi zamanıdır.

Tecrübe ile sabit ki müslümanların çoğu Ramazan ayı gelince daha çok ibadet ediyorlar, dinlerini daha yoğun bir şekilde yaşıyorlar.

Oruç, namaz, terâvih, dua, sadaka, infak, ikram, sabır, yardımlaşma, paylaşma, kardeşlik, zikir, tesbîh, tevbe ve istiğfar ve benzeri ibadetler bu ayda daha da artar. Mü’min bu ayda ölümü ve âhireti daha çok hatırlar, ona daha çok hazırlanmaya çalışır.

Bütün bunlar da nefisi arıtan, onu günahların kirinden temizleyen, kalbi arı duru yapan sebeplerdir.

Peygamber (sav) “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhârî, Savm/5 no: 1898, 1899, Bed’ü’I-Halk/11 no: 3277. Müslim, Sıyâm 1/1-2 no: 2495-2496. Nesâi, Sıyâm/5 no: 2107) buyurdu.

Bunu, “mü’minler nefislerini tezkiye edecek yaptacakları sâlih ameller ile cennetin kapılarını kendilerine açarlar, şeytana karşı o kadar dikkatli olurlar ki, adete onu zincirlemiş gibi olurlar” şeklinde anlayabiliriz.

Ya da müslümanların yaptıkları hayırlı işler onlara cennetin kapılarını açar, şeytanları onlardan uzak tutar şeklinde.

Orucun veya Ramazanın tezkiye ayı olduğu muhtelif hadislerden anlıyoruz.

Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki Ramazan, aralarında (işlenecek küçük) günahlara kefârettir. (Müslim, Tahâret/14 no: 223. Tirmizi, Salat/160 no: 214)

“Kişinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker bu fitneye kefâret olur.” (Müslim, Fiten/17 no: 144. Tirmizî, Fiten/71 no: 2259)

 “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır. (Buhârî, Îmân 28 no: 38)

Buhâri bu hadisi Oruç kitabında Kadir Gecesi ilavesi ile rivâyet ediyor: Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesini ihya ederse geçmiş günahları affedilir. Kim de faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır. (Savm/6 no: 1901)

Tirmizî ve Darimî aynı hadisi Ramazan’ın ve Kadir Gecesi’nin yerini değiştirerek rivâyet ediyorlar. (Bakınız: Tirmizî, Savm/1 no: 683. Darimî, Savm/54 no: 1783)

Oruçtan bir amaç da kötü davranışlardan temizlenmek, güzel ahlâk kazanmaktır. Davranışları ıslah etmek, daha önceden işlenmiş hatalardan arınmaya çalışmaktır.

Peygamber (sav) buyurdu ki: “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm/8 no 1903, Edeb/51 no: 6057)

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” (İbn-i Mâce, Sıyâm/21 no: 1690)

Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün...” (Tirmizî, Daavat/110 no: 3539)

Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum” desin (ve ona bulaşmasın).'' (Buhârî, Savm/2 no: 1894, 9 no: 1904. Müslim, Sıyâm 29/164 no: 2703. Muvatta, Sıyâm/58. Ebu Dâvud, Savm/25 no: 2363. Tirmizî, Savm/55 no: 764)

Ramazan hakkında “onun başı rahmet, ortası mağfiret (bağışlanma), sonu cehennemden kurtuluştur” denilir. Bu şâhitlik Ramazan’ın arınma (tezkiye) ayı olduğunu bir kez daha gösterir.

Ramazan mağfiret va rahmet ayıdır. Tevbe ve istiğfar için, af talebi için, günahları terketmek için, sâlih amellere yönelmek için bir fırsattır. Bu ayı hakkıyla değerlendirenlere Allah lütuf, rahmet ve bereketini daha fazla ikram eder. Ya da bu ayın değerini bilenler, Allah’tan bunları daha fazla isterler.

Orucun bir rolü de keffâret olmasıdır.

Keffâret; işlenen günahları affettirebilecek, silinmesine vesile olabilecek, nefis tezkiyesi için bir imkandır.

Kur’an’a göre hata ile adam öldüren bir müslüman, bunun keffareti olarak bir mü’min köleyi azat etmesi gerekir. Buna imkan bulamazsa iki ay peşpeşe oruç tutmalıdır. (Nisâ 4/92)

Yemini bozan kimse buna karşılık bir köle azat etmeli, bunu bulamayan üç gün peşpeşe oruç tutmalıdır. Buna gücü yetmeyen de on fakiri sabahlı akşamlı doyurması gerekir. (Mâide 5/89)

Eşine ‘zihar’ uygulayan (sen bana annem gibisin deyip ondan ayrılan) bir köle azat etmelidir. Buna imkan bulamayan iki ay peşpeşe oruç tutmalıdır. (Mücâdile 58/4)

Hacda yapılan bazı hatalar sebebiyle de oruç cezası gerekir. (Bekara 2/196. Mâide 5/95)

Bütün bunlar yapılan hataların keffâretidir. Yani o günahların affını sağlaması umulan cezalardır. Bir yönüyle işlenilen günahtan arınma (tezkiye) imkanıdır.

Hüseyin K. Ece

24.04.2020

Zaandam

Kur'an'da Tezkiye Kavramı hakkında daha geniş bilgi için bakınız: 

 http://www.huseyinece.com/makalelerim/uzun-makaleler/2133-tezkiye-ramazan-ve-oruc