Ayrıca baştan beri bütün İslâm âlimlerinin buna iman ettiklerini ekliyor.

Muhterem bir de ağır bir suçlamada bulunuyor: Ona göre İsa’nın dünyaya tekrar inmesine inanmayanlar sadece inkârcılar, onu öldürdük diyen yahudi siyonistler ve taraftarlarıdır. Kur’an’dan ve Sünnetten bir şey anlamayan kara câhillerdir. Bir de aklî melekesini kaybetmiş, beyinlerini kiraya veren mecnunlardır diyor.

Ve yine diyor ki biz böyle inanırız. Neye? Tıpkı öncekiler gibi İsa’nın öldürülmediğine, canlı olarak yükseklere çıkarıldığına, âhir zaman alâmeti olarak tekrar dünyaya inip Kur’an ile hükmedeceğine…

İster istemez şaşırdım. İddia diyor ki: İsa öldürülmedi ve canlı olarak göklere yükseltildi. Yani İsa hiç ölmedi, el’an yaşıyor. Hz. İsa ile ilgili âyetleri tekrar düşündüm. Tekrar Kur’an’a baktım bu iddia doğru mu diye.

Kur’an'da hz. İsa’nın ölümüyle ilgili üç âyette şunları buldum:

1.“Allah, kıyâmet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.”

“Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince (canımı alınca) artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.” (Mâide 5/116-117)

2.“Çocuk (İsa): "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı.

Doğduğum günde, öleceğim (emûtu) günde, dirileceğim günde bana selâm olsun" dedi.” (Meryem 19/30-33)

(Benzer ifade hz. Yahya için de kullanılıyor: “Doğduğu gün, öleceği gün (yemûtu) ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selâm olsun!” (Meryem 19/15) (Buradan hareketle hiç kimse hz. Yahya’nın ölmediğini anlamını çıkarmadı, çıkarmıyor.)

3.“O zaman Allah şöyle buyurmuştu: “Îsâ! seni öldürecek olan (müteveffîke), onlar değil Ben'im. Seni Kendi nezdime yükseltecek (râfiu), seni inkârcıların içinden kurtarıp temize çıkaracak ve sana tâbi olanları ta kıyâmete kadar kâfirlere üstün kılacak olan da Ben'im. Sonra hepinizin dönüşü Bana olacak. Ben de aranızda ihtilâf ettiğiniz konularda hükmümü vereceğim. ” (Âli İmran  3/55)

4-Bu muhtereme göre İsa’nın dünyaya tekrar inmesine inanmayanlar Kur’an’dan ve Sünnetten bir şey anlamayan kara câhillermiş, macnunlarmış. Kendisi Kur'an ve Sünneti çok iyi anlamış ya; Rabbimiz üç ayette "Meryem oğlu İsa öldü (vefat etti) ve her nefis ölümü tadacaktır" diyor, o ise hayır, İsa ölmedi (!) diye iddia ediyor.

Ve bu yargı Kur'an'ı iyi anlama oluyor (!) Fesübhanellah...

5-“Teveffi” fiilini aslı “vefâ-vefat” fiilidir. Bu da sözlükte “tamamen almak” demektir. Ancak daha çok (Türkçe’deki vefat etmek-ölmek gibi) eceli gelenin ruhunun-canının alınması anlamında kullanılır. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 829)    

Aynı kökten gelen ‘teveffa’ can almadır. Bazıları ise buradaki bu kelimeye “uyku” veya “öldürmeksizin çekip katına alma” şeklinde mecâzi bir anlam verirler. Ancak bu âyet Maide 117 ile birlikte okunursa ve ‘teveffâ’nın diğer kullanışlarına bakılırsa burada da aynı anlamda kullanıldığı kolaylıkla anlaşılır.

Kur’an’da vefat kelimesinin türevleri olan; tevaffâ, teveffet, teveffeyte, yeteveffâ, yeteveffevne, teteveffâ, neteveffâ, teveffe, yüteveffâ, yüteveffevne, müteveffî... hepsi ölümle ilgilidir.

 

6-Allah İsa’yı kendisine yükselttiğini (ref’ ettiğini) söylüyor:

“Bu, bir de inkarlarından, Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarından ve: "Meryem oğlu İsa Mesih'i, Allah'ın elçisini öldürdük" demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü.

Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki bilgileri ancak sanıya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir.” (Nisâ 4/156-157)

Ref’, sözlükte hem maddî hem de mânevî yükselmeyi ifade eder. Kur’an’da her iki anlamıyla kullanılmıştır. 

Bazıları buradaki ref’-yükseltme kelimesini hz. İsa’nın canlı olarak kendi kartına yükselttiği şeklinde anlıyorlar. Halbuki Kur’an aynı ifadeyi hz. İdris hakkında da kullanıyor. Çünkü aslında ref’ mânevî bir yüceltme ve ilâhî ikrama ulaştırmadır.

“Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o, doğru sözlü bir kimse, bir nebî idi. Onu yüce bir makama yükselttik.” (Meryem 19/56-57)

Ama hiç kimse hz. İdris’in bedeninin Allah katına yükseldiği iddia etmiyor.

Aynı âyetteki ‘teveffi-müteveffi” kelimesine lafzî mânası dururken mecazî olarak “uyku” anlamı, ama aynı cümlenin devamındaki ref’ kelimesine lafzî mâna vermek anlaşılır değil.

Kur’an aynı kelimeyi Hz. Muhammed hakkında de kullanıyor. “Senin şânını yükseltmedik mi?” (İnşirah 94/4)

Türkçe’de terfi’ diye bir kelime var. Bu da âyette geçen ref’ sözcüğünden gelir. Bunun hangi durumlar için kullanıldığını herkes bilir. “Şu kimse terfi’ etti” denildiği zaman hiç kimse bu adamın yerden alınıp 2. kata, 5. Kata, 10. kata cismen  yükseltildi, çıkarıldı diye anlamaz. Bunun bir makam/derece yükseltme olduğunu bilir.

-Şu örneklere de bakalım:

İbrahim (as); “Doğrusu ben Rabbim'e hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.” (Ankebût 29/26) ya da “Ben Rabbime gidiyorum.” (Saffat 37/99) Burada hiç kimse hz. İbrahim yola çıkıp bir adrese gider gibi Allah’ın (hâşâ) bulunduğu yere gittiği anlamını çıkarmaz.

Bunlar nasıl mecâzi ise, Nisâ 157deki ref’ olayı da böyle mecâzi bir ifadedir.

Arapçada “Allah’ın katına yükselmek”; mecâzen ‘vefat etmek’ veya “Onu (Meryem’i) üstün bir makama yücelttik” (Meryem 19/57)de olduğu gibi “Allah’ın rahmetine ve O’nun katında yüksek  mertebelere ulaşmak”  demektir.   

Bu ve benzeri âyetlere göre İsa (as) vefat etmiş ve tüm vefat eden kimselerin ruhları gibi onun da ruhu Allah’ın katına yükselmiştir şeklindeki yorumlar daha isabetli görünüyor. .

-Dahası kimse ölümsüz değil.

“Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar?” (Enbiyâ 21/34) Buna hz. İsa da dahildir. Zira o da bir beşerdi.

-Ve herkes, yani her canlı, her beşer mutlaka öldü, ölecek.  

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35 Ayrıca bkz: Âl-i İmrân  3/185.  Ankebût  29/57) Bu nefse hz. İsa da dahildir. Zira o da bir nefis (kişilik) idi, bir can taşıyordu.

“Biz, onları (peygamberleri) yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.” (Enbiyâ 21/8) Buna hz. İsa da dahildir.

“(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.” (Zümer 39/39) Bu ‘onlara’a hz. İsa da dahildir.

Kur’an defalarca İsa öldü; tıpkı diğer beşer/canlılar gibi dediği halde "sahabeden günümüze kadar her dönemde Allah’a, Rasûlüne ve Sünnetine, onun Kitabına iman eden herkes İsa’nın (as) öldürülmediğine, canlı olarak yükseklere çıkarıldığına (yani hâlâ yaşadığına), Âhir zaman alâmeti olarak tekrar dünyaya ineceğine inanır"demek nasıl mümkün olabilir?    

Bazı müslümanları Kur’an da ikna edemiyorsa yapacak bir şey yok.

Hz. İsa’nın hâlâ yaşadığını iddia edenlerden cesaret alarak desem ki: Haklısınız, İsa (as) ölmedi, hatta 2. kat gökte bir villada keyfince yaşıyor (!) 

(Hâşâ billah)

Hadis kaynaklarının haber verdiğine göre Hz. Peygamber mi’rac yolculuğunda 2. kat semada hz. İsa ve hz. Yahya ile karşılaştı. (Buhârî, Bed’ü’l-Halk/6 no: 3207, Enbiyâ/43 no: 3430,  M. Ensâr/42 no: 3887. Müslim, Îman/74 (264) no: 415. Nesâî, Salât/1 no: 449. Ahmed b. Hanbel, 5/418)

Ancak biz bu karşılaşmanın mahiyetini bilmiyoruz. Bunun zannedildiği gibi fizikî/bedensel bir karşılaşma olmadığı da hz. İsa'nın (as) vefat ettiği (öldüğünü) söyleyen âyetlerle sabittir. 

 

Hüseyin K. Ece

03.05.2020

Zaandam