Türkiyedeki siyasi gelişmeleri pasif bir şekilde takip etmenin ötesinde çok yakından ilgilenmiyoruz. Taraflar arsındaki fikir ayrılıkları, kör döğüşleri, siyasi çekişmelere de taraf değiliz.

 

Farklı ortamlarda yaşadığımız, farklı gerçeklerle yüzyüze olduğumuz için, oradaki olaylar birebir bizim şartlarımızla örtüşmüyor. Orada olanlar, Avrupa yaşayan bizleri ifade etmeye yetmiyor.

Şüphesiz anavatanda olanlar bizim de ilgimizi çekiyor. İster istemez duyuyoruz, kulağımıza geliyor. Olanlardan etkilenmemek mümkün değil.

,Partilerin söylemleri, ideolojileri, ortaya koydukları politikalar, birbirleri hakkında yaptıkları ve söyledikleri duyuluyor. Hukuk adına yapılan şaklabanlıklar, demokrasi adına yapılan dayatmalar, halk adına yapılan halk düşmanlıkları, din hürriyeti adına dini kıckaca alma şeytanlıkları, insan hakları adına insan hakları ihlalleri ister istermez sizin de canınızı sıkıyor.

Aynı şartları paylaşan insanlarımız, ya da gruplar arasındaki düşmalık karşısında ağzınız açık kalıyor. Donup kalıyorsunuz. Bu kadar düşmanlığa gerçekten ihtiyaç var mı? Böylesine bir rekabet (savaş mı demeliyim) toplumu nereye götğrecek?

Yine kimlerin kimlere, hangi çıkarlar adına destek verdiğine şahit oldukça, küçük dilinizi yutuyorsunuz.

Siyasi arenada toz duman olur. Bu toz duman arasında gerçek, haklı haksız, iyi kötü, saygı sevgi, ölçü ve değer yargıları birbirine karışır. Siyasi hedefler bazen olgun insanları bile şakınlığa sürükleyebilir.

Her neyse. Türkiye’de siyastteki yakınlaşmaları, pas atmaları, göz kırpmaları görünce aklıma bir hatıram geldi. Onu anlatmak istiyorum. Maksadım bir partiyi karalamak değil. Duyduğumu nakletmek. Değerlendirme bu yazıya ulaşanlara ait.

1977 yıllarında Erzurum’da öğrenci iken İbrahim Kipel Beyle tanışma imkanımız olmuştu. Ziraat müdürlüğünde memur olarak çalışıyordu. Okuyan, fikir üretebilen, şiir kitabı olan, Türkiye’de olanları yakından takip edebilen bir ağbi idi. Öldüyse Allah rahmet eylesin. Yaşıyorsa selametler dilerim.

Kendisini bir ziyaretimizde konu o günkü siyaesetten açılınca şöyle demişti:

"Gençler, Bahriye Üçok her ne kadar ilahiyat fakültesinde İslâm Tarihi doçenti olsa da kafa yapısı itibariyle CHP’nin yüzde elli iskontolusudur. Baksana adı Üçok, yani altıok’un yarısı.

Dokuz Işık düşüncesi Alpaslan Türkeş’in geliştirdiği bir doktrindir ve MHP’nin fikri alt yapısını oluşturur. Dokuz Işık her ne kadar milliyetçi olduğunu iddia etse de esasen o da CHP’nin yüzde elli zamlısıdır."

İbrahim Bey’in bu sözünü yıllar sonra 1999 yılında DSP+MHP koalisyonu kurulurken, üç yıllık hükümet dönemindeki tavırlarını ve icraatlarını takip edince hatırlamştım.

Bir de bugünlerde sol cephenin MHP’yi omuzlama çabalarını ve CHP+MHP koalisyonu tartışlarını, MHP’nin dile getirdiği söylemleri görünce yine hatırladım.

Acaba İbrahim Kipel Bey ne demek istemişti?

Hüseyin K. Ece

13.7.2007

Zaandam