Bingöllü Nusret Hoca anlatmıştı:

O da olayı bizzat yaşayan din görevlilerinden duymuş.

Yıl 1981. Yer Bingöl Valiliği.

 

O zaman ki Bingöl valisi, Vilâyet genelinde görev yapan 135 tane din görevlisini valilikte bir toplantıya çağırdı. Bir takım idari konular konuşulduktan sonra vali orada olan il müftüsü de dahil bütün imamlara (din görevlilerine) sordu:

-İçinizde kim Kur’an’da faiz’in haram olduğunu söyleyecek. Kur’an’ın neresinde faiz harammış. Hele biriniz çıksın da söylesin bakayım.

Tabi kimsede ses ve seda yok. Herkesin başı yerde. Bir genç arkadaş kalkıyor ve konuşmak için izin istiyor. Fakat vali onu tanıdığı ve kendince sorunlu birisi olduğu için ona demiş ki;

-Senin söz hakkın yok. Bu konuda senin görüşlerini dinlemek istemiyorum.

Bunun üzerine o genç imam tuvalete çıkmak üzere izin istedi ve  çıktı. (Daha sonradan müftülük onun bu davranışını valiyi protesto amacıyla yaptığı düşünerek, amire itaatsızlıktan soruşturma açtırdı.)

135 tane imamdan hiç bir ses çıkmayınca toplantıya köy imamıyla katılan bir muhtar ayağa kalkmış ve demiş ki;

-Sayın valim ben okumuş değilim, diní bilgim de azdır. Ama ben bütün hocalardan ve alimlerden duydum ki Kur’an’da faiz haram kılınmıştır. Şimdi bu yasağın nerede olduğunu göster desen gösteremem ama, böyle bir yasağın olduğunu biliyorum. Sen ne dersen de, ne yaparsan yap, Allah faizi haram kılmaktadır.

Vali ona bir şey dememiş ve toplantıyı amacına uygun bir şekilde sona erdirmiş.

O zaman askeri rejim başta olmak üzere resmi anlayış, faizin din adamları veya başkaları tarafından dile getirilmesini istemiyorlardı. Bu konuda konuşmak, yazmak veya fikir beyan etmek çok zordu. Nitekim bir vali Kur’an’da açık bir şekilde haram kılınan bir hükmü resmi yetkisini kullanarak, kendileri faizi helâl saydıkları için din adamlarının da helâl saymalarını istemekte, onları buna zorlamakta, halka da böyle anlatmalarını emretmekte.

Bu toplantıya katılan bazı arkadaşlara, niçin bir imamın kalkıp ta faizle ilgil âyetleri okumadığını, valiyi ikna etmediğini sorduk. Dediler ki doğrusu böyle yerlerde  biz büyüğümüzün hepimizin adına konuşmasını isteriz. Oradaki büyüğümüz de müftü efendi idi. O susunca biz de onun önüne geçmedik ve kendi görüşümüzü söylemedik. Zaten öyle bir yerde işin doğrusunu konuşmak ta hiç mümkün değildi.

 

6/4/2000

Zaandam