H. M. anlatmıştı.

“Yıllar önce bizim ülkede babamın bir arkadaşı babama anlatırken dinlemiştim. Bana çok ilginç, biraz da tuhaf gelmişti. İnsan çıkarı için neler yaparmış, ne kılıklara girermiş, başkalarının iyi niyetini nasıl istirmar edermiş. Anlatayım da görün.

 

Babamın bu arkadaşı/dostu Meşhed’e İmam Rıza’nın kabrini/türbesini ziyarete gitmiş. Biliyorsunuz hz. Masum dedikleri İmam Rıza şiîlerce önemli bir şahsiyet ve onun türbesi de şiilerin kutsal saydıkları mekanlardan biridir. Buraya her zaman şiî dünyasından pek çok ziyaretçi gelir. Kum’da hz. Ma’sume’yi, Meşhed’te hz. Ma’sum’u, Necef’te Ali Türbesini, Irak’ta Kerbelâ’yı ziyaret etmek onlar için çok önemlidir ve sevaptır diye inanırlar.

Babamın arkadaşı da türbeyi usulünce ziyaret etmiş. Kur’an okumuş, dua etmiş ve dşarı çıkmış. O dışarı çıkarken türbenin avlusunda bazılarının sevindiklerini, ünlediklerini, el kol hareketleriyle sevinçlerini belli ettiklerini görmüş. Bir sürü kişi birisinin etrafına toplanmışlar. Merakla oraya doğru yanaşmış. Burada ne oluyor, niye bir adamın başına toplanmışlar acaba?

Oradaki konuşmalardan, tebriklerden, maşaallah ifadelerinden anlamış ki adamın birisi  tekerlekli sandalye ile türbeyi ziyarete gelmiş. İmamın kabrini ziyaretten sonra dışarı çıkarken, halkın gözü önünde ayağa kalkıp yürümeye başlamış. Sonra da sevinçle haykırarak orada olanlara; “vay bakınız, İmam’ın sayesinde, artık yürüyorum.”  Ya da “İmam’ın makamını ziyaret ettim ya, onun sayesinde artık iyileştim, yürüyorum. Allah’a şükürler olsun, yürüyorum, bakınız artık yürüyorum. Bu mutlaka İmam’ın makamının bereketidir” diyormuş.

Halk adamın sesini duyup, bu durumu görünce ona doğru yönelmişler. Kimisi sevinmiş, kimisi maşaallah demiş, kimisi ellerini açıp dua etmiş, kimisi de yanına yaklaşıp onu tebrik etmişler. Sonra orada olanlar ellerini ceplerine atmışlar, yanlarında ne varsa, gönüllerinden ne koptuysa adama vermeye başlamışlar. Para veren olduğu gibi bileziklerini, küpelerini veren kadınlar bile olmuş. Hatta bir kadın kolundaki bütün bilezikleri sıyırıp hepsini adam vermiş.

Denir ki bunda ne var, adamın ihtiyacı vardı. Yardımlaşma iyi bir şey. Baksana ne güzel herkes gönüllü olarak adama bir şeyler vermişler.

Ancak işin rengi başka. Babamın arkadaşı bir bakmış ki sakat arabasıyla oraya gelen, sonra İmam’ın makamını ziyaretten sonra düzeldim, şifa buldum, artık yürüyebiliyorum deyip oradakilerden para toplayan adam Tahran’da kendisinin yakın bir komşusu. Ne sakattı, ne de kötürüm. Sapğasağlam bir adamdı.

Bu neyin nesi. Yanına yanaşınca komşusu tabii ki onu tanımış. Babamın arkadaşı onu kenara çekip kimsenin duymayacağı bir şekilde “Ne oluyor, ne yapıyorsun burda böyle. Sen sakat değildin ki?”  

Adam eliyle işaret ederek sus demiş. “Böyle yapmasam bu kadar parayı nereden kazanabilirim. Kim bana bu kadar parayı verir ki? Lütfen foyamı açığa vurma” diye gizlice yalvarmış.

Babamın arkadaşı ne yapsın, şaşkın bakışlarla, "La havle ve la kuvvete" çekerek oradan uzaklaşıp gitmiş.

 

27.01.2015

Haarlem

Hüseyin K. Ece