N. Genç anlatmıştı:

Geçen seneler. Ama tam hatırlamıyorum. Üniversite lojmanlarını bilirsiniz. Hani Üniversite sahasının içinde. Geceleri lojmanların arasında gece bekçileri görevlidir. Ellerinde el fenerleri, ağızlarında düdükler sabaha kadar dolaşır dururlar. Oranın güvenliğini sağlarlar.

Bizim üniversite hocalarından biri yeni bir araba almış ve arabasına da güzel bir teyp taktırmış.

Dersten dönünce arabasını kapının önündeki sokağın boş bir yerine park ediyor ve evine gidiyor.

Günün birinde, gecenin birinde mi demeliydim? Gece bekçisi bakmış ki hocanın arabasının kapısı açık. Yavaş yavaş yanına yaklaşmış ki bir kişi direksiyona doğru eğilmiş bir şeyler yapıyor. Hemen tedbirli olarak;

-Hey hemşerim, ne yapıyorsun orada.

Oradaki hiç telaş etmeden, kafasını hafifçe doğrultarak;

-Arabamın teybini eve götüreceğim de bir türlü sökemedim. Hay Allah aksi gibi el fenerini de yanıma almayı unutmuşum. Yahu sana zahmet şu fenerini yaklaştır da bakayım nereye takıldı, bir türlü çıkmadı meret.

Bekçi efendi arabayı falancı hocanın arabasına benzetse de, insan insana araba arabaya benzeyebilirdi. Sonra elindeki feneri teybin olduğu yere doğru yaklaştırmış,

-Haydi hemşehrim, şimdi aydınlık, işini rahat gör bakalım.

Adam da el fenerinin yardımıyla teybi rahatça yerinden sökmüş.

-Bekçi efendi çok teşekkür ederim. Sizin zahmetiniz olmasaydı herhalde daha epey uğraşacaktım demiş.

Bekçi de bir şey değil diyerek birisine yardım etmenin sevinciyle görevine kaldığı yerden devam etmiş.

Öteki de teybi aldığı gibi oradan uzaklaşmış.

Sabah olunca hoca derse gitmek üzere arabanın yanına varmış, kapısını açmak itemiş, ama bir de bakmış kilitle oynanmış ve kapı açık. Teybin olduğu yere bakmış ki teyp yok. Mesele anlaşılmış. Durumu hemen polise bildirmiş. Bir taraftan da gece bekçisini çağırtmış. Acaba bu olaydan haberi var mı? Ya da görevini mi ihmal etmiş ki böyle bir yerde arabanın kilidi kırılıyor ve uzun uğraşıdan sonra teybi çalınabiliyor?

Gece bekçisi olayı duyunca birinci sorumlu olarak hemen koşup gelmiş ve

-Hocam bu araba sizin miydi? sormuş. Hoca;

-Sen de biliyorsun ki benim. Kaç zamandan beri bindiğimi görüyorsun. Hatta kaç defa hayırlı olsun demiştin. Bekçi kendi kendine;

-Zaten ben de şüphelenmiştim. Hoca;

-Neden şüphelenmiştin? diye sordu.

Bekçi, hem görevini ihmal etmenin üzüntüsüyle, hem de şaşkınlıkla olan biteni olduğu gibi, biraz da utana sıkıla anlatmış. Arkasından da;

-Ben ne bileyim adam öyle sakin, öyle iş bilen birisi olarak yardım istedi ki onun hırsız olabileceğini nereden bilebilirdim diye ekledi.

Bunu duyan hoca ve çevrede olanlar teybin çalınmasına kızmayı bir tarafa bırakıp hırsıza el feneriyle yardım eden şaşkın bekçinin haline uzun müddet gülmüşler.

 

30/5/2004

Zaandam