Günümüzde ülkemizde toprağın değeri ne kadar biliniyor? Kocaman bir soru işareti. Arazilerin, ekilir biçilir alanların, yani hayatın kaynağı olan toprakların yerleşime açılmasını, üzerine yollar, sanayi ve işletmelerin, evler-apartmanlar  yapılmasını gördükçe duydukça, toprağın değeri maalesef bilinmiyor demek zorundayız.

İşte size biraz eski ama ilginç bir örnek. Toprağa karşı bu hoyrat tutumun hâlâ devam ettiğini üzülerek görüyoruz ülkemizde…

 

Ömer Ece anlatmıştı:

“1960yılların sonu. Senesini tam hatırlamıyorum. O günlerde Gümüşhane’nin tek eski, bir anlamda tarihi eseri olan hükümet binası yıkıldı. Binanın yerinden çıkan devasa toprak yığını da damperli kamyonlarla taşınarak Gümüşhane’nin çıkışında Harşit çayına döküldü. Harşit Çayı da bu güzelim topprağı parça parça –özellikle bahar aylarında- sürükleyip denize taşıdı.

O zaman Gümüşhane’de İmam-Hatip Lisesinde öğrenci idim. Bir Cuma günü Kemaliye Camisinde namazdan önce birisi vaaz ediyordu. O günün Gümüşhane müftüsü olabilir. Adını hatırlamıyorum ama dediklerini çok iyi hatılıyorum. Vaiz efendi adeta yalvarırcasına cemaate hitaben: “Ey Gümüşhaneliler, yapmayın, etmeyin! O güzelim eski binayı yıktınız ve ciddi bir hata yaptınız, bari toprağına sahip olun. Kamyon kamyon götürüp dereye dökmeyin. Bir kenara yığın, saklayın gün gelir lazım olur. Toprak bu, kolay kolay oluşmaz. Şehriniz dağlık ve kayalık bir yerde. Buralarda toprak az, demek ki bir kürek toprak bile değerli. Onun için kıymeti bilinmeli. Yapmayın, etmeyin Gümüşhaneliler, bir daha bulamayacağınız bu toprağı suya vermeyin, heder etmeyin. Yazık olur, büyük bir kayıp olur. Toprak bu, hazinedir, hayattır. Yapmayın kardeşler, kıymayın bu hazır toprağa” dedi veya buna benzer sözlerle uyardı cemaatı. Âdeta feryat etti, yalvardı, yakardı.

Ama heyhat, kimse onu dinlemedi. Kamyonlar hükümet binasından çıkan toprağı dereye taşımaya devam ettiler. Taki toprak bitip taş tabaka ortaya çıkana kadar.

Sonra da o tarihî binanın yerine de şimdiki ucûbeyi diktiler.

Dahası o hükümet konağının kapısı işlemeli taştandı. Bari onu korusaydınız... Hayır onu da yapmadılar. Duyduğumuza göre onu da yıkıp, moloz diye taşıyacaklarmış. O günlerde cami yapan yakınlardaki bir köy halkı gelip, taşları özenle sökmüşler, götürüp camilerinin kapısına monte etmişler.

Bütün bunlardan sonra o vaaz efendinin halini tahmin ediyorum.”

 

27.10.2016

Gölcük