Okul arkadaşım Bulancaklı İ. Turan anlatmıştı:

Bizim köyde Ahmed emmi vardı. Ahmed emminin tutkusu ayı avcılığı idi. Ömrü boyunca özellikle kış aylarında ava gitmiş, dağlarda gezmiş, vurabildiği kadar ayı vurmuş birisiydi.

 

Biraz yaşlanınca hem kendisi usanmış, hem çocukları artık gitmemesini söylemişler. O da artık eskisi gibi gitmezmiş. Ama evde de rahat oturamazmış.

Bir gün iyi bildiği, ayıların uğrayacağını tahmin ettiği bir dağa tuzak kurup geri dönmüş. Bir kaç gün sonra da bakayım tuzağa bir şey düştü mü, hiç olmazsa ona bakayım diye tutturmuş. Çocuklar da çaresiz razı olmuşlar.

Hazırlığını yapmış, tüfeğini, yiyeceğini almış ve yola koyulmuş. Çocuklarına demiş ki eğer üç gün içinde gelmezsem beni aramaya çıkın.

Aradan tam üç gün geçmiş, bizim Ahmed emmiden ses yok. Oğulları hemen yola koyulmuşlar ve babalarını aramaya başlamışlar. Biraz iz sürerek, biraz onun gidebileceğini tahmin ettikleri bayırları, tepeleri, bölgeleri araştırrarak aramayı sürdürmüşler. Nihayet bir yamaçta hafif bir inilti duymuşlar. Biraz ilerleyince ne görsünler: Ayı biraz yukarıda, babalrı biraz aşağıda birer çalıya takılmışlar. Baba inliyor, ayı inliyor, ikisi de yaralı. Ama ikis de çalılardan kurtulamıyor. Ortalık kar, karların içinde iki yaralı avcı. Biri ayı avlamanın peşinde, diğeri kendisini avlamaya geleni avlamanın derdinde.

Ayı gelenler olduğunu anlayınca kükremiş, saldırmak istemiş ama çalıdan kurtulması mümkün değil. Ateş edip ayıyı öldürmişler. Tam öldüğüne emin olunca da yetişip babalarını kurtarmışlar. Neredeyse donmak üzere. Yaralı, hani derler ya her tarafı haşat. Aceleyle sarıp sarmalamışlar, sırtlarına alıp, hastahaneye yetiştirmişler.

Hastahane de üç ay kalmış, bir kolu, kaburgaları kırılmış, her tarafı yara bere içinde kalmış.

Peki nasıl oldu bu olay? Ahmed amca tuzak kurduğu yere doğru yaklaşıca ayının tuzağa düştüğünü anlamış. Tuzak, iki tarafı olan sert iki demirden yapılmış, bu iki demiş yayla birbirine bağlı. Demirleri yana doğru açmak zor. Açıldıktan sonra kuvvetli yayın çekimiyle iki demir hızla kapanır. Ahmed Amca tuzağı öyle bir şekilde kurdu ki tam ayının geçeceğini tahmin ettiği bir yere. Yanına bir miktar et koydu. Ayı veya kurt eti alma isterken büyük bir ihtimalle tuzağa dokunur ve tuzak yaydan boşanır. Tuzak kalın bir kütüğe bağlıdır. Kütüğü de yere sağlamca çakmak gerekir ki ayı söküp götüremesin. Tam tahmin ettiği gibi olmuş ve ayı tuzağa düşmüş.

Ahmed emmi bir taraftan sevinmiş, bir taraftan da tüfeğini hazırlamak istemiş ayıyı öldürmek için.

Ayı onun geldiğini farketmiş. Ahmed amca daha tüfeğine davranmadan o yerinden yekindiği gibi tuzağı kökünden sökmüş, hızla Ahmed amcaya doğru koşmuş. Yanına gelince de o daha ne olduğunu anlayamadan ona bir pençe savurduğu gibi Ahmed emmiyi aşağılara fırlatmış. Ahmed Amca havada biraz uçtuktan sonra karların üzerine düşmüş ve yuvarlanmaya başlamış. Sonra da bir çalıya takılıp kalmış. Ayıda peşine. Fakat ayağında tuzak ve ona bağlı kütük. Biraz aşağıda o da bir çalıya takılmış. Zavallı ayı ayağını tuzaktan, tuzağı çalılardan bir türlü kurataramamış. Böylece o yukarıda, Ahmed amca aşağıdak üç gün boyunca inleyip durmuşlar. Oğulları Ahmed amcayı bu şekilde buldular.

Hastahaneden yarım yamalak çıktıktan sonra bu son demiş bir daha ayı avına gitmeyeceğim diye söz vermiş.

 

25.3.1978

Erzurum