S. Ece anlatmıştı:

1993 veya 1994 yılı idi. Tam hatırlamıyorum. Bir akşam fabrikada beraber çalıştığımız ama aynı şehirde oturan arkadaşlar kapıya geldiler ve bana:

-Haydi bu akşam seni bir sohbete götürelim dediler.

Siz gidin, ben böyle yerlere pek alışık değilim dediysem de ısrar ettiler. Ben de onları kıramadım.

Birlikte Kavaklı Mahallesinde bir apartmana gittik. Zemin katta bulunan bir daireye girdik. Bizim gibi gelen başkaları da vardı. Biraz oturdukatn sonra arkadaşlar izin alıp gittiler. İşleri varmış. Ben oraya kadar gitmişken sohbeti dinleyeyim dedim.

Daire tıka basa doldu. Kaç kişi vardı saymadım.

Karşımda çekyata bağdaş kurmuş, 55-60 yaşlarında traşlı, orta boylu, kilolu bir adam vardı. Biraz sohbet etti, bazı şeyler anlattı. Sohbetinin sonuna doğru aynen şöyle dedi:

-Bizim tarikatımıza katılırsanız bana bağlanırsanız yarın mahşer günü sizi sorguya çekecek olan meleklerin karşısına siz değil, ben çıkacağım. Onların sorularına sizin yerinize ben cevap vereceğim.

Ben şaşırdım kaldım. Afalladım, Yarabbi neler duyuyorum, bu adam ne diyor. Mahşerde herkesin yerine meleklerin karşısına bu adam çıkacakmış ve sorulara cevap verecekmiş. Yani onları orada kurtaracakmış. Eğer insanlar onun tarikatına bağlanırlarsa. Hayatımda böyle bir şey duymadım. Gerçektten affaladım desem yeri var. Nasıl olur bu?

Sözü bitti ve sorusu olan var mı dedi. Ben de izin isteyip şöyle dedim:

-Hocam yanlış duymadıysam, Peygamberimiz (s.a.s) kızı Fatıma’ya demiş ki: “Kızım peygamber kızı olduğuna güvenme. Mahşerde senin için bir şey yapamam.” Bir peygamber kızı için bir şeye yapamayacağını söylüyorken, siz nasıl oluyor da bu kadar adamı kurtaracağınızı iddia ediyorsunuz?

Çekyatta oturan adam:

-O,  o zamandı, şimdi ise bu zaman dedi ve konuyu kapattı.

Bu iddia hiç bir zaman kafama yatmadı. Hiç bir şekilde ikna olmadım ve bir daha da böyle yerlere gitmedim.

08.01.2007

Gölcük