Müslümanların aile hayatlarında hanımların (annelerin) temel ve tamamlayıcı görevleri hakkında bir online ders

Hüseyin K. Ece

15 Kasım 2022 –

20 Rabiu’l-âhir 1444

Zaandam

65.Ders

AİLEDE HANIMLARIN (ZEVCELERİN) TEMEL GÖREVLERİ

 

Buna, erkeklerin hanımlar üzerindeki hakları da diyebiliriz.

Amr b. el-Ahvaz Veda haccına şâhit olan babasından şöyle nakletti: Rasûlüllah oradaki hutbesinde şöyle dedi: “... Kadınlara karşı hayır tavsiye ediyorum. Çünkü onlar sizin yanınızda avândır/esirler gibidir. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir fâhişe/çirkinlik işlemesinler. Eğer işlerlerse yatakta yalnız bırakın ve darb edin. Size itaat ederlerse haklarında aşırı gitmeye bahâne aramayın.

Bilesiniz ki, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var.

Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleri, istemediklerinizi evlerinize almamalarıdır.

Bilesiniz ki, onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.” (Tirmizî, Tefsîr-9/2 no: 3087. Müslim, Hac/19(147/1218) no: 2950. Ebû Dâvûd, Menâsik/56 no: 1901. İbni Mâce, Menâsik/84 3074)

A-Hanımların Temel Görevleri

1-Sâliha olmak

Şu hadisi tekrar hatırlayalım: Amr b. As’ın (ra) Rasûlüllah’tan nakletti, O buyurdu ki: “Dünya bir metâ’dır/geçimdir. Dünya metâ’ının en hayırlısı sâliha bir kadındır.” (Müslim, Radâ/17(64/1467) no: 3649. Nesâî, Nikâh/15 no: 3234)

 Sâliha kadın veya hayırlı hanım kimdir?

Ebû Hureyre şöyle anlattı: Rasûlüllah’a soruldu: “Hangi kadın hayırlıdır?” diye... O şöyle dedi: “Kendisine baktığında huzur verir. Bir şey istediğinde itaat eder, kocasının yokluğunda malını ve nefsini onun hoşlanmadığı şeyden korur.” (Nesâî, Nikâh/14 no: 3233)

Abdullah b. Ömer nakletti: Rasûlüllah (sav) dedi ki: “Dünya meta’dan başka bir şey değildir. Onda en efdal olan da sâliha bir hanımdır.” (İbni Mâce, Nikâh/5 no: 1855)

Sevban dedi ki: Bir seferinde Rasûlüllah’a sordum: Hangi mala (şeye) sahip olayım (hangisi hayırlı)?” Şöyle buyurdu: “Sizler şükreden bir kalbe, zikreden bir lisana, size Âhiret işinde yardım eden mü’mine bir hanıma sahip olun (ya da olmaya çalışın).” (İbni Mâce, Nikâh/5 no: 1856)

Kur’an “iyi, sâliha kadınlar itaatkârdır” diyor.

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلًاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيًّا كَب۪يرًا ﴿34﴾

"... Sâliha (iyi) kadınlar, itaatkârdır. Allah, kendilerini (haklarını) nasıl koruduysa, onlar da öylece gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyanlardır..." (Nisâ 4/34)

 “Kadın, beş vakit namazını kılar, bir aylık orucunu tutar, nâmusunu korur ve kocasına itaat ederse ona: ‘Hangi kapıdan dilersen oradan cennete gir’ denilir.” (Ahmed b. Hanbel, 1/191. Bir benzeri: İbni Mâce, Nikâh/4 no: 1854)

 "... Kadın, kocasının hakkına riâyet etmedikçe, Rabbinin hakkını (emrini) yerine getirmiş olmaz..." (İbn Mâce, Nikâh/4 no: 1853)

Lakin kadının kocasına itaati, mutlak değil; helâl ve meşrû konularda, Allah'ın hükmü doğrultusundadır.

Abdullah b. Ömer Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti:... Allah'a isyanı emreden kişiye itaat olunmaz." (Buhârî, Cihâd/108 no: 2955, Ahkâm/4 no: 7144)

Erkeklerin ailedeki kavvamlığı (koruyuculuğu ve ya yönetimi) mutlak değildir, şartlara bağlıdır.

Evin reisi, Allah'ın koyduğu kurallara göre aileyi yönetir ve Allah'ın hükmüne zıt bir emir ve yasak koymaz. Eğer İlâhî emir ve yasaklara aykırı bir uygulama yaparsa hanım bu isteğe itaat etmez.

Kayıtsız şartsız hâkimiyet, ancak Allah'ındır. (Yûsuf 12/40)

Diğer taraftan ailede geçerli İlâhî kurallara muhatap olmada kadınla erkek eşit statüye sahiptir.

2-Eşinin değerini bilmek

Bir hadis rivâyeti şöyle:

"Kocasını  memnun  bırakmış olarak ölen kadın, cennete girer." (Tirmizî, Radâ/10 no: 1161, Hasen garip kaydıyla. İbni Mâce, Nikâh/4 no: 1854)

Aynı şey erkekler için de geçerlidir demeye cür’et edilim mi?

Eşler birbirinin kıymetini bilmeli...

Rasulüllah (sav) “Karısı olmayan erkek miskindir (fakirdir!)” dedi. Yanındakiler; “Çokça malı olsa da mı?” dediler. Rasûlullah: “Evet, çokça malı olsa da!” buyurdu. Sözlerine devamla: “Kocası olmayan kadın da miskînedir, miskînedir/fakirdir” dedi. Yanındakiler; “Çokça malı olsa da mı?” dediler. Rasulüllah; “Evet kadının çok malı olsa da!” buyurdu. (Kütüb-i Sitte, 15/515)

Her ikisi de diğerinin sayesinde eş olur, anne-baba olur. Bir veya bir kaç insanın dünyaya gelmesine sebep olmak önemli olay olduğu gibi  büyük bir şeref, rütbe ve kazançtır.

Buna aracı olan karşı taraf son derece değerlidir.

 

3-İhtiyaçları karşılamak

İş bölümüne göre kadın daha çok ev içinden sorumlu ise, yemek, temizlik, çocukların bakımı, kocanın şahsi ihtiyaçları gibi şeyleri zamanında yapmaya dikkat etmeli.

Kocasını meşrû yollarla memnun etmeye çalışmak Bunlar yapıldığı zaman hem iyilik sayısı artar, hem de erkeğin üzülmesine, strese girmesine, öfkelenmesine engel olunur.

İslâmda en doğal bir davranış olan cinsî ilişkiler dahi, hayırlı bir amel, yani bir sevap olarak kabul edilmiştir.

Hele çocuk dünyaya getirmek ve o çocukları İslâm'ın istediği gibi güzel terbiye ile yetiştirmek, çok büyük ecir ve mükâfatla karşılık verilecek olan büyük bir ibâdettir.

 

4-Kocanın malını ve iffeti korunmak

Kadının en başta gelen görevi, iffet ve namusunu korumasıdır.

Kadın, gözünü haramdan sakınarak, ırzını koruyarak, görülmesine müsaade edilen yerlerin dışında, örtülmesi gerekli yerlerini örterek bu görevini yerine getirir. (Bkz: Nur 24/31. Ahzab 33/59. Nisâ 4/34)

Kadın kocasının malını ve çocuklarını da korumak mecburiyetindedir.

Bir önceki derste geçtiği gibi: "... Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur." (Müslim, İmâre/5(20/1829) no: 4724. Buhârî, Cumua/11 no: 893, İstkrâz/20 no: 2409, Itak/17 no: 2554, 2558, Vesâyâ/9 no: 2751, Nikâh/82,91 no: 5188, 5200, Ahkâm/1 no: 7138. Tirmizî, Cihad/27 no: 1705)

Kocanın mal ve eşyasını korumak kıymet ve nimetin değerini bilmekten geçer.

Ayette geçtiği gibi, iyi (sâliha) kadınlar, Allaha ita'at eder ve kocalarının haklarını gözetir. Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allahın yardımı ile korurlar. (bkz: Nisâ 4/34)

Müslüman hanımlar edepli, namuslu, ar ve haya sahibi, yabancılarla ilişkilerinde belli mesafeyi koruyan kimseler olmalı.

Kocayı ve aile fertlerini şüpheye düşüren davranışlardan kaçınmalı.

Ailenin şerefinin korunması da iffete dahildir.

 

5-Evinin hanımı olmak

Hadise göre madem ki kadınlar da evlerinin çobanıdır, öyleyse her açıdan babalarının evinden kocalarının evine, yani yeni evlerine göç etmek zorundadırlar.

Beyi ile yaşadığı evi benimsemeli. O evde hayatı ve her şeyi bölüşmeli.

Beyinin ve evinin hanımı olduğunu hiç unutmamalı.

Bu hanımlık da vakar, ağırbaşlı, güzel davranışlar, akıllı hareket etmek, küçük işlerin peşine düşmemek, iyi bir eğitimci olmakla, hanım hanım davranmakla, geçim ehli olmakla mümkün.

 

6-Çocuklarına iyi bir bakıcı, mürebbi, mürşid/öğretmen olmak

Kendisine bir yuva, bir nesil ve toplum emânet edildiğini şuurunda olmak.

Anneler öncelikle bir evin annesi, giderek bir neslin annesi, sonra da bir toplumun annesi olurlar. Yani sırasıyla bunlardan sorumludurlar.

Zira anneler bir kaç çocuk değil, bir toplum doğururlar.

Bunun için müslüman kadınlar öncelikle dinlerini iyi bilmeli, tahsilli, bilgili, kültürlü ve iyi birer eğitimci (mürşide) olmalı.

Kadın, iyiliği emir ve kötülükten yasaklama görevini, sadece fıtrî öğretmenleri olduğu çocuklarına karşı değil; eşinde gördüğü yanlışları düzeltmek ve doğrularını arttırmak için kocasına karşı da uygulayabilmelidir.  

Çocuk, dünya nimetleri içinde çok önemli bir yer tuttuğu, evin neşe ve huzurunu temin ettiği gibi, âhiret saadetine de sebep olabilir. Yuvanın temelini sağlamlaştırdığı gibi, özellikle anneleri evine bağlar. Lüzumsuz gezip tozmalar, alış-verişler, medya bağımlılığı, nefsin hoşuna giden şeyler, israflar belki azalır.

Boşanmanın ve geçimsizliğin önüne geçmede çocuğun rolünü dikkate alırlar. Hanımların eve bağlanıp hayırlı işlerin en önemlilerinden olan insan yetiştirmeye çalışmalarının kıymetini ve ecrini bilirler.

“... Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler...” (Bekara 233)

Ebû Said el-Hudrî Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Kimin üç kızı veya üç kızkardeşi , ya da iki kızı veya iki kızkardeşi olur da bunlara iyi davranırsa ve onlar hakkında Allah’tan korkup-sakınırsa Cennete girer.” (Tirmizî, Birr/13 no: 1912)

Aişe (r.anha)’dan. Rasûlüllah şöyle dedi: “Kim kız çocuklarıyla denenir de onlara sabrederse, bu ateşe karşı perde olur.” (Tirmizî, Birr/13 no: 1913 Hasen kaydıyla)

Ebû Saîd (ra) anlatıyor: “Kadınlar Rasûlullah (s.a.s.)’a dediler ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sizden (istifâde husûsunda) erkekler bize gâlip çıktı (yeterince sizi dinleyemiyoruz). Bize müstakil bir gün ayırsanız!” Rasûlullah (sav) bunun üzerine onlara bir gün verdi. O günde onlara vaaz etti, bazı emirlerde bulundu. Onlara söyledikleri arasında şu da vardı: “Sizden kim, kendinden önce üç çocuğunu gönderirse, onlar mutlaka kendisine ateşe karşı bir perde olur!” Bir kadın sormuştu: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ya iki çocuğu ölmüşse?” “İki de olsa!” buyurdu.” (Buhârî, İlim/35 no: 101, Cenâiz/6 no: 1249, İ’tisâm/9 no: 7310. Müslim, Birr/45(152-2633) no: 6699)

 

7-Temiz olmak

Temiz olmak hem ibadettir, hem mutluluktur hem göz aydınlığıdır. Temiz olmak herkese yakışır ama müslüman hanımlara daha çok yakışır. Çünkü İslam temizlik dinidir. İslam hem meddi hem demanevi temizliği emreder.

Pek çok âyet şirkin ve günahın kirlerinden temizlenmekten, peygamberlerin ümmetlerini arındırmalarından bahseder. (Bekara 2/129, 179. Âli İmran 3/77, 164. Cumua 62/2)

Hanımlar, evlerini, çevrelerini, işlerini, eşyalarını temiz tutarlarsa bunda mutluluk ve bereket vardır.

Temiz ve eşyaların temiz kullanıldığı bir evde yaşayan herkes mutlu olur.

Elbette erkekler ve çocuklar da bu konuda hanımlara yardım etmeli.

Yalnız bunu yaparken aşırı titiz olmanın, ev temizliğini her şeyin üstüne çıkarmanın faydası yoktur.

Temiz olacağım diye evdekiler rahatsız ediliyorsa, kalpler kırılıyorsa bu temizlik hiç bir işe yaramaz.

 

8-Kanaatkâr olmak

Çünkü kanaatkâr olmak kalp huzurunun, Allah’ın taksimine razı olmanın sebebidir.

Müslüman hanımlar arsızlık ve açgözlülükederek, doymaz bir iştahla, hırsla israf derecesinde çok şey isterse, gözü asla doymazsa kendisi de huzursuz olur, evi de beyi de...

Kanaat; kâfi gelecek miktar ile yetinmek tamahkârlık etmemek demektir.  Ya da Allah’ın taksimine razı olmaktır. 

Az ile yetinme duygusu zenginlik, aç gözlülük, hırs ve tamah ise fakirliktir.

Niceleri vardır ki, dünyalık her şeyleri vardır ama asla yetinmezler. Kimileri de çok düşük gelire sahip oldukları halde hem para birktirirler, hem Allah yolunda infak ederler.

Darb-ı mesel: “Kanaat bitmeyecek bir hazinedir.”

Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdu ki:  "Zenginlik mal çokluğuyla değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır." (Buhari, Rikâk/15. Müslim, Zekât/120 no: 1051. Tirmizî, Zühd/40 no: 2374)

Önemli olan çok şeye sahip olmak değil, sahip olunanların şükrünü yerine getirebilmektir. Az şeye sahip olanlara da dönüp bakmaktır...

Şükrü yerine getirilen geçim kaynakları miktar olarak az da olsa mutlaka aileye yetecektir.

 

9-Güzel ahlâklı olmak

“Ebu Zerr’in rivâyetine göre Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu: “Nerede olursan ol Allah’tan korkup-sakın, bir seyyienin (günahın) arkasından bir hasene (sevap iş) yap ki onu imha etsin ve insanlara güzel davrandan (iyi ahlaklı ol.” (Tirmizî, Birr/55 no: 1987 Hasen sahih kaydıyla)

Buna eşler, çocuklar, akrabalar, komşular ve karşılaştığımız herkes dahildir.

Ebu’d-Derdâ Rasûlüllah’tan nakletti: “Kime rıfk (yumuşak huyluluk) verilmişse ona hayırdan bir hisse verilmiş demektir. Kim de rıfk’tan mahrum edilmişse o da hayr’dan mahrum edilmiş demektir.” (Tirmizî, Birr/67 no: 2013 Hasen sahih kaydıyla)

 

B-Hanımların Tamamlayıcı Görevleri

 

1-Güler yüzlü davranmak,

“Tebessüm sadakadır...”

Bunu da en fazla eşler hak ederler.

Ebû Zerr (ra) şöyle anlattı: Nebî (sav) bana şöyle buyurdu:

Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme! (Müslim, Birr/44(144-2626) no: 6690. Ebû Dâvûd, Libâs/25 no: 4084 Uzun bir hadisin içinde)

Ebu Zerr (ra) Rasulüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “(Mü’min) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. Kovandan kardeşinin kovasına boşaltman sadakadır.” (Tirmizî, Birr/36 no: 1956 Hasen garib kaydıyla)

Cabir b. Abdullah şöyle nakletti Rasûlüllah buyurdu ki: “Her ma’rûf sadakadır. Din kardeşini güler yüzle karşılaman Kovandan din kardeşinin kovasına boşaltman da ma’rûftandır” (Tirmizî, Birr/45 no: 1970 Hasen kaydıyla)

 

2-iyilik ve hizmetlerine teşekkür etmek

 Ebû Ümâme Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Mümin, Allah korkusundan ve O'na itaatten sonra, iyi bir kadından yararlandığı kadar hiç bir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü ona emretse sözünü dinler, yüzüne baksa kendisini sevindirir, üzerine yemin etse, yeminini doğru çıkarır, başka tarafa gitse, kendisinin bulunmadığı sırada nâmusunu ve malını korur.” (İbn Mâce, Nikâh/5 no: 1857)

"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah`a da şükretmez." (Tirmizî, Birr/35 no: 1954 Hasen sahih kaydıyla)

Eşinin emeğine saygı duymak.

Teşekkür etmenin bir sebebi de emeğe saygıdır, emeği takdir etmektir.

Müslüman hanım; “anne babamdan sonra bana en fazla iyilik eden eşimdir. Bu yuvada eşimin emeği benden daha çok. Yuvamız için o benden daha çok emek sarfediyor” diyebilmeli.

Tabi aynı şeyi erkekler de hanımları hakkında düşünmeli.

2-İsraf etmemek

Kocasının kazancını har vurup harman savurmamak.

يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ خُذُوا ز۪ينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُواۚ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَ۟ ﴿31﴾

"... Yiyin, için fakat israf etmeyin.. Çünkü Allah israf edenleri sevmez." (A’raf 7/31. Ayrıca bkz: İsrâ 17/26-27)

Maddi imkanları, dinen yasak olan yerlere harcamak haramdır.

Peygamberimiz, malı-mülkü zayi etmeyi, hoş olmayan davranışlar arasında  saymıştır.

İsraf kadın için de, erkek için de söz konusudur.

Kadın olsun erkek olsun müslüman harcama ve tutumlu olma konusunda orta bir yol izlerler.

3-Kocanın akrabalarına  iyi davranmak

Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Gerekirse yardımcı olmak, bakıp ilgilenmek. Zaman zaman ziyaretlerine gitmek, arayıp sormak.

Kocasının bakıma muhtaç anne-babası için “ben onları bakmak zorunda değilim” diyen gelin hanım büyük bir fırsatı, geniş bir hayrı ve iyiliği, çok çok sevabı kaçırıyor demektir. 

Enes b. Mâlik Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Büyüklerimize hğrmet etmeyen, küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr/15 no: 1919-1921 Garib ve hasenün-garib kaydıyla)

Enes b. Mâlik Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: Bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Allah da ihtiyarlığında ona hürmet edecek kimseler nasip eder." (Tirmizî, Birr/75 no: 2022 Garib kaydıyla)

Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir. Bu güzel davranışlar kocasıyla ilişkisine olumlu yansır.

Madem ki hısımlık ve akrabalık geçici değil süreklidir, madem ki hayatı çevremizle paylaşıyoruz, öyleyse onlarla iyi ilişki içinde olmalıyız.

Kocalarının kendi akrabalarına ilgi göstermesini isteyenler, bunu ancak kocalarının akrabalarına iyi davranarak sağlarlar.

Bu aynı zamanda geleceğe yatırımdır. Yapılan her şey günün birinde insanın karşısına gelir. Bugün kaynanasına veya kaynatasına bakan, yarın kendisi ihtiyarladığı zaman kendisine bakacak gelin bulur.

 

4-Dargın durmamak ve eşini kötülememek

Yukarıda erkekler için söylenenler aynen hanımlar için de geçerlidir.

 

5-Sır saklamak

Kadın kocasından edindiği sırrını veya aile sırlarını hiç kimseye duyurmaması gerekir. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadın da ondan emin olamaz.

Birbirnden şüphe edenlerin aynı çatı altında, aynı odada bir arada olmaları zordur.

 

6-Saygılı ve nazik davranmak

Kocanın emrini yerine getirmek. ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir.

Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı saygı tesisi için kadının meşru ve müspet olan şeyleri (hoşuna gitmese de) yapması elbette daha güzeldir.

       

7-Çok şüpheci ve güvensiz olmamak

Kocasının her davranışından şüphe den, onun bir takım dolaplar çevirdiğini sanan, onun her hareketinden bir mana çıkarmaya kalkan sonunda evhama düşer. Bu da stres demektir. 

Böyle yapan erkekler olabilir. Ama her erkek böyle değildir. Hele İslama uygun yaşayan müslüman erkekler asla böyle olmamalıdır.

Eşlerine sürekli suçlayıcı bir tavırla yaklaşan bayanlar, mutluluğu, tatlı geçimi unutsunlar. Onun yerine stresi, bunalımı, gerilimi, geçimsizliği beklesinler.

Zira bu yanlış tavrın sonucu/kazancı budur.

 

8-Kocalarını memnun edecek şekilde davranmak

Bu da elinden geldiği kadar iyilik etmek, kendi gücü dairesinde ihtiyaçlarını gidermek, söz ve davranışlarıyla onun kalbini daha çok kazanmak, onu kendisinden soğutmamak akıllı kadın işidir.

“Ona hizmet etmek zorunda mıyım, bana ne hâli varsa görsün, iyiliklerimin kıymeti bilinmiyor, herkes kendi başına, ben bu evde köle, hizmetçi değilim” gibi ifadeler işe yaramaz ve aile geçimine ve mutluluğuna yardım etmez.

Hanımlar, eşlerinin nelerden hoşlandıklarını, nelerden hoşlanmadıkları iyi bilip ona göre davranırlarsa, gönül alıcı hareketleri daha iyi yaparlar.

Bazıları demişler ki, erkeklerin gönüllerini kazanmanın yolu onların midelerinden geçer. Bu yüzdeyüz doğru olmasa bile karı-koca ilişkilerine olumlu olumlu etki edebilir.

Hanımlar elbette ne aşçıdır, ne de hizmetçi. Ama evlerinin işlerini melekler mi gelip yapacak?

İş bölümünde ev işleri hanıma düşmüşse yine de mi yapmayacak?

Ben çocuk emzirmek zoruda değilim diyen ana, çocuğun kendisinde yaratılan rızkını ne hakla kısabilir?

 

9-Ailede sağlıklı iletişim olmalı

Bilinçli ve sağlıklı iletişim anlamlı hayata, anlamlı hayat da sâkin ve doyuma  ulaşmış ruh halinin gelişmesine yol açar.

Bunun için de özgür ortam şarttır.

Özgür ortam içerisinde yapılan iletişim toplumsal sorunların çözümüne olduğu kadar, kişiler arası, özellikle âile içi sorunların çözümüne de katkıda bulunur.

Âilede sağlıklı iletişimin temel şartı üçtür:

a-Muhâtaba saygı:

Bu, insan-insan ilişkisinin olmazsa olmaz şartıdır. Saygı duymadığınız, varlığını kabullenmediğiniz, önem ve değer vermediğiniz hiç kimseye sağlıklı ve başarılı bir ilişki kuramazsınız.

Nedense bazı müslüman eşler, kimi kritik zamanlarda, birbirlerine insanlıkta eş ve dinde kardeş olduklarını unuturlar da dışarıdan, tanımadıkları birine karşı gösterdikleri asgarî saygıyı birbirlerine karşı göstermekte cimri davranırlar.

Eşler öncelikle birbirlerini muhatap almalı, karşı tarafın saygıyı hak ettiğii unutmamalılar.

b-Tabii davranış:

Bu, yapmacık ve sentetik davranışlardan uzak durmaktan, muhâtabınıza samimi ve dürüst davranmaktan geçer.

Samimiyetsiz ve yapmacık davrananların ilişkisi, gerçek bir ilişki değil, sentetik bir ilişki olacaktır.

Sentetik ilişkilerse sağlıksız ve her iki tarafı da aldatan çürük ilişkilerdir.

Böylesine çürük insanî bir ilişki üzerine, değil bir âile, sıradan bir dostluk bile binâ edilemez.

c-Empati:

Empatinin anlamı, kendimizi karşımızdakinin yerine koymaktır.

Olaylara ve eşyaya bir de onun durduğu yerden bakmayı denemek, muhâtabımızı anlamanın en kestirme ve kesin yoludur.

Mümkündür ki onun penceresinden farklı göründüğü için öyle davranmakta ya da öyle algılamaktadır.

Eşler birbirlerini suçlayıp, yargılayıp, mahkûm edip, infâz etmeden önce mutlaka anlaşmazlık konusu olan şeye bir de karşı pencereden bakmayı denemeli ve kendisini muhâtabının yerine koyabilmelidir.

Âilede sağlıklı bir iletişim için kesinlikle şu dört soruya doğru cevap vermeniz gerekir:

1.Ne söyleyeceksiniz?

2.Ne zaman söyleyeceksiniz?

3.Nerede söyleyeceksiniz?

4.Nasıl söyleyeceksiniz?

Bir doğrunun sadece doğru olması yetmez, o doğrunun doğru bir zamanda, doğru bir yerde, doğru bir kişiye ve doğru bir üslûpla söylenmesi gerekir.

Eğer bunlardan biri yanlış olursa, söylediğiniz doğrunun doğru olması etkili olmasına yetmediği gibi, sizin muhâtabınızla ilişki kurmanıza da yetmeyecektir. 

Sağlıklı bir ilişki içine giren tarafların ilk uyması gereken kural, karşılıklı birbirlerini değerli görmek ve kabullenmek, bununla birlikte iletişim ve etkileşim kanallarını sonuna kadar açık bulundurmaktır.

Bunda da dört noktayı gözden uzak tutmamak gerekir:

Bir: Uzun vâdeli ve kalıcı mutlulukları, kısa vâdeli ve geçici mutluluklara fedâ etmeyin.

İki: Âileyi oluşturan bireyler olarak, kendi tavır, davranış ve düşüncelerinizden kendinizi sorumlu tutun.

Üç: Âile içerisinde doğru bildiklerinizi doğru bir üslûpla ve doğru zamanı kollayarak söyleyin.

Dört: Âiledeki mânevî atmosferi zenginleştirmeyi bencilce istek ve arzulardan önde tutun. Bunun verdiği iç huzuru ve dinginliği çok geçmeden tüm âile fertlerinin fark ettiğini hayretle göreceksiniz.