Hüsnâ ile yapılan tamlamalar, nihâi güzellik-el-hüsnâ ile güzel ahlâk ilişkisi hakkında

Hüseyin K. Ece

09.01.2023 –

17 Cemâziye’l-ahir 1444

Zaandam-Hollanda

 

38. Ders: KUR’AN’DA HÜSNÂ (EN GÜZEL) KAVRAMI 2

-Hüsnâ etrafında

Hüsnâ ile yapılan bir kaç terkip var:

‘haslet-i hüsnâ‘ en güzel haslet; iman ve ihsan hasleti,

‘kelime-i hüsnâ‘; en güzel kelime: Kelime-i tevhid, yahut bir hakkı gösteren kelime,

‘millet-i hüsnâ‘; en güzel din ve millet, islam milleti,

‘mesûbe-i hüsnâ‘; daha güzel karşılık, yahut en güzel sevap ve mükâfat, cennet... 

İhsan eden, Allah için güzellik yapan ihsan sahiplerine ilerde daha güzeliyle karşılık var: mesûbe-i hüsnâ (cennet)

Bu da ‘akıbet-i hüsnâ‘ (en güzel son) olur. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 9/258)

Kim ihsan ederse; yani Allah’ı görüyor gibi amel işlerse, yaptığı her işi güzel yaparsa ve güzel davranısa, ya da elinden geldiği iyilik ederse;

bununla beraber ihsan edenlerin hak ettikleri ödüle kavuşacağına inanırsa; karşılığını fazlasıyla alır. En güzel akıbete kavuşur.

Yani kolaylıkla kazanılması mümkün olan Cennetin yolu ona daha da kolaylaştırılır.

“Tasadduk, Allah rızası gerekli yerlere için bir şeyler vermek; bir güzelin bir güzelliği En Güzel adına başka güzellerle paylaşmasıdır.“ (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an, 2/1266)

Mü'min imanla güzel olur, helâl mal da güzeldir ve güzelliktir.

Mü'min En Güzel'den emânet aldığı bu güzelliği yine O'nun adına diğer güzel insanlarla zekât, sadaka, teberru, nafaka olarak paylaşır.

Bunun karşılığında da en nihâî güzelliğin yolları ona kolaylaşır.

Allah (cc) böylelerine güzellik va’dediyor.

وَأَمَّا مَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَهُ جَزَاء الْحُسْنَى وَسَنَقُولُ لَهُ مِنْ أَمْرِنَا يُسْراً {88}

İman edip de iyi davranan kimseye gelince, onun için de en güzel (el-hüsnâ) bir karşılık vardır. Ve buyruğumuzdan, ona kolay olanını söyleyeceğiz.” (Kehf 18/88)

 ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْراً إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْناً إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ {23}

"… Kim çalışır bir güzellik kazanırsa ona daha fazla bir güzellik veririz…" (Şûrâ 42/23)

10-Güzel ahlâk-husnü’l-huluk

Vahye göre hayatın hikmeti, sebebi ve anlamı var…

اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًاۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ ﴿2﴾

“O, hanginizin daha güzel (ahsen) amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk 67/2 v.d.)

Türkçe ilmihal kitaplarında iman (akide) konuları özetlendikten sonra ibadet konuları uzun bir şekilde anlatılır. Arkasından ahlâkî ilkelere ya hiç yer verilmez, ya da kısaca anlatılır.

Bazı ilmihallerde ise muamelât konuları hiç yer almaz. Üstelik bu kitaplara İslâm ilmihali adı verilir.

İslâm’ın ana konularını bir kaç başlıkta ifade edebiliriz:

1.Akâid

2.Ahlâk

3.Şeriat; bu da üç kısımdır:

a-İbadet

b-Muamelât

c-Ukubât

Bu kitapları okuyanlar da İslâmın, özellikle uzun uzadıya anlatılan namaz oruç, hac ve zekȃt fıkhından ibaret olduğunu zanneder. Onun diğer hükümlerini, sosyal hayatla, insanî ilişkilerle, siyasî ve ekonomik konularla ilgili, ahlâkî ilkelerini ve ölçülerini, yani İslâm’ın bir hayat proğramı olduğunu yeterince öğrenemezler.

Onun şartlara ve vakitlere bağlı bir kaç ibadet emrinden ibaret olduğunu zannederler. Belli başlı ibadetleri yerine getirmeye dindarlık, bunları titizlikle yerine getirenlere de dindar derler.

Halbuki İslâm bir bütündür. Onun iman ilkleri olduğu gibi ibadet boyutu ve hayatın her alanı ile ilgili hükümleri de vardır.

Birisi İslâm’ı; “Allah’a ta’zim (saygı duymak-ibadet etmek),

ve O’nun yaratıklarına (mahlukâta) güzel davranmaktır” şeklinde tanımlasa yanlış söylemiş olmaz.

Bununla insanın Allah’a ve O’nun –insan olsun, hayvan veya tabiat olsun- yarattıklarına karşı görevlerinin olduğu kasdedilir.

Bu da İslâmda güzel ahlâkın yerini ve önemini belirler. 

Burada şunu demek gerekir: İman ve ibadet kişinin Allah’a karşı; muamelâtın bir kısmı ve güzel ahlâk ise kişinin çevresine karşı görevidir.

Ya da ibadet kişi ile Allah arasındadır ve şahsın kendisini, ahlâkın neredeyse tümü ve muamelâtın bir kısmı başkalarını da ilgilendirir.

Buna göre ilmihallerin iman-ibadet-ahlâk sıralaması isabetli değil...

Doğrusu iman (akâid), ahlȃk ve ibadet (şeriat) olmalı. Zira bu sıralama Kur’an’ın önem verdiği ve nüzûl sürecinde uyguladığı sıramaladır. Nüzûlun Mekke döneminde bu açıkça görülür.

Mekkî sûre ve âyetlerde daha çok iman konularıyla beraber ahlâkî ve insanî değerler yer alır.

İbadet, şeriat ve muamelâtle ilgili hükümler ise daha çok Medine döneminde indirildi.  

Bu oldukça dikkat çekici ve önemli. Kur’an neden ısrarla ahlâkın üzerinde duruyor, vahiy sürecinin başından beri imandan sonra ahlâkî erdemleri ve davranışları emrediyor?

Zira güzel ahlâk dediğimiz hakikat, insanlıkla yaşıttır. İlk peygamberden günümüze kadar ibadet ve muamelât, zamana ve insanların ihtiyacına göre kısmen değişmiştir. Ama iman ve ahlâk ilkeleri, ibadet olgusu değişmemiştir.

İnsan tabiatına uygun ve onu yüceltecek ahlâk ölçüleri neden değişsin ki?

İnsanlara niçin kitap ve onunla birlikte İslâm indirildi, neden elçiler görevlendirildi sorusuna pek çok cevap verilebilir.

Bu cevaplardan bir tanesi de ”insanlara güzel ahlâk kazandırmak, olgun şahsiyetli, model insan yetiştirmektir.”

Nitekim Rasûlüllah buna işaret ediyor: “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”

Biz “ahlâklı kişi” desek bunun erdem açısından bir anlamı olmaz. Zira zaten herkesin kendine göre ahlâkı; davranışları, huyları vardır. Ama “güzel ahlâklı veya kötü ahlâklı kişi” dediğimiz zaman bir anlamı olur.

İslâm ahlâkı değil; güzel ahlâ emreder, öngörürür.

Bundan dolayı “el-islâmu hüsnu’l-huluk-İslâm güzel ahlâkın tâ kendisidir” denilmiştir.

Peygamberimizin Rasûl-ü ekrem (en kerâmetli, en kerim elçi) oluşu, ahlâkının güzel, şahsiyetinin örnek, kulluğunun mükemmel oluşundandır.

Sahâbeden Bera’ (ra) Peygamber (sav) hakkında şöyle dedi:

“Allah’ın Rasûlü, yüz bakımından da, ahlâk bakımından da insanların en güzeli idi...”[1]

Kur’an, Peygamberimize;

وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ ﴿4﴾

“Şüphesiz sen muhteşem bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem 68/4)

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ ﴿21﴾

“Allah’ın Elçisinde ... için en güzel örnek vardır.” (Ahzab 33/21) diyor.

Aişe (r.anhâ) O’nun ahlâkının Kur’an olduğunu söylüyor.[2]  

 

-Güzel ahlâkla ilgili bir kaç hadis

Peygamber (sav) pek çok sözünde güzel ahlâkı övüyor ve teşvik ediyor.

Muaz şöyle demiştir. “Yemen’e vali olarak giderken ayağımı özengiye koyduğum sırada Peygamberimizin bana son öğüdü: “Muaz b. Cebel! İnsanlara karşı ahlâkını güzelleştir.” olmuştur.” (İmam Malik, Muvatta, Hüsnü’l-Huluk/1)

"Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır."[3]

“Kıyâmet günü, mü'minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah, çirkin düşük söz ve davranış sahiplerine buğzeder."[4]

"Bana en sevgili olanınız, kıyâmet günü de bana mevkice en yakın bulunacak olanınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır. Bana en menfur (sevimsiz) olanınız, kıyâmet günü de mevkice benden en uzak bulunacak olanınız, gevezeler, boşboğazlar ve yüksekten atanlardır…"[5]

Peygamber (sav); “en çok neyin insanları cennete sokacağı sorusuna;  “takva ve güzel ahlâk”  cevabını vermiştir.[6]

Peygamber (sav) sahâbelere sordu:

“Sizin en iyinizin kim olduğunu haber vereyim mi?” Yanında olanlar dediler ki; “Haber ver ey Allah’ın peygamberi.” “Uzun yaşayan ve ve güzel ahlâklı olanınız sizin en iyinizdir” buyurdu.[7]

“Mümin güzel ahlâkı ile nafile oruç tutup nafile ibadet edenin derecesine erişir.” (Ebû Dâvud, Edeb/8)

Mü’min kelimesinin iki anlamı vardır: Birincisi; inandığı şeylerden, yani İslâmda inanılması gereken esasların doğruluğundan emin olan, iman eden,

ikincisi; dininden aldığı anlayışla kendisi “emin-güvenilir-örnek” olan...

Peygamber iyi müslümanı şöyle tanımlıyor: 

“Mü’min, başkasıyla hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen kişidir. İnsanlarla güzel geçinmeyen ve kendisiyle güzel geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.”[8] 

“Mü’min elinden ve dilinden diğer insanların güvende olduğu kimsedir.”[9] 

Buna göre en iyi müslüman kimdir sorusunun cevabı: Ahlâkı güzel olandır.[10]

 

 

[1] Buhârî, Menâkıb/23 no: 3549. Müslim, Fedâil/25(93) no: 6066)

[2] Müslim, Müsâfirîn/139 no: 1739

[3] Tirmizî, Rada/11 no: 1162. Ebû Dâvûd, Sünnet 16 no: 4682

[4] Tirmizî, Birr/62 no: 2003. Ebû Dâvûd, Edeb/8 no: 4799

[5] Tirmizî, Birr/77 no: 2019

[6] Tirmizî, Birr/62 no: 2004

[7] Ahmed B. Hanbel, no: 9257

[8] Ahmed B. Hanbel, 2/400, 5/225

[9] Buhârî, İman/4 no: 10

[10]Bkz: Tirmizî, Rada/11 no: 1162, Birr/77 no: 2019. Ebu Dâvud, Sünnet/16 no: 4682. Ahmed b.Hanbel, no: 9257