Kur'an'da şehâdet, şâhit, şehit kavramları ve şehitlerin çeşitleri hakkında bir online ders.

Hüseyin K. Ece

28 Şubat 2023 –

07 Şa’ban 1444

Zaandam

78. KUR’AN’DA ŞEHÂDET, ŞEHÎD ve ŞEHÎDLERİN ÇEŞİTLERİ -

Sözlükte şehâdet-şâhit Şehit kelimesinin aslı olan şehide fiili Kur'ân'da fiili türevleri ile birlikte 160 defa geçiyor.

Şehîd kavramının aslı ‘şehide’ fiili, onun masdarı da ‘şehâdet’tir.

Bu da sözlükte; bir olaya şâhit olmak, bildiğini söyleyip tanıklık etmek, bir yerde hazır bulunmak, bir şeyin iç yüzünü bilmek" anlamlarına gelir. (R. el-Isfehânî, el-Müfredat s: 392)

‘şâhit ve şehîd’ bu fiilin fail-özne kalıbıdır.

Bir şeye tanık olan, bir konuda tanıklık eden, bir şeyin yanında hazır olan, bildiğini haber verme konusunda kendisine güvenilen, şehâdeti güçlü kimseye şâhit; bütün bunları daha güçlü bir şekilde yapan kimseye de şehîd denir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab 8/151-153)

Kur’an’da geçen şehîd kelimesi, Allah’ın güzel isimlerinden eş-Şehîd dışında, tekil veya çoğul olarak geldiği yerlerde ikisi hariç hepsi bilinen şâhit, tanık, örnek/model anlamındadır.

Kur’an hadislerde geçen şehidlere “Allah yolunda öldürülenler” diyor.

وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتًا بَلْ اَحْيَاۤءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ ﴿169

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Aksine onlar diridirler ve Rableri yanında rızıklanmaktadırlar.” (Âli İmran 3/169)

وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌ بَلْ اَحْيَاۤءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

“Allah yolunda öldürülenlere sakın “ölüler” demeyin. Çünkü onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara 2/154)

Şu iki âyette geçen şühedâ-şehitler; Allah yolunda canlarını verenler olarak veya şehâdet kelimesini söyleyip iman edenler olarak yorumlandı.

وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُوۨلٰۤئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَاۤءِ وَالصَّالِح۪ينَ وَحَسُنَ اُوۨلٰۤئِكَ رَف۪يقًا ﴿69﴾ ذٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّٰهِ وَكَفٰى بِاللّٰهِ عَل۪يمًا ﴿70﴾

“Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdirler. Bunlar ne güzel arkadaştır! Bu, Allah’ın bahşettiği çok büyük bir lutuftur. Ona kimlerin lâyık olduğunu ve bunların derecesini Allah’ın bilmesi yeter!” (Nisa 4/69-70)

وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصِّدّ۪يقُونَۗ وَالشُّهَدَٓاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ لَهُمْ اَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟ ﴿19

“Allah’a ve Elçisine iman edenler, işte onlar, Rabbleri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehîdlik mertebesine erenlerdir. Ödül de onların, nûr da onların olacaktır...” (Hadid 57/19)

 

-Şehâdet etmek şehîd olmak

Şehadeti genel olarak iki kısma ayırabiliriz:

Birincisi; kelime-i şehadeti gönülden söyleyip tasdik etmek ve gereğini yapmak. Bu iman açısından şehâdettir.

İkincisi; Allah yolunda can vermek. Buna da kurumsal şehâdet diyebiriz.

Bu anlamda şehidler de genel olarak iki kısımdır:

Birincisi; hayatını imanına şâhit kılan, hem şehâdet sözünü hayatıyla doğrulayan, hem de onu iyi temsil eden, örnek/model olan...

Buna yaşayan/yürüyen şehîd diyebiliriz.

Buna göre her müslüman aynı zamanda bir şehîdtir. Müslümanlar da şühedâ topluluğudur.

Buna iki âyette işaret ediliyor.

İslâm ümmetinin vasat (dengeli) ümmet yapılmasının sebebi;

وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَه۪يدًاۜ ...﴿143﴾

“Böylece, sizler insanlara şehîdler (şühedâ) olasınız ve Peygamber de size bir şehîd olsun diye sizi dengeli bir ümmet yaptık...” (Bakara 2/143)

Allah’ın mü’minlere ‘müslüman’ ismini vermesinin gerekçesi de aynı:

وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ ﴿78﴾

“... Size bundan önce müslüman ismini O verdi. Bunun sebebi, Rasûl sizin üzerinize, sizler de insanlar üzerine ‘şehîd’ (tanık/örnek) olasınız diye...” (Hacc 22/78)

Ya da “Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde Hakikate şâhit olmanız için...”

Bu iki âyetteki şehîtliğin dünyaya yönelik olduğunu söylemeliyiz.

Böylece Peygamber (sav) müslümanlar için şâhit ve uyulacak, ardına düşülecek bir önder/örnek olsun. O zaten insanlık için modeldir.

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ ﴿21﴾

"Gerçekten de Allah Rasûlü'nde sizin için güzel bir örnek vardır..." (Ahzab 33/21) âyeti de buna işaret etmektedir.

Hz. Muhammed’in hayat tarzı nasıl ümmet-i İslâma örnek-model ise, müslümanların hayat tarzı da bütün insanlığa bir örnek-model olmalıdır. (Esed, M. Kur’an Mesajı, 1/40)

İkincisi; hayatını ve ölümünü imanına şâhit kılan müslüman. Yani Allah yolunda canını veren fiili şehît...

Şehâdet etmek, müslümanın aklıyla ve duyularıyla Allah’tan gelen hakikatin doğru olduğunu anlayıp, bundan emin olması, sonra buna kalbiyle ve diliyle onun öyle olduğuna tanıklık (şehâdet) ve tasdîk etmesidir.

Mü’min, öncelikle Kelime-i Şehâdeti söyleyerek bu Hakikati kabul eder. Sonra da hayatını kabul ettiği bu şehâdete şâhit tutar, yani şehîd olur.

Böylece İslâmın somut, canlı bir temsilcisi olur.

Bu temsilcilik de insanlık için bir örnekliktir. Mü’min, insanlar arasında hakkın ve hakikatin şâhididir. O bunu diliyle ifade ettiği gibi, yüreği ile tasdik eder, amelleriyle (yaşantısıyla) de kuvveden fiile,

yürekten amele,

iddiadan isbata,

fikirden eyleme,

imandan hayata aktarır.

O yüzden deriz ki müslüman İslâmı temsil ettiğini, başkaları için de model olduğunun bilincinde olmalıdır.

Hatırlayalım, şehîd veya şâhit; hayatını imanına şâhit kılan, yaşadığı zamana tanık olan anlamına geldiği gibi ‘örnek, model’ anlamına da gelir.

Onlar iman sözünü özleriyle ve fiilleriyle tasdîk ve şâhitlik ederler. Böylece sıddîk (doğruluk sembolü) olurlar.

‘Şehâdet’, hem Hakk’a şâhitlik etmeyi, hem de bunun göstergesi olarak Allah yolunda can vermeyi ifade eder.

 

-Şehîdlerin çeşitleri

Kurumsal şehâdeti veya fiilen şehidleri üç gruba ayırmak mümkün. Ya da şehidler hakkındaki kanaatleri üç başlıkta anlatabiliriz.

Hadislerde de farklı şekillerde ölenlere ‘şehîd’ denmektedir.

1-Hükmen (kurumsal) şehîd:

Bunlar Allah yolunun şehîdleridir.

Ya da hayatını ve ölümünü imanına şâhid kılanlar. Bunlara dünyanın ve âhiretin şehîdi denilir.

Çünkü dünyada müslümanlar onlara şehîd muamelesi yaparlar, âhirette ise zaten şehîd kabul edililirler.

Ama bunlar kimlerdir, bilmiyoruz.

Türkçe’de şehid deyince akla daha çok Allah yolunda öldürülen kimseler gelir.

Bu doğru olmakla beraber eksiktir. Zira görüldüğü gibi ‘şehîd’ kavramı Kur’an’da bir kaç anlamda kullanılıyor.

Kavram (ıstılah) olarak ‘şehîd’; Allah yolunda, O’nun dini uğrunda çalışırken (cihad ederken), ya da savaşırken canını veren mü’min demektir. (Bakara 2/154. Âli İmran 3/169)

Hadis kaynaklarında bu manada bol bol geçmektedir. (bkz: Mu’cemu’l-Müfehres, 3/198-202)

Allah yolunda öldürülen şehîdler yıkanmaz ve kefenlenmez. (Nesâî, Cenâiz/82 no: 2004. V. Zuhaylî, Fıkhu’l-İslâmî 2/491)

Bu gibi kimselere ‘şehîd’ denmesinin sebebi; onların cennetlik olduğuna şâhitlik edilmesi,

Allah’ın huzurunda her zaman diri olmaları,

ölümleri anında meleklerin onlara şâhit olmaları,

veya Cennete giderek Allah’ın onlar için hazırladığı çeşitli ni’metlere şâhit olacak olmalarıdır. (V. Zuhayli, Fıkhu’l-İslâmî 2/487)

Kur’an’da sekiz şey (amel-eylem) Allah (cc) yoluna (fî-sebîlillah’a) nisbet ediliyor.

Bunlardan bir tanesi Allah yolunda öldürülen şehîdlerdir. Onlar Allah katında diridir, ama biz onların nasıl diri olduğunu bilmiyoruz.

Rabbimiz Kur’an’da, Rasûlüllah pek çok hadiste onları övüyorlar ve onların kazançlarından, yüksek derecelerinden bahsediyor.

Onlar, şehâdetlerini mallarıyla, imkanlarıyla ve canlarıyla ortaya koyan, hakikatin fedakâr şâhitleridir.

Onlar, şehâdeti/şehîdliği yürekten dile, dilden bedene, bedenden de cana, candan ümmete taşıyan; en cesur tanıklardır.

2-Âhiretin şehîdi:

Bunlara âhirette şehîd muamelesi yapılması umulur.

Bazı hadislerde Allah yolunda öldürülenler dışında bazı kişilerin de şehîd sayılacağı söyleniyor. Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurdu: "Şehitler beş kısımdır:

Bulaşıcı hastalığa (taun’a) yakalanan,

ishale tutulan,

suda boğulan,

göçük altında kalan

ve Allah yolunda savaşırken şehit olanlar." (Buhârî, Cihâd 30 no: 2829. İmâre/51(164-165) no: 4940-4944. Ayrıca bkz: Buhârî, Ezân/32; Tirmizî, Cenâiz 65)

Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah:

–"Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?" diye sordu. Sahâbîler:

–Yâ Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir, dediler. Peygamber:

–"Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır" buyurdu. Ashâb:

-O halde kimler şehittir, yâ Resûlallah! dediler. Rasûlüllah:

–"Allah yolunda öldürülen şehidtir; Allah yolunda ölen şehidtir;

bulaşıcı hastalıktan ölen şehidtir;

ishalden ölen şehidtir;

boğularak ölen şehidtir" buyurdu. (Müslim, İmâre 165. Ayrıca bk, İbni Mâce, Cihâd 17) S

aîd İbni Zeyd İbni Amr'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurdu:

"Malı uğrunda öldürülen şehidtir;

kanı uğrunda öldürülen şehidtir;

dini uğrunda öldürülen şehidtir;

ailesi uğrunda öldürülen şehidtir." (Ebû Dâvûd, Sünnet 29; Tirmizî, Diyât 21 no: 1418-1421)

Müslüman olarak vatanını düşmanlara veya eşkıyaya karşı savunurken öldürülenler, malı ve ailesi uğrunda ölen kimse hükmüne girebilir.

Tabii bunun için o kimsenin müslüman olması şarttır.

Bir hadis rivayetinde doğumdan dolayı vefat eden kadın, yanarak, boğularak ölen mü'minler de şehîd sayılıyor (İbni Mace, Cihad/17 no: 2803-2804)

Bazı kaynaklarda; hata yoluyla ölenler,

Allah yolundaki savaşta yaralanıp da sonradan ölenler,

çocukken ölenler,

yanarak,

boğularak,

göçük veya çığ altında kalarak ölenler,

doğum yaparken ölen kadınlar,

gurbette veya ilim yolunda ölen müslümanların da bu gruba girdiği söyleniyor. (Buhârî, Cihâd/30 no: 2830. Müslim, İmâre/51(164) no: 4940. Tirmizî, Cenâiz/65 no: 1063, F. Cihâd/14 no: 1644. Nesaî, Cihâd/36 no: 3165-3166)

"Kim samimi bir şekilde şehitliği istese, yatağında ölse bile Allah onu şehîdler menziline ulaştırır" (İbni Mâce, Cihâd/15 no: 2797. Müslim, İmâre/46(156-157) no: 4929-4930. Nesâî, Cihâd/36 no:3164. Tirmizî, F. Cihâd/19 no: 1653)

3-Dünya şehîdi:

Allah yolundaki bir savaşa katılmasına rağmen Allah rızası için değil de başka bir amaçla savaşıp ölenler.

Ya da İslâmî ölçülere uymadığı hâlde insanların şehîd dedikleri kimseler.

Zira herkes kendi davası, vatanı, ülküsü için ölenlere kolaylıkla ‘şehid’ demektedir. (Devrim şehidi gibi. Ya da kaza ile ölen herhangi bir devlet memuruna şehid denilmesi gibi)

Bunlara dünyada insanlar şehîd dese bile onların sehîd olup olmadıklarını sadece Allah (cc) bilir. (Zuhaylî, V. Fıkhu’l-İslâmî 2/492. İslâm Ansiklopedisi TDV, 38/429. Şâmil İslâm Ansiklopedisi, 6/22) A

llah (cc) kendi yolunda çalışanları ve bu uğurda canlarını seve seve verenleri bilmektedir. Bazı ölüler hakkında bizim ne dediğimiz değil; Allah’ın o ölüye nasıl muamele edeceği önemlidir.

Allah (st) hayatını ve ölümünü imanına şahit kılan bütün şehîdlere rahmet eylesin.

Bizi de hayatını imanına şâhit kılanlardan, yani ‘yaşayan şehid’ olanlardan eylesin...

Şehidlikle ilgili iki âyet:

وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ ﴿157﴾

“Allah yolunda öldürülseniz ya da başka bir şekilde ölseniz, şunu bilin ki, hiç şüphesiz Allah’ın bağışlaması ve rahmeti, kâfirlerin dünyada kalıp topladıkları her türlü menfaatten daha hayırlıdır.” (Al-i İmran 3/157)

فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِ وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْرًا عَظ۪يمًا ﴿74﴾

“O halde dünya hayatını verip âhireti almak isteyen samimi mü’minler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona pek yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa 4/74)

Şehîdlikle ilgili üç hadis:

Muâz'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (sav) şöyle buyurdu:

"Müslümanlardan bir şahıs, deve sağılacak kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, cennet onun hakkı olur. Allah yolunda yaralanan veya bir sıkıntıya düşen kimse, kıyamet gününde yaralandığı gün gibi kanlar içinde Allah'ın huzuruna gelir. Kanının rengi zağferân gibi kıpkırmızı, kokusu da misk kokusu gibidir." (Ebû Dâvûd, Cihâd/40. Tirmizî, Fezâilu'l-cihâd/21. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd/25)

Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa dahî dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü ileri derecedeki itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.” (Buhârî, Cihâd/21. Müslim, İmâre/109)

Kabîlesinin İslâm’a girmesine önce itiraz eden sonra da pişman olan Usayram, tepeden tırnağa silâhlanmış bir hâlde Nebî’ye geldi ve:

“–Ya Resûlullah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa Müslüman mı olayım?” dedi. Resûl-i Ekrem:

“–Önce Müslüman ol, sonra savaş” dedi.

Bunun üzerine Usayram müslüman oldu, sonra savaştı ve şehid oldu. Resûlullâh Usayram için:

“–Az çalıştı ama çok kazandı!” buyurdu. (Buhârî, Cihâd/13. Müslim, İmâre/144)