Şöyleki:

Ebû Dâvûd’un rivâyeti:

Câbir b. Abdullah’tan: Rasûlullah’a (sav) bir hırsız getirilmişti. “Onu öldürün” diye emretti. Kendisine: "Ey Allah'ın Rasûlü, bu adam sadece çaldı" denildi. Bunun üzerine "Öyleyse (elini) kesin!" dedi ve eli kesildi.

Sonra aynı adam ikinci sefer getirildi. Yine: "Öldürün onu" diye emretti. Kendisine: "Ey Allah'ın Rasûlü, bu adam hırsızlık yaptı" dendi. Bunun üzerine "Öyleyse kesin!" dedi ve (sol ayağı) kesildi.

Sonra üçüncü sefer getirildi ve hırsızlık yaptığı söylendi. Hz. Peygamber: "Öldürün onu" dedi. Kendisine: "Ey Allah'ın Rasûlü, bu adam hırsızlık yaptı" denildi. Bunun üzerine: "(Sol elini) kesin" diye emretti.

Sonra aynı adamı dördüncü kere getirdiler. "Öldürün onu" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Rasûlü, bu adam hırsızlık yaptı" dediler. Bunun üzerine "(Sağ ayağını da) kesin" diye emir buyurdu.

Aynı adam beşinci sefer getirildi. Peygamber (sav): "Öldürün onu" diye emretti. Hz. Cabir (ra) der ki: "Adamı götürüp öldürdük. Sonra sürüyerek götürüp bir kuyuya attık. Üzerini de taşla doldurduk." (Ebû Dâvûd, Hudûd/21 no: 4410)

Nesâî’nin rivâyeti yaklaşık olarak aynı.

Cabir b. Abdullah’tan: Rasûlüllah’a bir hırsız getirdiler. “Onu öldürün” dedi. “Ey Allah’ın Rasûlü o hırsızlık yaptı” dediler.” Onu kesin” dedi. Kesildi.

Sonra üçüncü defa getirildi. Peygamber “onu öldürün” dedi. Dediler ki: “Ya Rasûlüllah o hırsızlık yaptı.”  “Onu kesin” dedi. Kesildi.

Adam üçüncü defa getirildi.  Peygamber “onu öldürün” dedi. “Ya Rasûlüllah bu adam hırsızlık yaptı” dediler. Peygamber “onu kesin” dedi.

Adamı beşinci defa getirdiler.  “Onu öldürün” dedi.

Câbir anlatmaya devam ediyor: Adamı Mirbedi’n-Naîm denilen yere götürdük. … Adamı taşlayıp öldürdük. Sonra onu bir kuyuya attık ve üzerine taş doldurduk.”

Ebû Abdurrahman Nesâî dedi ki: Bu hadis münkerdir (dolaysıyla zayıftır). Zira senedindeki Mus’ab b. Sâbit hadis rivâyetinde güçlü birisi değildi.” (Nesâî, Sârik/15 no: 4981)

Nesâî'de şöyle bir rivâyet daha var:

Hâris b. Hatıb’den: Rasûlüllah’a bir hırsız getirildi. “Onu öldürün” dedi. Ya Rasûlüllah “bu adam hırsızlık yaptı” dediler. Peygamber “onun elini kesin” dedi.

Râvi anlatmaya devam etti: Sonra adam yine hırsızlık yaptı.  Ayağı kesildi.

Sonra Ebu Bekr döneminde hırsızlık yaptı. Ta ki bu sefer diğer ayağı da kesildi. Adam beşinci defa yine hırsızlık yaptı. Ebu Bekr (ra) dedi ki:

“Rasûlüllah bu adamın hâlini o zaman da biliyordu. “Onu öldürün” demişti. 

Sonra onu Kureyş’in gençlerine öldürmeleri için verdi. Onlardan Abdullah b. Zübeyr görev almayı severdi. "Bana yetki verin" dedi, verdiler. O da ona bir darbe vurdu ve onu öldürdü.” (Nesâî, Sârik/14 no: 4980)

Değerlendirmeler:

1-Metinde geçen “onu kesin” ifadelerinden maksat mümkün ki çevirideki parantez içi açıklamalardır. Bunlar da metni çevirene aittir.

2-Nesâî râviler konusunda titiz bir hadis âlimi idi. Görüldüğü gibi “bu hadis münkerdir, daha sağlam hadislere aykırı ve zayıf bir yolla nakledilmiştir” diyor. Yani o da kitabına aldığı bu rivâyete pek güvenmemiş.

3-Bu adam hırsız olduğu için değil mürted olduğu olduğu için öldürüldü gibi yorumlar tutarsız ve rivâyeti aklama çabası olarak görülmeli. (Bkz: Emîr Azîmâbâdî, Avnu’l-Ma’bûd, s: 1917)

4-Bu rivâyeti çeviren İ. Canan, bunu eleştirme yerine Tıbî isimli âlimin şu yorumunu almış: “Adam kuyuya atılmış, demek ki alçağın biri idi ve müslümana yakışmayan şeyler yapmıştı. Zira müslüman büyük günah işlese de saygınlığı korunur, namazı kılınır. Ya da bu adam mürted olmuştu ve Rasûlüllah bunu biliyordu. Adamın cezalardan sonra küfür ve isyan sözleri sarfetmesi de mümkündür”. (Canan, İ. Kütüb-Ü Sitte (çev.) 6/271)

Bu görüşler yorumdan öte geçmez ve rivayetdeki sıkıntıyı gidermeye yetmez.

Kaldı ki mürtedin öldürülmesi meselesi de tartışmalıdır.

Bir kimse şirk ve küfür sözü söyledi diye hemen “öldürün” emri nerede, nasıl olur? Peygamber (sav) hangi gayr-i müslim’i şirkinden veya küfründen dolayı öldürtmüş?

Çok garip ve şaşırtıcı bir yorum…

5-Merhamet abidesi, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden ve Kur’an’a harfiyyen uyan (Ahkaf 46/9) Allah’ın Rasûlü nasıl olur da karşısına getirilen biri için hiç bir araştırma yapmadan, şâhitleri dinlemeden, adamın suçu sabit olmadan; “Öldürün bunu” der?

6-Rivâyete bakar mısınız? Peygamber’e bir hırsız getirilmiş. O da hemen “onu öldürün” demiş? Lâ havle velâ kuvvete illâ billah; Peygamber (sav) sorumsuz, astığı astık kestiği kestik, “devlet de benim, yasa da benim” diyen diktatörlerle karıştırılmış (!)

Yani hırsızı getirenler vahiy alan Peygamber’i uyarmasalar, adam oracıkta öldürülecekmiş. Üstelik bu yanılgı, bu “öldürün” emri beş defa tekerrür etmiş. (Hâşâ billah)

7-Kaldı ki Kur’an’da hırsızlığın cezası “hemen öldürülmek” değil, suç sabit olursa veya cezayı gerektirecek denli olursa had cezasıdır. Âlimlerin ittifakına göre de hırsız, hırsızlık suçundan dolayı öldürülmez. (Bkz: Emîr Azîmâbâdî, Avnu’l-Ma’bud, s: 1917)

8-Hattâbî der ki: “Ben, her ne kadar tekrar etse bile hırsızlığı sebebiyle öldürülür diyen bir fakih (hukukçu) görmedim. Bazılarına göre  söz konusu edilen hırsız, fesat çıkaran bir sayılmış, Peygamber de bunu bildiği için “onu öldürün” demiş olabilir. Yoksa ilk gelişinde “öldürün” demezdi.” (Canan, İ. Kütüb-Ü Sitte (çev.) 6/271, 272) Görülüyor ki bu yorum da diğerleri gibi rivâyeti kurtarma çabasından başka bir şey değil.

Tekrar edelim: Kur’an’a uyan Elçi, nasıl olur da hemen “onu öldürün” der?

9-Râviler arasında adı geçen ve Nesâî’nin de zayıf dediği  Musab b. Sabit iyi bir müslüman olmakla birlikte hadis rivâyeti konusunda, bildiklerini karıştırdığı için zayıf kabul edilmiş.

10-Bundan dolayı bu rivâyet makbul sayılmamış, bununla amel edilmemiş. Bilinen bir şey, İslam hukuçuları hem suçun oluşumunu, hem cezayı sıkı şartlara bağlamışlar, şüpheli durumlarda ceza uygulanmaz demişler. Hırsızlığa sebep olan şartların azaltılmasını, caydırıcı tedbirlere baş vurmayı, hırsızlara ceza vermeye öncelemişler.

https://sorularlaislamiyet.com/besinci-defa-hirsizlik-yapan-oldurulur-mu

11-Dahası, rivâyete göre adamın iki eli, iki ayağı kesilmiş. Böyle bir adam nasıl olur da, bu hâliyle yine idam cezasını hak edecek hırsızlık yapabilmiş?

Bu elbette olmayacak bir şeydir diyenler hadis inkârcılığı ile suçlanır mı?

12-Rivâyetlerin sonunda anlatılan sahneye bakar mısınız? Sahabeler kolsuz, bacaksız adamı yakalıyorlar. Taşlayarak öldürüyorlar. Sürükleyip götürüp bir kuyuya atıyorlar. Üzerine de taş yığıyorlar (!)

Peygamber böyle bir uygulamaya sebep olacak bir emir verir mi?

Sahabeler bu denli gaddar insanlar mıydı?

Neden infaz uygun bir şekilde değil de, bir nevi işkence ile yapılmış?

İslâm böyle bir idam şekline cevaz verir mi?

İsmi geçen sahabeler bu gaddarlığı gerçekten yapmışlar mı?

13-“Bu rivâyet madem iki meşhur kitabında geçiyor, öyleyse hadis diye kabul etmemiz gerekir” mi demeli?

Gerçekten soru işaretleri ile dolu rivâyetleri kabul etmeli mi?

Bu durumda gerçekten olmuş bir olayı mı (hadisi) mi, yoksa rivâyetin otoritesini mi benimsemiş oluruz?

14-Ya böyle bir olay olmamışsa, nakledenler (râviler) yanılarak böyle anlatmışlarsa, bu sahabelere ve Rasûlüllah’a iftira olmaz mı?

15-Birisi çıksa da “ben bu rivâyette râvilerin yanılma ihtimalini, Peygamber ve sahabeler böyle yaptılar demeye tercih ederim” dese ona da hadis, sünnet düşmanı derler mi?

16-Bunlar da yine bu iki hadis kaynağında geçiyor.

*Ezher İbnu Abdillah el-Harâzî nakletti: “(Yemenli) Kela' kabilesinden bir grubun malı çalındı. Bunlar, bir kısım dokumacıları itham ettiler. Dokumacıları alarak Peygamber (sav)'ın ashabından olan Nu'man İbnu Beşir'e getirdiler. Nu'man onları bir kaç gün hapsetti, sonra salıverdi. (Şikayetçiler), Nu'man'a gelip: "Sen onları dayaksız, azarsız salıverdin, olur mu?" dediler.

Nu'man onlara: "Ne istiyorsunuz? Onları dövmemi istiyorsanız döverim. Malınız çıkarsa alırsınız. Ama dövdüğüm halde malınız çıkmazsa, onlara vurduğum kadar da size vururum" dedi. "Yani hükmün bu mu?" dediler.

Nu'man (ra): "(Hayır bu benim değil), Allah ve Rasûlü'nün (sav) hükmüdür'" cevabını verdi.” (Ebû Dâvûd, Hudûd/11 no: 4382. Nesâî, Sârik/2 no: 4878)

*Ümeyye el-Mahzûmî nakletti: “Rasûlûllah’a (sav) bir hırsız getirildi. Suçunu itiraf etmişti. Ancak çaldığı eşya beraberinde bulunmadı. Rasûlullah (had cezasından kurtarmak maksadıyla): “Senin çaldığını zannetmiyorum” dedi. Hırsız: “Hayır çaldım” diye te'yid etti. (Rasûlullah) sözlerini aynı şekilde iki veya üç kere tekrar etti. Sonunda ceza uygulandı.

Sonra hırsız Rasûlullah'a getirildi. Ona “Allah'a tevbe ve istiğfarda bulun” diye nasihat etti. Adam: “Allah'a tevbe ediyor, O'ndan mağfiret diliyorum” dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah da: “Allahım, onun günahlarını bağışla” diye dua etti.” (Ebû Dâvûd, Hudûd/9 no: 4380. Nesâî, Sârik/3 no: 4881)

17-Hırsızlık ithamı konusunda bu kadar titizlik varken, Peygamber’in ağzına ”o hırsızı hemen öldürün” sözünü yakıştıran rivâyeti nasıl anlayacağız veya ne yapacağız?

Hüseyin K. Ece

24.07.2021

Zaandam