Türkçede olmayan veya olması mümkün olmayan uydurulmuş anlatılara ‘masal’ denir. Eğer bu uydurmalar din adına anlatılıyorsa ‘hurafe’, birisi hakkında gerçek veya uydurma ve abartılı anlatım ise buna da ‘menkibe’ adı verilir.

Aşağıda özetlediğim alıntının bu türlerin hangisine girdiğine siz karar verin...

Birisi facebook’ta paylaştı. Dün gözüme ilişti. Okudum. Hem şaşırdım, hem üzüldüm... Müslümanlardan bazıları bu uydurmalara ne kadar meraklı...

Paylaşım özetle şöyle: "Anadolu’nun bilmem neresinden merhum bir kişi, sağlığında kendisini kışın ziyarete gelenlere yaz gününün meyvelerini çıkarıp (yani o an bir şekilde oldurur) ikram edermiş. Hatta ziyaretciler bu durumu bildiği için bazen “bize dalıyla taze hurma getir, muz getir” derlermiş.  (Bu isteği gaybten karşılayıp karşılamadığı anlatıda açık değil)

Bu kişi Kore’de Kunuri çarpışmasında sıkışan Türk askerlerini gidip kurtarmış.

Dahası, 1957lerde patlak veren füze krizi hakkında Cezayir dağlarında kırklar ile biraraya gelip toplantı yaparmış.

Bazıları ona sormuş: Madem bu kadar göreve gidiyorsun, nedir İslâm âleminin hâli? Cevap: “İzin yok, izin yok” imiş.

Bir sohbette sormuşlar: Bugün nereye gidiyorsun? “Washington’a” demiş. “Oraya kaç saatte gidebilirsin?” sormuşlar. O da; “4 dakikada” demiş.

Evinde bir akşam sohbetinde sorulmuş: “Bu gece nereye gideceksin? (Başka bir hatip bir cami konuşmasında; aynı kişinin 25  yıl boyunca her gece dünyanın bir yerine gidip, toplantı yapıp, kısa sürede evine döndüğünü anlatıyor)

O da;  “bu gece Harem-i Şerif’te Zemzem kuyusunun başnda toplantı olacak. Her sene aynı gece Zemzem kuyusu ağzına kadar kabarır. Rasûlullahın ruhâniyetiyle bütün peygamberler ve evliyâullah orada toplanır. Birlikte dua ederler (kendisi de dahil yani). Kuyudan su içilir, artan tekrar oraya dökülür. Sonra su normale döner. Zemzem'in suyunun bitmeyişinin hikmeti budur. Bu merasim her sene yapılır” demiş.

Paylaşımda şu da var: Bunlar hep Allah’n izni ile olur. O'nun meleklerden askerleri olduğu gibi bazılarını kendine yakın kılıp onlara kerâmetler verir."

Bununla ilgili bir kaç soru:

1.Bu şahıs kış günü, olmayan yaz meyvalarını, bir yere saklanmamışsa nasıl oldurup (yaratıp mı desem) ikram ediyormuş? Bir şeyi yoktan ancak Allah (st) yaratmaz mı?

2.Bu kişi 1952 yılında ABD’nin isteği ile katıldığımız Kore savaşında askerlerimizi bir badireden kurtarmış. Tek başına, askerlerin zor durumda olduğu kendisine malum olmuş, bir anda Türkiye’den Kore’ye uçmuş ve onları tek başına kurtarmış (!). Nasıl kurtarmışsa... (Teyo pehlivanın bu tür kurtarışları çoktur, biliyorsunuz)

Birisi de diyebilir ki; madem bu kişi Kore'deki askerlerimizi kurtardı, neden Kore’ye asker gönderen merhum Menderes’i ipten kurtarmadı?

3.Aynı kişi Cezayir savaşında, kırklarla dağlarda toplantı yaparmış. (Kırklar ne demekse?) Türkiye’den ta oraya giderek toplantı yapıp dönermiş. Hem de bir gecede (!) Bunun şahidi kim? Hem böyle bir şey olabilir mi?

Bu kişi madem bu kadar olağanüstü kahraman (yani süpermen), neden Cezayir’i kurtarmadı zalim işgalcilerden? Neden birbuçuk milyon Cezayirlinin ölümüne, katliam edilmesine bir şey yapmadı? (Belki de “izin yoktu, izin yoktu”)

4.Bu mübarek güya bir soru üzerine "bu gece Washington’a bir toplantıya gideceğini, bu yolculuğunun da dört dakika süreceğini" söylemiş. Yani ışık hızıyla uçmuş (!) Akıl sahibi biri sorabilir: Siz ne dediğinizin farkında mısız?

5.Zemzemin suyu bu abartılan kişinin ve diğerlerinin duası sayesinde bitmiyormuş. Fesubhânelleh…

Kopuz şelâlelesinin suyu, Munzur Çayı’nın kaynakları, Bosna’da ki Sarı Saltuk Tekkesinin yanında, dağın altından çıkan nehir ve bunların binlerce benzeri asırlardan (belki dünya yaratıldığından) beri kimin duasıyla akıyor da bitmiyor?

Sular birisinin duasıyla mı, Allah’ın öyle yaratmasıyla mı, yani O’nun yasasıyla mı akar?

6.Bu anlatılanların o kişi hakkında uydurulmadığı ne malum? Eğer onun ağzından dinlemişlerse, bu iddiaların isbatı ne? Kim görmüş onun her gece bir kaç dakika içinde dünyanın muhtelif yerlerine ışık hızıyla gittiğini, uçtuğunu. (Lâ havle velâ kuvvete illâ billah)

7.Üstelik bu gibi şeylere inanmanın, anlatmanın yararı ne, amacı ne? Fani bir insana bu olağanüstü şeyleri nisbet edip o adamcağına iftira etmenin faydası ne?

8.Bir insanı sevmek ve saygı göstermek için, onun illa olağanüstü mü olması lazım? Normal bir beşer gibi sevemez miyiz? Bu uydurmalara ne ihtiyaç var?

9.Bu iddiaları facebook'ta paylaşan veya altına tebriklerini yazanlar bu yazıma denk gelirlerse lütfen kızmasınlar, teşekkür etsinler. Bunu emr-i bil-ma’ruf açısından değerlendirsinler.

10.Bu paylaşımda ne anlatıldığını bir daha ama dikkatle okusunlar ve bunu Tevhid inancıyla, Rabbimize ait isim, sıfat ve fiilleri açısından yeniden değerlendirsinler.

Aciz, fani, ölümlü bir insanın, Allah'ın yapabileceği şeyleri yaptığına, yapabileceğine inanmak İslam akidesiyler bağdaşır mı? 

("Allah’ın izniyle" ifadesi bu gibi rivâyetlerin kamuflajı, oltanın ucundaki yemdir. Aldanmamalı.)

Hüseyin K. Ece

17 Eylûl 2021

Zaandam