Hamamda yıkanan bu ihtiyar adamın öyle yüksek derecesi varmış ki,  hızır bile bilmiyormuş (!)

Birisi bugünlerde facebook’ta birisinin paylaşımı olarak paylaşmış. Gözüme ilişti... Önce nakledilen hikâyeye bakalım:

 

“KISSADAN HİSSE...

Bir gün Hızır (a.s.) hamamda yıkanan bir ihtiyarın yanına yaklaşmış.

İhtiyar kendi kendine yıkanmaktaymış. Hızır demiş ki:

- Ey ihtiyar! Gençliğinde yaşlılara yardım etseydin şimdi şu gençler de sana yardım ederlerdi.

İhtiyar adam şöyle cevap vermiş:

- Ben gençliğimde yaşlılara yardım ederdim ama zamane gençliği şimdilerde yardım etmez olmuş.

Hızır (a.s.) bir taraftan ihtiyar adamın sırtını keselerken bir taraftan da konuşmaya devam etmiş:

- Demek ki yaptığın yardımları içinden gelerek yapmamışsın, ALLAH’IN sevgisini kazanamamışsın, yoksa ettiğin o hayrı neden görmeyeceksin ki? İhtiyar adam şöyle demiş:

-Eğer yaptığımı ALLAH (cc) için yapmasaydım, O’nun sevgisini kazanmasaydım, ALLAH bugün benim sırtımı Hızır’a keseletir miydi?

Hızır (a.s.) duydukları karşısında çok şaşırmış.

“ALLAH’IM demiş, bana verdiğin Seni sevenlerin listesinde bu ihtiyarın adı yok, bu nasıl olur?” Yüce ALLAH şöyle buyurmuşlar:

“Ey Hızır! Biz, bizi sevenlerin listesini sana verdik ancak bizim sevdiklerimizin listesi bizim yanımızdadır...”

Hikâye, kıssa, masal, menkıbe... ne denilirse denilsin böyle... Zira ilim değil, kaynağı ve öznesi belli tarihi bir olay, bir hadis ve sahabe rivâyeti değil… Adı üstünde, kıssa… Yani uydurulmuş hikâye…

Dileyen dilediği kadar hikâye, kıssa, fıkra uydursun veya anlatsın kendileri bilir… İsteyen dinler, okur, inanır, isteyen inanmaz.

Ama bu hikâyede Allah ile hızırın konuştuğu iddia edildiğine göre Kur’an’ın ve Rasûlüllah’ın anlattığı, öğrettiği Allah’a iman eden bir müslüman olarak bazı sorular sormak hakkımdır.

1-Öğüt vermek, ibret ve uyarı, ya da eğlence için hikâye ve masal uydurulabilir, anlatılabilir. Ancak bunlarda bilinen bir kimsenin adı, sözü, olayı geçiyorsa isbat, delil, kaynak gerekir.

Bu hikâyenin kaynağı ne?

2-Hızır hamamda ihtiyarı keselemiş (!) ve ihtiyar onun hızır olduğunu anlamış (!) Hele şu işe bak... Hızırın hamamda ne işi var? O keçeleyenin hızır olduğu ne malum? Hikâyeyi anlatan nerden bilmiş bu olayın olduğunu, o kimsenin hızır olduğunu?

Eğer hızır diye bir kişi varsa, muhterem olmalı... Ama bu muhtereme tellâklık yaptırmak (!) Bu nasıl bir anlayış, Yarabbi...

3-Hızır varlığı tartışmalı iken... hikâyeyi uyduranlar iddialarına mevhum bir şeyi alet ediyorlar. (Hz. Musa (as) yolculuk yapan “ilim verilmiş kişi” insan idiyse “her nefis ölümü tadacaktır” hükmünce o ta o zaman öldü. Yok eğer melek idiyse, meleklerin hâli, hayatı bize ğayb’tır. Ğayb’ı da Allah’tan başka kimse bilemez.)

4-Hızır, ihtiyarın sözlerinden şaşırmış ve “Allahım, seni sevenlerin listesi bende ama, bu adamın ismi listede yok” demiş. Allah da ona;

“Biz, bizi sevenlerin listesini sana verdik, ancak Bizim sevdiklerimizin listesi bizim yanımızdadır” diye cevap vermiş.

Tabii hikâyeyi uyduran da orada imiş ve bu diyaloğa şâhit olmuş, ya da kameraya çekmiş (!)

5-Allah (st), kendisini sevenlerin listesini hızıra vermiş  ama kendisinin sevdiklerini yanında saklamış (!) Şu iftiraya bakar mısınız?

Hikâyeyi uyduran bunu nasıl anlamış? Hem Allah kendini sevenlerin listesini hayâli bir kimseye neden versin?

6-Allah (st) kendisini sevenlerin hepsini sevmezmiş de, özel sevdiklerinin adlarını kendine saklamış (!) Allah’a bu iftiradan, neûzübillah...

7-Hikâyede Allah’ın hızıra şöyle dediği söyleniyor. Peki, nerede yazıyor? Allah’ın sözleri, kelâmı sadece Kur’an’da değil mi? Allah (cc) Peygamberimizden (sav) sonra kime vahiy göndermiş ki Allah adına konuşuyor?

Hadi –tartışmalı da olsa- kutsî hadislerin manalarının Allah’a ait olduğunu kabul edelim. Ama onları da Rasûlüllah Allah adına söyledi. Ki bunun için İslâm âlimleri sahihlik, sağlamlık, uydurma olmaması şartı ararlar. Bu hikâye (kıssa) ise hiç kaynağa dayanmıyor.

8-Allah’ın demediğini “Allah dedi, Allah cevap verdi” diye iddia etmek, Allah’a iftiradır, uydurulan şey de mevdu’ âyettir. Bundan Allah’a sığınırız.

9-Tekrar edelim, bir haberin, sözün, iddianın hoşumuza gitmesi onun doğru olduğu anlamına gelmez.

10-Mü’minler bilir ki, yalan söylemek, Allah ve Peygamber adına yalan uydurmak büyük günahtır. Ya bu yalanları anlatmak, paylaşmak...?

11-Din adına, Allah adına bir şey derken, paylaşırken daha dikkatli olmak gerekmez mi? Bu hayatın bir de öte tarafı yok mu?

12-Bu gibi hikâyeleri paylaşanlar lütfen bize kızmasınlar, yaptıklarının doğru mu yanlış mı olduğunu gözden geçirsinler...

 

Hüseyin K. Ece

13.02.2022

Zaandam