Türkçe’de kabirle eş anlamlı olan ‘mezâr’ ise kelimenin kök anlamıyla da irtibatlı olarak özellikle ziyaret edilen önemli kişilerin kabirlerini (ziyaretgâh) ifade eder.

Kur’ân-ı Kerîm’de birer âyette kabr (Tevbe 9/84) ve mekābir (Tekâsür 102/2), beş âyette kubûr (Hac 22/7. Fâtır 35/22. Mümtehine 60/13. İnfitâr 82/4. Âdiyât 100/9) geçiyor. 

Rasûlüllah (sav), câhiliye dönemine ait bazı bâtıl inanç ve âdetlerin tamamen ortadan kalkması için önceleri kabir ziyaretini yasaklamıştı. Zamanla tevhid inancı gönüllere yerleşip endişe edilen sakıncalar ortadan kalkınca müslümanların kabirleri ziyaret edip ölüler için dua ve istiğfarda bulunmalarına izin vermiş ve bunu teşvik etmiştir.” (Mehmet Şener, TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/35-37)

Süleyman b. Büreyde babasından şöyle nakletti: “Rasûlüllah şöyle dedi: “Ben size kabirleri ziyaret etmeyi nehyetmiştim. Ancak Muhammed’e annesinin kabrini ziyaret etmesine izin verildi...” (Müslim, Cenâʾiz/36(106) no: 2260. Ebû Dâvûd’un rivâyetinde “onları ziyaret edin, zira bu ölümü hatırlatıcıdır” ilavesi (Cenâʾiz/75,77 no: 3235), Tirmizî’nin rivâyetinde; “kabirleri ziyaret edin, zira bu size âhireti hatırlatır” ilavesi var. (Cenâ’iz/60 no: 1054)

Peygamber (sav) Mekke’nin fethi seferine giderken annesinin kabrini ziyaret etti.

Ebu Hureyre Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Rabbimden annem için istiğfar etmem için izin istedim, bana izin verilmedi. Kabrini ziyaret için izin istedim, bana izin verildi.” (Müslim, Cenâ’iz/36(105) no: 2258)

Ebu Hureyre şöyle anlattı: “Rasûlüllah (sav) annesinin kabrini ziyaret etti. Kendisi ağladı ve etrafındakileri de ağlattı. Sonra dedi ki: “Rabbimden annem için istiğfar için izin istedim bana izin verilmedi, kabrini ziyaret için izin istedim bana izin verdi. Kabirleri ziyaret edin, çünkü onları ziyaret size ölümü hatırlatır.” (Müslim, Cenâ’iz/36(108) no: 2259. Ebû Dâvûd, Cenâʾiz/75,77 no: 3234)

İslâm âlimlerinin çoğunluğu Peygamber’in zaman zaman Bakī‘ Mezarlığı’nı ziyaret edip orada yatanlar için dua ettiğine dair hadisten (Müslim, Cenâʾiz/102) ve diğer hadislerden hareketle kabir ziyaretinin mendup (müstehap) olduğu görüşündedir. (Mehmet Şener, TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/35-37)

Ebu Hureyra (ra) şöyle anlatıyor: Rasûlüllah (sav) mezarlığa geldi ve şöyle dedi:

“es-Selâmü aleyküm, ey bu diyarın müslüman sakinleri! İnşaallah biz de sizin arkanızdan geleceğiz. Ümit ediyoruz ki kardeşlerimizi görürüz.”

Orada olanlar sordular: “Bizler senin kardeşlerin değil miyiz ey Allah’ın Rasûlü?”

“Siz benim sahabelerimsiniz, kardeşlerimiz sonradan gelecek” diye cevap verdi. Onlar;

“Henüz görmediğiniz bu sonradan gelecek olan kardeşlerinizi nasıl tanıyacaksınız ey Allah’ın Rasûlü?” Peygamber;

“Sizden birinizin alnı aşkar, ayağı sekili cins bir atı olsa, onu diğer atlar arasında tanıyamaz mı?” Sahabeler;

“Elbette tanır” dediler. Peygamber (sav);

“İşte böyle, onlar alınlarında ve ayaklarında abdestin nişanı olduğu hâlde gelirler. Ben onlardan önce Havzımın başına gideceğim. Bazıları şaşkın develer gibi Havz’ın başından uzaklaşacaklar. Ben onlara, “Haydi gelin, haydi gelin” diye sesleneceğim. “Onlar senden sonra (tebliğ edileni) değiştirdiler” denilecek. Ben de o zaman; “uzak olun, uzak olun” diyeceğim.” (Müslim, Tahâret/39 no:249. Bir benzeri İbni Mâce, Züd/36 no: 4302. Nesâî, Tahâret/110 no:150. Ahmed b. Hanbel, 2/441 no: 8434)

 

-Kabir ziyaretinin amacı

Kabirleri, mezarlığı (kabristanları) ziyaretin amacını Peygamber (sav) şöyle açıkladı:

"Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyaret, size âhireti hatırlatır.” (İbn Mâce, Cenâiz/47 no: 1569. Tirmizî, Cenâ’iz/60 no: 1054)

“... Kabirleri ziyaret edin, çünkü onları ziyaret size ölümü hatırlatır.” (Müslim, Cenâ’iz/36(108) no: 2259. Ebû Dâvûd, Cenâʾiz/75,77 no: 3234)

 

-Kabir ziyareti adabı

Kabir ziyaretinin belli bir zamanı yoktur. Ziyaretçi kabristana vardığında bu konuda rivâyet edilen hadislerde öğretildiği gibi yapması   gerekir.

Aişe (r.anhâ) Rasûlüllah’a (sav) “kabirdekiler için ne diyeyim” diye sordu. O da şöyle ‘de’ buyurdu:

“es-selâmü alâ ehli’d-diyâri mine’l-mü’minîn ve’l-müslümîn ve yerhamu’llâhu’l-müstekdemîne ve’l-müste’hirîne ve innâ inşâe’llahu lâhikûn, es’elu’llâhe lenâ ve lekümu’l-âfiyeh –

Mü’min ve müslimlerin diyarına selâm olsun. Allah önden gidenlere ve arkada kalanlara rahmet etsin. İnşaallah elbette biz de (size) kavuşacağız. Allah’tan bize ve size afiyet dilerim.” (Müslim, Cenâiz/35(103) no: 2257 Uzun bir hadisin sonunda)

Süleyman b. Büreyde babasından şöyle nakletti: “Allah’ın Elçisi mezar ziyaretine nasıl gidileceğini de öğretti. Bunu öğrenenlerin sözü şöyle idi:

-Ebu Bekr rivâyetinde “es-selâmü ehle’d-diyâr”, -Züheyr rivâyetinde ise- “es-selâmü aleyküm ehle’d-diyâri- mine’l-mü’minîne ve’l-müslimîne- ve innâ inşaellâhu lâhikûn, es’elullâhe lenâ ve lekümü’l-âfiyeh –

 selâmün aleyküm ey mü’min ve müslüman diyarın sakinleri, inşaallah biz de elbette size kavuşacağız. Allah’tan bize ve size afiyet istiyorum.” (Müslim, Cenâ’iz/35(104) no: 2257)

Ebu Hureyre şöyle nakletti: “Peygamber (sav) kabristana uğradı ve şöyle dedi: “es-selamü aleyküm dâre kavmin mü’minîne ve innâ inşaallahu bi-küm lahikûn – Selâm üzerinize olsun mü’min topluluğun diyarı, inşaallah biz de size kavuşacağız.” (Ebû Dâvûd, Cenâ’iz/77,79 no: 3237)

Aişe’nin (r.anhâ) rivâyet ettiğine göre Rasûlüllah (sav), gece sonlarına doğru Baki’ kabristanına gitti ve şöyle dedi; es-Selâmü aleyküm dâre kavmin mü’minîn, etâküm mâ tûâdûne ğedâ, müeccilûne ve innâ inşaallahu bi-küm lâhikûn. Allahümme iğfir li-ehli beki’ ğarkadi –

Selâmün aleyküm Müminler yurdunun sakinleri. Yarın için va’dedilen (ölüm) size geldi. Siz önden gittiniz. İnşaallah biz de size katılacağız. Allah’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla.” (Müslim, Cenâiz/35(102) no: 2255) 

Abdullah b. Abbas’ın şöyle dediği nakledildi: “Allah’ın Rasûlü, Medine’de bir kabristana uğradı. Yönünüğ onlara çevirdi ve “es-selâmü aleyküm ya ehle’l-kubur. Yağfirullahu lenâ ve leküm. Entüm selefünâ ve nahnu bi’l-eseri –

Selâmün aleyküm ey kabirlerde yatanlar. Allah bizi de sizi de bağışlasın. Siz bizim selefimizsiniz, biz de sizi izleyeceğiz.” (Tirmizî, Cenâʾiz/59 no: 1053)

TDV İslam Ansiklopedisi şöyle diyor: “Ziyaretçi ziyaretini ayakta yahut oturarak yapabilir, yönünü kıbleye veya ölünün yüzüne doğru dönerek dua edebilir. Kur’an’dan bildiği sûre ve âyetleri okuyabilir.

Peygamber’den (sav) ve sahabelerden nakledilen ama bir kısmı zayıf sayılan bazı rivâyetlerde Yâsîn Sûresinin okunması tavsiye edilmiştir (İbn Mâce, Cenâʾiz/4 no: 1448. Ebû Dâvûd, Cenâʾiz/20 no: 3121)

Bu sırada kabrin çevresinde dönülmemesi, kabrin taşlarının, türbenin eşiğinin, sandukanın örtüsünün öpülmemesi, yüze sürülmemesi ve ölüden bir şey istenmeyip yalnız Allah’tan talep edilmesi gerekir (Nevevî, el-Mecmu’ 5/278. Vehbe ez-Zühaylî, 2/542-543).” (Mehmet Şener, TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/35-37)

Kabirlerin dış şekliyle ilgili olarak Hz. Peygamber (sav) şöyle dedi:

“Bazı kavimler aralarından sâlih bir kimse ölünce mezarının üzerine  mescid bina ederler, içini çeşitli şekillerle süslerler. Bunlar kıyâmet günü Allah’ın yanında en şerir halk olacaklar.” (Buhârî, Salat/48, 54 no: 427, 434)

Ebû Hureyre’nin naklettiğine göre Rasûlüllah şöyle dedi:“Allah yahudi ve hıristiyanlara lânet etsin. Bunlar peygamberlerinin kabirlerini mescid edinip mâbed haline getirdiler.” (Müslim, Mesâcid/3(20) no: 1184)

Abdullah b. Abbas Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Bazı kabir ziyaretçileri kabirler üzerinde mescid ve kandiller edinirler.” (Ebû Dâvûd, Cenâʾiz/76 no: 3236)

Aişe’nin (r.anhâ) naklettiğine göre Peygember (sav) şöyle dedi: “Peygamberlerinin kabrini mescid hâline getiren kavme Allah lânet etti.” (Nesâî, Cenâiz/106 no: 2048)

 

-Din İşleri Yüksek Kurulu’nun mezar ziyareti ilgili beyanı:

“Mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölümün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır.
Kabir ziyaretinde bulunan kişi, âhireti hatırlamalı, dünyanın geçici olduğunu ve bir gün kendisinin de öleceğini düşünmelidir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), geceleri Baki’ kabristanına gelir ve “Müminler yurdunun sakinleri, sizlere selâm olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim; Allah’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla.” (Müslim, Cenâiz/102) diye dua ederdi.

Kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi bağışlaması uygun olur.

Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslâm’ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen, itikâdî bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir.

Kabrin başında yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabrin parmaklık ve taşlarını öpmek, onlara sarılıp ağlamak İslâm ile bağdaşmaz.

Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek; bu zâtların duaları kabul ettiğine, ilâhi kudretlerinin olduğuna inanmak doğru olmadığı gibi, bir kısım ihtiyaç ve dilekleri onlara arz etmek, kendilerinden medet ummak, bu ziyaretleri dinî bir vecibe gibi telakki etmek; bez bağlamak, mum yakmak, kurban kesmek, şeker vb. yiyecek maddeleri dağıtarak onlardan yardım dilemek gibi davranışlarda bulunmak da, tevhid dini olan İslam’la bağdaşmaz.

Ölen kişilerden medet ummak ve onlardan bazı şeyler beklemek iman açısından tehlikeli bir davranıştır.

https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/377/kabir-ziyaretinin-adabi-nedir-

İSLÂM’a göre, mezar, türbe ve yatırlara;

Adak adanmaz,

Kurban kesilmez,

Mum yakılmaz,

Bez, çaput bağlanmaz,

Taş, para yapıştırılmaz,

Eğilerek ve emekleyerek girilmez,

Para atılmaz,

Yenilecek şeyler bırakılmaz,

El-yüz sürülmez,

Medet, şifa umulmaz,

Türbelerin içinde yatılmaz,

Bu ve benzerleri bid’at ve hurafelerdir.

Türbeye Gidenlere Diyanet’ten Uyarı - Son Dakika

H. Ece

25.04.2022