- Giriş

Ama güzel ahlȃk sağlar.

Ahlȃkı güzel olan insan hem şereflidir, hem sevimlidir. Onun değeri hem İslȃm katında yüksektir, hem insanların gözünde...

İslȃmda şerefli, değerli, kaliteli olmaya ‘kerem/keramet’ denir.

Kerȃmeti olağanüstü (harikulâde) bir olay kabul eden açıklama biçimine göre; o, veli (evliyâ) adı verilen seçkinlerin bir özelliğidir veya yalnızca onlara verilen olağanüstülüklerdir.  

Halbuki Kur’an kerâmeti farklı anlamda kullanıyor.

‘Kerem ve ikram sahibi’ Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’i, ‘ekrem ve kerim’ bir elçi olan Hz. Muhammed’i insanları ‘kerem olan’ davranışlara davet etmek için gönderdi.

Böylece insan kendi bünyesinde otantik olarak var olan kerȃmetini korusun ve daha ‘ekrem/keremli’ ya da ‘mukremun’dan olsun diye.

Kur’an insanın zaten keremli yaratıldığını söylüyor. (İsrâ 17/70)

Her insan doğuştan keremli/kerȃmetli olmaya adaydır. Tıpkı herkesin ‘halife’ adayı olması gibi... O kendi seçimi ve çabasıyla bu keremini daha da yükseltebilir. Daha doğrusu zımnen yükseltmelidir deniliyor.

Her bir insanın kendi aslında saklı olan kerȃmeti (üstünlüğü) koruyup korumadığı, yükseltip yükseltmediği onun davranışlarına, onun ahlȃkına ve onun hem Yaratıcı, hem vahiy, hem de insanlara karşı duruşuna bağlıdır.  

Bu nedenle diyoruz ki; mü’minin kerȃmeti/keremi (şerefi/değeri) onun güzel ahlȃkıdır. Güzel ahlak imana da, mü’mine de yakışır.

Semüra (ra) Peygamber’in (sav) şöyle dediğini rivâyet etti:

“Haseb (insanlara göre asalet) maldır, kerem (kerâmet) ise takvadır.” (Tirmizî, Tefsir/50 no: 3271)

-Müslümanın kerâmeti (değeri/üstünlüğü) güzel ahlâkıdır;

İslâm; “Allah’a saygı duymak (ibadet etmek),

Ve O’nun yaratıklarına güzel davranmaktır” şeklinde tarif edilse, doğrudur.

Bu da İslâmın güzel ahlâka ne kadar önem verdiğini gösterir.

Kur’an ibadet etmeye ve güzel davranışta bulunmaya ‘sâlih amel’ diyor.

Kur’an’ın sâlih amel dediği davranışların bir kısmı İslâmdaki ibadetler, bir kısmı ise güzel ahlâktır.

Güzel ahlâk İslâmın tâ kendisidir.

Hz. Muhammed’e, henüz peygamber olmadan, cahiliyye döneminde ‘el-Emin’ denilmesinin, onun müslümanlar tarafından çok çok sevilmesinin bir sebebi de onun ahlȃkının güzelliğidir.

Onun Rasul-ü ekrem (en kerametli, en kerim elçi) oluşu, ahlâkının güzel, şahsiyetinin örnek, kulluğunun mükemmel oluşundandır.

Sahabeler Peygamber (sav) hakkında şöyle dediler:

“Allah’ın Rasûlü, yüz bakımından da insanların en güzeli idi, ahlâkımından da insanların en güzeli idi.” (Buhârî, Menakıb/23, no: 3549. Müslim, Fedâil/93, 6066)

Kur’an, Peygamberimizin ahlâkını methettiği gibi (Kalem 68/4), hanımlarından Hz. Aişe (r.anha) O’nun ahlâkının Kur’an olduğunu söylüyor.  (Müslim, Müsafirîn/139 no: 1739)

Ahlȃkla ilgili bir kaç hadis

Hz. Muâz İbnu Cebel (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) bana: "Ey Muâz, insanlara karşı iyi ahlâklı ol!" dedi." (Muvatta, Hüsnü'l-Hulk/1)

"Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır." (Tirmizî, Rad/11 no: 1162.  Ebu Dâvud, Sünnet/16 no: 4682)

"Kıyâmet günü, mü'minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah (st), çirkin düşük söz ve davranış) sahiplerine buğzeder." (Tirmizî, Birr/62 no: 2003. Ebu Dâvud, Edeb/8 no: 4799)

"Bana en sevgili olanınız, kıyâmet günü de bana mevkice en yakın bulunacak olanınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır. Bana en sevimsiz olanınız, kıyâmet günü de mevkice benden en uzak bulunacak olanınız, gevezeler, boşboğazlar ve yüksekten atanlardır." (Cemaatte bulunan bâzıları): "Ey Allah'ın Resûlü! Yüksekten atanlar kimlerdir`?" diye sordular. "Onlar mütekebbir (büyüklük taslayan) kimselerdir!" cevabını verdi." (Tirmizî, Birr /77, no: 2019)

Nevvâs İbnu Sem'an (ra) anlatıyor: "Resûlullah’a (sav) iyilik (birr) ve günah hakkında sordum. Bana şu cevabı verdi: "İyilik (birr), güzel ahlâktır. Günah da içini rahatsız eden ve başkasının muttali olmasından korktuğun şeydir." (Müslim, Birr/15 no: 2553. Tirmizî, Zühd/52 no: 2390)

Peygamber (sav); “en çok neyin insanları cennete sokacağı sorusuna;  “takva ve güzel ahlâk”  cevabını vermiştir. (Tirmizi, Birr/62 no: 2004)

Peygamber (sav) sahabelere sordu:

“Sizin en iyinizin kim olduğunu haber vereyim mi?” Yanında olanlar dediler ki; “Haber ver ey Allah’ın peygamberi.” “Uzun yaşayan ve ve güzel ahlâklı olanınız sizin en iyinizdir” buyurdu. (A. B. Hanbel, no: 9257)

Âişe (r.anha) Resûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim, dedi: “Bir mü’min, güzel ahlâkı sayesinde, gündüz oruç tutup gece namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır.” (Ebû Dâvûd, Edeb/7. Ayrıca bkz. Tirmizî, Birr/62)

Mü’min kelimesinin iki anlamı vardır: Birincisi; inandığı şeylerden, yani İslâmda inanılması gereken esasların doğruluğundan emin olan, iman eden,

ikincisi; dininden aldığı anlayışla kendisi ‘emin-güvenilir-örnek’ olan...

Peygamber iyi müslümanı şöyle tanımlıyor: “Elinden ve dilinden diğer insanların güvende olduğu kimsedir.” (Buhârî, İman/4)

“Mü’min, başkasıyla hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen kişidir. İnsanlarla güzel geçinmeyen ve kendisiyle güzel geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, 2/400, 5/225)

“Komşusu kendisinden emin olmayan kimse (tam) iman etmiş olamaz!” (Müslim, İman/18. Buhârî, Edeb/29. Ahmed b. Hanbel, 1/387)

Peygamber buyuruyor ki:

“İnsanlar peygamberlerin sözünden şunu da öğrendiler: Utanmasan dilediğini yap.” (Ebu Davud, Edep/6 no: 4797)

Ebu Zerr’in (ra) rivayetine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Görüyor musun, kişi hayr olan amel işler ve insanlar da onu överler.” Sonra ekledi; “Bu da mü’min için acil bir müjdedir.” (Müslim, Birr/51, no: 2642)

Buradaki müjdenin anlamı, Allah’ın salih amel işleyen kulundan razı olduğuna, onu sevdiğine, onu insanlara da sevimli kıldığına işaret etmektedir. (Müslim, 4/2034, dipnot)

-Güzel ahlâk saygı sebebidir

Kur’an şöyle diyor:

“İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara (sâlih amel işleyenlere) gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 19/96)

Vahy’in gösterdiği şekilde iman ettikten sonra Allah’ın razı olacağı amelleri işleyen kimse için O (cc) insanların kalbinde onlara karşı bir sevgi yaratır. Bunu siz saygı, sempati, hayranlık, takdir ve güven duygusu, örneklik diye de anlayabilirsiniz.

Âyetin mesajı gayet açıktır. Allah (st) zaman, yer ve grup ismi vermiyor. Sadece “müslümanların kalbinde onlara karşı bir sevgi yaratırım” de demiyor. “Gönüllerde bir sevgi yaratacaktır” diyor.  Bu kesin bir ifadedir.

Âyette bunun Allah’ın merhametiyle bağlantılı ifade edilmesi de dikkat çekici...

Rahmet sahibi Allah, iman edenlerin amellerinden razı olduğu için, hem onlara bir mükâfat olması, hem de insanlardan iyi muamele görebilmeleri için, gönüllerde bir sıcaklık, bir yakınlık, bir sevgi meydana getirir.

Ancak dikkat edilirse buradaki birinci şart iman ve sâlih ameldir.

Sâlih amele elbette güzel ahlȃk da dahildir.

-İmandan sonra güzel ahlâk

Kur’an’da imandan sonra güzel ahlâk gelir. Mekke döneminde inen âyetlerde bunu çok rahat görebiliriz.

Risaletin başında inen âyetlerde bile güzel davranışların, iyiliğin, dürüstlüğün, paylaşmanın, haklara riayetin, yetimlerle ilgilenmenin, infakın-cömertliğin, hatta güzel söz söylemenin bile emredildiğini, kötü huyların zemmedildiğini ve yasaklandığını, kötü ahlâkın cehennemlik hata olduğunun vurgulandığını görüyoruz.

Revâtip diye tabir ettiğimiz ibadetlerin çoğu Medine döneminde farz kılındı. Tıpkı ahkâm gibi.

İbadet kul ile Allah arasındadır. Ama ahlâk insan-insan ilişkilerindedir. Birisi; „senin ibadetin beni ilgilendirmez, beni senin bana nasıl davrandığına bakarım“ diyebilir. Bu da güzel ahlâkın önemini ortaya koyar.

Güzel ahlâk da elbette ibadettir. Ancak davranışlarla alakalı olduğu ve revâtip olmadığı için ayrı sayıyoruz.

-En iyi tebliğ güzel ahlâktır

Gayri müslimlere veya İslâmî hayatı zayıf olan müslümanlara İslâmı tebliğ en iyi güzel ahlâkla yapılır. Yani İslâmı güzel temsil etmekle yapılır.

Bu konuda Rasûlüllah’ın el-Emin oluşu mükemmel bir  örnektir. Onun davetinde başarılı olmasının imkanlarından biri de „Muhteşem bir ahlâka sahip“ (Kalem 52/4) ve ahlâkının Kur’an olması idi.

Bu gerçek bugün bizim için de geçerlidir. Güzel ahlâkı sahibi kimseler sevilir de, saygı da duyulur. Örnek alınır, dediklerine kulak verilir.

-Güzel ahlâk yaratılışın sebebi ibadetlerin hedefidir

İnsanlara niçin kitap ve onunla birlikte İslam indirildi, neden elçiler görevlendirildi sorusuna pek çok cevap verilebilir. Bu cevaplardan bir tanesi de „insanlara güzel ahlâk kazandırmak için“ olur.

Zira İslâm Âdemden beri insanlara imandan sonra güzel ahlâkı, fıtrata uygun davranışları, Allah’ın razı olacağı eylemleri tavsiye ediyor.

Peygamber bu anlamda mükemmel ahlâk sahipleri olduğu gibi ümmetlerine de bu konuda örnek oldular.

Peygamberimizin görevi de insanlara güzel ahlâkın, iyi insanın nasıl olması gerektiğini öğretmekti. Kendisi şöyle buyurdu:

         “Ben, ahlâkın güzelliklerini (keremini) tamamlamak için (Allah tarafından peygamber olarak) gönderildim.” (Muvatta, Husnü’l-Hulk/8. Müsned 2/381)

İnsan yapısı gereği şerre de hayra da, takvaya da fücura da  kabiliyetli. (Şems 91/7-10)

İslâm insanın takvaya uygun işler yapmasını sağlıyor. Takvaya uygun işler, davranışlar, karakter de güzel ahlâktır.

 Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır“ (Mülk 67/2)

İslamda emredilen ibadetlerin, hükümlerin, ilkelerin gerekçesi takvadır. Bunları söz konusu eden âyetler genelde „takva vurgusu“ ile sona erer.

Bu da ibadetlerin Allah’a kulluk görevi olmasının yanında, dünyalık amaç olarak müslümanın güzel ahlâk kazanması, iyi bir insan olmasıdır.

Yoksa Allah’ın hiç bir beşerin ibadetine ihtiyacı yoktur. Vahyin hedefi de budur.

Kurbanlar hakkındaki şu âyet bunu haber veriyor:

„Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır.“ (Hacc 22/37)

İyi bir müslüman iyi bir insandır. Ahlâkı güzel olmayan müslümanda hayır yoktur.

-İhsan ahlâkı

İhsan; güzellik, uygunluk, güzel olan şeyi en güzel şekilde yapmak demektir. Muhsin de bu isi yapandır.

Müslümanın değerini (keremini) artıran en önemli sıfatlardan birisidir.

“... İyilik edin (iyi davranın); Çünkü Allah iyi davrananları sever.” (Bekara 2/195. Mâide 5/93. Âli İmran 3/134)

Muhsin olan mü’minler; yıkmanın değil inşanın,

korkutmanın değil sevindirmenin,

ye’se düşürmenin değil ümit vermenin,

düşmanlığın değil dostluğunu,

fesadın değil ıslahın,

öldürmenin değil diriltmenin,

soymanın değil paylaşmanın,

egoizmin değil diğergȃm olmanın,

çıkarın değil infak etmenin,

gönül yıkmanın değil yürek kazanmanın sembolüdürler.

Muhsinler (ihsan sahipleri), bütün işlerini ahlȃka uygun yaparlar.

Onlar, çirkin, bayağı, kötü, zararlı ve faydasız amellerden, faaliyetlerden uzaktırlar.

Muhsin olanlar, insanlar içerisinde güzel davranışların, işleri güzel yapmanın  temsilcisidirler.

İhsan üzere hareket eden mu’min; yanı zamanda hayatın her alanına güzellikler, iyilikler, dostluklar yerleşsin diye aktif olarak çalışan kimsedir.

O çok iyi bir hak savuncusu, iyi bir çevreci, iyi bir eğitimci, estetikten ve sanattan yana, temizlik sevdalısı, dostluk elçisi, barış mücahididir.

İslâm dini insana hep güzel davranışları emreder, kötü davranışların yapılmamasını ister. İyi davranışlar, hem insanlığın gereğidir, hem de insanlarla iyi geçinmenin yoludur.

 

-Kötü ahlâk örnekleri

Her türlü kötü ahlâk, çirkin davranışlar mü’minin kalitesini düşürür.

Güzel ahlâk müslümana şeref, saygı, izzet ve vakar kazandırır. Bunlar da müslümana yakışır.

İslâm, insan fıtratına aykırı, insanın değerini düşürecek bütün davranışları yasaklıyor.

Müslüman vakar ve izzet sahibidir.

Yalan, üç kağıtçılık, dalavere, küfürlü sözler, sokak sersileri gibi sövmek, çirkin sözler, ayıp ifadeler,

cıvıklık, sulu şakalar, malȃya’ni, kahkaha ile gülmek,

insanları güldürmek için şaklabanlık yapmak,

dilenmek, çıkar için kalıptan kalıba girmek, yağcılık yapmak,

hakkı olmayan şeyi almak için araya torpil koymak veya rüşvet vermek,

ayak oyunları, başkasının aleyhine  konuşmak,

başkalarını küçümsemek ve kibirlenmek,

koğuculuk, haset etmek, alay etmek, başkalarını çirkin lakapla anmak,

iffetsiz ve şerefsiz olmak,

şehvetperest olmak, başkasının namusunda gözü olmak, yolsuzluk yapmak  gibi davranışlar kötü ahlȃktır ve mü’mine yakışmaz.

-Sonuç

Güzel ahlâk sahibi olmak, kişiye çok şey kazandırır. Her şeyden önce iyi bir insan olur. Seveni çok, düşmanı az olur.

Başkalarına güzel davrandığı için, onlar da ona karşı güzel davranır.

Başkalarına eliyle ve diliyle zarar vermez. Başkasına zarar vermeyenler de onlardan bir zarar görmez. 

Güzel ahlâklı olmak İslâm’da bir ibadettir. İnsanın görevi güzel davranış sahibi, efendi ve iyi bir insan olmaktır.

Güzel ahlȃk kişiye şeref ve itibar, kalite ve yücelik kazandırır. Müslümanın kerȃmeti de (değerli oluşu da) budur.

Güzel ahlâk hem Allah’ın müslümana, onun samimiyetinden dolayı bir ikramıdır, hem de tercih ettiği güzel davranışların, sâlih amellerin kendi üzerindeki sonucudur.

Mü’mine elbette güzel ahlâk yakışır.

Peygamber (sav) şöyle dua ederdi:

“Allahım! Bana ahlâkın en güzelini nasip et. Sendan başkası beni güzel ahlâka kavuşturamaz. Kötü ahlâktan da beni koru. Senden başka hiç kimse beni kötü ahlâktan koruyamaz.” (Müslim, Müsafirín/201. Nesâí, İftitah/16,17)