Sünneti nebeviyyeyi Resülüllah sallellahu aleyhi ve selleme Allah celle celalühü vahyetmiştir.

Sünneti nebeviyyeyi toptan inkar edenler Allahın Vahyini ve Allahın Vahyine dayanan İslam hükümlerini inkar eden münkirler ve mürtedlerdir.”

Bu konuda ayet var mı soran birine de “Evet var” diye yazdı ve Hıcr 15/9. âyet metnini koydu. Sonra şöyle devam etti:

“Burada Kur’an demiyor zikir diyor.

Zikir hem Kur’ani Kerimi hem de Sünneti Nebeviyyeyi kapsayan bir ifadedir.

“Zikr” kelimesini Kur’ani Kerim diye çevirmek doğru ama eksiktir.

Doğru tercüme:

“Vahyi yani Kur’ani Kerimi ve Sünneti Nebeviyyeyi biz indirdik o Vahyedileni biz koruyacağız” demektir.

Ve Sünneti Nebeviyyeyi Allah celle celalühü korumuştur, korumuşturki, bugün elimizde binlerce sahih hadisi şerifler vardır.”

Zikrin sözlükte ve Kur’an’da bir kaç anlamı var. Bunların içerisinde Sünnet ve hadisler kesinlikle yok. (Kur’an kendisine; ez-Zikr, Tezkira ve ez-Zikrâ diyor. İlgili âyetlere bakılabilir.)

Ama muhterem, “evet, zikir Nebevi Sünneti, yani hadisleri de  kapsar” diyor.

Doğrusu ilk defa karşılaştığım bir görüş...

Evet, hadislerin de vahiy olduğunu düşünenler iddialarını şu âyetlere dayandırdıklarını biliyoruz:

“... Allah, sana Kitabı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.” (Nisâ 4/113)

“...Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bekara 2/231)

Kaldı ki bu âyetlerde de hikmet doğrudan hadisleri işaret etmiyor.

Kitap ve hikmetten sonra her ikisi için ‘o’ zamiri kullanılıyor. Buradan hareketle Kitap ve hikmetin ayrı şeyler olmadığı söylenebilir. Kitap elbette Kur’an, hikmet Kur’an’daki hükümlerdir.

Sünnet de Elçi’nin “nübüvvet ahlâkıyla” bu hükümlerden hareketle İslâm adına ortaya koyduğu uygulamalardır. Bunlar vahye dayalı ama tek tek vahiyle bildirilmiş şeyler değildir. (Allahu a’lem)

Şimdi Zikr’in geçtiği üç âyete bakalım:

“Onlar (müşrikler): "Ey kendisine Zikir indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler.” (Hıcr 15/6-7)

Rabbimizin onlara cevabı şöyle oldu: “Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar. Şüphesiz o Zikr’i  Biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette Biziz.” (Hıcr 14/8-9)

“Her kim de benim Zikrimden yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyâmet gününde kör olarak haşrederiz.” (Tâhâ 20/124)

Bu paylaşımı yapan muhterem zât; Allah’ın “indirdiği ve zikir” dediği şeyi “Kur’an ve Sünnet” diye açıklamış.

Tefsirciler Hıcr 15/6 ve 9 ile Tâhâ 20/124. âyetlerde de geçen Zikr’i bakalım nasıl açıklamışlar?

Zikir’den maksat Kur’an’dır. (Bkz:Tenviru’l-Mikbâs min Tefsiri İbni Abbâs, s: 276. Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, 2/199, 344. Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 7/493. Hâzin, Tefsir, 3/48, 216. İbnu’l-Cevzî, Zâdu’l-Mesîr, s: 754, 755, 921. Celâleyn; Hıcr Sûresi tefsiri.  A. es-Sa’dî, Tefsir, s: 405. Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, 3/479, 4/228. Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/550. Beğavi, Tefsir, 3/44. İbni Atıyye, Muhariru’l-Vecîz; s: 1065. Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm’il-Kur’an, 2/1725, 2035. el-Kuşeyrî. A. Letâifu’l-İşârât (çev.) 3/214. Tabressî, Cevâmiu’l-Câmi’, 1/698, 2/46. Elmalılı, H. Y. Hak D. Kur’an Dili (sad.) 5/192, 193, 435. Ateş, S. Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, 5/54)

Daha başka örnekler de verilebilir.

Taberî, Tâhâ 20/124. âyetteki zikri, Allah’ın hatırlattıkları şeklinde açıklamış (Câmiu’l-Beyân, 8/469)

Kurtubî ise “zikirden yüz çevirme”yi; “Allah’ın dininden, Kitabını okumaktan ve onunla amel etmekten...”, ya da “indirilen delillerden...” şeklinde tefsir etmiş. (Tefsir, 2/20359) Türkçe meallerin bir kısmı da buna yakın bir anlamda meal vermişler.

Görüldüğü gibi Kur’an yorumcuları, -en azından benim baktıklarım- ez-Zikr’i Kur’an diye anlamışlar. Hiç biri bunun yanına “sünnet ve hadisler” diye eklememişler. Türkçe meallerin çoğu da Zikr’i ya doğrudan, ya da parantez içi; Kur’an diye çevirmişler.

Hadis Usûlü ilminden öğrendiğimize göre muhaddisler (ra) Sünnet ve hadislerin korunması için aşırı çaba gösterdiler. Bu çabalar sayesinde sonraki nesillere intikal eden binlerce sahih hadis var.

Sünneti ve hadisleri savunmanın güçlü delilleri varken; bu âyete onda olmayan bu manâyı yüklemek, sonra da “doğru tercüme de budur” demek bizce sağlıklı bir yaklaşım değil... 

 Allahümm’ehdînâ ve sebbit aleyhâ...

 

Hüseyin K. Ece

13.10.2022

Zaandam