Tarikat lügatte; “Tarik” yani “Yol” demektir. Sûfiyye ıstılahında ise; Cenâb-ı Hakk’a yaklaşma maksadıyla sülûk olunacak ibâdet yoludur. Nitekim Allah’a giden yollar mahlûkatın nefisleri adedincedir.. denilmiştir.

Tarikatın lüzumu ve vâcip olması, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle sâbittir. Nitekim Allah Teâlâ Kitâb-ı Kerîminde:

“Her biriniz için bir şeriat ve münevver bir yol tayin ettik.” buyrulmuştur.106

Âyetteki “Minhâc” kelimesi lügatte; “Münevver bir yol” demektir.

Fahreddin Râzi Hazretlerinin tefsirinden ve diğer tefsirlerden anlaşılacağı üzere âyet-i kerimenin manâsı:

“Ey kullarım, sizin her birinize iki şey vacip kıldım; birincisi şeriat, ikincisi tarikat.” demektir.

Yine Allah-ü Teâlâ Kur’ân-ı Keriminde:

“Ey habîbim söyle; Eğer Allah Teâlâ’nın muhabbetini, sevgisini arzu ederseniz bana tâbi olunuz.”107

Yani benim sülûk ettiğim şeriat ve tarikat yollarını takip ediniz… buyurmuştur.

Bu mevzuda, bunun gibi birçok âyeti kerimeler varsa da, iddia edilen şeyin isbatı için iki âdil şâhit ile yetiniriz.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz de:

“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır; O fırkaların cümlesi (hepsi) ateştir, ancak birisi müstesna.”

Ashab-ı kiram:

“Onlar kimlerdir, Yâ Râsûlallah?” diye sorduklarında:

“Benim ve Ashabımın yolunda olanlardır” buyurmuşlardır.”

-Bakalım bu iddilar ne derece isabetli…

1-Risale-i Es’adiyye’ye göre; tarikata girmek hem gerekli imiş, hem de her müslümana farz anlamında vacipmiş (!). Yukarıda numarası verilmeyen  âyetleri ve bir hadisi bu konuda yeterli delil sayıyor, kendine göre.

**Ama bakalım âyet onun indi yorumunu mu söylüyor, başka bir şey mi?

2.”... Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına (hevâlarına) uyma.

Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol (minhâc) kıldık…” (Mâide 5/48. Diyânet yeni meali))  

İddia; F. Râzi’nin ve diğer bazı tefsirlere göre âyetin manası şöyle imiş: “Ey kullarım, sizin her birinize iki şey vacip kıldım; birincisi şeriat, ikincisi tarikat.”

Âyette geçen minhâcı; ‘münevver yol’ diye, sonra da kendi anladığı ‘tarikat’ diye çevirmiş.

Minhâc; tarîk, yani açık seçik yol, üslûp, metod, proğram demektir. (Bkz: İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 14/365. Isfehânî s: 772. Cevherî, el-Esâs Tâcu’l-Luğah, 1/512)

Görünen o ki yazarımız bu âyetteki ‘minhâc-yol’ kelimesini, sözlükteki tarîk-yol manasından hareketle, tasavvuftaki tarikat diye anlamış.    

3.Bazı tefsirlere bakalım; “Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol (minhâc) koyduk” ayetine bu manayı veren var mı?  

**Mukâtil b. Süleyman; yani tarîk ve sebîl-yol kıldık. (Tefsir, 1/304)

**Taberî; minhâc açık yol demektir ki esasen şeriat ile aralarında fark yoktur. Din bir tane, şeriat farklı olabilir. Bu dini kabul edenler için Allah (cc) şeriat (yasa) ve apaçık bir yol yaptı. Bunun, şeriat ve minhâc olan Kur’an olduğu da söylendi. (İbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 4/609

**es-Sa’lebi; yol (sebîl) ve uyulması gereken sünnet yasa yaptı. Minhâc apaçık yola denir. (el-Keşfu ve’l-Beyân, 2/462)

**es-Sa’di; yol (sebîl) ve sünnet (yasa) yaptı. Tefsir, s: 206)

**el-Hâzin; şeriat suya giden yoldur. Buradan hareketle dinin hükümlerine ad oldu. Bazılarına göre şeriat ve minhâc farlı lafız olsalar da manaları birdir. Minhâc şeriati pekiştirmek içindir. Bazılarına göre ise aralarında hoş bir farklılık var. Şeriat Allah’ın kullarına emrettikleri, minhâc ise kulu seriate ulaştıran yoldur. (Tefsir, 2/51)

**Kurtubî, şeriat –tıpkı suya ulaşmak gibi- kendisiyle kurtuluşa ulaşılan, minhâc ise, aralıksız devam eden yol demektir. Mücâhid’e göre şeriat ve minhâc Muhammed’e inen dinin adıdır. (el-Câmiu li-Ahkami’l-Kur’an, 1/1089)

**İbnu’l-Cevzî; Şeriat yasadır, minhâc da vâzıh yoldur. İkisi arasındaki ilgi şöyledir. Şeriat yolun başlangıcı, minhâc ise sürüp giden yoldur. Şeriat bazen apaçık, bazen kapalı olur, ama minhâc her zaman apaçıktır. (Zâdu’l-Mesîr, s: 388)

**Şevkânî; şeriat sözlükte kişiyi suya götüren yoldur. Allah’ın insanlara gönderdiği din hakkında kullanılmaya başlandı. Minhâc belli, çok açık yol anlamında. Şeriat yolun başlangıcı, minhâc ise devam eden yoldur. (Fethu’l-Kadîr, s: 445. Ayrıca bkz: İbni Atıyye, el-Muharriu’l-Veciz, s: 550. Suyûtî,  Dürru’l-Mensur, http://islamilimleri.com/Tefsir/Tefsir/index.htm)

**Elmalılı; Hemen hemen aynı görüşlere yer veriyor. (Hak Dini Kur’an Dili (sad.) 3/254)

**Diyânet; minhâc; yol yöntem, metod; bir yoruma göre Allah’a, Elçilere, Âhirete iman gibi dinin açık, sabit, sürekli, zamana ve mekana ve şartlara göre değişmeyen esasları demektir. (Komisyon, Kur’an Yolu (DİB), 2/229)

4- F. Râzi (merhum) da aynı görüşleri yer vermiş. Ve asla buradaki minhâcın tasavvuftaki tarikat olduğunu söylemiyor. (http://islamilimleri.com/Tefsir/Tefsir/index.htm) Yazar bunu kitabın hangi baskısından aldı acaba?

Görüldüğü gibi Risâle-i Es’adiyye’nin yazarı her ne kadar “F. Râzi’nin tefsirinden ve diğer tefsirlerden anlaşılacağı üzere” dese de, bizim baktığımız hiç bir tefsir onun dediğini demiyor. Yani bu âyette Rabbimiz “size tarikatı vacip kıldım” demiyor.

5.Tarihen sabit ki İslâm tarihinde tarikatler isim ve sistem olarak 6. Hicri asıdan itibaren şekillenmeye başladı. (Bkz: Yılmaz, H. K. Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, s: 126 ve sonrası)

6-Risâle-i Es’adiyye’nin yazarının farklı meal verdiği âyetin doğru meali şöyle: “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Âli İmran 3/31 Diyânet yeni meal)

Yazarımız, âyeti kendince şöyle ifade etmiş: Yani benim sülûk ettiğim şeriat ve tarikat yollarını takip ediniz…”

Yani, bu âyette Peygamberimiz şöyle dmeliymiş: Ey mü'minler, benim girdiğim şeriat ve tarikata bağlanın (!)  Allah’ın demediği “Allah dedi”, Peygamberin demediğini "Peygamber dedi, desin" diye iddia etmek…

Bu ne cür’et? Tevbe tevbe Yarabbi!

Rabbimizin emrettiği Peygamber'e tabi olmak böyle mi anlaşılmalı? Yazar, bu âyetten de, üstelik Peygamberi de araya koyarak, tarikata bağlanma vacibini çıkarmış (uydurmuş)...

Âyette geçmeyen ‘habibim’ kelimesini de yazarın eklediğini görüyoruz.  

7.Allah aşkına, Kur’an, Hicretten altı asır sonra insan-beşer eliyle kurulan, -doğru yanlış- ümmetin kültürel kazanımı olan tarikatlara girin nasıl diyebilir? Kur’an’a böyle bir şey nasıl söyletilebilir?

Birileri de çıkar, Kur’an; Hicretten 150, 200 sene sonra şekillenmeye başlayan fıkhî-amelî mezheplerden “dört mezhebe uyun” emrediyor derse, ne cevap vereceğiz?

7.Yazar, keşke tarikatın faydalarını, şeriate uyan taraflarını, terbiye ve irşad konusunda, sosyal alandaki hizmetlerini, mürşidlerin olumlu rollerini başka gerekçelerle savunsa, anlatsaydı. Âyetleri ve hadisleri kendi şahsi görüşüne alet etmeseydi...

8.Söz konusu hadis şöyle (bir kaç rivâyeti var):

“Şüphesiz İsrailoğulları 71 fırkaya bölündüler. Bunların 70 fırkası helâk oldu, birisi kurtuldu. Muhakkak benim ümmetim de 72 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 71i helâk olacak, birisi de kurtulacak.” Dediler ki; “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu kurtulacak olan fırka hangisidir?” Rasûlüllah (sav) buyurdu ki: ‘Cemaattir, cemaattir.” (A. b. Hanbel, 3/145. nak. İ. Düşüncesinde 73 Fırka Kavramı, s: 26)

Bazı rivâyetler de fırka sayısı farklılık göstermektedir. Bazılarında kurtulacak fırkanın; “Peygamberin ve sahâbelerinin bulundukları yol üzerinde olanlardır” denilerek, âdete bu hadisteki ‘cemaat’ kelimesi açıklanıyor. (Ebû Dâvûd, Sünnet/1 no: 4597.  İbni Mâce, Fiten/17 no: 3991, 3992, 3994, 3995.  Darimí,  Siyer/75 no: 2521. Tirmizí, İman/18 no: 2640. A. b. Hanbel, 3/120. nak. İ. Düşüncesinde 73 Fırka Kavramı, s: 22-27)

9.Öteden beri bazıları bir fikre sahip oluyor, bir konuyu kendince anlayıp yorumluyor, sonra da bunu Kur’an’a veya hadislere onaylatıyor, maalesef.

10.Hatırlamak gerekir ki, Kur’an Allah’a aittir. Hidâyet rehberidir ve hayatı inşa etmek için indirildi. Kimsenin görüşlerinin noteri değildir.

11.Müslüman kendisi Kur’an’a, onu onun kasdettiği gibi anlayıp uymaya çalışır, Kur’an’ı kendi pozisyonuna, görüşüne, grubunun veya cemaatinin (fırkasının) anlayışına uydurmaya çalışmaz…

12.Yukarıdaki metni paylaşan kardeşler bu değerlendirmeme rast gelirlerse hemen kızmasınlar. Konuya bir de başka pencereden bakmaya çalışsınlar, belki farklı görürler.  

13.Biz kul olarak kulların iddia ve görüşlerinden değil, Rabbimizin hükümlerinden sorumluyuz.

Vesselam.

H. Ece

02.12.2022

Zaandam