A. Bukaraş anlatmıştı:

 

Şu anda Fas’ta yaşayan âlimlerden biri olan el-Cezâirî anlatmış.

Adamın birinin hanımı hamile kalmış. Baba oğlan çocuğu beklemiş ama kız olmuş. Eh demiş, şükürler olsun, bu da evlat. Allah böyle münasip gördü. Gelen hoş geldi demiş. Rıza göstermiş.

Arkasından hanımı tekrar hamile kalmış. Bu sefer buna umut bağlamış. O da kız olunca yine sesini çıkarmamış. Eh Allah böyle uygun gördü. Gelen baş göz üstüne demiş.

Hanımı üçünce defa hamile kalmış. Bu sefer tamam diye beklenti içine girmiş. Bu kez oğlan çocuğı olmalı diye düşünmüş. Ama ne yazık ki yine kız doğmuş. Karısına bir şey dememiş ama, üzülmüş, suratını asmış, kızı olduğu için sevinmemiş.

Hanımı dördüncü defa hamile kalmış. Bu sefer tamam. Mutlaka oğlan olmalı diye beklemiş. Yine kız olmuş. Sevinmek bir tarafa, karısına tavır almış, suratını daha da asmış, söylenmeye, hatta kızmaya başlamış. “Ne biçim kadınsın” demekten tutun da, “niçin hep kız doğuruyorsuna” kadar.

Beşinci, altıncı hatta yedinci çocuk da kız olunca, gerisini varın hesap edin. Adam her seferinde oğlan beklerken, hanımı her seferinde sanki inadına kız doğruyormuş. Adam sonuncu da artık tahammülünün sonuna varmış, kızmış köpürmüş ve hanımına kötülük etmeye başlamış. Kadıncağız korkusundan bir şey diyememiş, günlerce ağlamış, suçlu gibi bir köşeye sinmiş kalmış.

Adam o günlerde bir rüya görmüş. Rüyasında kıyâmet kopmuş, mizan kurulmuş, hesaplar görülmüş. Bu adamın cehenneme gitmesine kararı verilmiş. Zebaniler bunu tuttuğu gibi cehenneme sürüklemişler. Cehennemin kapılarından birine gelmişler. Kapıyı açmışlar ki adamı içeri atsınlar. Hemen karşılarına adamın bir kızı çıkmış. Babasını görünce zebanilere karşı gelmiş ve demiş ki:

-O benim babam, lütfen merhamet edin ve babamı cehenneme atmayın diye yalvarmış. Zebaniler onun yalvarmasına dayanamamışlar ve adamı o kapıdan cehenneme atmaktan vazgeçip ikinci kapıya gitmişler. İkinci kapıyı açınca bu sefer diğer kızı karşılarına çıkmış. O da onlara yalvarıp babasını ateşe atmamaları için yalvarıp yakarmış.

Zebaniler o kapıdan da atmaktan da vazgeçmişer. Üçüncü kapıya yönelmişler, orada bir başka kızı karşı gelmiş, beşinci kapıda bir diğeri. Böylece cehennemin yedi kapısını dolanmışlar, her birinde bir kızı meleklere karşı çıkıp babalarının cehennem atılmaması için yalvarmışlar.

Sonuncu kapıdan geri dönünce adam dehşetle uyanmış. Kendine gelmiş, yaptığı hatanın farkına varmış.

Sonra da doğruca el-Cezârî’nin yanına gelip başından geçenleri anlatmak zorunda olduğunu söylemiş. Her şeyi olduğu gibi anlatmış.

Meğer onun istemediği her bir kız çocuğu onun için cehemnnem ateşine karşı bir perde imiş.

El-Cezairi ona, Peygamberin “Her kim üç (veya) bir kız çocuğu olur da, onun güzel yetiştirir, ona iyi davranır ve onu sâlih bir insanla evlendirirse cenneti hak eder” hadisini hatırlatmış.

Adam kız çocuklarının kendisi için yüz ekşitecek bir şey değil, muazzam bir ilâhi bağış ve nimet olduğunu anlamış.