H. Niyazoğlu anlatmıştı:

Erzincan’ın Çayırlı ilçesinin Balıklı köyü. Altmışlı yılların başı. Köyde Bilal ustanın oğlu Lütfi isimli bir köylü yaşarmış. Şakacı mı şakacı. Olmadık zamanlarda, olmadık şakalar icad eder, insanları güldürürdü.

Bir gün komşu köye inşaat yapmaya gitmiş arkadaşlarıyla. İşin gereği önce inşaatta lazım olacak tahtaları hazırlamaları gerekiyordu. Bunun için köylünün sahip olduğu ağaçları biçmekle işe başladılar. Bunun için gerekli çatal hazırlandı. Ama ağacı ikisi beraber kaldırıp çatalın üzerine koymalarının imkanı yok. Üçüncü bir kimsenin yardımına ihtiyaçları var.

Tam bu sırada tezek yığının üstünde oturan bir adam gördüler. Adamın kendiliğinden gelip onlara yardım etmesi mümkün değil.

Lütfi arkadaşına demiş ki:

-Şuna biraz takılayım mı? Arkadaşı:

-Yahu dur, delilenme. Bir densiz lâf edersin alimallah köylüler bizi eşek sudan gelinceye kadar döverler. Lütfi:

-Yok, ne olursa olsun biraz takılacağım.

Sonra da hiç o adama doğru bakmadan yüksek sesle:

-Ula Osman, ne duruyorsun orada. Azıcık yardım etsen de şu tomruğu çatalın üzerine koysak.

Adam sağa sola bakınır ama kimseyi göremez. Lütfi tekrar;

-Ula Osman sana diyorum, gelip biraz yardım etsene.

Adam tekrar sağa sola bakınız, merakla etrafını süzer, kimseyi göremez. Hani başkasına mı diyor diye.

Lütfi tekrar sesini yükseltir hiç ona doğru bakmadan:

-Ula Osman gel de azıcık yardımcı ol, görüyorsun iki kişi yapamıyoruz.

Adam iyice tedirgin olmaya, etrafına kızarak bakmaya devam eder. Lütfi arkadaşına;

-Bak nasıl kızmaya başladı. 

Lütfi bir daha seslenir;

-Ula Osman sana diyorum. Biraz yardım etsen ne olur?

Adam bu sefer tezek yığının üzerinden hırsla iner, sağa sola adım atar, birini arar gibi yapar. Artık iyice kızmaya başlamıştır.

Lütfi bir daha:

 -Ula ne o b...un üzerinde oturuyorsun. Gelip de azıcık yardım etsene.

O zaman sözün kendisine söylendiğini anlayınca hırsla onlara doğru gelir ve önlerinde dinelerek sert bir şekilde:

-Osman sensin, Osman sensin, Osman sensin demiş ve gitmiş.

Bir kaç adım attıktan sonra tekrar dönüp yanlarına gelmiş eliyle de göstererek:

-Osman sensin, Osman sensin, Osman sensin, tamam mı? demiş.

Yine dönüp gitmiş, biraz ayrıldıktan sonra yine geri gelip;

-Osman sensin, Osman sensin, Osman sensin, hah demiş.

Bu sefer hem gidiyor, hem de bir taraftan “Osman sensin, Osman sensin’ deyip duruyormuş. 

O gittikten sonra Lütfi ve arkadaşı birbirine bakıp kahkahayı koyvermişler. Orada bir birbirlerine;

-Osman sensin, Osman sensin diyerek takılırlarmış.

 

31.8.2005

Balıkesir