“Hacı, izin var mı bu sene?”

Bu suruyu yaz tatili yaklaştıkça sık sık duyarız. Hollanda’da yaşayan  pek çok vatandaşımız birbirlerine böyle sorarlar.

Her ne kadar Türkçe açısından bozuk bir cümle olsa da. (Doğrusu: “Bu sene izine gidecek misiniz?” Ya da “bu sene izine gitmeyi düşünüyor musunuz?” veya “Bu sene/bu yazın izine gitme niyetiniz/planınız var mı?” olmalı.) 

Yaz tatilinin yaklaşması bizim insanımız için aynı zamanda bir telaşın da başlaması demektir. Bu telaş İspanya, Fransa, İtalya veya Yunanistan kıyılarına gidip tatili orada geçirmek, Güneşten ve denizden faydalanmak için değil. Akdeniz kıyılarında, plajlarda keyif çatmak, stres atmak amacıyla değil. Ya da bazı ülkeleri gezmek, tarihe mekanları ve önemli yerleri gezip-görmek maksadıyla da değil. Sılaya yolculuk.

Batı Avrupa’da yaşayan milyonlarca insanımıza göre Türkiye hâlâ sıladır. Gidip görmeye, ziyaret etmeye, kavuşmaya değer bir anavatan.  Sılaya tekrar geri dönülür, sıla tekrar rekrar ziyaret edilir.

Zira sıla kimisi için çocukluğun geçtiği yerlerdir.

Kimileri için büyüklerinin yaşağı beldedir.

Bazıları için köklerinin olduğu mekandır.

Kimileri için ana-baba hatırası, akraba ve dostların evi barkıdır. Ziyaret etmeye değer.

Türkiye onlar için sıla olmanın ötesinde, dostların bulunduğu bir beldeden öte bir şeydir. Gönül bağı, yürek yarısı, nereye gitse içinde taşıdığı sevgili, başı sıkıştığı zaman dönebileceği, sığınabileceği bir kucak, atalar mirası, güzel bir vatandır.

Yaz tatili yaklaşınca pek çok çoğumuzda bu duygular depreşir. Bir telaştır başlar. Bütün zorluğuna rağmen kimi hava yoluyla, kimi arabayla Türkiye’ye doğru yola çıkarlar.

Hatta bir önceki izinde çektiklerine, karşılaştığı olumsuzluklara rağmen, araba ile gidenlerin yolda başına olmadık işler gelince, “gelecek sene izine gitmek mi, biraz zor” demelerine rağman yine de yola düşerler. İstekle, içten bir arzu ile, büyüyen bir hasretle. Sonuçta sılaya gidiş var.

Bir yanımız olan bir ülkeye, yüreğimizden hiç çıkmayan bir vatana doğru gidiş söz konusu.

Varsın yolculuk zor  ve yorucu olsun.

Varsın msarafı fazla olsun. Hepsine değer.

Varsın ülkeye vardığımızda pek çok olumsuzlukla karşılaşalım.

Yolda, konak yerlerinde, sokaklarda, dairlerde, komşular arasında, yetkililerin yüzünden sorunlar olsun. İzin esnasında bu gibi şeyler incitici olsa da dönünce hepsi unutuluyor. Yolda başa gelenler bir hatıra olarak kalıyor.

“Bir daha arabayla izine gitmem” diyenler, ertesi yıl, iki yıl sonra izine gitmek için uygun araba armaya başlarlar.

Zira sıla, yani Türkiye mıknatıs gibi insanı çeker. Her şeye rağmen insanın içine gidenlerle birlikte yola düşmek hevesi birikir.

İslâm müslümanlara ”sıla-i rahîm” ibadetini emrediyor. Gücü yetenlerin bu ibadeti yerine getirmesi gerekir.

İslâm, insanlar arasında güzel ilişkilerin olmasını istediği gibi, akrabalar arasında çok daha yakın ilginin ve sevginin olmasını emrediyor.

Kur’an akrabalık bağını kesenleri kınıyor ve bunun yanlış olduğunu vurguluyor. (Ra’d 13/21) Bekara Sûresi 27. âyette Allah’ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şey’den maksadın akrabalık bağı olduğu da söylenmiştir.  Kur'an şöyle diyor: “Allah’tan hakkıyla ittika edin (korkup-çekinin) ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının...” (Nisâ 4/1)

Bir çok hadiste de akrabalık bağının güçlendirilmesi, sıla-ı rahîm yapılması emredilmektedir. “Rahîm (akrabalık) Arş’a asılıdır. Der ki: “kim beni ‘sıla’ ederse Allah da ona sıla etsin. Kim benden koparsa Allah da ondan kopsun.” (Müslim, Birr/17 no: 2555)

“Kim rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahîm yapsın” (Buharî, Tirmizî, nak. K. Sitte, 10/5)

“Allah’a ve Âhiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin.” (Müslim, Birr/20 no: 2557)

Şüphesiz ki akrabalara ilgi göstermek, onlara merhamet etmek, yardımda bulunmak İslâm toplumu açısından son derece önemlidir. Egoist bir hayat anlayışının hakim olduğu, insanî ilişkilerin ve akrabalık bağlarının çok zayıfladığı, herkesin diğerine yabancılaştığı, insanî değil sanal ilişkilerin yaygınlaştığı günümüzde müslümanlar, sıla-i rahîm ahlâkını canlı tutmalılar.

Peki sıla-i rahîm” ne demektir?

Sıla-i rahîm, akrabalar arasındaki güzel ilişki demektir.

Akrabaları ziyaret etme, hal ve hatırlarını sorma, yardımda bulunma, gönüllerini alma anlamları vardır. ‘Sıla-i rahîm’in temeli, karşılıklı sevgi, saygı, ilgi ve yardımlaşma anlayışıdır.

‘Sıla’, kelime olarak bir şeye varmak, ulaşmak, kavuşmak, bağ kurmak demektir.

‘Rahîm’, ‘rahmet’ten gelir ve acımak, şefkat etmek, merhamet etmek, korumak anlamlarına gelir. Rahîm, rahmet edilmesi gereken kimseye, bağışta ve lütufta bulunan, ona karşı kalbi yumuşak olan ‘merhamet’ sahibi demektir.

‘Sıla-i rahîm’, bir anlamda merhamet bağıdır. Yakınlara karşı gösterilmesi gereken şefkat ve ilgidir. Bir diğer deyişle ‘sıla-i rahîm’, aynı rahimden gelenler veya aynı rahme yakın olanlar arasındaki kuvvetli bağdır.

Akrabalar arasındaki ilgi yalnızca merhametten ve acıma duygusundan kaynaklanan veya bu duyguyla gösterilen bir ilgi değildir.

Bu aynı zamanda rahmetin -merhametin bir sonucu olarak gerekli yardımı yapmak, gereken faydayı akrabaya ulaştırmaktır.

Yakın akrabanın sınırını çizmekte güçlük varsa da, ‘rahîm’ kelimesi bize bir ipucu vermektedir. Akrabalar, aynı rahme yakın olan kimselerdir. Bunlardan sağ olanlara ilgi göstermek İslâmın emridir.

Sıla-i rahîm akrabalara selâm vermeyi, hal hatır sormayı, onlara karşı güler yüzlü olmayı, saygılı davranmayı, haklarında iyi düşünmeyi ve hayır dileğinde bulunmayı da kapsar.

Bunlar, sıla-ı rahmîn üçüncü derecesidir.

Akrabalara bedenî olarak yardımda bulunmak, ziyaretlerine gitmek sıla-i rahmin ikinci derecesidir.

Birincisi ve en önemlisi ise, maddi olarak yardımda bulunmak, her açıdan destek olmak, ihtiyaçlarını güç ölçüsünde gidermektir. (Bkz: Ece, H. K. İslâmın Temel Kavramları, s: 614. http://www.huseyinece.com/islami-kavramlar/1182-sila-i-rahim)

Buna göre sıla-i rahîm memleket, doğduğumuz yeri, ülkemizi, nüfusa kayıtlı olduğumuz beldeyi, dağları, taşları, ovaları ziyaret değildir.

Sıla-i rahîm, akrabaya ilgidir, yardımdır, bağları canlı tutmaktır, imkan varsa onları ise ziyarettir.

Memleket, köy, kasaba, tabiat ziyareti güzeldir, faydalıdır. İmkan oldukça yapılmalıdır. Hele orada bir akraba varsa onları ziyaret güzelin güzeli olur.

Ama dikkat edilmesi gereken şey; dinde ibadet olan sıla-i rahîm’in toprakları ziyaret değil, oradaki akrabaya ilgi olduğunu bilmektir.

İzine (Türkiye’ye) gitmek meşakkatli, masraflı ve çileli olsa da burada (Batı Avrupa’da) yaşayanlar bizler için kaçınılmaz bir şeydir, hatta görevdir.

Bunu sıla-i rahîm niyetiyle yaparsak bizim için ibadet olur.

Bir müslümana göre ibadet meşakkat/çile değil, sevinç ve kazançtır.

Memlekete doğru yola çıkanların yolu ve bahtları açık olsun.

Ziyaretleri sıla-i rahîm, bereketli ve hayırlı olsun.

Sağ salim gidip dönmek duasıyla...

 

Hüseyin K. Ece

20.06.2017

Zaandam