“Kulakları sağır eden o ses (es-sâhhatü) geldiğinde,

İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.

O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.” (Abese 80/33-37)

33. âyette ‘es-sahhâhetü’ (noktalı ha ile) kelimesi var. Bu kelime Kur’an’da sadece burada, bir defa geçiyor.

Allah (cc) dünya hayatında geçimliklerini hatırlattıktan sonra, “o Sâhhatü geldiği zaman” ifadesiyle öldükten sonra dirilişi söz konusu etmektedir. Ki insanlar kıyâmetin geleceğin emin olsunlar, sâlih amel işlesinler ve Allah’ın kendilerine ihsan ettiği şeylerden O’nun yolunda infak edeerek o güne hazır olsunlar. Bütün ilgileri âhirete hazırlanmaktan kesip, orada kendilerinden kaçacakları kimselere bağlamasınlar.

‘Sâhhah’ sözlükte konuşabilen birinin sesinin şiddeti veya şiddetli sesi demektir. Bunun fili hali ‘sahha’; ses şiddetiyle kulağı sağır etti anlamındadır.

Bu fiilin masdarı ‘sahhun’; fâil (özne) ismi ise ‘sâhha’ şeklinde gelir. Bunun dişil (müennes’i) formu ‘sâhhatü’ şeklindedir.  Bu da “Sûr’a üfürüleceği gün” (En’am 6/73) âyetinde işaret edilen kıyâmeti anlatır. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 406)

‘Sahha’ fiili aslında, demirin demire, taşın taşa, değnekle bir şeye vurulduğu zaman çıkardığı ses demektir. Bu kulağı sağır edecek denli şiddetli sestir. Bir rivâyette “bir zaman insanlar gökten kulakları sağır edecek bir sesin (sâhhah) gelmesinden korkarlardı.” Şöyle denir: “sert bir taşla kayaya vurdum da ondan şiddetli ses işittim” 

Tefsirci Ebu Ubeyde, ‘sâhhah’ı masdar veya fâil (özne) ismi olarak açıklamış.  ‘es-Sâhhatü’, yani kıyâmet saatinde duyulacak şiddetli sestir.” Diğer bir deyişle sayha’dır, yani kulakları sağır edecek kadar yüksek sestir. Bu yüzden Kıyâmet ‘es-Sâhhatü’ diye nitelendirildi. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 8/206)

“Şöyle söylenir: “Ses, kulağı sağır edecek kadar şiddetlidir.” Bundan dolayı kıyâmet “”es-Sâhhah” diye nitelendirildi. (Cevherî, es-Sıhâh Tâcu’l-Lügah, 1/625)

Bazı tefsiciler es-Sâhhatü’yü şöyle açıklamışlar:

“es-Sâhhatü geldiği zaman”; yani yaratılmışların kulakları şiddetli bir ses ile sarsıldığı zaman..” (Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, 3/453)

“Kıyâmetin sayhası (haykırışı) es-Sâhhatü diye isimlendirildi. Çünkü o ses kulakları sağır edecek kadar şiddetlidir. (Tabressî, El-Fadl b. H. Cevâmiu’l-Câmi’, 2/713) Bundan sonra âyetlerde sayılanlar birbirlerinden firar edecekler. Birbirlerine herhangi bir fayda sağlayamayacaklar, onlar için Allah’a karşı hiç şey ödeyemeyecekler.” (Sa’lebî, M. b. İbrahim. el-Keşfu ve’l-Beyân fi-Tefsiri’l-Kur’an, 6/382)

‘es-Sâhhatü’nün kıyâmetin isimlerinden birisi olduğu zikredildi. Birisi başkasına sözünü duyuracak olsa “falancanın sesi falancadan daha şiddetli oldu” denir. Böyle sesi daha şiddetli olan kimseye ‘musîh’ denir.

Bazıları “bu Sûr’a üflenmesi olabilir” dediler. Allah (cc) onun azamatini haber veriyor ve kullarını onun (dehşetinden) sakındırıyor. Evet kıyâmette kişi bu yüksek sesi işittiği zaman en yakınlarından bile kaçacak. Zira kimsenin başkasıyla meşgul olma durumu olmayacak. (Taberî, İbni Cerir, Câmiu’l-Beyân, 12/453)

Hz. Aişe’den: “Ben Peygamber’in (sav); “İnsanlar Kıyâmet günü yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak mahşer meydanına (hesap için) toplanacaklar” dediğini işittim ve dedim ki: “Ey Allah’ın Elçisi erkekler ve kadınlar bir arada haşrolacaklar, birbilerine bakamayacaklar mı? “Ey Aişe, orada durum insanların birbilerine bakamayacakları kadar dehşetlidir” dedi. (Müslim, Cennet/14 (56) no: 7198. Nesâî, Cenâiz/118 no: 2085-2086. Bir benzerini Hâkim Peygamberin hanımı Sevde b. Zema’ rivâyeti olarak veriyor. Bkz: Mütedrek, 2/559)

“Tefsirci Hasen’e göre de ‘es-Sâhhatü’ kıyâmetin isimlerinden biridir. Bu aşırı ses her şey hakkında olabilir. Ebu Bekir el-Esam demiş ki: O öyle bir sestir ki onun duyanlar ürperir ve davet edene (kıyâmet çağrısına) doğru başlarını eğerek yönelirler. Tıpkı şu âyette geçtiği gibi: “Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, “Bu zor bir gün” derler.” (Kamer 54/8)

‘es-Sâhhatü’ aynı zamanda felaket haberidir. Bununla kıyâmet ahvali hatırlatılıyor. (İlk dönem tefsircilerinden) Zeccâc demiş ki ‘es-Sâhhatü’, sağırlatıcıdır. Zira o kendisini çağıran hariç her şeye karşı kulakları sağır eder.” (Ebu Mansur Mâturîdî, Tevilâtu’l-Kur’an, 18/60-61)

‘es-Sahhatü’; kıyâmet için ikinci sayhadır.  İbni Kuteybe; o “sağır edecek derece yüksek sestir” demiş.  Bir kimse artık işitmiyorsa ona “racülün esahh” denir. Büyük felaketler hakkında da kullanılır. Bu öyle bir sestir ki onu işiten kendini çağıranınkinden başka bir ses duymaz, ya da başka sesle ilgilenmez. (Bu da kıyâmetin dehşeti olsa gerektir).” (İbnu’l-Cevzî, Zâdu’l-Mesîr, s: 1518)”

‘Sâhha’, iyice kulak verip dinlemek anlamına da gelir. İsrafil’in üflemesine ‘sâhha’ denilmesi de insanların onu pür dikkatle dinleyip kulak vermeleri sebebiyle mecâzi bir ifadedir. Zira insanlar kulağı sağır edecek sesten ürperirler.” (Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/692)

"es-Sâhhatü" kendisi sebebiyle kıyâmetin kopacağı sayhadır. Bu da (Sûr’a) ikinci üfürüştür. el-Halil adlı âlim dedi ki: "Sâhha" oldukça şiddetli etkisi dolayısıyla kulakları sağır edecek derecede haykırış demektir. Bunun da “şiddetli ve ağır darbe” veya “ona taşla bir darbe indirmek" tabirinden geldiği söylenmiştir.

Aynı kelime musibet anlamına de gelir. Araplar “Sâhha onları vurdu, musibet onları buldu" derler

Taberî demiş ki: “Bu kelimenin, bir kimse diğerinin üzerine hızlıca atıldığı zaman kullanılan; “filan kişi filanın üzerine hızlıca atıldı" tabirinden geldiğini zannediyorum.” İbnu'l-Arabî de; "es-Sâhhatü" işittirici olmakla birlikte sağırlık yapan, sağırlığa sebeb olan sestir” demiş.  

Şüphesiz kıyâmet çığlığı (sayhası) dünyaya karşı sağır eden fakat âhiret işlerini işittirici bir sestir.

"Kişinin kaçacağı gün..." Yani o, Sâhha kişinin kardeşinden kaçacağı bu günde gerçekleşecektir. Kardeşiyle yakın ilişkisi ve konuşması olmayacaktır. Bizzat kendi durumuyla meşgul olacağından dolayı buna imkan olmayacaktır." (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3259

“İbn Abbâs’a göre “O büyük gürültü” anlamına gelen ‘es-sâhhatü’  kelimesi, kıyâmetin isimlerinden bir isimdir. Allah onun büyüklüğünü belirterek kullarını ondan sakındırmıştır. Beğavî bu kelimenin kıyâmetin sayhası anlamına geldiğini söyler.

Kişinin kaçacağı gün; kardeşinden, anasından ve babasından, eşinden ve oğullarından.” Kişi onları görür ve onlardan kaçıp uzaklaşmak ister. Çünkü karşılaştığı dehşet ve gürültü pek büyüktür.” (İbni Kesir, Tefsiru Kur’ani’l-Azîm (muh.), 3/602)

‘es-Sâhhatü’, yukarıda geçen “tâmme” gibi büyük belâ, musibet anlamında olup ikinci üfürme/son üfürme de denilen kıyâmet sayhasının adıdır.

‘Sâhh’ kelimesi, demir ve taş gibi katı ve pek çok şeyi, içi boş olmayan yine öyle dolgun bir şeye çarpmaktır. Aynı kökten “suhha” şiddetle çarpan şey demek olur. Böyle şiddetle çarpılan kayanın çarpıldığı sırada ses çıkarmasına ‘sahh’ ve o sese ‘sâhha’ denir. Bu da; kuvvetli ses çıkaran, haykıran demek olur.  Sâhha mecâzi olarak çarpınca kulağı sağır edecek şiddetli sese denilmiştir. “Onlara kulakları çatlatacak (sâhha) bir sesle haykırdı” şeklinde söylenir. Şiddetli belâ ve musibete, felakete de ‘sâhha’ denilmesi de bundandır. Kulağı sağır edecek derecede çarpan şiddetli haykırmanın iki özelliği vardır:

Birincisi; öncelikle şiddetle çarpıp kendisini işittirir.

İkincisi; şiddetinden dolayı kendisinden başkasını işitttirmeyecek şekilde kulağı sağır etmesidir. Kıyâmet haykırışı (sayhası) dünyadan sağır edip âhiret işlerini işittiren şiddetli bir belâdır. (Elmalılı, H. Yazır. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 8/541)

Abese Sûresi’nin son âyetleri kıyâmetin/âhiretin bir kesitini canlı bir şekilde veriyor. Dünya hayatının geçici zevklerini aşıp varlığı anlamı, değeri, amacı ve sonucu üzerinde tefekkür edebilmes bilincine ulaşanları sarsıcı bir hakikatle karşı karşıya getiriyorlar. Kıyâmet aynı zaman da ‘es-Sâhhatü’dür.

O gün akrabalar birbirinden kaçacaklar. Bunun sebebi şunlar olabilir:

a.Kıyâmet olayları herkesi dehşete düşüreceği için o ortamda insanların başkasını düşünmesi mümkün değildir. O anda herkes kendi derdine düşer.

b.Akrabalıktan doğan haklarını isteyecekleri endişesiyle birbirinden kaçarlar,

c.Akrabalar, onu içinde bulunduğu durumu görmesinler diye,

d.Kişi, akrabaların kötü durumunu görmesine rağmen, yardımcı olamayacağı için onlardan kaçacak. (Şevkânî’den, Komisyon, Kur’an Yolu, 5/483)

-Sonuç

Abese Sûresi 33. âyetinde geçen ‘es-Sahhatü’ kelimesi bazı müfessirler tarafından böyle açıklanıyor.

Görünen o ki bütün Kur’an yorumcuları bu kelimeyi kıyâmet sayhası, Sûr’a ikinci üfürülüş, ya da kıyâmetin dehşeti olarak anlamışlar. Hiç biri bu şiddetli sesi, bu kulakları sağır edici sayhayı, dünyada insanın duyabileceği, dehşete düşüren korkunç bir ses, gürültü olarak anlamamışlar. Zaten 34. âyetten itibaren anlatılanlar, yani kıyâmette (yeniden dirilişle) gerçekleşecek olanlar, bu kelimenin kıyâmeti anlatmak üzere kullanıldığını gösterir.

Bu kelime fiil, fâil (özne) ismi ve masdar olarak sözlük anlamıyla kullanılabilir. Bununla çevrede olabilecek dehşetli gürültüler, kulağı sağır edecek kadar şiddetli sesler kasdedilebilir. Ya da büyük belâ ve musibetler bununla anlatılabilir.

Ancak Abese Sûresinde Rabbimiz bu kelimeyi belirlilik takısıyla (lâmu ta’rifle) kullanıyor. Yani belirli, özel/mahsus sayha, başka bir şiddetli ses değil.

Bu da yeniden diriliş demek olan kıyâmettir. Allahu a’lem.

Hüseyin K. Ece

27.03.2020

Zaandam