Nasihat da çok anlamlıdır.

 ‘Nasihat’, “nush” kökünden türemiştir. “Nush” sözlükte, bir kimsenin düzelmesini sağlayan sözü veya fiili araştırmak, bir şeyi saflaştırmak (yabancı maddelerden ayırmak), dikiş dikmek, samimi olmak anlamlarına gelir. (İbnu Manzur, Lisânu’l-Arab, 14/268-269.

“Nesaha” fiilinde iki anlam öne çıkmaktadır: Birisi hâlis ve saf olmak, halis yapmak. “Nesahtü lehu’l-vüdde-On karşı sevgimi halis (saf) samimi yaptım” şeklinde söylenilir.

Diğeri de söküğü dikmek, yırtığı yamamak suretiyle onarıp düzeltmek anlamı. Nitekim elbisenin dikişine ‘nesâhatü's-sevb’ denilir. (Elmalılı, H. Y. Hak Dili Kur’an Dili (sad.), 8/164)

Bu iki anlam arasında bir ilişki kurularak kendisine nasihat edilen kimsenin hayrını ve iyiliğini yürekten istemek manasına ulaşılmıştır.

 Aynı kökten gelen ve onun özne (fail) ismi olan ‘nâsih’ diken (dikici), nasihat eden, başkasının iyiliğini isteyen demektir.

‘Nasûh’ ise; bu fiilin ya ihlaslı olmak ve halis yapmak manasından, ya da muhkem (sağlam) kılmak anlamından gelir. (Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 753)

“Nush-nasihat’, öğüt ve akıl verme, yol gösterme demektir. Başka bir deyişle ‘nush’;  kişinin arkadaşının faydasına olacak bir fiilde bulunmaya ya da söz söylemeye yönelmesi demektir. Ya da ameli bozan şeylerden onu arındırmaktır.

Ya da bir kimsenin düzelmesini sağlayan sözü veya fiili araştırmak, bir şeyi saflaştırmak (yabancı maddelerden ayırmak), samimi olmak anlamlarına gelir. Nush, insanları iyiye ve güzele sevketmek için yapılan güzel konuşma, va’az, öğüt, tavsiye, ihtar ve ibret verici ders ifadeler demektir. Türkçe’ye de sadece bu anlamı geçmiştir. (Çağrıcı M. TDV İslâm Ansiklopedisi, 32/408)

“Nasîhat” terim olarak; başkasının hata ve kusurunu gidermek için gösterilen çaba; iyiliği teşvik, kötülükten sakındırmak üzere verilen öğüt; başkasının faydasına ya da zararına olan hususlarda bir kimsenin onu aydınlatması ve bu yönde gösterdiği gayret mânalarında kullanılmaktadır. (İbni Manzur, Lisânü’l-Arab, 14/268. Çağrıcı, M. TDV İslâm Ansiklopedisi, 32/408)

Özetle “nasihat”; içinde iyilik bulunan şeye çağırma, içinde bozukluk bulunan şeyi de men etmedir. (Cürcânî, M. ibnu Ali. et-Ta’rifât, s: 237)

“Nasihat”, nush ile benzer anlama gelmekle beraber, aynı zamanda iyi ve faydalı olana bir çağrı, kötü ve zararlı olandan arındırmaya bir teşviktir.

“Nasihat”, insanları doğru yola, kişiye faydalı olan şeylere, zararlı olanlardan kaçınmaya, yaratıcı önünde samimi olmaya bir çağrı, samimimiyetle başkasının iyiliğini istemek, başkasının da niyetinin ve işlerinin arı-duru olmasına bir teşviktir.

“Nesaha” fiilinin, arı-duru olma manası dikkate alındığında ‘nush’, iyi niyet ve temiz kalb ile muhatabın iyiliğini isteyerek eksiklikleri düzeltip ıslah etmek, öğüt vermek, vaaz ve nasihat etmek mânâsına gelir ki nasihat, o verilen öğüdün ismidir. (Elmalılı, H. Y. Hak Dili Kur’an Dili (sad.), 8/164)

Öğüt verme, iyiliğini isteme manasıyla “nasihat”, İslâmî davetin bir parçasıdır. İnsanları Allah’a ve O’na kulluk yapmaya davet edenler, bir anlamda onlara nasihat ediyorlar demektir.

 

-Nâsûh tevbe

İçinde aldatma duygusu olmayan, kalbi hâlis kimselere aynı kökten gelen “nâsih veya nâsûh” denmiştir. Nitekim Kur’an’da da içten, ihlaslı ve samimi olan tevbeye ‘tevbe-i nâsûh’ denmiştir. Kur’an’da içten yapılan tevbenin bir sıfatı olarak kullanılmaktadır. (Görmez, M. Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Din Tanımı, Diyanet Aylık Dergi, Şubat 2014, Sayı 278)

“Ey iman edenler! Samimi (nâsuh) bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar…”  (Tahrim 66:8)

 

-Peygamberler nasihatçıdır

Peygamberler, görevli olarak geldikleri toplumlara nasihat” etmişler, yani onlara Allah’ın emrine dâvet etmişlerdir. Hz. Nuh (as) kavmine şöyle diyordu:

“Size Rabbimin risaletini (peygamberliği) tebliğ ediyorum. (Ayrıca) size nasihat ediyor ve sizin bilmediklerini ben Allah’tan biliyorum.” (A’raf 7:62)

Aynı şeyi hz. Hûd (as) da söylüyor ve kavmi için bir ‘nasihatçı-öğüt verici’ olduğunu belirtiyordu. “Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.” (A’raf 7:68)

Yine Hûd (as) azmış bir kavme kendi nasihatının (davetinin) fayda vermeyeceğini söylüyor. 

“Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.” (Hûd 11:34)

Hz. Sâlih’in (as) durumu da bundan farklı değildi. Allah (cc) Semud kavmine hz. Sâlih (as)’i peygamber olarak gönderdi. Onlar hz. Sâlih’i dinlemedikleri gibi, O’na ve O’nun davetine karşı kibirlendiler ve meydan okudular. Allah (cc) da onları toptan cezalandırdı. Bunun üzerine hz. Sâlih (cc) onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi:

“Ey kavmim, andolsun, size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size nasihat ettim. Ama siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.” (A’raf 7:69))

Kendilerine ‘nasihat’ edip Hakka davet ettiği halde yüz çevirdikleri için cezalandırılan kavmine hz. Şuayb benzeri şeyleri söylüyordu ve küfre sapan bir kavim için artık üzülmenin gereksiz olduğunu ilave ediyordu.

“(Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim. Şimdi ben, inkârcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?” (A’raf 7:93)

Nasihat, aynı zamanda iyiliğini istemek anlamına da gelmektedir. Öğüt vermek, akıl ve yol göstermek te bir kişi hakkında iyilik istemektir.

Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.” (Yûsuf 12:11. Ayrıca bkz: Kasas 28:20)

‘Nasihat’, bir âyette de öğüt vermekle beraber bakımını üstlenmek, eğitmek, yetiştirmek anlamında kullanılmaktadır.

“(O sırada) şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi: “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık! Şüphesiz ben senin iyiliğini isteyenlerdenim!” dedi.” (Kasas 28:20)

Nasihat olumsuz da olabilir. Yol gösterme, akıl verme, iyiliği isteme anlamındaki ‘nasihat’ bazen yanlışa, günaha, isyana yönelik olabilir. Kendi yaptıklarını doğru zanneden, inandığı bâtıl’ı en doğru yol kabul eden, hatta Allah’ın emrine aykırı davranmayı iyilik sanan kötü niyetli niceleri, başkalarına bu anlamda ‘nasihat’ ederler, onları kendi yanlışlarına ve hatalarına davet ederler. Nitekim şeytan Hz. Adem ile eşini, sonsuza kadar Cennet’te kalmaları için yasak meyveden yeme konusunda kandırdı

“Bir de onlara: “Muhakkak ki, ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” diye yemin etti.” (A’raf 7:21)

Bir şeyin nush bulması onun hâlis arı duru, aldatmadan/kandırmadan uzak olması demektir. Bir kimsenin diğerine nush ile söz söylemesi (nasihat etmesi) ona samimi ve ihlaslı olarak söz söylemesi, onun iyiliğini istemesi demektir. Eğer bu nush Allah’a ve Peygambere karşı söz konusu ise burada samimiyet ve ihlas kasdediliyor demektir. Bu noktada “Din nasihattır” hadisi hatırlanmalıdır.

-“Din nasihattır”

Nasihat kelimesinin muhteva zenginliğini bir hadiste buluyoruz. Ne var ki hadiste dinin kendisi ile tanımlandığı ‘nasihat’ kavramının anlam kaymasına uğraması veya anlam çerçevesi içinde bulunan unsurlardan sadece bir tanesinin öne çıkarılması ve bu şekliyle dilimize çevrilmesi bu hadisin yanlış anlaşılmasına yol açmıştır. (Görmez, M. Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Din Tanımı, Diyanet Aylık Dergi, şubat 2014, sayı 278)

Peygamber (sav) (Üç defa); “Din nasihattir” dedi. Sahabeler; kimin için Ya Rasûlallah? diye sorunca; "Allah için, O’nun Kitabı için, Rasûlü için, mü’min yöneticiler (imamlar) ve bütün müslümanlar için" buyurdu. (Müslim, İman/2(95) no: 196. Ebû Dâvud, Edeb/67 no: 4944. Darimî, Rikâk/41 no: 2757. Nesâî, Bey’at/31 no: 4202. Bir benzeri: Buhârî, İman/42,no: 57,M. Salat/3 no: 524, Büyu'/68 no: 2157, Şurut/1 no: 2713-2714, Ahkâm/43 no: 7204. Ahmed b. Hanbel, nak. R. İslâma Davet Metodu, s: 2. 9) 

Bu hadisteki nasihat kelimesine “ihlâs” anlamı vermek daha doğrudur.

İslâm bilginleri bu hadisteki ‘nasihat’ın şu anlamlara gelebileceğini söylemişlerdir:

-Allah için nasihat: O’na inanmada ve ibadet etmede samimi (ihlaslı) olmaktır. Özürlü, hasta veya güçsüz olanları savaşa katılmaktan muaf tutan bir âyette bunların Allah ve Elçisi için nasihat faaliyetinde bulunmaları halinde sorumlu tutulmayacakları ifade edilmektedir. (Tevbe 9/91)   

Allah’a ve Rasûlü’ne öğüt vermek söz konusu olmayacağına göre, bu âyette nasihat Türkçe’deki öğüt ve akıl verme anlamında değil, fiilin sözlük manasındaki samimi olma, iman sözüne sâdık kalma, ya da amellerinde, verdikleri sözde ihlaslı davranma manasında kullanıldığı söylenebilir.  

Bu muafiyet Allah ve Rasûlü’ne sâdık kalma veya bu yolda öğütte bulunma şartına bağlanmıştır. Bundan maksat fitne ve bozgunculuk etmeden yalan haberler yaymadan durmaları, imkan nisbetinden savaşa katılanların ailelerine moral vermek ve onlara yardımcı olmak gibi hayırlı çabalar içinde olmalarıdır. (Heyet, Kur’an Yolu DİB, 3/75

“Allah için nasihat etme” öncelikle Allah’ın kullarına nasihat etme demektir. Bu, O’na iman edip O’nun dinine göre yaşama, Allah yolunda olanları  destekleme ve müslümanların düşmanlarına hiçbir şekilde destek olmama, On’a imana ve yalnızca O’na kulluk yapmaya teşvik etme gibi görevleri de içine alır. (Şevkânî, Ali b. M. Fethu’l-Kadîr, s: 697)

-Rasûlüllah için nasihat: O’nun peygamberliğini doğrulamak, getirdiği şeylere iman etmek, emir ve yasaklarına uymak, Sünnetini izlemek, O’nun davetini yaymak, getirdiği şeriati tebliğ etmek, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmak, ehl-i beytini sevmek, O’nun sünnetine bid’at sokmaya çalışanlarla mücadele etmek. “Allah’ın Rasûlü için nasihat”, onun peygamberliğini ve getirdiği dinin hükümlerini tasdik edip bütün emir ve yasaklarına uyma, dostuna dost, düşmanına düşman olmadır. (Şevkânî, Ali b. M. Fethu’l-Kadîr, s: 697)

-Kitab için nasihat: Onun ilâhî kitap olduğunu kabul etmek,  ona saygı göstermek, onu okuma ve hükmünü uygulamada samimi olmak, hayatı, zihni ve tasavvuru onunla inşa etmek, onu başkalarına ulaştırmak (tebliğ etmek), insanları ona davet etmek, elinin altındakileri onunla eğitmek.

-Müslüman yöneticiler için nasihat: Onlara karşı gelmemek, Hak olan işlerde onlara yardım etmek, yanlışlarını uygun bir yol ve yerinde düzeltmeye çalışmak, yeri gelince uyarmak.

Makil b. Yesar şu hadisi naklediyor  “Allah herhangi bir kulunu bir topluma idareci yapar da o idareci halkını samimiyetle (nasihatle) kuşatmazsa cennetin kokusunu bile duyamayacaktır.” (Buhârî, Ahkam/8 no: 7150)

-Müslümanlar için nasihat: Din ve dünya işlerinde onları irşad etmek-yol göstermek, onların hakkını korumak, dinden bilmediklerini öğretmek, ayıplarını örtmek, yardımda bulunmak, şefkatli davranmak, emr-i bi’l ma’ruf, nehy-i ani’l münker yapmak, İslâmın ahlâkıyla ahlaklanmalarını teşvik etmektir.

Ebû Hâtim el-Büstî, “Din nasihattir” hadisini zikrettikten sonra, Peygamber’in (sav) müslümanlarla biatlaşırken namaz kılıp zekât vermeleri yanında diğer müslümanlara karşı dürüst ve samimi davranmaları hususunda onlardan söz aldığına (Buhârî, Îmân/42 no: 57-58. Müslim, Îmân/97, 99 no: 199, 201) dikkat çekmiş, herkesin insanlara iyi niyetle yaklaşmasının bir görev olduğunu belirtmiş ve bu anlamda nasihati bir dostluk şartı olarak değerlendirmiştir.” (Çağrıcı M. TDV İslam Ansiklopedisi, 32/408-409)

Cerir b. Abdillah şöyle demiştir: “Rasûllah’a vardım ve sana İslâm üzere biat etmeye geldim dedim. O da benim ellerimi tuttu ve her müslüman için nasihat sözü aldı. Ve sonra “her kim insanlara merhamet etmezse Allah da ona merhamet etmez” dedi.” (Ahmed b. Hanbel, 4/358, 360, 364, 365)

Peygamber’in (sav) Cerir’den aldığı söz Müslümanlara öğüt verme sözü değil, saflarına katıldığı Müslümanlara karşı samimi olup, ikiyüzlü bir nifak içinde olmama sözüdür.

Bir hadiste müslümanın müslüman üzerinde hakları sayılırken bunların arasında gıyabında ona karşı samimiyeti elden bırakmamak olduğu söyleniyor. (Ahmed b. Hanbel, 1/89. 2/32. Nesaî, Cenaiz/52 no: 1940

Mü’minler, gerektiği yerde, güzel bir metodla birbirlerine nasihat ederler, öğüt verirler, doğru yolu gösterirler, onların iyiliği için çalışırlar, özellikle çocuklarına ve dini yeni yaşamaya başlayanlara nasihatın en güzelini yaparlar. Bu da davetin, tebliğin, eğitim ve irşadın bir benzeridir.

 

Hüseyin K. Ece

13.04.2019

Zaandam