VEFAT KELİMESİ

“Arapça’da mevt, vefât, helâk gibi kelimelerle ifade edilen ölüm hayâtın karşıtı olup sözlükte “hayatın sona ermesi” anlamına gelir.

Genellikle “ruhun bedenden ayrılması suretiyle kişinin maddî hayat kaynağını yitirmesi” şeklinde tanımlanan ölüm ve ölüm sonrası hakkındaki algılama, inanış ve uygulamalar kültürden kültüre, devirden devire değişmektedir.”

Kur’ân’da yaşatmanın karşıtı olarak imâte (canlının hayatına son verme) ve teveffî (ruhunu kabzetme) kavramları geçmektedir. Yirmi bir âyette imâte, iki âyette kazâ-i mevt (birinin ölümüne hükmedip bunu gerçekleştirmek) ve on iki âyette teveffî kökü Allah’a nisbet edilmiştir.

Bunların dışında ölümü gerçekleştirme eylemi (teveffî) altı âyette çoğul sîgasıyla meleklere, iki âyette “melekler” anlamında Allah’ın elçilerine (rusül) izâfe edilmiş, bir âyette de Azrâil “melekü’l-mevt” şeklinde anılmıştır. Hadislerde de aynı anlamda geçmektedir.”  (Topaloğlu, B. TDV İslâm Ansiklopedisi, 34/34)

Türkçe’de kullandığımız ‘vefat’ kelimesinin Arapça’daki aslı ‘el-vâfi’ sözcüğü, tamam noktasına ulaşmış olan demektir. Mesela tam dirhem  için (dirhemun vâfin), kile için (keylün vâfin) derler.  

‘Evfeytu’; kileyi, ölçeği tamam ettim, ondan hiç bir şeyi eksiltmedim denir.

Nitekim Rabbimiz buyuruyor: “Ölçtüğünüz zaman tam ölçüyü tam yapın (evfu’l-keyle)...” (İsra 17/35)

Bir kimse ahdini (söz veya anlaşmasını) tamamladığında, o ahdi koruma sözünü çiğnemediğinde bu ‘vefâ veya evfâ’ fiili ile anlatılır.

Kur’an hakkında şöyle denilir: “el-kur’anu câe bi-evfa-Kur’an en vefalı olanı ya da tamam olanı getirdi.”

Allah (cc) “...ve siz benim ahdime vefalı olun ki (evfû) Ben de ahdinize vefalı olayım...” (Bekara 2/4) 

Bu fiil bir kaç ayette ahde vefa, verilen sözü yerine getirme, analşamalara uyma (sözü tamamlama) anlamında kullanılıyor. (Bkz: Nahl 16/91. Âli İmran 3/76. Bekara 2/177. İnsan 76/7. Tevbe 9/11)

Vefalı olmak İbrahim’in (as) bir sıfatı idi. (Necm 53/37)

Hesap günü herkesin yaptığının karşılığı tastamam ödenecek-vüffuyet… (Âli İmran 3/25) Aynı fiili farklı bir kalıbı.

Mü’minler, insanlardan bir şey aldıklarında, sattıklarında ölçüyü tam yaparlar-yestevfûn. (Mutaffifin 2)

Allah (cc) insanların amellerinin ecrini tastamam verecektir-tüveffevne. (Âli İmran 3/185. Bekara 2/281. Zümer 39/10. Hud 11/15 v.d.)

Ölüm ve uyku da tevaffa fiili ile anlatılır.

“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Zümer 39/42)

“O Allah sizi gece vefat ettirir...” (En’am 6/60. Ayrıca bkz: Secde 32/11. Nahl 16/28. En’am 6/61. Yûnus 10/46. Âli İmran 3/146. A’raf 7/126. Yûsuf 12/101)

Bütün bu âyetlerde geçen ‘tevaffâ’ fiili öldürmek, mevta yapmak, vefat ettirmek anlamındadır.

“Ey İsa, seni vefat etti receğim, seni katıma yükselteceğim…” (Âli İmran 3/55)  Bazıları buradaki ‘tevaffâ’ fiiline yükseltme, yüceltme anlamı vermişlerse de tefsir üstadı İbni Abbas’a göre o vefat ettirmek demektir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 829-830)

‘Vefat’ ölümdür. ‘Tevaffâ’; Allah’ın bir kimsenin nefsini (ruhunu) kabzetmesi demektir. Bu bir kimsenin dünyadaki müddetinin tamamlanması, kıyâmete doğru ömür müddetinin sona ermesi anlamına gelir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 15/253)

Vefat etmek; (insan hakkında) ölmek. (Doğan, M. Büyük Türkçe Sözlük, s: 1714)

MEVT KELİMESİ

Türkçe’de ‘mevt’, ‘mevta’, ‘meyyit’ kelimeleri kullanılır. Aslında mevtâ meyyit’in çoğuludur. Türkçe’de daha çok tekil anlamında kullanılıyor. Ölmüş kimse, ölü; ölüler demektir. (Doğan, M. Büyük Türkçe Sözlük, s: 1133, 1136)

“Mevta olmak”; hayatını kaybetmek, ölmüş olmaktır.

Arapça’da mevtin aslı ‘mâte-ölmek’ fiilidir. el-Isfehânî’ye göre bu hayatın türlerine göre bir kaç çeşittir.

Birincisi; insan, hayvan ve bitkilerde bulunan büyüme yeteneğinin karşıtıdır.

“… ve onunla ölü bir beldeye (beldeten mevten) hayat vermekteyiz.”  (Kâf 50/11. Rûm 30/19. Fatır 35/9. Zuhruf 43/11)

İkincisi; algılama kabiliyetinin yok olması.   

“İnsan der ki: «Öldüğüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?» (Meryem 19/66)

“Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.” (Meryem 19/23)

Üçüncüsü;  Akıl kuvvetinin ortadan kalkmasıdır ki bu da cehâlettir.

“Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.” (Neml 27/88)

“Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.” (En’am 6/122)

Dördüncüsü; hayatı altüst eden hüzün, üzüntü, tasa.

Onu yudumlamaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, oysa o ölecek değildir (ki azaptan kurtulsun). Bundan ötede şiddetli bir azap da vardır.” (İbrahim 14/17)

Beşincisi; uyku. Çünkü uyku hafif ölümdür.

“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır….” (Zümer 39/42. Bir benzeri: En’am 6/60)

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar.” (Âli İmran 3/169)

Altıncısı; vefat, ölüm…

“Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyâmet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir...” (Âli İmran 3/185)

“(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.” (Zümer 39/30)

Buradaki mevt, canlılığın ortadan kalkışını, ruhun bedenden ayrılışını anlatıyor. Bir görüşe göre mevt sözcüğü ruhun bedenden ayrılışını değil, her zaman insanın başına gelen fiziksel çözülmeye ve eksilmeye işaret ediyor. Zira beşer genelde azar azar ölüme yaklaşır.

Hayvanlar hakkında kullanılan mevt, meyyit’; şer’î usûllere göre boğazlanmamış (tezkiye edilmemiş) hayvan demektir. (Bkz: Mâide 5/3. En’am 6/145)

‘Ardun meyyitun’; sahibi olmayan, kendisinden faydalanılmayan arazi anlamındadır. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s:723-725)

‘Mevt’, Allah’ın yarattığı bir şeydir ve hayatın zıddıdır. ‘Mevta’, ölen kişidir. ‘Meyyit’ de mevta-ölü, ölmüş anlamındadır.

Mevt kelimesi, rüzgârın sakinleşmesi, ateşin veya soğuğun azalması, kullanılmayan toprak, uyku, akıl kuvvetinin gitmesi, keder, hüzün  hakkında da kullanılır. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 14/147-148)

(‘mâte, mevt, meyyit’ kelimelerinin Kur’an’da nasıl geçtiği ile ilgili bakınız: Okuyan, M. Kur’ân Sözlüğü, s: 779)

Türkçe’de ölüm; insan, hayvan, bitki gibi herhangi bir canlının yaşamının tam ve kesin bir biçimde sona ermesi.

İslâmda ölüm; bir bitişi, bir yokoluşu, dönüşsüz bir sonu ifade etse de yeni bir hayatın başlangıcıdır. (https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=15881)

İnsanlar nasıl topraktan yaratıldıysa yine toprağa dönecektir. Fakat ölüm mutlak bir son değildir.

Öyleyse mevt, kelime anlamıyla dünya hayatının sona erişi, ömrün tamamlanışı olsa da, sekülerlerin iddia ettiği gibi yok oluş değil; ölünden sonraki hayatı intikal, yolculuk ve yeni bir doğuştur.

Hüseyin K. Ece

27.09.2021

Zaandam