Bir hedefin peşinde aç gözlü iştâhlarla
Her çağrıya peşinen, kararsız uyan arzu
Kimse görmesin diye Güneşten sakınıp da
Gözlerine ışığı em gibi koyan arzu
Gölgeyi yakalamak üzere ömür boyu
Yorgun; kendi izini hep kovalayan arzu
Zaman eriyor solgun eteklerinde ufkun
Bu kadar sabır yeter; artık bir uyan arzu
Yükümüz ağır, yollar ırak, tahammül müşkil
Ha gayret, teslim olma, az daha dayan arzu…
b.
Budur işte yanımda emanet tuhaflıklar
Onu ifşa etmeye gayret eyleyen arzu
Perde üstüne perde, nerede aşinâlar?
Bütün esrarını bir yerde gizleyen arzu
Zorluklar kuşatmışken bütün tezgâhlarını
Yâr kucağında bin naz ile büyüyen arzu
Bir kelebek kanadı kadar hafif sesiyle
Gece gündüz ney ile içten inleyen arzu
Değdikçe yarasına ayrılık türküleri
Dertlerini kendine bir bir söyleyen arzu
“Hey firak, hey sükûtu nabzıma süren namlu;
Bilmem ki, seninle bu hal nedir?” diyen arzu
c.
Ben binbir maceraya tutuklu garip bir nefs,
Hayretler diyarında bir garip candır arzu
Talan edilmiş ıssız bir pazarın malıyım
Ne yana dönsem orda; her an yamandır arzu
Gökler kapalı, yerler içimde zincirlidir
Alnıma son damgayı burgulayandır arzu
Heyhat ufuk ötesi yine ufuk, bilmedim
Denizde inci mercan; hep arayandır arzu
Öyle bir devir ki dön babam dön; döner durur
Ölüme dek dönüşü hiç durmayandır arzu
Buz üstünde çizgiyi kor ateş zannedip de;
Kış mevsiminde cayır cayır yanandır arzu
d.
Her günü destan iken, neler oldu ki şimdi;
Depremin feryadına candan karışan arzu
Hayalin sonu mu var, yoksa söz mü tükenir?
Boş umutlara deli deli alışan arzu
Dün yola çıkamam, azığım yok diyorken
Ve bugün şimşeklerle sanki yarışan arzu!
Gerçek bu değil desen de heyhat duymaz, görmez;
Serap dünyasını bir yel gibi aşan arzu
Hayatı kıyısız bir okyanus zannedip de
Bir arpa boyu yola kırk yılda ulaşan arzu
Başını taştan taşa vurduktan sonra, ancak
Tevekkülle kendine gelen perişan arzu
e.
Toprak çorak, bahçıvan yok, gök vefasız ama;
Gönül bahçesinde gül gibi yetişen arzu
Dünyanın kederinden arta kalan nedir, hey can?
Bazen unutkan, bazen mahzun, bazen şen arzu
Zümrüdüanka sanıp çocuk uçurtmasını
Kağıttan kaf dağına bir gün erişen arzu
Bu dünyadan bana ne; diye feryat edip de
Her şeyi kendisiyle yine üleşen arzu
Gönül uzak bir hayal dünyasına dalmışken
Hüzünlü haberlerle derdimi deşen arzu
Kimler, neler aldılar bu yağma pazarında
Bak, bizim hissemize aniden düşen arzu
Gözler doymaz; bilirim, yürekler doymayınca
Bunu idrak edipte yer’le birleşen arzu
f.
Bir ateş gibi yandı, artık sönmedi arzu
Tahtına oturdu, bir daha inmedi arzu
İşte hakikat böyle; anlamalısın. Zaten,
ötenin aşığıydı, geri dönmedi arzu
Hüseyin K. Ece
8.1.2004
Zaandam