1-Tathîr. ‘Tahâret’ kökünden gelen ‘tathîr’; temizlemek, paklamak demektir. Kur’an’da  bir âyette ‘tathîr’ olarak, bunun fiil hali ‘tahhara’ ise yedi âyette geçmektedir.

Bunlar hem maddî temizlik (tahâret) , hem de manevî temizlik (arınma) anlamında kullanılıyor. (Mesela bakınız: Âli İmran 3/42. Tevbe 9/103. Mâide 5/41. Enfal 8/11. Ahzâb 33/33. Müdessir 74/4-5. Hac 22/26 gibi)

Namaz kılmak isteyen için abdesti ve cünüp olanın gusül yapmasını emreden, su bulamayanlara teyemmüm kolaylığı sağlayan âyetin sonunda şöyle deniyor. “...Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Mâide 5/6)

Âyetin başında cünüplükten yıkanmayı anlatan tahâret maddi temizliği ifade ettiği gibi, manevî temizliği de anlatır. Zira cünüplüğün ve abdestsizliğin bir de manevî kirlilik boyutu vardır. O kirin giderilmesi de gusül ve vudu’(abdest) adı verilen tahâret ile mümkündür.

2-Tezkiye.

‘Tezkiye’nin aslı ‘ze-ke-ye/zekâ’ fiilidir. Bu da sözlükte artmak, fazlalaşmak, çoğalmak, bereketlenmek demektir.  

Aynı kökten gelen ‘zekkâ’(masdarı tezkiye); artırmak, fazlalaştırmak, temizlemek (tezkiye etmek), arındırmak (pak etmek), kendini düzeltmek, malının zekâtını vermek demektir.  (el-İsfahânî, R. el-Müfredât, s: 313. İbni Manzur, Lisânu’l Arab 7/46. Cevherî, İ. b. Hammad, es-Sıhah, 6/332)

Yine aynı kökten gelen ‘zekât’; sözlükte; bereket, fazlalık, temizlik, ıslah olma hali. Bir şeyin hâlis ve pak olması, bir şeyin özü. Kişinin şer’an kendi malından onu temizlemek üzere verdiği belli bir pay, yani bilinen zekât ibadeti. (İbni Manzur, Lisânu’l Arab 7/46)

Kur’an’da daha çok manevi saflaştırma, temizleme, arındırma anlamında kullanılıyor. Esasen insan dünyaya tertemiz bir fıtratla (yaratılışla) gelir. Âkil-bâliğ olduktan sonra kendi yaptıklarına ve tercihlerine bağlı olarak ya bu temiz fıtratı aynen korur, ya da onu kirletir. Ancak insan kalbi veya nefsi zamanla kirlenir, üzerini pislik kaplar, katılaşır ve taş kesilir (Bakara 2/74), hatta paslanır. (Mutaffifin 83/14). Kir içinde kalan kalp doğruları göremez, Hakikati kavrayamaz.  

Çeşitli sebeplerle kirlenen nefisleri ve kalpleri temizlemek, arındırmak (tezkiye etmek); böylece Hakikati ve doğruyu görmelerini, anlamalarını sağlamak gerekir.  

Fıkıhta maddî ve manevî temizlikten (tahâretten) bahsedilir. İslâm maddi temizliği emrettiği gibi, kalp ve nefis temizliğini de emretmiştir. Kur’an’ın ‘tezkiye’ dediği temizlik de budur.

Kur’an nefislerin/kalplerin tezkiye edilmesinden (arındırılmasından) bahsettiğine göre onların kirlenmesi de söz konusudur. Nefsini arıtan kurtulur. Nitekim Kur’an şöyle diyor:

Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.  Onu kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” ﴾Şems 90/7-10. Bir benzeri: A’la 87/14-15)

Allah’ın arındırması yanında insanın kendi iradesiyle nefsini mânevî kirlerden arındırması önemli olduğundan bahseden bir âyette; “Kim arınırsa kendi yararına arınmış olur” deniyor. (Fâtır 35/18) Tezkiye ibadeti, diğer ibadetler gibi kişiseldir. Kimse kimsenin günahından sorumlu olmadığı gibi, kimse kimsenin yerine arınma olayını yapamaz.

Mânen temizlenenlerin ebediyyen Adn Cennetinde kalacakları müjdeleniyor. (Tâhâ 20/76)

-Arınmanın imkanları:

Müslüman nefsini nasıl tezkiye edebilir? Bunun imkanları nelerdir? İşte bir kaç tane:

1-İslam dışı inançlardan uzak durma. Şirk (Allah’a ortak koşma), küfür (inkârcılık), sapık düşüncelerden kalbi, İslam dışı hüküm ve kanaatlerden zihni ve duyguları uzak tutma, onu temizlemedir.

2-Allah yolunda verme (infak etme).  Bir âyette şöyle deniyor: “Arınmak için malını hayra veren en takvalı (korkup-sakınan) kimse Cehennemden uzak tutulacaktır.” Leyl 92/17-18) Öyleyse Allah (cc) yolunda yapılan infak; zekât, fıtır sadakası, teberru, bağış, sadaka, hediye ve benzeri bütün harcamalar nefsi tezkiye eder.

İlginçtir, zekât ile tezkiye aynı kökten gelir. Zekât arınmak için verme, malı vererek arıtma, temizleme demektir. Zekât veren müslüman hem malını temizler, onun daha saf, helâl olmasını sağlar, hem de nefsini hırs ve tamahtan, açgözlülük ve dünya malı sevgisinden, aşırı tutkulardan arındırır.

3-Günahlardan ve münkerden (kötü işlerden) sakınma. Kirlenen nefisler ve yürekler ancak insana günah kazandıran işleri terketmekle mümkün olur. Bir hadiste şöyle buyuruluyor:  “Bir kul günah işlediği zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Eğer o kul günahı terkedip bağışlanmayı dilerse, bu leke kaybolur. Şayet tövbe etmez ve günah işlemeye devam ederse, o zaman bu siyah nokta büyüyerek onun bütün kalbini kaplar. İşte Allah’ın “Doğrusu şudur ki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp paslandırmıştır.” (Mutaffifin 83/14) âyetinde ifade edilen pas tutma ve karartma budur.” (Tirmizî, Tefsîr/73 no: 3334)

4-Kalbi kin, haset, gıybet, başkalarına haksız düşmanlık besleme, dünyaya aşırı tutkunluk, hırs ve tamah’tan arındırma. Zira bütün bunlar nefsi/kalbi karartan manevî kirlerdir.

5-Çok Kur’an okuma, dua, zikir, tesbih yapma. Her dua, her tesbih; yani içinde Sübhânellah geçen cümleler birer zikirdir. Zikir Allah’ı bir şekilde anmak, unutmaksızın hatırlamaktır. Bütün bunlar da nefsi arındırır, müslümanı Allah’a yaklaştırır.

6-Tefekkür; yani ölümü ve âhireti düşünme. Nereden geldik, nereye gidiyoruz, bu hayatın ve varlığın anlamı nedir diye düşünmek, ölümü sık sık hatırlamak, âhireti ve orada olacakları tefekkür etmek nefsi tezkiye eder.

7-Hata ve günahlara tevbe ve istiğfar etme. İnsan hata yapar, günah işleyebilir. Her günah da kalbi/nefsi kirletir. Bir hadise göre en iyi hata yapanlar tevbe edenlerdir. (Tirmizi, Kıyamet/49 no: 2499. İbni Mace, Zühd/30 no:4251) Tevbe günaha pişman olup vazgeçmek, istiğfar da günahların affını istemektir. Her ikisi de sık sık yapılmalı ki nefis tezkiye olsun.

8-Sâlih ameller işleme. İslâmın emrettiği, müslümana sevap kazandıracak, Allah’ın razı olacağı işler sâlih ameldir, yani ibadettir.Nefis ancak sâlih amel işlenerek tezkiye edilir.

9-Ramazan ve oruç. Nefsi tezkiye etmenin, kalbi temizlemenin en güzel imkanlarından biri de Ramazan’dır. Ramazan arınma mevsimidir. Nefsi karartan tortulardan, manevî yüklerden, yüreği kirlerden kurtulabilmenin fırsatıdır. Bu ay ibadetleri, zikri, duayı, tefekkürü, ölümü ve âhireti düşünmeyi, Kur’an okumayı ve Kur’an’la bilinçlenmeyi, Allah yolunda vermeyi artırmanın zamanıdır. Oruç insan nefsini terbiye ve tezkiye eder, Allah’a yaklaştırır, günahlara karşı korur, onu ölüme ve sonsuz bayrama hazırlar.

Ramazanı arınma (tezkiye olma) fırsatı bilmeli ve nefsi tezkiye etme çabasını artırmalı. Zira Kur’an’a göre sonuçta ancak nefsini/kalbini tezkiye edenler kurtulacak.

Hüseyin K. Ece

30.05.2016

Zaandam