‘Rahîm’, ‘rahmet’ten gelir ve acımak, şefkat etmek, merhamet etmek, korumak demektir. Rahîm, bir kimseye bağışta ve lütufta bulunan, ona karşı kalbi yumuşak olan ‘rahmet-merhamet’ sahibi demektir.

Allah’ın isimlerinden birisinin de ‘er-Rahîm’ olduğunu hatırlayalım. Müslümanlar her besmele söyleyişte, her Fatiha okuyuşta Allah’ın bu ismini anarlar. O’nun bu ismine sığınırlar, bu isimle yardım isterler, bu isimdeki gibi merhametli olmaya söz verirler.

Er-Rahîm olan Allah (cc) kullarına karşı çok yumuşak, çok merhametli ve çok şefkatlidir. Onların ihtiyaçlarını gideren, hatalarını affeden, ayıplarını örten, tevbe edenleri bağışlayan, lütuf ve ihsanıyla onlara değer verendir.

Döl yatağına ‘ana rahmi’ denilmektedir. Bu isim onun, ceninin şekillenmesinde, büyümesinde, korunmasında ve bir bebek olarak doğmasında, merhametini ve koruyuculuğunu anlatmaktadır.

‘Sıla-i rahîm’, akrabalara karşı gösterilen merhamet, şefkat ve ilgidir. Aynı rahimden gelenler veya aynı rahme yakın olanlar arasındaki kuvvetli bağdır.

‘Sıla-i rahîm’in temelinde, karşılıklı merhamet, sevgi, saygı ve yardımlaşma anlayışı vardır. Yakın akrabaların birbirlerine bağlılığı, dayanışması, şüphesiz ki aile ve toplum açısından önemlidir. Sağlıklı toplumların sağlıklı ailelerden meydana geldiği düşünülürse, yakınlara ilgi göstermenin, aileyi güçlendirmesi açısından değeri daha iyi anlaşılır.

Sıla-i rahîm dağı-taşı, arazileri-tarihi yerleri veya doğum yerini ziyaret değildir.

Tekrar edelim:

Sıla-i rahîm dağı-taşı, arazileri-tarihi yerleri veya doğum yerini ziyaret değildir.

Kişinin doğum yerini ve atalarının yaşadığı yerleri merak etmesi, ziyaret etmesi, gezmek istemesi yanlış bir şey değildir. Ancak sıla-i rahîm’i böyle anlamak, babasının veya kendi köyünü, kasabasını ziyaret etmeye sıla-i rahîm demesi yanlıştır.

Bazıları böyle düşünüyorlar. Onlara göre Avrupa’dan Türkiye’ye izine gitmek, köyünü kasabasını ziyaret etmek, Türkiye’de yaşayanların da bunu zaman zaman yapmaları sıla-i rahîmdir.

Halbuki sıla-ı rahîm mekan ziyareti değil, kişi/akraba ziyaretidir, onlara ilgi göstermektir, onlarla irtibatlı olmaktır.

Sıla-i rahîm merhamet ve acıma duygusundan kaynaklanan yavan bir ilgi değil; bu aynı zamanda rahmetin/merhametin sonucu olarak akrabalara gerekli yardımı yapmak, gereken faydayı onlara ulaştırmaktır.

Zira sıla-i rahîm sıradan bir ziyaret de değil, İslâmın müslümanlara emrettiği önemli bir akrabalık görevidir.

İslâm, insanlar arasında güzel ilişkilerin olmasını istediği gibi, akrabalar arasında çok daha yakın ilginin ve sevginin olmasını emrediyor. Kur’an akrabalık bağını kesenleri kınıyor ve bunun yanlış olduğunu vurguluyor. (bak.: Ra’d, 13/21)

Bakara Sûresi 27. âyette Allah’ın  birleştirilmesini emrettiği şey’den maksadın akrabalık bağı olduğu da söylenmiştir. Bu bağı kesenler ancak bozgunculardır. (Mesela, Kurtubi, Tefsir 1/132. Zamahşeri, Tefsir, 1/125)

Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Allah’tan hakkıyla ittika edin (korkup-çekinin) ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının...” (Nisa, 4/1)

Bir çok hadiste de akrabalık bağının güçlendirilmesi, sıla-i rahîm yapılması emredilmektedir. Bu açıdan alimler, sıla-i rahim yapmanın farz anlamında ‘vacip’ olduğunu söylemişlerdir.

Hz. Muhammed (sav) buyuruyor ki: “Rahîm (akrabalık) Arş’a asılıdır. Der ki, ‘kim beni ‘sıla’ ederse Allah da ona sıla etsin. Kim benden koparsa Allah da ondan kopsun.’” (Müslim, Birr/17, no: 2555)

“Kim rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahîm yapsın” (Buharî, Tirmizî, nak. K. Sitte, 10/5)

“... Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin.” (Müslim, Birr/20, no: 2557)

“Akrabalık bağını (sıla-i rahmi) kesen kimse Cennete giremez.” (Müslim, Birr/18-19, Hadis no: 2556)

Yakın akrabalar, aynı rahme yakın olan, bir anlamda mahrem olan kimselerdir. Uzak akrabaya da sıla-i rahim yapılır. Bunlar da na-mahrem olan dayı, amca, hala, teyze çocukları, onların çocukları, büyük dede ve amcaların çocukları ve torunlarıdır.

Farz (vacip) olan sıla-i rahmin üç derecesi vardır.

Birincisi ve en önemlisi: Akrabalara güç yettiği kadar maddi olarak yardımda bulunmak, her açıdan destek olmak, ihtiyaçlarını gidermektir.

İkincisi: Akrabalara işlerinde bedenî olarak yardımda bulunmak, mümkünse ziyaretlerine gitmek.

Üçüncüsü, akrabalara selâm vermeyi, hal hatır sormayı, güler yüzlü olmayı, büyüklere saygılı davranmayı, haklarında iyi düşünmeyi ve onlara hayır dileğinde bulunmayı, hediyeleşmeyi kapsar.

Elbette yakın olan akrabalar birbirlerine kolaylıkla ilgi gösterirler, ziyaret ve yardım edebilirler. Uzakta olanlar ziyareti seyrek yapsalar da günün haberleşme imkanlarıyla haberleşmeli, hadiyeleşmeli, irtibatlarını kesmemeliler.

Yaz tatilleri, izinler, bayramlar sıla-i rahîm için bulunmaz fırsatlardır. (Bizim insanımızın Hollanda’dan onca yolu teperek, yolculuğun her türlü zorluklarına  katlanarak Türkiye’ye gitmesi, sıla-i rahîm bağının güçlü oluşundandır.)

Şüphesiz ki akrabalara ilgi göstermek, onlara merhamet etmek, yardımda bulunmak İslâm toplumu açısından son derece önemlidir. Egoist ve kişisel bir hayat anlayışının hakim olduğu, insanî ilişkilerin ve akrabalık bağlarının çok zayıfladığı, yanlızlığın arttığı günümüz dünyasında müslümanlar, sıla-i rahîm ahlâkını yaşatmakla sayısız fayda elde edeceklerdir.

Hüseyin K. Ece

9.6.2012

Zaandam