diyorsun: bir zamanlar bir gülşende bey idim

bu naylon çiçeklerin adını kim gül koydu

 

hayrandır bilmez misin âlem dâhi bir güle

içinde kızıl tüylü köstebekler ve günah

dağa çık, ovaya in, eğil de bir bak göle

çekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi âh”

(N. Genç, Gül ve Ben adlı kitabından...)

 

“Şu naylon çiçeklerin adın kim ‘gül’ koydu” diye soruyor şair. Yerinde bir soru.

Hiç naylondan çiçek olur mu? Hiç naylondan gül olur mu? Adı üstünde naylon; soğuk, hissiz, dilsiz, mesajsız, çirkin, ürkek ve yabani...

Halbuki gül öyle mi? Sıcak, sevimli, cana yakın, çekici, hoş kokulu, mesaj yüklü ve dili var. Evet, evet, gülün de dili var. Gül de konuşur diğer çiçekler gibi. Gülün de nutku var diğer hayvanlar ve bitkiler gibi. Tabii o dili anlayanlara...

Yapay çiçeklerin koktuğunu duyan, hisseden var mı?

Sahi yapay (sun’i mi demeliydim?) çiçekler niçin yapılır? Gözleri kandırmak, çiçeğe olan ilgiyi oyalamak, güle olan hsareti yalancıktan yatıştırmak, ya da çiçek sevgisini azaltmak için mi?

Naylondan yapılan gül kopyaları, asıl güle hasret koymak için mi yapılır, yoksa gülün insandaki o güzel, sevimli ve derin etkisini unutturmak için mi?

Eski edebiyatımızda gül ve bülbül motifi (mazmun’u) çok önemlidir. Şairler aşklarını, dertlerini, aşkla ilgili hayallerini, diyeceklerini, çoğu zaman gül ve bülbül motifleriyle dile getirmişlerdir.  Gülü konuşturmuşlar, bülbülü konuşturmuşlar. Dertlerini ve âhlarını onların diliyle anlatmayı denemişler.

Genelde çiçekler, özelde gül çok şey anlatır onlara ilgi duyanlara. Tabiatta pek çok çiçek var. Rengarenk, çeşit çeşit... Farklı biçimde ve farklı kokuda. Herbirinde ayrı bir güzellik, herbirinde ayrı bir hoşluk var. Pek çoğunun adını bile bilmeyiz. Pek çoğunu görmemişizdir. 

Gülün bunların arasında farklı bir yeri vardır bazılarına göre. Gülü sevenlere göre o sıradan bir çiçek değildir. Gül çok özeldir, çok güzeldir, yüreklerde müstesna bir yeri vardır.

Gülle birlikte insan güzelliği, temizliği, bağlılığı, fedakârlığı, sevgiyi, vefâyı, sevgiliyi, şefkati, merhameti ve çocukları düşünür. Onları gülle birlikte hayal eder. Onları gülle beraber sever.

Hayatın zorluklarını da, hayatın güzelliklerini de...

Gülü, gül bahçesini (gülistanı, ya da gülizâr’ı), çiekleri, çiçek kokularını, gül mevsimlerini düşünmek, akla getirmek, hayal etmek... Ne hoş, ne kadar güzel, ne kadar etkileyici...

Çiçekler, sevginin, sadeliğin, saflığın, temizliğin, iffetin sembolüdür.  Çiçekler türkülerin, aşkların, muhabbetlerin, hasretlerin, ağlayışların, bağlılıkların dili gibidir. Onlarla çok şey ifade edilir.

Gül bütün bunları pekiştirir, artırır, zenginleştirir.

Gül bir remizdir, sevginin rumuzu, temizliğin, sadeliğin ve saflığın sembolü. İnsanlık güzelini sevenler onu bazen gül olarak anlatırlar. Onu güle benzetirler. Güle baktıkça onu hatırlarlar. Güldeki güzelliği, çekiciliği, sevimliliği onda ararlar. Bunu gül ile dile getirirler. Gül deyince önce akla o gelir. Onun adı anılınca çiçekler içerisinde en fazla gül hatırlanır.

Şair “çekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi âh”  diyor. Kasdettiği insanlık güzeli Gül’dür. Şaire göre o güle yabancı kalan, kendini o gülün güzelliğinden, muhabbetinden ve kokusundan mahrum eden ömür boyu âh eder. Pişmanlık duyar, esef eder, kayıplarına yanar durur.

Hayatı güle dönüştürmek mümkün mü? Mümkün. Hayattaki her şeyi çiçek yapmak mümkün mü? Mümkün.

Ama önce çiçekleri sevmeli, çiçek gibi, gül gibi olmaya karar vermeli.

Remzi gül olan insanlık güzelini iyi tanımalı ve örnek almalı.

Gülünüz çok, kokusu hoş olsun.

 

GÜLÜMSER GÜL DUDAK

Gül demiş efendim güldükçe bana
Gülümser gül dudak güler yüzünde.
Goncası nakşeder gamzeden cana
Yanaklar gül pembe dolar yüzünde.

O gerdan bembeyaz gülistan sanki
Gül kokusu verir nefes inan ki
Güllere yansımış dudağın rengi
Hicranda kalsa gül solar yüzünde.

Al renge dönüştü sevda sözümden
Her damlada derdim gizli özümden
Gül üstüne yaşlar düştü gözümden
Aşkın muhabbeti siler yüzünde.

Bir beni üzmek mi âlemde kastın?
Sevgiyle mutlanır yârenle dostun
Sevgi güçlü, sevgi savaştan üstün
İç güzelliği hoş kılar yüzünde.

Güle yazdım, güle gelirsen eğer
Bir bûse yanaktan âleme değer
Evrene sığmazken bir kalbe sığar
Candan bir vuslatı diler yüzünde

Halil GÜLEL

Almanya

 

 

YEDİ MENDİL ve GÜL

 

Tabiatın bağrında tam yedi sarı kandil.

Yedi sevimli kızın elinde yedi mendil;

Birisi annemedir diyor birinci akkız

İkincisi der ki, bu mendil bacıma yalnız,

Üçüncüde değişen renklere şahit oldum;

Ve değerli bir mendil uğruna şehit oldum.

Babaya bir selâmdır bildim, dördüncü mendil;

Babaya sevgi sunan yürekteki tatlı dil.

Bu mendiller öteden mavi gül getirecek,

Gülü bahçede değil, yürekte bitirecek.

Beşinci mendil, bir yâr yarasına merhemdir,

Mendildeki nakışlar belki milyon dirhemdir,

Altıncı mendilde bir aile fotoğrafı var;

Her bir çizgide kalbin sevgi itirafı var.

Karşıla kardeşleri yedinci mendil ile,

Varalım insanlara nihâi menzil ile.

Bulalım bir yerlerde baharistanı hemen;

Hayata çevirelim bir gülistanı hemen, 

Mendiller yol göstersin yola çıkan müride,

Gül müjdesiyle varsın ulaşsın bir ümide.

 

*

Yedi karanfil yedi gülle her sabah uyanıyor,

Yedi mendilde yedi çeşit kandil yanıyor.

 

K.Seferoğlu

Hollanda

 

 

SEVGİLİ GAZELLERİ

 

II.

Ey râhiyası çölleri dolduran gül/dolduran gül

Ey rahat verecek şeylere çağıran gül

 

Ey evrenin efendisi/ey sevgililer sevgilisi

Ey yeri ve göğü rahmetle donatan gül

 

Ey ibrahimin duası/ibrahimin duası ey

Kitabı öğreten, kum gönülleri vâhâ eden gül

 

Sen olmasaydın/sen olmasaydın

Ne kalırdı hayattan/ne kalırdı ey gül

 

A.Vahap Akbaş

İstanbul

 

Platform 174.sayıdan

Hüseyin K. Ece