Koca Ragıp Paşa “mürüvvet-mend”i şiirinde böyle kullanıyor. Yani bugünün diliyle diyor ki: “Müzaffer, hasmına karşı zafer kazanan eline fırsat geçince düşmandan intikam almaz. Ya da zafere ulaşan, fırsatını bulunca düşmandan intikam almaz. İnsaniyetli olan dileğine kavuşmamış düşmanla mutlu olmaz”.

Burada geçen “mürüvvet-mend” kelimesi artık kullanılmıyor. Aynı zamanda bir ahlâk terimi olan bu kelimeye daha yakından bakalım.

Mürüvvetin aslı Arapça’da ‘el-mer’u’dur. Bu da adam, erkek; bunun dişil formu ‘el-mer’etü’ kadın demektir.

Bu kökten gelen ‘el-mür’etü veya el-mürü’et: Tam erkeklik. İnsanlık. Cesaret. Vakar anlamlarına gelir. (Sarı, M. el-Mevârid, s: 1422)

Osmanlı Türkçesinde mürüvvet şeklinde telaffuz edilen bu kelime Arapça’da: el-murû’etü şeklinde söylenir. Bunun karşılığı da insanlık demektir. Ahnef isimli dil bilginine sormuşlar: mürû’et nedir. Demiş ki iffetli ve becerilikli olmaktır.  Bir başkası da murû’et; Açıktan yapmaktan utandığın bir şeyi gizlide de yapmamaktır” (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 14/44) demiş.

Kelimenin sonundaki ‘mend-li eki’ kelimelerin sonuna getirilerek "sahip" mânasına edattır. Bununla yapılmış bir kaç örnek var. Mesela; Derd-mend: Dertli. Hirede-mend: akıllı. Sud-mend: faydalı gibi. (Devellioğlu, F. Osmanlıca-Türkçe Lûgat, s: 614)) Hisse-mend: Hissesi olan.

Bakalım sözlükler mürüvveti nasıl açıklıyorlar.

Mürüvvet: Mertlik, cömertlik. (Farsça Sözlük, s: 322)

Mürüvvet; 1.Erlik, kahramanlık, yiğitlik, insaniyet, adamlık, cömertlik. 2. Erkek veya kız evlat yüzünden tadılan sevinç.

Mürüvvetkârâne: Mürüvvetliye yakışır şekilde, mertçe, yiğitçe. (Doğan, D. M. Büyük Türkçe Sözlük, s: 1202)

Mürüvvet ile yapılan bir kaç deyim:

Mürüvvet etmek (eylemek):Cömertlik etmek, iyilik etmek, adamlık göstermek.

Mürüvvete endâze olmaz: İhsanın, cömertliğin sınırı olmaz.

Mürüvvetini görmek: Yetişmiş evladının sevinçli günlerini görmek.

Mürüvvetli: Mürüvvet sahibi, insaniyetli, iyiliksever.

Mürüvvetmend: Mürüvvetli.

Mürüvvetsiz: Mürüvveti olmayan, insaniyetsiz. (Doğan, D. M. Büyük Türkçe Sözlük, s: 1203)

Mürüvvet: İnsaniyet, mertlik, yiğitlik. 2. Cömertli, iyiliksever. 3.Kadın adı.

Mürüvvetmend: 1:İnsaniyetli, 2.Cömert, iyiliksever. (Devellioğlu, F. Osmanlıca-Türkçe Lûgat, s: 736)

 

-Şiirlerde mürüvvet veya mürüvvetmend kelimesi.

Mürüvvetsiz beyden yeğdir dört köşen

Arkam sensin, kalem sensin dağlar hey” (Köroğlu)

Seni sevenlerle sen ülfet eyle
Kadrin bilmeyenden kaç gayret eyle
Perişan halime mürüvvet eyle
Ağlatma sevdiğim Dertli kemteri”

“Perişan halime mürüvvet eyle” (Dertli)

“Sen şâh-ı merdânsın mürüvvet eyle 
Benim için şaha bir minnet eyle 
Perişan hâlime merhamet eyle 
Bize de bir dertli Celâli derler”
(Celâlî Baba)

“Sana kaldı mürüvvet senden özge hiç kimsem yok
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım”
(Fuzûlî)

“Aman hey erenler mürüvvet sizden
Öksüzem garibem ihsana geldim
Bu yetim halime merhamet eyle
Ağlayı ağlayı meydana geldim”
(Şah Hatâyî)

Görüldüğü gibi şairler bu şiirlerinde ‘mürüvveti’i genel olarak yardım, ilgi ve birilerinin yanlış olarak himmet dedikleri şey anlamında kullanıyorlar. Aşağıdaki satırların yazarı da mürüvveti meded ile birlikte kullandığına göre onu aynı manayı kasdetmiş.

Şüphesiz bu mürüvvet için isabetli ve yeterli bir mana değildir.

“Yine efkârlıyım yine dertliyim 
Meded mürüvvet senden pirim ya Ali 
Kederler çökmüş ahû zârdayım 
Meded mürüvvet senden pirim ya Ali

....

Dört temelden inşa oldu binamız 
Kırk makamdan yürür bizim erkânımız 
Alnımız pak nûrdur secdegâhımız 
Meded mürüvvet senden pirim ya Ali

Kırkdabir’im ehl-i beyti bilmeyen 
Kâmil olmaz Hakkı kulda görmeyen 
Ateş içinde kulu Hak eyleyen 
Meded mürüvvet senden pirim ya Ali
(Kırkdabir)”

Birisi de mürüvveti Peygamber’den meded umma anlamında kullanmış.

“Kimim var hazretinden gayri arz eyleyim hâlim,
Yüce zâtına âiddir mürüvvet, yâ Rasûlâllah!”
(Adlî)

Güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilen ve en muhteşem ahlâka sahip olmakla övülen (Kalem 68/4) hz. Muhammed (sav) aynı zamanda insanlığın, insanca davranmanın, diğerğâmlığın, yiğitliğin ve vakarın da timsâlidir.

Ahmed Yesevî; “Garip ile yetîme mürüvvetli Muhammed” demiş. (https://www.yuzaki.com/2008/05/adlari-gibi-hasletler-de-unutuluyor-mu-muruvvetsiz-kulluk-olmaz/)

Sehî Bey’e göre mazluma yardım etmek için insanlık duygusuna sahip olmak yeterlidir. Bunun için kişinin zengin, makam sahibi, eli dönen birisi olması gerekmez.

“Şu demde kim olasın sâi avz-ı Kevser’de

Mürüvvet it baña da itme senden istikrâh” (Sehî Bey)

Diyor ki “Ey susuzlara su sunan! Kevser havuzunda sâkî olduğunda benden iğrenme, bana da orada yiğitliğini göster.” (https://dergipark.org.tr/download/article-file/227558)

Koca Râgıb Paşa’ya göre mürüvvet-mend, yani yiğit/mert insan mağlup ettiği düşmandan intikam almaz, onu bağışlar, insana değer verir, düşkün kimselerin bu halinde mutluluk duymaz, birisinin bahtının iyi olması, ayağının kayması onu sevindirmez.

 

-Mürüvvetmend olalım, âdil, nâzik ve insaflı olalım 

Biliyoruz bu kelime Türkçe sözlüklerden göç etti, eski kelime yaftasını çoktan yedi. Geriye “çocuğunun mürüvvetini” görme deyimini bırakarak. Bu deyimden dolayı galiba bazıları mürüvveti evlilik zannediyorlar. Çünkü bu deyimle kasedilen şey; “evladın evlenip yuvası kurması, çoluk çocuk sahibi olması”dır.

Her ne kadar bu kelime artık günümüz Türkçesinde kulllanılmasa da ifade ettiği mana çok güzel.

Hem ahlâki hem sosyal.

Hem imanla hem vicdanla irtibatlı.

Hem merhametle alakalı, hem mertlik ve yiğitlikle.

Kişiye fıtratını, insanlık mayasını, âdemiyyet yönünü hatırlatıyor.

Mürüvvetin manasını bir daha düşünelim. Mürüvvetin tek bir anlamı yok. İnsaniyet, adamlık, mertlik, erlik, cömertlik, iyilik… gibi güzel hasletleri ifade ediyor.

Bir insan hakkında haklı olarak “dini bütün, ibadetlerinde dikkatli bir adam ama dvranışları iyi değil, çevresi onun ahlâkından memnun değil” diye bir kanaatin olması güzel bir şey değildir.

İman iddiasında bulunan, takvalı olmak çabasında olan bir kimsenin hakkındaki kamuyo kanaati, daha doğrusu ilişkide olduğu kimselerin –âdil ve insaflı iseler- şehâdeti önemlidir.

Ama birisi hakkında da “evet dini hayatı zayıf, ibadetlerini tam yapamıyor ama mürüvvetli, mürüvvet-mend bir adam” deniyorsa, bu alkışlanacak bir şeydir.  

Şüphesiz en güzeli kişinin iman iddiasıyla birlikte hem imanın gereği ibadetlerini hakkıyla yerine getirmesi, hem güzel ahlâklı olması, hem de mürüvvet sahibi olması, yani insaniyetli, iyilik sever, yiğit ve vakur olmasıdır.

İman zaten kişinin dürüst, ahlâklı, iyiliksever, merhametli, şefkatli, sağlam karakterli, vakarlı olmasını gerektirir. İman mü’mine; kendin için istediğini diğer insanlar için de iste” der.

Bütün bunlar insaniyettir, iyi insan olmanın, yiğit ve er, adam gibi adam olmanın gereğidir, yani mürüvvend-mend olmaktır.

Mürüvvetli olmak aynı zamanda İslâmda ibadettir. Zira sonuçta bunun gereğini yapan dinde emredilen; infaktan tutunuz ciddi olmaya, korkak olmamaktan tutunuz çıkar karşısında eğilmemeye, iyilik etmekten tutunuz vicdan sahibi olmaya kadar pek çok emri de yerine getirmiş olur.

Hatırlamak gerekir ki mürüvvet ahlâkı ibadet bilinciyle güçleşir. Her ne kadar gayr-i müslimler arasında mürüvvetli kimseler çıksa da, İslâm kendi bağlılarına mürüvvet sahibi olmayı emreder. Yani onların iyi insan, güzel ahlâk sahibi, cömert ve iyilik sever, cesur ve yiğit, intikamcı değil affedici, değersiz işlerin değil, kaliteli hedeflerin peşinde olgun insan olmalarını ister.

Mürüvvet-mend olmak, insaniyetli olmak, insana yakışan, ya da insanın bünyesine yerleştirilen insanî özellikleri hayatlaştırmak demektir.

Derler ki; “iyiliğe iyilik her kişinin kârı, ama kötülüğe iyilik er kişinin kârı”dır.

İşte mürüvvet-mend olmak da böyledir. Mürüvvetli olmak er kişilerin, yiğitlerin, yüce hedeflere sevdalı civanmert kişilerin kârıdır. Hani “insanlık budur” derler ya: İşte o, âdemlik.

Kur’an’da adalet de var, kıst da. Adalet dengeli ve eşit davranmak, kıst ise daha fazlasını vermek, kendi hakkından vazgeçmektir. Kur’an böylelerine “muksıd” diyor. İşte bu anlayış mürüvvettir.

“... Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın (gerekirse hakkınızdan feragat edin). Çünkü Allah, böyle adaletli davrananları sever.” (Hucurât 49/9. Ayrıca bkz: Nisâ 4/135. Mâide 5/8, 42. Mümtahine 60/8)

İslam, kendisi ihtiyaç sahibi olduğu halde başkasının ihtiyacını gidermeye, başkasını kendine tercih etmeye “îsar” diyor ve bunu teşvik ediyor.

“Onlardan (muhâcirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler...” (Haşr 59/9) 

Bir âyette deniyor ki: “Allah, adaleti ve ihsanı emreder…” (Nahl 16/90) Adalet elbette olması, yapılması gerekendir. Ancak “ihsan etmek” bunda öte daha güzel bir haslettir.

İhsan bir taraftan inançtaki bilinci, bir taraftan her işi güzel yapmayı, bir taraftan da vermeyi, cömertliği, iyilik etmeyi, civanmertliği, insanî davranışları ifade eder.

Bu da bir yönüyle mürüvvet-mend olmaktır.

“Muzaffer vakt-i fursatta adûdan intikâm almaz 

Mürüvvet-mend olan nâkami-i düşmenle kâm almaz” (Koca Râgıb Paşa)

 

-Ezcümle

Her ne kadar “mürüvvet veya mürüvvet-mend” kelimeleri bugün kullanılmasa bile ifade ettikleri anlam korunmalı, yaşatılmalı.

Hüseyin K. Ece

24.06.2019

Zaandam